Paylaş
Şu sıralar Manisa’da geçen ‘Anemon’ adlı öyküsünü filmleştirmek için çalışan Pırlant, kentin kültürel ve arkeolojik zenginliğine dikkat çekmek istiyor. Çoğunlukla ABD’de yaşayan Tülay Hanım ile İzmir’de bulunduğu süre içerisinde buluştuk ve projelerini konuştuk.
- Kaç yıl öğretmenlik yaptınız, Amerika’ya gidişiniz nasıl oldu?
- 17 yıl İngilizce öğretmenliği yaptım. Son olarak Karşıyaka Ticaret Lisesi’nde çalışırken Şikago’da yaşayan akrabalarımın daveti üzerine, bir yaz tatilinde ABD’ye turist olarak gittim ve yerleşmeye karar verdim.
- Kaç senedir Amerika’da yaşıyorsunuz, orada neler yapıyorsunuz?
- 25 yıldır yaşıyorum. Orada aile işimiz olan emlak yatırımcılığıyla meşgulüz. Alışveriş merkezleri ve ticari binalar alıp satıyoruz. Ben, vakit buldukça gerçeklere dayalı, gözlemlediğim ilginç öyküleri yazmaya çalışıyorum.
- Kitaplarınızı yazarken yol göstericiniz neler oluyor? Yaşanmışlıklarınız, gözlemleriniz, duygularınız?
- Hepsi. Öğretmenlik, iş hayatı, değişik ülkelerde yaşamışlık, çok çeşitli insan tanımak, çok kitap okumak, tüm bunların yarattığı birikim sayesinde insanları ve hayatı daha iyi özümsediğimi sanıyorum. İyi bir gözlemci olmak, mutlaka duygularımı katmak ve sonuçta okuyucuya iyi bir mesaj verebilmek benim yol göstericilerim oluyor.
‘Rüzgarlı Şehir’ kitabımda Amerikan Rüyası’nın karanlık yüzünü anlattım
- Kaç kitap yazdınız, hangileri yayınlandı?
- Yayınlanmış iki kitabım var. Anı-roman tarzında yazdığım ilk kitba, ‘Rüzgarlı Şehir’; Şikago’nun diğer bir ismi olan ‘Windy City’ adını koydum. Burada yaşanan fırtınalı yaşam öykülerini anlattım. İkinci kitabım, ‘Yeniden Doğmalısın.’ Bu kitap daha önce ‘Mor Maske’ olarak yayınlanmıştı, yeni öyküler ilavesiyle tekrar yayınlandı. Ayrıca ‘Anemon’ ve ‘ Umut Yoldaşları’ adlı iki film senaryosu çalışmam var.
- Rüzgarlı Şehir kitabını oradaki gözlemlerinizle mi yazdınız?
- Evet. İlk gittiğim yıllardı. Çevremde tanık olduğum ve duyduğum olaylar beni çok etkiledi. Sadece orada varolma mücadelesi veren Türk toplumu değil tüm göçmenlerin karşılaştıkları zorluklar, herkesin düşlediği ‘Amerikan Rüyası’nın hiç de kolay gerçekleşecek birşey olmadığını gösteriyordu.
Kitabım ‘Meleğin Sırları’ adıyla filme çekildi, Nehir Erdoğan oynadı
- Gerçekte Amerika’da sıkıntılı günler geçiren bir Türk kızının günlüğünü bularak buradan mı ilham aldınız?
- Hayır, böyle bir günlük benim elime geçmedi. Ben duyduklarımı ve gördüklerimi kendi hayal gücümü kullanarak yazdım. Bu düşünceyle şimdiye kadar kimsenin cesaret edip anlatmadığı parlak madalyonun öteki yüzünde neler gördüğümü yazmaya çalıştım.
- Kitabın filme çekilmesi nasıl gerçekleşti?
- İzmir Devlet Tiyatrosu sanatçılarından arkadaşım Metin Oyman, Los Angeles’de yaşayan ve Leslie Bates ile Unicvisions adında bir film şirketi bulunan yönetmen arkadaşı Aclan Büyüktürkoğlu’na bu kitaptan ve çok iyi bir film yapılabileceğinden sözetmiş. Onlar da okuduktan sonra benimle irtibata geçtiler, Los Angeles’e çağırdılar. Gittim ve telif hakkımı verdim. Senarist Leslie, İngilizce senaryosunu yazdı, Aclan yönetti. Çok emek verilerek yapılmış bir film. 2008’de vizyona giren filmin orjinal adı ‘Broken Angel’, Türkiye’de ‘Meleğin Sırları’ adıyla gösterildi. Şimdi diğer ülkelerde gösreriliyor.
Bir Türk yazarın kitabının Hollywood’da filme çekilmesi mutlu etti
- ‘Meleğin Sırları’ filminde çok iyi oyuncular yer aldı, bunları bir araya getirmeniz nasıl mümkün oldu?
- Bu tamamen yönetmenin kararları doğrultusunda oldu. Türk ve Amerikalı oyuncuları o seçti. Gerçekten çok isabetli seçimlerdi. Nehir Erdoğan ve Ayşenil Şamlıoğlu ödüle layık oyun sergiledi. Patrick Muldoon da rolüne çok yakıştı.
- Filmin çekim aşamasında bulundunuz mu? Amerika’da film çekmek zor oldu mu?
- Filmin çekim aşamasında orada bulunamadım. Bildiğim kadarıyla Hollywood’da film çekmek pek kolay bir iş değil. Bayağı uğraştıklarını biliyorum. Örneğin sokakta çekilecek sahneler için her saat belediyeye ücret ödemek zorundasınız. Ayrıca tüm ekibin sigortalı olması gerekiyor, bunun için sendikaya büyük miktarda para ödemek gerekiyor. Bunun gibi çok sert yasalar var. Tüm zorluklara rağmen bir Türk yazarının kitabının Hollywood’da filme çekilmesi beni mutlu etti.
Eşsiz özellikleri ve güzellikleri tanıtmak istiyorum
- Şu anda hangi proje üstünde çalışıyorsunuz? Hangi aşamada?
- Şu anda iki proje üstünde çalışıyorum. Biri kitap, diğeri de Türkiye’de çekilecek bir sinema filmi. ‘Anemon’ adlı film için yazdığım senaryo üzerinde son rötuşlar bitmek üzere. Filmin çekimi için İstanbul’da gerekli kişilerle görüşmelerim sürüyor. Mart 2011’de çekmeyi düşünüyoruz.
- Film İngilizce mi çekilecek?
- Türkçe çekilecek,yabancı arkeologların yer aldığı bölümler İngilizce olacak. Amacımız yurt dışında da göstermek..
- Filmde kimlerin oynaması düşünülüyor?
- Kesinlik kazanmadığı için şu anda isim veremem. Sadece sevgili hemşehrim değerli oyuncu Selda Alkor mutlaka bu filmde yerini alacak. Kendisi de bu projeyi yürekten destekliyor.
- Bu filmle Manisa’ya neler kazandırmak istiyorsunuz?
- Manisa ve çevresinin eşsiz özelliklerini ve güzelliklerini tanıtmak, turizm açısından, sosyal, ekonomik ve kültürel açılardan bir cazibe merkezi olmasına katkıda bulunmak. Ayrıca arkeologların kazı yapmaları için dikkatlerini çekmek.
Manisa büyük zenginliklere sahip ama değeri hiç bilinmiyor
- Anemon filmi neden Manisa’ da geçiyor?
- Anemon kelime anlamı olarak özellikle Manisa Spil Dağı’nda yetişen bir lale çeşidinin adıdır. Manisa’yla ilgili bir film yapmamın nedeni ise; öncelikle her nekadar kökümüz Arnavut göçmeni olsa da ben doğma büyüme
Manisalı’yım. Bunu bir gönül borcu, vefa borcu olarak düşünüyorum. Bununla beraber, filmin öyküsünü yazarken yaptığım araştırmalar sonucu Manisa’yı ve bu beldeyi yeniden keşfettim. Üzerinde yaşadığımız toprakların önemini ve değerini yeteri kadar bilmiyoruz.
İngiliz arkeolog, Atlantis’in Spil Dağı’nda olduğunu iddia ediyor
- Manisa hakkında hangi kaynaklardan araştırma yaptınız?
- İngiliz ve Kanadalı araştırmacıların ve arkeologların bölgeyle ilgili araştırmaları ve yazdıkları kitapları okuyup, BBC televizyonunun Manisa’da çektiği belgeseli öğrenince yörenin bilinmeyen değerlerini sermek istedim. Ünlü tarihçi ve arkeolog Peter James’in ‘Sunken Kingdom, The Atlantis Mystery Solved’ kitabı beni çok etkiledi. Batık medeniyet Atlantis’in Spil Dağı’nda olduğunu fotoğraflarla belgelemeye çalışıyor. Dünyada bir Mesir Şenliği, bir ağlayan kaya Niobe, bir çevreci Tarzan yok. Spil Dağı antik çağa ait efsanelerle dolu. Ünlü sultanların yetiştiği şehzadeler şehri Manisa’nın tarihi, kültürel, arkeolojik ve mitolojik özelliklerini, bir sinema filminin olanaklarıyla, sürükleyici aşk hikayesi eşliğinde, dünyaya tanıtmak istedim. Tarihi eser kaçakçılığına da yer verdim.
Paylaş