Ayçe Bükülmeyen

150 yıllık orgun suskunluğu bozuldu

21 Mayıs 2016
İZMİR, müthiş bir kültürel zenginliği bünyesinde barındıran özel bir şehir.

Bunun en güzel örneklerinden biri Santa Maria Kilisesi’nde yaşandı. 19. yüzyılda Verona’da yapılan, İzmir’deki depremler ve aradan geçen yılların oluşturduğu hasarlarla zaman içinde kullanılmaz duruma gelmiş olan kilisede org, Arkas’ın desteği ile gerçekleştirilen restorasyonun ardından 2014 yılında suskunluğunu bozmuştu. Arkas’ın daveti ile İzmir’e gelen Prof. Johannes Geffert, Arkas Trio eşliğinde iki gün üst üste konser vermişti. Arkas’ın davetiyle bir kez daha İzmir’e gelen ünlü organist Prof. Johannes Geffert ve Arkas Trio, Arkas’ın organize etttiği Santa Maria Müzik Günleri’nde klasik müzikseverlere unutulmaz iki gün yaşattı. Dünyanın sayılı organistlerinden olan Geffert ve Arkas Trio’nun değerli müzisyenleri Tuncay Yılmaz, Emre Elivar, Gustav Rivinius ile sohbet ettik.

Prof. Johannes Geffert
- Santa Maria Kilisesi Orgu hakkında ne söyleyebilirsiniz? Sizin bir org ustası olmanız nasıl gerçekleşti?
- Bu, eski bir İtalyan orgu. Neredeyse yüz yıllık. Böylesine tarihi ve özel bir İtalyan orgunu İzmir’de bulmak benim için gerçekten çok özel bir şey. Çok büyük sürpriz oldu. Bu org 1880-1920 arasında yazılmış romantik müziğe uygun bir karakter ve tınıya sahip. Özellikle, İtalyan ve opera benzeri müziğe çok uygun bir org. Bu fenomen orgla çok çalınmadığı için sağlıklı kalmış ve hala çalınabilir bir halde enstrüman. Fakat diğer yandan teknik açıdan çok güvenilir bir durumda değil. Ve üzerinde performans sergilendiğinde hep uçurumun kenarında gibi hissetmek durumunda kalıyor insan. Çünkü istenilenin bir şekilde ortaya çıkmama ihtimali de söz konusu olabiliyor. Yani bıçak sırtı.


- Babanız kilise şefi. Ailede de müzisyenlik var sanıyorum, ki bir org ustası olmanız aileden etkilenme yoluyla gerçekleşti?

Yazının Devamını Oku

Rengahenk gelenekleri yaşatıyor

14 Mayıs 2016
TEKNOLOJİNİN hızla ilerlediği ve neredeyse el yazısıyla yazmayı bile unuttuğumuz günümüzde, yüzlerce yıllık sanatları yaşatmak adına büyük uğraş veren bir dernek var.

 Rengahenk Klasik Sanatlar Derneği, İzmir’de kendi çabaları ile Tezhip, Minyatür, Hat ve Ebru sanatlarını icra eden kurumsallaşmış ilk atölye. Her yıl birçok kurs açarak onlarca kişiye bu özel sanatları öğreten derneğin Başkanı Gönül Pekmezci ile çalışmalarını ve projelerini konuştuk.

- Renagahenk ne zaman ve hangi amaçla kuruldu hangi sanatlar var?
- Rengahenk, 1999 yılında kuruldu. Klasik sanatların yaşaması, akademik ortamda öğretilmesi ve gelecek yıllarda varlığını sürdürmesi temel amacıdır. Bu eserleri üretirken çağdaş ve güncel yorumlara da yer vermektedir. Geleneksel kitap sanatı olan tezhip, ebru, hat ve minyatür sanatı eğitimi vermektedir. Uygulanan eğitim sonucunda özgün tasarımlar yaratılması sağlanır. Ancak minyatürde Nakkaş Osman, Matrakçı Nasuh, Levni, Tezhipte Karamemi, Nakkaş Şahkulu, Baba Nakkaş, hatta Şeyh Hamdullah, Ebruda Mehmed Necmeddin Okyay gibi ustaların değerli eserlerinin izinde de gidiyoruz. Rengahenk, 2013 yılında 21 üyesi ile dernek oldu. Sanatçılarımız farklı meslek gruplarını icra eden kişilerden meydana geliyor.


- Dernek faaliyetleri nelerdir?
- Her yıl 1 Eylül- 30 Mayıs arasında tezhip, minyatür, hat ve ebru dallarında haftanın birer günü eğitimler veriliyor. Ayrıca derneğimiz çeşitli vakıf, dernek, okul ve şirket, hayır kurumları ile işbirliği yaparak atölye çalışması, kermes düzenlemektedir. Üyelerimizin gönüllü olarak ürettikleri küçük eserler bu tip kurumlara bağışlıyorlar. Bu faaliyetler kapsamında ihtiyacı olan öğrencilere burs veriliyor. Derneğimizde, temel sanat eğitimi, Osmanlıca, sanat felsefesi, sanat tarihi, klasik sanatlar tarihi vb konularda seminerler de düzenleniyor. Sosyal sorumluluk projesi üretmek için, EÇEV, Rotary, Koruncuk Vakfı, belediyeler, özel-devlet okulları ile ortak çalışmalar yapıyoruz. Yurtdışından, bu sanatlara ilgili grupları Rengahenk misafir ederek, ebru atölye çalışması yaptırıyor. Bunların yanısıra ülkemizde bulunan mültecilere yardımcı olan kurumlara da gönüllü olarak destek oluyoruz.

Yazının Devamını Oku

Anneler Günü'nde anne-kız işbirliği

7 Mayıs 2016
ANNELER Günü’nde anneler ve kızlarının ortaya çıkardığı çok özel bir oluşumdan, Ödemiş’te 9 anne-kız tarafından kurulan ve şu an 90 kadının birlikte üretip, değerlerini yansıttığı önemli bir kooperatiften bahsetmek istiyorum sizlere.

Hatırlayacaksınız, Güler Sarıgöl Köymen “annesininkızı” kitabı ile 40 kız ve annelerinin hem sıcak öyküleri, hem de leziz tariflerini yazmış ve kitap büyük ilgi görmüştü. Bu kitap, şimdi hem kültürel ve geleneksel ürünleri üreten büyük bir kooperatife, hem de bunları daha geniş kitlelere ulaştıran ve layık oldukları şekilde pazarlayan gerçek bir firmaya dönüştü. Avukma Kooperatifi’ndeki kadınlar birbirinden güzel ve özel ürünleri ortaya çıkarırken, Anatay firması ise bunları bir değere dönüştürüyor. www.avukmakoop.com.tr sitesinden de görebileceğiniz bu özel oluşumla ilgili Güler Sarıgöl Köymen ile sohbet ettik.

- “Annesinin Kızı” kitabı çıktı ondan sonra nasıl gelişti olaylar? Tepkiler nasıldı ve sonrasında bu nasıl farklı projelere dönüştü?
- Farklı projelere dönüşmesi tamamen hayal kurmakla alakalı. Bu önemli işten bir şey üretmeye, iletişim yolu bulmaya gayret ettim. Sosyal sorumluluk konusuna dönüştüren ise kitabın el oyası ayracından kaynaklandı. Bunları ev hanımlarına işletip küçük de olsa bir işbirliği ile kaynak yaratmıştık. Sonra onların tekrar iş istemesiyle tetiklendi konu. Biz de mutfak ürünleri yapalım, onların işleyebileceği ürünler haline getirelim gelir olsun diye düşündük. Yani evlerde başladı bu durum kurumsallaşmadan önce. Tığ, kalem işi ve makine nakışı olarak 3 tip tasarım yaptık. Eski anneanne, babaanne önlüklerini birazcık yorumlayarak motiflerle annesini kızına yakınlaştırarak yine o nostaljiyi yansıtan örnekler haline geldi ürünler. Sonra evlerde eski bir alışkanlık olan tatlı kaşıklarına küçük küçük motifler yaptık. Aynı motifi kaşık ahşaplara da taşıdık. Böyle olunca ortaya bir takım, bir set çıktı. Zaten kitap için tel dolap yaptırmayı planlamıştık. Hatta bazı kitapevlerine tel dolapla vermiştik. Tel dolaba ürünleri de koyduk. Tel dolabın içinden anılar, öyküler, kitap, tarifler ve ürünler çıktı. Dolayısıyla biz bunların pazarlamasını yapabildiğimiz kadar yine tel dolapla yapmaya çalıştık.


- “Annesinin Kızı” kitabı sadece bir yemek kitabı olmadığı da sonrasında çıktı ortaya. Aslında altında yatan sadece sizin annenizin yemeklerine olan özleminiz değil burada çok başka bir şey var ki oda buradan çok yönlü işler çıktı. Biraz bundan bahseder misiniz?

Yazının Devamını Oku

Kıvılcımlar ile kadın liderler yetişecek

30 Nisan 2016
KADININ güçlendirilmesi, genç kızlarımıza bu yönde eğitim olanakları verilmesi amacıyla birçok program ve çalışma yapılıyor.

Bu yönde kurulmuş olan Değişim Liderleri Derneği, Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi ile bir protokol imzalayarak Kıvılcımlar Programı’nı uygulamaya başlıyor. Genç kızlarımızın liderlik becerilerini geliştirme ve kadın rol modellerden ilham alma fırsatı sunan bu özel program hakkında DLD Kurucusu Sema Başol, İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Yasemin Arbil Arbak ve Program Koordinatörü Meltem Kolday ile sohbet ettik.

Sema Başol
Değişim Liderleri Derneği Kurucusu


* DLD ne zaman kuruldu, amacı nedir?
DLD 2011 yılında kuruldu. Derneğimiz kadınların kendilerine güvenerek neler başarabileceğine inanan, onların potansiyelini gören ve değer veren, gençlerin kurduğu ve idare ettiği bir dernektir. Eğitim fırsatları ve liderlik becerileri vererek genç ve yetişkin kadınların toplumsal hayatta aktif, sorumluluk sahibi ve üretici bireyler olmalarını sağlamaktır.

Yazının Devamını Oku

Bu karnaval Çocuk Evleri'ne gelir olacak

24 Nisan 2016
MÜTHİŞ bir vizyona sahip, büyük lider Atatürk’ün geleceğin mimarları olan çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, İzmirliler tarafından hakettiği gibi kutlanıyor.

 Her yıl çok güzel bir etkinlik düzenleyen Swissotel Büyük Efes, 5. Çocuk Karnavalı ile İzmir’deki bu kutlamayı geleneksel hale getiriyor. Sponsorları ve bilet satışları sayesinde sivil toplum kuruluşlarına da gelir sağlayan karnaval bu yıl, İçimdeki Çocuk Derneği’nin yaptıracağı çocuk evlerine destek olacak. Swissotel Grand Efes Satış Pazarlama Direktörü Pamela Tito ve İçimdeki Çocuk Derneği Başkanı Meral Müdüroğlu ile karnaval hakkında sohbet ettik.

SWİSSOTEL BÜYÜK EFES Satış Pazarlama Direktörü 
PAMELA TITO

SWISSOTEL ÇOCUK KARNAVALI GELENEKSELLEŞTİ
- Bu yıl karnavalın 5’inci yılı. İlkinden bugüne neler değişti?
- Bir kere geleneksel hale gelmesi bizim için çok çok önemliydi. Bunu başarabildiğimize inanıyoruz. Her seneyi değerlendirmeye aldığımızda bunun sürekliliğine çok inanıyoruz ve sürekli olması konusunda da elimizden geleni yapıyoruz. Çocukların bizim geleceğimiz olması, her zaman bizler için önem teşkil etmeleri ve bizim de arada bu tarz vakıf veya dernek işlerine yönelmemiz doğrultusunda biz bu işe başladık. Her sene mümkün olduğu kadar farklı derneklerle topluma daha da faydalı olmaya çalışıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Hizmet verirken kültür sanata da dokunuyor

17 Nisan 2016
EBSO Vakfı Kadınlar Birliği, uzun yıllardır hem eğitim, hem de kültür - sanat alanında çok önemli hizmetler veriyor.

Bu yıl 30 Nisan’da Dünya Caz Günü olması nedeniyle ünlü sanatçı Kerem Görsev’i İzmir’e getiren Kadınlar Birliği Dönem Başkanı İhsan Özduran ve Kültür Sanat Komitesi Başkanı İpek Özçelik uyum içinde çalışmalarının hizmetlerine de yansıdığını anlatıyor. EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ve yönetim kurulunun desteğiyle güzel işler başardıklarını anlatan Kadınlar Birliği temsilcileri 30 Nisan’daki Kerem Görsev konserine tüm İzmirlileri davet ediyor.

 

ESAS HEDEFİMİZ EĞİTİM 

 

İHSAN ÖZDURAN

 

Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı Kadınlar Birliği Dönem Başkanı

Yazının Devamını Oku

İzmir gastronomide dünyanın 22 şehri arasında

9 Nisan 2016
GÜNÜMÜZDE turizm, klasik anlayıştan farklı olarak değişik temalar üzerinden gerçekleştiriliyor.

Bunlardan biri de gastronomi, yemek kültürü. Bu açıdan, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmamızın yanısıra Ege Bölgesi kendine has dokusu, iklimi ve yerel lezzetleriyle öne çıkıyor. Bu anlamda, dünyanın farklı coğrafyalarından 22 kentin yer aldığı “Dünya Gurme Kentler Ağı” DELICE’ye de üye olan İzmir, Barcelona, Brüksel, Helsinki, Lizbon, Madrit, Montreal, Osaka ve Chicago gibi önemli kentler arasında yerini aldı. Delice üyeliğinin önemini ve İzmir’e neler kazandıracağını Reseau Delice Yürütme Kurulu Üyesi-İzmir Temsilcisi Sırma Güven ile konuştuk. Sohbetimizi Urla’nın güzel mekanı Ayerya Kafe’nin güzel atmosferinde gerçekleştirdik.

 

- Delice İzmir Temsilciliği’niz nasıl gerçekleşti? Gastronomi ile nasıl ilgilenmeye başladınız?

 

- 1930 yılından bu yana pamuk başta olmak üzere tarım ve hayvancılıkla ilgilenen Sökeli bir ailenin ferdiyim. Çocukluğum boyunca hep sağlıklı ve doğal beslenmenin önemsendiği, gelenek ve göreneklerin yeni nesillere aktarıldığı, adabı muaşeret ve sofra kurallarına önem verilen bir ailede büyüdüm. Ne organik tarımdan bahsedilirdi ne de gezen tavuklardan, damak zevkine düşkün babam sayesinde tüm ürünlerin zaten hep doğalına ve kalitelisine kolayca ulaşabiliyorduk ve alıştığımız sistemin aslında ne denli değerli olduğunun çok sonra farkına vardım. Bakır tencere yemeği ve anne mutfağı ağırlıklı geleneksel Ege Mutfağı’na dair her şeye her zaman ilgi duydum. İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi’ni bitirdikten sonra lisans derecemi Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden aldım. 2000 yılında Fransa’nın Besançon şehri CLA kurumunda, 2009 yılında Fransız Devlet Bursu ile Nantes şehrinde “Mesleki Fransızca” üzerine eğitim aldım. Gastronomi Terminolojisi ve Fransız Mutfağı üzerine çalışmalara başladım. Kurumsal Girişimcilik yüksek lisans çalışmamın başlaması ile birlikte, İzmir Ekonomi Üniversitesi Uygulamalı Yönetim Bilimleri Yüksekokulunda Koordinatörlük görevine getirildim. Derslerim yanı sıra, Dünya Gurme Şehirler Birliği “Reseau Delice” İzmir delegesi görevini yürütmekteyim. Yemek kültürümüzü Delice Ağı Üyeliğimiz ile geliştirirken hem İzmir mutfağımızı, Ege mutfak kültürümüzü diğer kentlere aktarmaya devam ediyor hem de Gastronomi turizmi konusunda bizden çok ileride olan dünya başkentlerinin deneyimlerinden yararlanmaya devam ediyorum. Sanırım iş hayatındaki en kuvvetli tarafım, hayal kurabilmem, çalışkanlığım, iş geliştirmem ve en önemlisi sebatım. Fikir aslında herkeste var, ama esas zorluk fikirleri hayata geçirebilmekte. Sanırım bunu başarabiliyorum. Yaptığım işlerin bağlı olduğum kurum tarafından kıymetinin bilinmesi beni yüreklendiriyor. İzmirli olmanın sorumluluğunu da kente dair projeler gerçekleştirerek keyifle yerine getiriyorum.

 

EGE OTLARINI BAVULLARLA FRANSA’YA TAŞIDIK

Yazının Devamını Oku

Kadınlarımızın üretmesi şart

2 Nisan 2016
Candan Çorbacıoğlu, çok iyi bir eğitimi ve kariyeri olmasına rağmen ülkemizde birçok kadın gibi yol ayrımını yaşayarak kızlarını büyütmek için çalışmaya ara vermiş.

“İşi bıraktığım gün geri döneceğimi biliyordum” diyen Candan Hanım, şu an Amway Avrupa Dış İlişkiler Bölge Müdürü olarak Letonya, Litvanya, Estonya, Polonya, Macaristan, Hırvatistan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye gibi 11 ülkeden sorumlu. 2007’den bu yana Hırvatistan Cumhuriyeti Fahri Konsolosu da olan başarılı işkadını, Amway’in sosyal sorumluluk kapsamında destek verdiği Voleybol Milli Takımı’yla maçtan maça koşuyor. Voleybol sporunun gelişmesine destek olurken, 100 bin çocuğa da ulaştıklarını anlatan Candan Çorbacıoğlu enerjisi ve vizyonuyla tüm genç kız ve kadınlara rol model olacak özel bir kadın.

- Nasıl bir eğitim aldınız?

 

- İzmirliyim. Gazi İlkokulu, İzmir Amerikan Koleji, Boğaziçi Üniversitesi İşletme. Arada bir sene de Amerika’da bulundum. Daha sonra Boğaziçi’nde Pazarlama alanında yüksek lisans yaptım.

 

- İstanbul’da mı başladınız çalışma hayatınıza?

 

- Hayır, ilginç ama o zamanlar Coca Cola’nın Genel Merkez’i İzmir’deydi. Bunu çok az insan bilir. O günün ithalat ihracat şartlarından dolayı Coca Cola’nın İzmir ve Manisa’da bir fabrikası vardı. Ona göre de burada Genel Merkez kurulmuştu. Orada çalıştım. Daha sonra evlendim. Hamileliklerim sıkıntılı geçtiği için ve özellikle ilk bebeğimi kaybettiğim için dostum da olan doktorum ‘karar ver. Çocuk yapmak mı, yoksa iş sahibi olmak mı istiyorsun, çünkü ikisini bir arada seninle yapmamız zor’ dedi. Anne olmak istiyorum diyerek işi bıraktım. Ama o hafta eşime söyledim. Ben uygun zaman ve tarihte tekrar işime dönmek istiyorum dedim. Ama bu süre 14 sene oldu. Az buz değil.

Yazının Devamını Oku