Bu konuda adım atmak isteyen birçok kadın ne yapacağını, nereden başlayacağını bilemiyor. TOBB İzmir İl Kadın Girişimciler Kurulu, bu konuda verdikleri eğitimlerden sonra şimdi de Türkiye’nin en bilinen alışveriş sitesi gittigidiyor.com ile anlaşarak, ‘İzmir’de Biz Yaptık’ adı altında açılan sitede İzmirli kadınların ürünlerinin satılmasını sağlamış.
Kurulun Başkanı Seza Yorulmaz, girişimci kadınların önünde engel olduğunu düşünmemeleri gerektiğini söylerken kadınlarımızın da erkeklerimiz kadar eşit haklarda olduğuna inanması, savunması ve mücadele etmesi gerektiğini anlatıyor. Seza Yorulmaz ve emeklerini birbirinden güzel ürünlere dönüştüren kadınlarla Kadın Festivali Fuarı’ndaki standlarında sohbet ettik.
TOBB İl Kadın Girişimciler Kurulu ne zaman kuruldu? 3 yıl önce kuruldu. İlk yıl TOBB açısından da kadın girişimcilerin sinerjisinden nasıl yararlanılır, bu konuda nasıl çalışmalar yapılabilir konusunu araştırarak geçti.
Siz ilk yıldan beri başkan mısınız?Ben 2 yıldır başkanlığını yapıyorum. Benden önce de başka bir arkadaşım bir yıl yapmıştı.
Kurulda kaç kişi bulunabiliyor?
KADINLAR Günü için birçok organizasyon yapılıyor, ama İzmirli bir grup avukat sadece 8 Mart’ta değil, her gün kadınlar için çalışıyor. Hem de bir kuruş almadan, gönüllü olarak. Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi avukatları toplumdaki kadınları şiddetten kurtarmak için harekete geçti ve ücretsiz danışmanlık hizmeti vermeye başladı. İzmir Barosu’nun Kadın Merkezi’nden sorumlu Yönetim Kurulu üyelerinden Ayşegül Altınbaş ve merkezde gönüllü avukatlardan Devrim Cengiz, Birgül Değirmenci, Lütfiye Kanar, Reyhan Özkilerci, Burcu Kazanan, Rahile Horzum ve Seda Aksoy çalışmalarını anlattı.
SIĞINMA EVİNDE KOŞULAR
- Av. Rahile Horzum; Sığınma evlerinde koşullar o kadar zor ki, mesela son gittiğimde Gürcistanlı iki kadın vardı, çocukları için çorap ve giyecekleri, mamaları yoktu. Sığınma evi barınma ve yiyecek dışında bir şey veremiyor, şartlar çok zor. O nedenle şiddet gören kadın evde kalmalı, hatta boşanma olmadan da mutlaka nafaka bağlanmalı.
ŞİDDET YAPAN ERKEK EVDEN GİTMELİ
- 4320 sayılı kanun nedir, neyi kapsıyor?- Av. Lütfiye Kanar; Ailenin Korunması Kanunu. Şiddetin önlenmesini amaçlıyor ama 4-5 maddelik çok kısa bir kanun. Yerine yenisi geliyor biliyorsunuz. En önemlisi şiddete maruz kalan kadının evde kalmasını, şiddet uygulayanın evden uzaklaşmasını sağlayan, yaptırımları olan kanun. Ama yine de bizim ülkemize göre yetersiz kaldığından genişletiliyor, kadın örgütleri çok güzel bir öneri hazırladı, ama sanıyorum bazı kesintiler olacak.
- Merkeziniz hangi noktada devreye giriyor? - Av. Ayşegül Altınbaş; Parası olmayan herkese, bütçesi Adalet Bakanlığı’ndan karşılanan Adli Yardım üzerinden bir avukat verilir. Bunu alanların yüzde 70-80’i genellikle eşten, babadan ya da aileden bir kişiden mağdur kadınlar zaten. Hakkını aramak için gittiği adliyede ne yapacağını, tehlike içindeyse bundan nasıl kurtulacağını, nereye başvuracağını bilmiyor. İşte biz burada devreye giriyoruz. Hiç fakirlik şartı aranmadan herkese gönüllü danışma hizmeti veriliyor.
HERGÜN ADLİYEDE NÖBET TUTUYORUZ
Rotary Barış ve Hoşgörü Haftası etkinlikleri çerçevesinde müthiş bir konser veren Uğurlu, çok ilginç bir kişiliğe sahip. Sözünü sakınmayan, yenilikler peşinde koşan, müziği her şeyin üstünde tutan Tuluyhan Uğurlu’nun katlanamadığı tek şey kendi müziğini dinlemek...
BENİM İÇİN ÖZEL, YAŞANMIŞLIKLARIM VAR
İzmir’e konser vermeye sık geliyorsunuz değil mi?İzmir çok sevdiğim ve sevdalarımın olduğu bir şehir. İzmir’de olmaktan büyük mutluluk duyuyorum, esinleniyorum. Pasaport’ta oturup çay içiyorum. Musevi boyozu yemeyi seviyorum. Burada çok yaşanmışlıklarım var. Çünkü mekanı özel kılan insanlardır, yaşanmışlıklardır.
O zaman İzmirliler hakkındaki fikirlerinizi de paylaşır mısınız? İzmir tarihin her döneminde Anadolu’nun uygarlık yüzü olmuş. Bugün de öyle. Burada yaşadığım konser tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki İzmirli seyirciler mükemmel. Zaten artık Türkiye’deki sanatseverle Avrupa’daki arasında fark kalmadı. Aksine bizim sanatseverimiz Avrupa’yı aştı, Amerikalı, Kanadalı seyirci gibi seyrediyor konseri.
YAPACAĞIM ALBÜMÜ ÇALABİLENE MADALYA VERECEĞİM
Geleceğe bakınca ne görüyorsunuz?Aydınlık görüyorum. 46 yaşımdayım, 16 yaşımdan beri konser veriyorum. Bu kadar daha sağlık problemi yaşamadan devam edebilirsem işte o zaman yapabileceğimi yaptım diyebilirim.
Sakız Adası Belediye Başkanı Polidoros Lambrinoudis, İzmir ve Ege Bölgesi ile ticaret ve ekonomik ilişkilerin mutlaka geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Hükümetler bir yana, Ege’yi geliştirecek ve yükseğe taşıyacak olanların Türk ve Yunan Egeliler olduğunu söyleyen Polidoros Lambrinoudis, ‘Yunan Adaları Temsilcisi’ olarak katıldığı Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi’nin mart ayında Brüksel’de yapılacak toplantılarında İzmir ve Ege’ye özel yer vereceklerini açıkladı. Daha önceki, “Türkler Yunan adalarına yerleşsin” önerisiyle dikkat çeken ve yüksek vize ücretlerinin iki kıyı halkının yakınlaşmasını engellediğini söyleyen Lambrinoudis, “İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş bizim için önemli dost. İki ülkenin yakınlaşması için gösterdiği çabaları takdirle karşılıyorum” dedi.
Görev alanınız tam olarak nereleri kapsıyor? - Sakız Adası ve Yunanistan’da binin üzerinde olan belediye sayısını üçte birine indirecek olan Kalikratis Programı’na göre birleştirilen 10 küçük belediyenin de başkanıyım. Ekonomik kriz problemimiz varken bu oluşumu yapılandırmak kolay olmuyor.
Drama Belediye Başkanı, her belediyenin Avrupa Birliği’nden desteklenen bir bütçesi olduğunu, bu nedenle krizden daha az etkilendiğini söylemişti. Bu sizin için de geçerli mi?- Evet doğru. Bu bütçeyle liman, yol yapımı gibi projeleri buradan karşılayabiliriz. Ama kriz hepimizi etkiliyor. Resesyon (ekonomik durgunluk) gittikçe büyüyor, 3 civarında olması beklenirken şu anda 4.4.
Ama son anda Avrupa Birliği’nden gelen parayla sorun çözülmüyor mu? - Evet, bize büyük yardım yapılıyor. Ama önemli olan dengeyi tutturabilmek. Artık cebimizdeki kadar harcamayı öğrenmeliyiz.
AVRUPA BİRLİĞİ OLMASA ARJANTİN GİBİ OLABİLİRDİK
Sizce Yunanistan’ın bu duruma gelmesindeki en büyük hatalar neydi?
Ben de üniversiteyi bitirip sosyal hayata katılmaya başladığımda avukat bir arkadaşım vasıtasıyla katılmaya başlamıştım ‘Kordon Toplantıları’na... Her toplantı yemekli olarak Efes Oteli’nde düzenlenir ve sadece davet edilen konuklar katılabilirdi. Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibi politikacılardan ünlü işadamlarına, yazarlara ve sanatçılara Türkiye’de o dönemde söz sahibi kim varsa bu toplantılara konuşmacı olarak katılır, biz İzmirliler de böyle önemli kişileri şehrimizde dinlemekten keyif alırdık. Konuşmaların sonunda sorular sorulu, karşıt fikirler aktarılır, ama asla sıkıntılı bir durum yaşanmazdı. En azından ben şahit olmadım. Böylesi özgür, çağdaş ve demokratik bir ortamda bulunmak, özellikle benim gibi fikir tartışmalarına meraklı gençler için büyük bir nimetti. Maalesef, bir süre sonra Kordon Toplantıları yapılmamaya başladı. Geçen hafta EGİAD yönetim kurulu üyelerinin daveti ile gittiğimiz bilgilendirme toplantısında Başkan Temel Aycan Şen, Kordon Toplantıları’nın isim hakkını aldıklarını ve tekrar başlatacaklarını söyleyince çok mutlu oldum. Ön hazırlıklar yapılmaya başlanmış, hatta konuşmacı bazı isimler bile belirlenmiş. Mesela, Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ilk toplantılara katılması düşünülen isimler arasında... Açıkçası EGİAD’ın İzmir’in bir klasiği olan Kordon Toplantıları’nı yeniden düzenlenmeye başlamasını son derece anlamlı buluyorum...
EGİAD’da ayrı oluşuma gerek yok
Toplantıda EGİAD çatısı altında kadın üyeler için ayrı bir oluşum düşünülüp düşünülmediği sorulunca Başkan Temel Aycan Şen, buna gerek görmediklerini söyledi. Birçok kuruluş, dernek ve oluşumun aksine EGİAD’ın kadın üyelerinin böyle bir desteğe ihtiyaçları yok. Başkan Şen’e göre, şimdiye kadar olan yönetim kurulları arasında, en çok kadın üye bulunan yönetimi oluşturmaları bunun kanıtı. Ama daha da önemlisi bu kadınlara vitrin muamelesi yapılmaması ve dernek içerisindeki tüm çalışmalarda kadın ve erkek üyelerin, gerçekten, omuz omuza (olması gerektiği gibi, ne bir adım önde ne de arkada), kol kola çalışıyor olmaları. Genellikle, erkekler güçlü kadınlardan hoşlanmaz ve işbirliğine gitmekten kaçınır. O nedenle sanıyorum bu noktada övgüyü hak eden, sadece EGİAD’ın kadın üyeleri değil, bu güçlü kadınlara saygı göstererek kendilerinden farklı görmeyen erkek üyeler... Bunun örnek olması ve İzmir’deki hiçbir oluşumda, ayrıca bir kadın üyeler birimi kurulmasına gerek kalmamasını umuyorum.
İzmirli kadınlardan sanat atağı
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle özellikle kadınların dahil olduğu birçok etkinlik var, ama ben size iki tanesinden bahsetmek istiyorum;
İzmirli Fotoğraf Sanatçısı Berlin’de
Biri İzmirli fotoğraf sanatçısının Berlin’de açacağı sergi; Peyzaj Mimarı Reyhan Ergün Özlen, Basmane ve Agora bölgesini yenileme ve turizme kazandırma gibi birçok önemli projede görev alıyor. Bu konuyla ilgili röportaj yaparken işi kadar profesyonel yaklaştığı fotoğraf sanatçılığını da öğrenmiştim. Şimdiye kadar 12 sergide fotoğraflarını sergileyen Özlen’in “Harran Kadınları” adlı çalışması bu kez Berlin Konsolosluğu’nun davetiyle Berlin Türk Evi’nde sergilenecek. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde açılacak sergi iki hafta izlenecek.
Küçüklüğünden beri meraklı olduğu aşçılık ve spora daha çok zaman ayırmaya başlayınca, hem başkalarından yemek siparişi almaya başlamış, hem de koşunun üst boyutu maraton dereceleri gelmiş. Beslenme uzmanı da olan Alessi De Matteis ile buluştuğumuzda önceki gün 38 kilometre koştuğunu, bunun maratona hazırlanmada normal süreç olduğunu anlattı. Bense, o gün 38 metre bile koşmadan, bizim için hazırladığı harika İtalyan yemeklerini afiyetle yedim. Gerçi yemekten sonra çıkıp biraz koştuk ama, o zaman da böyle bir sporcuya yetişmem için 40 fırın ekmek yemem daha doğrusu yememem gerektiğini anladım...
Neden İzmir’e yerleştiniz? Daha önce Türkiye’ye hiç gelmemiştim. Eşimin işi nedeniyle geldik. Eşim ilk söylediğinde pek bir şey düşünmedim, çünkü fazla bir şey bilmiyordum. Ama 4 yıl önce gelince çok sevdik İzmir’i. Hatta aynı eşimin şehri Reggio Calabria’ya benzettik.
Siz nerelisiniz? İtalya’nın güneydoğusundaki Focca şehrindenim. İtalya’nın topuğunda diyebiliriz. 18 yaşımda Bolonya’ya gidip üniversite okudum.
Ne eğitimi aldınız?Farmasötik kimya eğitimi aldım. Eczacılık ile kimyagerliğin kesişmesi diyebiliriz. Sonra Floransa’ya gidip bu konuda çalışmaya başladım. 13 yıl çalıştıktan sonra eşim işi nedeniyle İzmir’e gelmeye karar verince işten ayrıldım ve buraya yerleştik. Aslında annem kariyerimi bıraktığım için endişelenmişti, ‘Orada ne yapabilirsin’ diyordu ama ben burada tutkularımın peşinden gittim ve yolumu buldum. Şu anda çok güzel vakit geçiriyorum.
AŞÇILIKTA TUTKU VE HİSSETMEK TEKNİKTEN DAHA ÖNEMLİ
Geçtiğimiz günlerde bu algıyı tamamen tersine çevirecek bir hastaneye konuk oldum.. Hem de İzmirli bir doktorun, büyük bir gruba dahil olmadan, sadece kendisi ve eşinin çabalarıyla, çok çalışarak, İzmir’e kazandırdıkları özel bir hastane..
Çiğli’de açılan Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi, Türkiye’de bu konuda daha önce yapılmayanı başarmış. Avrupa’nın da sayılı hastanelerinden biri olan Ekol’ün kurucusu Opr. Dr. Mehmet Baz ve yapımda büyük emeği olan eşi Figen Baz, 50 yataklı tesisin öne çıktığı esas unsurların, başta Prof. Ataman Güneri, Prof. Halis Ünlü, Prof. Şafak Dağlı olmak üzere sahip oldukları iyi doktor kadrosu ve ileri teknoloji cihazlar olduğunu anlatıyor.
Dilsizlik tarihe karışıyor
Sinüzit ameliyatlarında kullanılan navigasyon cihazından, sadece Ekol KBB Hastanesi’nde bulunan denge ve vertigo ünitesine, kekemelik tedavi biriminden kulak çınlama ünitesine kadar dünyada kullanılan son teknoloji ne varsa İzmir’e getirmiş Dr. Mehmet Baz. Zaten, “Sürekli yurtdışındaki fuarları ve araştırmaları takip ederim. Dünyada, KBB alanında bizim hastanemizde olmayan bir şey yok” diyor. Modern tıpla dilsizliğin de tarihe karıştığını anlatıyor Dr. Baz. Çünkü dilsizliğin esas sebebi olan işitme kaybı, eskiden bebeklikte anlaşılamazken şimdi modern cihazlarla hemen teşhis edilebiliyor ve ‘Coclear Implant’ denilen biyonik kulak yardımıyla işitme, dolayısıyla konuşma sağlanıyor.
İyi doktorluk baba vasiyeti
Hastanedeki 5 ameliyathanede kanser dahil KBB ile ilgili her türlü ameliyat yapılıyor. Gırtlak kanserinde de önemli gelişme kaydedilmiş. Eskiden ameliyat sonrası konuşma mümkün olamıyorken şimdi yeni bir protezle bu da geride kalmış. Zaten bu konuda çok hassas Dr. Mehmet Baz. Çünkü kendisi henüz tıp fakültesindeyken babası gırtlak kanserine yakalanmış ve okul bitmeden vefat etmiş. Mehmet Bey’in kulak burun boğaz bölümünü seçmesi de bu nedenle gerçekleşmiş. O zamanlar, “Oğlum sen muayenehane açsan da, ben sana hemen gelmem, önce bir sorarım etrafa bu doktor iyi mi diye, iyi derlerse gelirim” diyen babası oğlunun muayenehanesini görememiş ama İzmir’e kazandırdığı 70 ilden hasta ağırlayan bu önemli hastaneyi görse çok gurur duyardı kuşkusuz.
ALİ ÖZGENTÜRK
ÇOCUKLUĞUM ÇIRAKLIKLARLA GEÇTİ
Bela Bartok hakkında bir film yapma fikri nasıl oluştu? - Bela Bartok adını ilk 1950’de 5 yaşımdayken duymuştum. Dedem Adana’da biraz içki içip keyiflenince ‘Ben Bela Bartok’a türkü söylemiş adamım’ derdi. Hatta ben bu cümleyi filme isim koymak istemiştim. Çünkü dedesinin torununa anlattığı bir film olacaktı. Ama sonra filmi de değiştirdim.
Çocukluğunuz nasıl geçmişti?Benim bütün çocukluğum çıraklıklarla geçti. Gazoz fabrikasında şişe temizleme çıraklığı, şarküteride kaşar peyniri kesme çıraklığı, berber çıraklığı ki babam berberdi, pamuk tarlasında pamuk toplama çıraklığı, gazete cilthanesinde çıraklık…
Peki o yıllarda sanatla bir ilginiz var mıydı?11 yaşımda tiyatroya başlamıştım. O zaman Fikret Tartan, Adana Devlet Tiyatrosu’ndaydı. Hakan Tartan’ın babası benim ilk hocalarımdandır, büyük saygım var. Beni duygulandıran ise beni yetiştiren hocamın oğlu olan Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın, şimdi filmimin ilk gösterimini desteklemesi oldu.
9 YAŞIMDAN BERİ BELA BARTOK’UN PEŞİNDEYİM