Ayçe Bükülmeyen

Masallar hayal etme fırsatı verir

6 Şubat 2016
Judith Liberman Türkiye’de 11 yıldır yaşayan bir Fransız.

Masal Perisi ile yetişkinler ve çocuklara masallar anlatıyor, bu konuda eğitimler veriyor. “Dünyanın duyduğu hikayeler değişirse dünya değişir” diyen

 

Judith, insanlara hayal kurmalarını ve hayata inanmalarını sağlayacak masallar anlatıyor. 12 ve 14 Şubat’ta İzmir’de Han Tiyatrosu’nda masal anlatacak

 

olan Judith ile tabii ki masallardan konuştuk...

 

Yazının Devamını Oku

İşadamlarına sanal şirket yöneticiliği

3 Şubat 2016
ARTIK sadece teorik bilgi yetmiyor.

Teknolojinin imkanlarından da yararlanan eğitim kurumları öğrencilerine her türlü olasılığı pratik anlamda da yaşatabiliyor. Hem de gerçek risklere girmeden. Bunlardan birini uygulayan Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin hazırladığı “Simülasyon” adlı doktora dersi kapsamında öğrenciler sanal ortamda ve birbirleriyle gerçek rekabet koşulları altında 3 adet şirket kurarak, yönettiler. Bisiklet üreten şirketlerin tümü piyasaya eşit koşullarda başlamış 8 hafta boyunca bir yıllık periyodu oynamışlar. Geliştirdikleri stratejilere göre üretim, pazarlama ve finansman temel fonksiyonları ile ilgili kararlar veren şirketlerin her yıl sonunda aldıkları kararlar simülasyon tarafından değerlendirilmiş ve yeni piyasa koşullarına göre gelecek yıla ilişkin kararlar almaları istenmiş. Dönemin sonunda, öğrenciler 8 yıllık raporlarını her bir şirkete dersin yöneticileri tarafından atanan yönetim kuruluna sunmuşlar. İşte o yönetim kurullarında yer alan yöneticiler ‘sanal’ değil, iş hayatından hepimizin tanıdığı kişiler...

Selim Yaşar, Prof. Dr. Attila Sezgin, Prof. Dr. Cengiz Erol, Berkay Eskinazi, Yılmaz Attila, Ziyanur Hasbay, Cemal Tükel, Gülçin Güloğlu, Sanver Süzek gibi iş insanları bu projede gençlerle birlikte olurken tecrübelerini de paylaştı.

Yazının Devamını Oku

Ayrıştırma çabaları kadınları birleştiriyor

30 Ocak 2016
İZMİRLİ Pürlen Kıyat Karakuş, oğlunun doğumdan gelen kalp rahatsızlığı nedeniyle yazdığı ‘Benim Küçük Kalbim’ adlı kitabından sonra, şimdi de ‘Kırmız Gece’ adlı bir roman yazdı.

Küçük yaşlarda ebeveynlerin kız çocuklarını yetiştirirken yanlış davranışları, bilgilendirmelerindeki hataları ve sonucunda genç bir kadının evliliğinde yaşadığı travmayı gözler önüne seriyor. Kadın sorunlarının en yüksek seviyede yaşandığı ülkemizde birçok kadının yaşadığı sıkınıtılara tercüman olan kitap Goa Yayınları’ndan çıktı.

- Kırmızı Gece ne tarz bir kitap?

 

- Kadın erkek birlikteliğinin çok hayati bir konusunun işlendiğini söyleyebilirim. Kırmızı Gece’nin omurgası; toplumumuzda bekaret- namus algısı ve ilişkilendirilmesinin henüz çocukluktan çıkmamış bireylerde yarattığı etki üzerine oturuyor. Romanın ana kahramanı Nil Soylu, annesinin yaptığı hayati bir hata sonucunda tüm hayatını etkileyecek bir durumla karşı karşıya kalır. Telafisi ve geri dönüşü hayli zor olan vajinismus vakası yaşar. Bu vaka kadının cinsel ilişkiye girmekten korkma halidir. Tıp dilinde; vajinayı çevreleyen kasların istem dışı kasılması nedeniyle cinsel ilişkinin gerçekleşememesi olarak tanımlanır. Diğer taraftan romanda cinsiyet ayrımının sonuçları da göz önüne serilmektedir. Nil’in ikizi Yamaç aşırı iltimas, sevgi, özgürlük içinde büyür. Yamaç her ne kadar şanslı görünse de, onun da yaşamı iniş çıkışlarla doludur. Lakin annesinin oğluyla kurduğu yanlış bağ, adamın annesinden kolay kolay ayrışamamasına neden olacak ve yaşamının uzun bir dönemini yetişkin bir çocuk gibi yaşayacaktır. Karşıt yaşamların örneği olarak da Polina adlı Rus asıllı kahraman, romandaki diğer tüm kadınların dişiliğini sorgulamasına neden olur.

 

- Sizce kadınlarımızın ne kadarı bu sorunları yaşıyor?

 

- Maalesef bu vakayla karşı karşıya kalan kadınlar kendilerini öylesine eksikli, başaramayan addediyorlar ki, en yakınlarıyla dahi yaşadıkları buhranı paylaşamıyorlar. Taşımamaları gereken utanç duyguları omuzlarına yükleniyorlar. Bu nedenle istatistiksel bilgi vermek aslında pek mümkün olmasa da, hem psikolog hem de kadın doğum uzmanları ile görüşmelerimden çıkarttığım sonuç her 10 kadından 1’i bu vakayı yaşıyor.

Yazının Devamını Oku

Küçük Prens ile eğitime katkı

23 Ocak 2016
Çocuklar hem kendi oyuncaklarını yapıyor hem de eğitime katkı veriyor.

Çocuklar için oyun ve oyuncak, dünyayı keşfetmenin en önemli aracı. Ege Çağdaş Eğitim Vakfı bu fikirden yol çıkarak çocukların kendi yapabilecekleri EÇEV Bez Bebek Yapım Setleri’ni tasarladı. Setin içinde yer alan tamamen doğal veya organik malzemeler sayesinde çocuklar, kendi Küçük Prens ya da Küçük Prenseslerini kendileri yapabiliyorlar. 20 yılda 13 binden fazla çocuğumuza burs veren EÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Yasemin Reşitoğlu ve bebeklerin tasarımcısı Banu Kurt ile projeyi konuştuk.

Yasemin Reşitoğlu

-  EÇEV’in Küçük Prens ile yola çıkması fikri nasıl oluştu?

- Küçük Prens Bez Bebek Yapım Setleri’nin fikir annesi, İzmirli tasarımcı sevgili Banu Kurt. İstanbul Oyuncak Müzesi’nde gerçekleştirdiği bez bebek atölyelerinde çocuklarla paylaştığı keyifli tecrübeleri, sosyal sorumluluk boyutu da içeren bir eğitim projesine dönüştürme hayalini bizimle paylaştığında; EÇEV olarak büyük bir mutlulukla destek verdik. Eğitim misyonu taşıyan bir vakıf olarak, Küçük Prens Bez Bebekleri’nin eğitsel yönünü ve değerini ön plana çıkaracak ortak bir ürün tasarlamak adına fikirlerimizi büyüttük, birleştirdik; birlikte çok keyifli bir hazırlık süreci yaşadık. Sonuç olarak, çocuklarımızın hem duyusal, hem sosyal, hem de yaratıcı becerilerini geliştirme amacına hizmet eden, pedagojik açıdan çok değerli bir ürün ortaya çıktı.

 

- Bu kampanya dahilinde neler yapıyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Fark yaratan teknopark: ideEGE.TGB

16 Ocak 2016
FİKİRDEN ürüne, yerelden uluslararasılaşmaya kadar giden süreçte öğrencilere, akademisyenlere ve firmalara destek ve hizmet sağlayan Ege Universitesi Bilim Teknoloji Merkezi EBİLTEM, Ar-Ge, inovasyon, patent ve girişimcilik konularında bilgilendirme-eğitim, ulusal ve uluslararası fon kaynaklarına ulaşım ve projelendirme, kontratlı araştırma, patent, ticarileştirme ve filiz şirketler (teknolojik girişimcilik) oluşturma konularında bünyesindeki uzman ve profesyonel çalışanlar ile hizmet veriyor.

 

EBİLTEM’in temel amaçlarından biri de başta KOBİ’ler olmak üzere, firmalarımızın rekabet gücünü Ar-Ge, inovasyon, üniversite-sanayi işbirliği ve teknoloji transferi ile artırmak. Üniversitede hem bilimsel çalışmaları çağdaş anlamda destekleyecek, hem de araştırma sonuçlarının topluma sosyo-ekonomik katma değer sağlayabilmesine ortam hazırlayacak uygun mekanizmaları oluşturan EBİLTEM’in Teknoloji Transfer Ofisi Müdürü ve ideEGE Teknoloji Geliştirme Bölgesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fazilet Vardar Sukan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

ideEGE’nin açılışı gerçekleştirilen ve Türkiye’de fark yaratan yeni mekanı Mercan Konteyner Park’ı Prof. Sukan ve EÜ EBİLTEM-TTO Tanıtım, Farkındalık Birimi Koordinatörü Prof. Aylin Göztaş ile birlikte gezdik.

- Ege Üniversitesi’ndeki üniversite-sanayi işbirliği çalışmalarının tarihinden bahseder misiniz?

- Ege Üniversitesi kuruluşundan 13 yıl sonra üniversite-sanayi işbirliği konusunda önemli çalışmaları başlatmasıyla ülkemizde öncü konumdadır. 1968 yılında Piyale firması işbirliğinde ilk endüstriyel tarhana üretimi gerçekleştirilmiştir. 1983’te Ege Bölgesi Sanayi Odası ve TÜBİTAK ile “Üniversite-Sanayi İşbirliği Merkezi – ÜSİGEM” protokolünü imzalamış ve Türkiye’de üniversite-sanayi ilişkilerine örnek bir model oluşturmuştur. Ege Üniversitesi, 1994 yılından beri tüm Ar-Ge faaliyetlerini ve sanayi ilişkilerini Türkiye için tamamen özgün bir yapısı olan Ege Modeli, Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) üzerinden yürütmektedir. 2008 yılında Avrupa Birliği tarafından desteklenen IRC-Ege projesi ile Avrupa’nın en başarılı teknoloji transferi, 2013 yılında ise yine AB Komisyonu tarafından en başarılı Teknoloji Transfer Mentörü seçilmiştir. Bu çalışmaların sonucu olarak EBİLTEM, 2013’te Türkiye’den belirlenen en iyi 10 Teknoloji Transfer Ofisi’nden biri olarak TÜBİTAK desteğine layık görülmüştür.

- EÜ EBİLTEM Teknoloji Transfer Ofisi’nin çalışma konuları nelerdir?

- EBİLTEM-TTO fikirden ürüne, yerelden uluslararasılaşmaya kadar giden süreçte öğrencilere, akademisyenlere ve firmalara destek ve hizmet sağlayan bir birimdir. Ar-Ge, uluslararası teknoloji transferi, fikri ve sınai mülkiyet hakları, teknoloji lisanslama, ulusal ve AB fonları gibi, sektörün ve akademisyenlerin gereksinim duyabilecekleri konularda “tek durak merkez” olarak çalışmaktadır. EBİLTEM’in temel amaçlarından biri de başta KOBİ’ler olmak üzere, firmalarımızın rekabet gücünü Ar-Ge, inovasyon, üniversite-sanayi işbirliği ve teknoloji transferi ile artırmaktır. Bu kapsamda EBİLTEM, Ar-Ge, inovasyon, patent ve girişimcilik konularında bilgilendirme-eğitim, ulusal ve uluslararası fon kaynaklarına ulaşım ve projelendirme, kontratlı araştırma, patent, ticarileştirme ve filiz şirketler (teknolojik girişimcilik) oluşturma konularında bünyesindeki uzman ve profesyonel çalışanlar ile hizmet vermektedir. Bilgi ve teknolojinin toplumsal faydaya dönüştürülmesi amacı ile ilgili mevzuat, kalite normları ve hizmet süreçleri çerçevesinde memnuniyet odaklı çalışmayı ve bu kapsamda kendini sürekli geliştiren bir ara yüz kurumdur.

DÜNYANIN EN BÜYÜK TEKNOLOJİ TRANSFER AĞINA DAHİLİZ

Yazının Devamını Oku

İzmir’in hoşgörüsünü dünya gördü

9 Ocak 2016
İZMİRLİ Rumlar Hıristiyanlık için önemli olan Fota Yortusu’nu yıllardır sadece kiliselerde kutluyor, denize haç atma bölümünü yapmıyorlardı.

Bu yıl, ilk kez izin için İzmir Valiliği’ne yaptıkları başvuruya İçişleri Bakanlığı’ndan çok kısa sürede olumlu cevap gelmesiyle; tam 94 yıl sonra, Fota Yortusu Denize Haç Atma Töreni İzmir Körfez’inde tekrar yapıldı. İzmirli Ortodokslar, Yunanistan’dan, adalardan gelen konuklarla çok renkli bir gün yaşandı İzmir’de... İzmir Aya Fotini Rum Ortodoks Kilisesi Baş Rahibi Kyrillos Sykis ve Yunanistan İzmir Başkonsolosu Theodore Tsakiris ile hem törenin anlamını, hem de İzmir için önemini konuştuk. Görünen o ki, bu özel törenin İzmir’in tanıtımı ve inanç turizmine büyük etkisi olacak.

FOTA YORTUSU YENİLENMEDİR

İzmir Aya Fotini Rum Ortodoks Kilisesi Baş Rahibi Kyrillos Sykis

- Bu törenin anlamı ve önemi nedir?

- Bu bayram bir önceki bayramın, yani Noel’in devamı. Amacı yenilenmeyle ilgili. Her şey yenileniyor. İsa suyun içerisine girdi vaftiz oldu. Bizlere bu eylemdeki öğretisi hepimizin içimizi, ruhumuzu nasıl temizleyebileceğimizi göstermekti. Küçük insanlar olmamamız gerektiğini, günahlarla, ihtiraslarla, kötülüklerle dolu insanlar olmamamız gerektiğini gösteriyordu. Onları geride bırakıp yeni insanlar olalım. İşte bugün olayları yenileyen bir gündür.

- Haçı denize atmanızın nedeni nedir?

- Su öyle bir şey ki her yerde var, herkeste var, insanlarda var, hayvanlarda var, bitkilerde var, ağaçlarda var, gökyüzünde bulutun içerisinde var, denizlerde var. Her yerde mevcuttur su. İşte o yüzden haçı suyun içerisine atıyoruz. Su kutsansın. Tüm doğayı kutsasın. Ve her şey yenilensin.

Gördüğünüz gibi bu bayram senenin başında gerçekleşiyor. Böylelikle bütün sene sağlıklı olsun, yeni olsun, barış içinde olsun, mutlulukla olsun. İnsanlar mutlu olsunlar. Tanrı herkesin içinde olsun. Bu insanlara umut ve mutluluk veriyor. İşte o yüzden bugünü çok büyük bir gün olarak adlandırıyoruz. Sevginin, mutluluğun ve umudun günü.

Yazının Devamını Oku

Başarının doruğunda bile kendinizi eleştirin

2 Ocak 2016
EĞİTİMİNİ İzmir’de tamamlayarak inşaat mühendisi olan Bahar Madazlı’nın, yazılım alanında bir kursa gitmesiyle hayatı değişmiş.

Uzun yıllar bu alanda çalışan ve Türkiye’de ilk defa kullanılan EFT (Elektronik Fon Transferi) programının ilk yazılımcılarından biri olan Madazlı, TÜBİTAK’tan destekli birçok projeye imza atmış. Yılların bilgi birikimi ve iş deneyimlerini özellikle gençlerle paylaşmak amacıyla “Yoldan Çekilin Hedefteyim” adlı bir kitap yazan Bahar Hanım, üniversiteye başlayan ikiz çocuklarıyla birlikte yeniden üniversiteye dönerek Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde okumaya başlamış.

 

- Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

- İstanbul’da doğdum. Ortaokul ve liseyi Kültür Koleji’nde bitirdim. Sonrasında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği’nden mezun oldum ve bir şantiyede işe başladım. Eş zamanlı olarak bir aylık “basic” programlama kursuna gidiyordum. Kurs merkezinde gördüğüm bir iş ilanı hayatımın akışını değiştirdi ve iş yaşamımı programcı olarak devam ettirdim. 30 yıllık çalışma sürecimin son 12 yılını Yazılımdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak sürdürdüm. 2 yıl önce de iş hayatımı sonlandırdım. Sonlandırmamdaki asıl amacım çocuklarım üniversiteye hazırlanırken onlara destek olmaktı. Aynı zamanda kişisel gelişim konusunda çalışmalara başladım. Hayatımın bu döneminde kendime farklı bir alan açtım. Tecrübelerimi gençlere ya da daha farklı çevrelere kitaplarımla aktarmaya çalışıyorum. Yeni çıkan kitabımın adı da “Yoldan Çekilin Hedefteyim”. Kişisel gelişim alanında mümkün olduğu kadar yol almak istiyorum. Bunun içinde yazmaya devam ediyorum.

 

- İş hayatında özellikle erkekler dünyasında kadın olmak nasıl bir duyguydu?

- Beraber çalışmak tabii ki, çok zor. Bunun için hem dik durmalı hem de daha fazla çalışmalıyız. Eğer bilgili olmaz ve zayıf kalırsanız pek ciddiye alınmazsınız. Yani performansınızı hep en üst seviyede tutmalısınız.

HATALARINIZDAN KEYİF ALIN

Yazının Devamını Oku

Yaşa anla parla

26 Aralık 2015
“Bugün baş döndürücü bir hızla değişen dünyada bugünün gençlerini ve çocuklarını 10 yıl sonra nasıl bir dünya bekliyor hiçbirimiz bilmiyoruz. İnanın her şey bambaşka olacak, birçoğu adı bugün henüz belli olmayan mesleklerde çalışacak. Emin olduğumuz tek bir gerçek var ki tüm araştırmalarda da karşımıza çıkıyor, gençler ve çocuklar hayat başarısı için sadece okul derslerinde değil, iletişim, işbirliği, yaratıcılık gibi 21. yüzyıl becerilerinde de iyi olmak zorundalar.”

 

Sonuna kadar katıldığım bu düşüncelerle kurulmuş özel bir eğitim kurumundan bahsedeceğim bugün sizlere. YAP, yani Yaşa Anla Parla... YAP’ın kurucusu Türkiye’nin 10’uncu, Ege’nin ilk unvanlı profesyonel koçu olan Kaan Sonat; başta psikolog Manolya Özek olmak üzere en iyi eğitmen, danışman, profesyonel koç, psikolog ve öğretmenlerinden oluşan muhteşem bir ekipleriyle neler yaptıklarını anlatıyor.

- Nedir bu YAP?
- YAP ‘Tek başına okul başarısı bugünün dünyasında hayat başarısı getirmez. Hayat başarısı için okul başarısının yanında birçok farklı bilgi, beceri ve deneyim kazanımına, öğrenilenlerin ustaca kullanımına ihtiyaç var’ diyor. Çünkü YAP, gençlerin ve çocukların hayat başarısı için farklı olmanın ötesinde etkili, güçlü ve eğlenceli programlar yapıyor.
- Nasıl ortaya çıktı? Kimin fikri?
- ‘Sadece okul başarısı hayat başarısı getirir mi?’ sorusundan çıktı. Tam olarak zamanını hatırlamasam da yıllar önce derin bir arkadaş sohbeti... Konu hayat ve hayat başarısı, ortada beyin gıdıklayan bir sürü güçlü soru, uçuşan cevaplar. Başarının tanımında aynı düşünmüyoruz, ancak ilginç ki ‘nasıl başarılı olunur?’ sorusuna cevaplar çok benzer; İletişim, işbirliği veya yaratıcılık. Özgüven, empati veya kendini ifade. Doğru yaptıklarımız, yanlış yaptıklarımız veya yapamadıklarımız... Bir an ağzımdan ’Valla bugünkü aklım 10 yıl önce olsaydı...’ çıkınca, bir durdum açıkçası. İşte YAP fikrinin ilk çıkış anı. Gençleri ve çocukları bu kadar seven birisi olarak onların yıllar sonra ‘belki’ edinebilecekleri bilgi, beceri ve deneyimleri çok daha erken yaşta kazanmalarını sağlamak, gerçekten farklı birşeyler yapmak ve hayat başarılarına katkı sağlamak. Çok heyecanlı ve çok teşekkür alınacağı da kesin... İşte o gün başlayan bu hayal, zamanla o kadar çok değerli beyin ve kalp tarafından yoğruldu ve büyütüldü ki önce hepimizin hayali oldu.

- Şu an dahil olan kişiler ve uzmanlıkları nedir?

Yazının Devamını Oku