Ayrıştırma çabaları kadınları birleştiriyor

İZMİRLİ Pürlen Kıyat Karakuş, oğlunun doğumdan gelen kalp rahatsızlığı nedeniyle yazdığı ‘Benim Küçük Kalbim’ adlı kitabından sonra, şimdi de ‘Kırmız Gece’ adlı bir roman yazdı.

Haberin Devamı

Küçük yaşlarda ebeveynlerin kız çocuklarını yetiştirirken yanlış davranışları, bilgilendirmelerindeki hataları ve sonucunda genç bir kadının evliliğinde yaşadığı travmayı gözler önüne seriyor. Kadın sorunlarının en yüksek seviyede yaşandığı ülkemizde birçok kadının yaşadığı sıkınıtılara tercüman olan kitap Goa Yayınları’ndan çıktı.

- Kırmızı Gece ne tarz bir kitap?

 

- Kadın erkek birlikteliğinin çok hayati bir konusunun işlendiğini söyleyebilirim. Kırmızı Gece’nin omurgası; toplumumuzda bekaret- namus algısı ve ilişkilendirilmesinin henüz çocukluktan çıkmamış bireylerde yarattığı etki üzerine oturuyor. Romanın ana kahramanı Nil Soylu, annesinin yaptığı hayati bir hata sonucunda tüm hayatını etkileyecek bir durumla karşı karşıya kalır. Telafisi ve geri dönüşü hayli zor olan vajinismus vakası yaşar. Bu vaka kadının cinsel ilişkiye girmekten korkma halidir. Tıp dilinde; vajinayı çevreleyen kasların istem dışı kasılması nedeniyle cinsel ilişkinin gerçekleşememesi olarak tanımlanır. Diğer taraftan romanda cinsiyet ayrımının sonuçları da göz önüne serilmektedir. Nil’in ikizi Yamaç aşırı iltimas, sevgi, özgürlük içinde büyür. Yamaç her ne kadar şanslı görünse de, onun da yaşamı iniş çıkışlarla doludur. Lakin annesinin oğluyla kurduğu yanlış bağ, adamın annesinden kolay kolay ayrışamamasına neden olacak ve yaşamının uzun bir dönemini yetişkin bir çocuk gibi yaşayacaktır. Karşıt yaşamların örneği olarak da Polina adlı Rus asıllı kahraman, romandaki diğer tüm kadınların dişiliğini sorgulamasına neden olur.

 

Haberin Devamı

- Sizce kadınlarımızın ne kadarı bu sorunları yaşıyor?

 

- Maalesef bu vakayla karşı karşıya kalan kadınlar kendilerini öylesine eksikli, başaramayan addediyorlar ki, en yakınlarıyla dahi yaşadıkları buhranı paylaşamıyorlar. Taşımamaları gereken utanç duyguları omuzlarına yükleniyorlar. Bu nedenle istatistiksel bilgi vermek aslında pek mümkün olmasa da, hem psikolog hem de kadın doğum uzmanları ile görüşmelerimden çıkarttığım sonuç her 10 kadından 1’i bu vakayı yaşıyor.

Haberin Devamı

ASLI ASTARI OLMAYAN MESAJLAR VERİLİYOR

 

- Kadınlarımızın yaşadığı sorunların nedenleri ne? Yetiştirilme tarzlarımız hakkında neler söyleyeceksiniz?

 

- Hem yetiştirilme tarzlarımız, hem toplumumuzdaki cinsiyet ayrımı neden oluyor bu vakalara. Aslında vajinismus bir hastalık değil, algı problemi ve çocuk yaşta yaşanan tramvaların sonucu. Bu nedenle tek bir nedenle açıklanamayacak kadar geniş yelpazeye yayılan nedenleri var. Örneğin pasif anneye sahip bir genç kızın annesinin görevlerini üstlenmesiyle, kendisini babasının karısı yerine koymaktan tutun da, genç kızın duygusal olarak anneden bağını koparamaması veya toplumumuzda çok yaygın olan genç kız-kadın ayırımının hastalıklı sonucu gibi. Veya genç kızın kadınlığa geçtiğinde çirkinleşeceğine dair verilen aslı astarı olmayan mesajlar. Yine çocuğun vajinasıyla oynanması, bisiklete binmesi, ağaca tırmanması sonucunda kızlık zarının bozulacağına dair verilen, hiçbir gerçeklik payı olmayan ürkütücü mesajlar...

 

Haberin Devamı

- Daha yeni 19 yaşında bir kız gece sokakta olduğu için saldırıya uğradı ve birçokları neredeyse bunu haklı buldu. Bu konuda ne düşünüyorsun. Kadın özgürlüklerinde geri mi gidiyoruz?

 

- Bana sorarsanız her konuda geri gidiyoruz. Maalesef toplumumuz form değiştiriyor. Sağduyu, vicdan, özveri yerini şiddet, ahlaksızlık, acımasızlığa bıraktı. Kadına yönelik söylemlere baktığımızda bilinçaltı mesajların sık sık verildiğine üzülerek tanıklık ediyoruz. Örneğin; ‘Kadına şiddet abartılıyor, kadına yönelik şiddet algıda seçiciliktir, yalnız bırakılan ya davulcuya, ya zurnacıya... Türk kadını evin süsüdür’ gibi daha sayısız mesaj, aslında karşı cinsi şiddete, tecavüze yani suç işlemeye teşvik ediyor. Diğer taraftan şunu da söylemek isterim. Ben Türk kadınının haklarına, vatanına her ne pahasına olursa olsun sahip çıkmayı bırakmayacağından eminim. Tüm ayrıştırma çabalarının aslında Türk kadınlarının birleştirdiğine tanıklık etmek beni çok mutlu ediyor.

Haberin Devamı

KAPAKTAKİ KADIN BEDENİ TEPKİ ALIYOR AMA BANA GÖRE SANAT ESERİ

 

- Romanda çok ilginç bir teknik kullanarak, belli bir noktadan sonra roman içinde roman yaratmışsınız. Hatta yazarlığınızı Rachel Dow’a devretmişsin. Nasıl karar verdiniz bu hamleyi yapmaya?

 

- Dediğiniz gibi romanın 33. sayfasında klavyeyi Rachel Dow’a teslim ediyorum. Hatta Rachel kendi kitabını yazıyor romanımım içinde. Hem de romanın adını değiştirerek. Bunu kurguyu tamamladıktan bir süre sonra öylesine tiraji komik bir hal yaşadım ki... Egom Tazmanya canavarı gibi gürlemeye başladı ‘ne oluyor ya, kitabı sen yazıyorsun, kahramanın Rachel primi toplayacak.’ İşte edebiyat böyle engin bir deniz. Hani demin dedim ya, o boyutta hiç bir engel yok diye. İşte tam da sorunuzun cevabı bu.

 

Haberin Devamı

- Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

 

- Birden fazla tepki aldığımı söyleyebilirim. Sosyal çevremden aldığım ilk tepki şaşkınlıktı. Bunun ana nedenlerinden biri de, ilk kitabım çocuk kalp hastalıkları ile hayata gözünü açan bebeklerin ve ailelerin yaşam öykülerini kaleme aldıktan sonra, böylesine iddialı bir konuyu romanlaştırmamdı. Aslında bu tepkiler tam da beklediğim gibiydi. Yukarıda bahsettiğim nedenler, yani cinselliğin ayıp sayılması toplumumuzda derin bir yara. Kapak çalışmasına da bazı olumsuz tepkiler aldım. Zira kapağı hazırlarken hem yayıncım ile hem tasarımı yapan ekip arkadaşlarım ile günlerce üzerinde düşündük. Amacım kadın bedeninin cinsel bir obje değil, bir sanat eseri olarak algılanmasını sağlamaktı.. Bununla birlikte birçok okurdan da neredeyse her gün mesaj alıyorum. ‘Kitabın bitmesini hiç istemedim, her sayfada bir merak duygusu yaşadım, kitabı bitirdiğimde bende kalan lezzet öylesi büyüktü ki, günlerce etkisi üzerimdeydi’ gibi... Bununla birlikte şunu da söylemek isterim. Algı öylesine derin bir olgudur ki, yazdığınız roman okur ile buluştuktan sonra artık yazarın okur ile kitap arasına girmesi mümkün değildir. Hatta haddini aşmaktır. Bu nedenle olumlu veya olumsuz her tepkilere olabildiğince aynı mesafede kalmaya çalışıyorum.

KIRMIZI GECE İNGİLİZCE’YE ÇEVRİLİYOR

 

- Önceki kitabınız oğlunuzun kalp rahatsızlığı nedeniyle yazdığınız bir kitaptı. Şu an tarzınız oldukça farklı. Bu geçiş nasıl oldu?

 

- Haklısınız. Bildiğiniz gibi ilk kitabım doğumsal kalp rahatsızlığı ile doğan bebeklerin gerçek yaşam hikayelerini konu alıyordu. Açıkça söylemek gerekirse “Benim Küçük Kalbim’i” yazmazsam nefessiz kalacağımı hissediyordum. Çünkü oğlum gibi her sene yaklaşık 13.000 bebek kalp rahatsızlığı ile doğuyor ve yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide zaman ile yarışmak zorunda kalıyorlar. İşte bu noktada farkındalık yaratmak ve benzer vakaları yaşayan ailelerin yalnız olmadığını hissettirmekti amacımız. Çocuk Kalp Vakfı ile birlikte yürüttüğümüz bu projede, sizler gibi duyarlı gazeteciler sayesinde çok önemli bir farkındalık yarattık. İlk kitabım benim açımdan başka bir mucizeye de vesile oldu. Yazarken yazmaya aşık oldum ve dikkatimi çok çeken vajinismus vakalarını incelemeye başladım. Neden sorusu o kadar çok yankılanıyordu ki zihnimde… Neden bir kadın bu vakayı yaşar? Neden gelişmiş ülkelerde benzer vakalar çok az iken bizim coğrafyamızda bu kadar fazla? Böylece Kırmızı Gece hayata geçti. İlk kitabımda olduğu gibi, bu kitabımda da farkındalık yaratmaktı amacım. Fakat Kırmızı Gece’nin farkı roman oluşu. Bu da romandaki örgüyü sürekli bir merak duygusu ve heyecan ile donatmama vesile oldu.

 

- Roman yazmak hep aklınızda mıydı yoksa ilk kitaptan sonra yazmak sizin için bir alışkanlığa mı dönüştü?

 

- Aslında Kırmızı Gece’nin konusu belli olduğunda roman olacağı kesin değildi. Fakat yazdıkça kahramanlarım birbirleriyle yarışmaya başladı, kurgu ve örgü güçlendi. Sanki bir an bir kahraman, diğer an öbürü klavyemi ele geçiriyordu. Roman yazmak beni öylesine engin bir denize soktu ki, oradan çıkmayı hiç istemedim. Çünkü o manyetik alan yaratıldığında sanki başka bir boyutta ruhunuzla klavye birleşiyor. Orada ne yasak, ne engel ne de yargı vardı. İçsel şifacınız ve ruhunuz size hiç tahmin edemeyeceğiniz yerlere götürüyor. Bu nedenle bundan sonra da roman yazmaya devam edeceğim.

 

- Yeni projeleriniz var mı?

 

- Evet. Kırmızı Gece şu anda İngilizce’ye çevriliyor ve yakında diğer ülke okurları ile buluşacak. Ayrıca yeni bir romanım umuyorum 2016 yılında değerli okurlarla buluşacak.

Yazarın Tüm Yazıları