ALİ ÜLKERYıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı- İzmir’de düzenlenen Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’na gelerek destek verdiniz. Bu etkinlik hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Bu tür projeler gerçekten heyecan verici. Çok geniş bir katılım vardı. Gıda alanındaki proje başvuru sayısı 200 civarında, 116’sı sergileniyor. Bence üniversite ve sanayinin bir araya gelmesi ve proje üretmesi, bunların da pazara çıkması ticari değer haline dönüşmesi çok etkileyici. TİM ve Ege İhracatçı Birlikleri çok güzel bir organizasyon yapmış.
- Ege Bölgesi’nin gıda alanında önde olduğu biliniyor. Bu organizasyonun İzmir’de yapılmasının bu anlamda önemi nedir sizce?
- Ege Bölgesi, Türkiye’nin gıda alanında katma değerli üretim yapan bölgelerinden birisi. Fakat gönül arzu ediyor ki ürünlerimiz dışarıya açılırken, ihracat yapılırken de daha katma değerli olsun. Bunun için biz sanayiciler yatırımlarımızı artırmalıyız. Ürünlerimizi yurtdışında da tanıtmamız gerekiyor. Basit, yalın ihracattan kurtulup ambalajları, ürünleri daha üst düzeye taşımamız gerekiyor.
- Yeri gelmişken, siz Yıldız Holding olarak Ege’de yeni yatırımlar düşünüyor musunuz?
- İzmir yatırım yaptığımız illerden biri. Burada Amerikalı ortağımız McCormick ile beraber üretim yapıyoruz. Yine İzmir’de mutfak grubundan çorbalar, hazır yemek çalışmalarımız var. Polinas’ın ek tesislerinin açılışını yaptık. 5 yıllık planımızda Türkiye’nin her yerinde yatırıma gayret ediyoruz. Umarım Ege’de de yeni yatırımlarımız gerçekleşir.
YURT DIŞINDA YATIRIMLARIMIZ VAR, PATENT İÇİN 20 YIL BEKLEDİĞİMİZ OLUYOR
Türk işçilerin neredeyse 50 yıldır Avrupa’da olduğunu belirten Emir Kır’a göre yaşadığınız yeri benimsemek öz kimliğinizi reddetmek anlamına gelmiyor. Brüksel Hükümeti’nde Çevre, Sosyal İşler Tarihi Eserleri Korumadan Sorumlu Devlet Bakanı olan Emir Kır, Egeli olmasının farklı kültürleri kucaklamasında büyük etkisi olduğunu da ekliyor
MADEN İŞÇİSİ BABAM AVRUPA’YA İLK GİDENLERDEN
- Ailenizin Belçika’ya göç etmesi nasıl olmuş?
- Avrupa’daki Türkler 50’nci yılını yaşıyor. Benim annem, babam Afyon Emirdağlı. Babam Avrupa’ya ilk giden işçilerden, maden işçisiydi. 6 çocuktuk. İlk gelenler döneceğim düşüncesiyle ailelerini almamışlar. Ama babam 3 yıl sonra bizi yanına aldırmış. Hatta ben, annemin karnındayken Belçika’ya gitmiş, orada dünyaya gelmişim.
- Siz hiç ayrımcılıkla karşılaştınız mı?
- Bazen istemediğiniz davranışlara maruz kalabiliyorsunuz. Siyaset bu anlamda benim için iyi fırsat oldu. Bizlere karşı yapılan ayrımcılık bu konuda hassas davranmama yol açtı.
- Bakan olarak kaçıncı döneminiz?
Çocukluğunda bir yıl okula gittiği İzmir’i, her zaman sevdiğini anlatan Saran ileride mutlaka burada yaşamak istediğini söyledi.
LİDER Yaratıcı Katılımcılar Derneği LİYAKAT’ın, “İnanıp Başaranlar Deneyim Paylaşım Söyleşileri”ne konuk olan Saran Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran iş dünyasında yaşadıklarını, deneyimlerini anlattı. Bir yıl okula gittiği İzmir’i her zaman sevdiğini anlatan Saran ileride mutlaka burada yaşamak istediğini söyledi. Bulunduğu noktaya çok büyük zorluklar çekerek geldiğini belirten Saran, “Başarı ölçütünü, ona ulaşmak için vazgeçtikleriniz belirler” diyor. LİYAKAT Başkanı Berkay Eskinazi ise girişimcilik ruhunun yerleşmesini amaçlayan toplantılara iş dünyasının önemli isimlerini konuk etmeyi sürdüreceklerini söylüyor.
İZMİR’DE BİR YIL OKUDUM, YÜZME ŞAMPİYONALARINA GELDİM
- İzmir’de bir dönem okumuşsunuz. İzmir’in sizin için anlamı nedir?
- Babamın Darüşşafakalı olması bende bir heves oluşturmuştu. Derslerim de çok iyi olmadığından istediğim okula gidememiştim. Ankara’dan gelen arkadaşlarımın peşinden İzmir’e gelip Özel Türk Koleji’nde bir yıl okudum.
- Neler hatırlıyorsunuz İzmir ile ilgili?
18 gence fırsat vererek onların çizgilerini ‘Ruhu 18’ adlı koleksiyonla gerçeğe dönüştüren Sinem ve Erhan Özusta, heyecanlı, tutkulu, dinamik, biraz asi, biraz vurdum duymaz, hem kendini, hem her şeyi değiştirebilen kadınları hedeflediklerini anlatıyor. 19 Mayıs Gençlik Haftası’nda lansmanını yaptıkları bu çalışmayla gençlere profesyonel çalışma olanağı sağlayan projenin yaratıcıları Sinem - Erhan Özusta ve tasarımcı gençlerle sohbet ettik.
- Gençlerle yaptığınız bu proje nasıl ortaya çıktı?
E.Ö.: Açıkçası, markamızın kurumsallaşma çalışmalarında sürekli desteğini aldığım eşim Sinem Özusta’nın öngörüsüyle başladı. Biz 71 yıldır mücevher sektöründe klasik mücevher anlayışının yanı sıra 90’ların başından bu yana moda, trend anlayışı ile yapılan tasarımlarıda takip etmekteyiz. Özellikle son bir kaç yıldır takı tasarımı alanına ilginin artmasıyla yetenekli ve özgün tasarımcılarla da çalışmaya başlamıştık.
S.Ö.: Marka iletişimi alanında çalıştığımdan aile şirketimizin marka çalışmalarına da bir kaç senedir destek oluyorum. Ne iş yapıyorsanız yapın, farklı düşünüp yeniliği ve farklılığı işine yansıtamazsanız öne çıkamazsınız. Bu benim her yaptığım işte benimsediğim bir prensip. Özusta’nın klasik ve geleneksel mücevhercilik anlayışını yansıtan çizgisi USTA koleksiyonu adı altında tanımlarken, genç ve kendini daima genç hissedenlere yönelik ürün çizgisini de OZ koleksiyonu adıyla tanımlama kararını aldık. Böylece kendi marka çizgimizde de iki bölümlemeye gitmiş olduk
E.Ö.: Babam gerçek bir mücevher ustası, meslek hayatı boyunca 17 tane mücevher ustası yetiştirmiş, Usta koleksiyonunu ona atfediyoruz.
AMACIMIZ GELİŞMELERİNİ SAĞLAMAK
- Genç ve Daima Genç Hissedenler fikri nasıl çıktı?
Bunun en büyük sebebi fuarı çevreleyen yüksek duvarlar. Bakın, Londra’da Hyde Park’a.. Bazı yerlerinde incecik bir çit olsa bile genel olarak sizi içine alacak o kadar çok girişi var ki, ne zaman yolda yürüyorsunuz ne zaman parka girmişsiniz anlamıyorsunuz... Keşke, bizim fuarımızın etrafındaki o kocaman yüksek duvarlar yıkılsa ve yeşil alan şehirle daha çok bütünleşebilse” demiştim. Bu yazımdan sonra görüştüğümüz İZFAŞ Genel Müdürü Mehmet Şakir Örs, duvarların kalkmasının çok da kolay bir karar olmadığını söylemişti. Fakat, şimdi Kültürpark’a Hyde Park modeli uygulamak istediklerinden bahsediyor. Açıkçası çok sevindim çünkü özgür ve rahat İzmir’e yakışan model bu...
Psikoloji çocukların anlayacağı dilden konuşuyor
Günümüzde çocukların dikkatini eski yöntemlerle çekmek pek de kolay olmuyor. Bilgisayar oyunu, cep telefonu ve kontrolsüz televizyon izleyen çocuklar, sonrasında derslerine kolay konsantre olamıyor. Bu tip odaklanma bozuklukları kimi zaman ilaçla tedavi ediliyor, ama biliyorum ki birçok anne ilaç kullanmaktan yana değil. Peki, o zaman çocuğun dikkatini çekerek bu yönde bir eğitimi nasıl vereceğiz? Psikolog Manolya Özek’e göre yine bilgisayarla...
Play Station değil Play Attention
NASA patentli Play Attention programı, Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde kliniklerde, özel hastanelerde, evlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite için kullanılan ilaçsız eğitimsel bir tedavi programıymış. 6 yaş ve üzeri çocuklar ve yetişkinlerde dikkat ve algı problemini en aza indirerek okul ve iş başarısının artmasına yardımcı oluyor. Hem de çocukların sevdiği bilgisayar oyunlarıyla...
BİLİYORSUNUZ bu hafta Engelliler Haftası. Besim Toker, bu konuda isimsiz toplum kahramanlarından beri. Müthiş bir azim ve kararlılıkla engellilerin hakları için mücadele eden Besim Bey, bu alanda birçok yenilik gerçekleştirdi. Şimdi de, İzmir’de İş-Kur’la başlattıkları engelli istihdamı projesini, Sabancı Vakfı’na sundukları “E-10 Gelişmiş 10 İlde Engelli İstihdamı Proje”sine dönüştürerek, İş-Kur il müdürlükleri, İzmir Valiliği ve sivil toplum kuruluşlarıyla tüm Türkiye’ye taşımaya hazırlanıyorlar. Adana, Antalya, Bursa, Denizli, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Konya ve Manisa’da başlayacak projede, İzmir’de 2010’dan itibaren yapılan uygulama örnek alınacak.
“Ülkemizde yaşayan engellilerin en önemli diyebileceğimiz sorunları sağlık, eğitim, istihdam ve erişilebilirlik” diyen Toker ile Narlıdere Belediyesi Nar Taneleri Özel Eğitim Merkezi’nde konuştuk. Doğanın içerisinde, çok güzel bir ortamda gerçekten sevilen ve değer verilen çocukların huzuru görülmeye değer. Keşke, ülkemizin her yerindeki engelli çocukların bir Besim Bey’i olsa ve Narlıdere’deki gibi iyi bakılabilseler...
‘GÖNÜLLÜ ÇALIŞ DA GÖREYİM’ DENİLİNCE DERNEĞİN BAŞKANI OLDUM
- Eğitiminiz psikoloji üzerine mi?
- Lisede edebiyat merakımdan, edebiyat öğretmenimin teşvikiyle Gazi Üniversitesi Edebiyat Öğretmenliği Bölümü’nü kazandım. Ama o günkü ailevi ve ekonomik koşullarla askerlik mesleğine yöneldim. Sonra tekrar sınava girip Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nü kazanarak hem çalıştım, hem de fakülteyi bitirdim.
- Engelliler üzerine çalışmaya ne zaman başladınız?
- Üniversite yıllarımda özel eğitim stajımı otizmli çocuklar üzerine yaptım. Ancak bu alanı daha çok bayanlara uygun görmüştüm. 2003’de Güzelyalı Kültür Merkezi’nde “Ben Otistik” oyununu izledim ve yönetmene oyunun kötü kurgulandığını, oyunda otizmli bir çocuktan çok ağır zihinsel engelli bir çocuk anlatıldığını söyledim ve mümkünse bu oyunu bir daha oynamamalarını rica ettim. Oyunun yönetmeni ve aynı zamanda Narlıdere Zihinsel Engelliler Derneği Başkanı olan Tanju Ottaş, mesleğimi sorup “madem bu konuda bu kadar duyarlısın, eleştirmek kolay, gel bizim gibi gönüllü olarak çalış da göreyim seni” dedi. Ben bu sözün altından kalamadım ve o gün zihinsel engelliler alanında sivil toplumculuğum başladı, bir yıl sonra da emekli olunca dernek başkanlığına seçildim ve bugünlere geldik.
National Geographic’in bu ay yayınladığı habere göre, 100 bin nüfuslu ilçede 100 yaşını geçenlerin sayısı 48, 90’ı geçenlerin sayısı ise 161. İlçenin sırrı o kadar merak konusu olmuş ki Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü burada ‘Türkiye İleri Yaşlılık Araştırma Merkezi’ kurmuş.
NAZİLLİ’YE YERLEŞİN;
Çünkü; Türkiye’nin en uzun yaşayan ve aktif, yani ayakta yaşlanan insanları Aydı, Nazilli’deymiş. National Geographic’in bu ay yayınladığı habere göre, 100 bin nüfuslu ilçede 100 yaşını geçenlerin sayısı 48, 90’ı geçenlerin sayısı ise 161.
Türkiye’nin en uzun yaşayanları
İlçenin sırrı o kadar merak konusu olmuş ki Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü burada ‘Türkiye İleri Yaşlılık Araştırma Merkezi’ kurmuş. Henüz Nazilli halkının neden bu kadar uzun yaşadığına dair kesin bir bilgi yok, ama öne çıkan faktörler şöyle; Çok çalışmak, zeytinyağıyla pişen bol yeşil sebze ve düşük stres...
Nazillili yaşlılara, enerji ve gençliklerinin sırrı sorulunca onlar da çok çalışmak, kendi yetiştirmedikleri hiçbir şeyi yememek ve meyve, sebzeyi sadece mevsiminde yemek demişler. Yapılanlar pek zor görünmese de diğer bölgeler bir yerlerde hata yapıyor ki Nazillili yaşlılar öne geçiyor...
HAYATA BAĞLAYAN ÖNERİLER
Ama öyle sizi güzelleştirip, 5-10 yaş genç gösteren fotoğraflar çekmiyor. Aksine, size bakıp, kendi kurgu dünyasında modellediği şekilde yansıtıyor. Yani, ona poz vermek biraz yürek işi. Şimdiye kadar birçok Rock sanatçısı ve grubunun fotoğraflarını çeken Mehmet Turgut, bu fotoğraflardan oluşan sergisi Rock’n Frame ile İzmir’e geliyor. 11 Mayıs’ta Tansaş Arena’da açılacak serginin çok ilgi göreceği kesin...
İzmir’de sergi açmak fikri nasıl çıktı?İzmir’e daha önce birkaç proje için gelmiştim ama onun dışında pek fazla ilgim olmamıştı. Bir İzmir ziyaretimde dostlarıma, ‘Ankara’daki Rock’n Frame
Sergisi’ni İzmir’e getirelim’ deyince onlar da hemen yapalım dediler. - Bu sergi hangi fotoğraflardan oluşuyor?Sergi organik bir şekilde gelişti aslında. 10 yıldır underground metal grubundan, yerli yabancı rock grubuna çoğunun fotoğrafını çekiyordum zaten. O kadar çok fotoğraf birikti ki ben de bu sergi kaçınılmaz hale geldi...
Babam, dedem hatta babaannem bile fotoğrafçı
Fotoğrafçılık aile geleneği gibi değil mi?Babam, dedem hatta babaannem de fotoğrafçı olunca ben de 3. nesil fotoğrafçı oluyorum. Onlar Gaziantep’te fotoğrafçılık yapıyorlarmış sonra Ankara’ya gelip orada devam etmişler.
Siz hiç başka bir şey olmayı düşünmediniz mi?