DİN sömürüsü, türban dayatması, dinci gazetelerin ikna taktikleri konularına girdim mi aldığım e-postaların içeriği "Şerefsiz satılmış sen önce kendi gazetene bak"la "Aslan hoca bunları yazabilen birkaç kalem kaldınız vatan sana minnettar" arasında değişiyor. Geçtiğimiz perşembe saat beş sularında santralden bağlattılar. Bir okur
"laiklik" konusunda konuşacakmış, aldım elime telefonu, karşımda genç bir erkek sesi:
"Bir daha Müslümanlar aleyhinde yazarsan ölürsün" dedi ve kapattı. Sekreterim bu konuşmaya şahit.
İlginç değil mi? Önyargının sınırsızlığına bakın. Adam yazdığım halde inandığıma, Müslümanlığımı sevdiğime inanmıyor. Eleştiriyorsan kendine ölümlerden ölüm beğen Onun kafasında tek Müslüman var. Onun gibi düşünen, onun gibi giyinen tek tip
Arabik Müslüman! Sorun da bu
. (Geçen din pazarlaması yazımda bir konuyu unutmuşum, dinsiz okurlarımdan eleştiri aldım. Tabii ki bir dine bağlı olmayı "a priori" kabul etmiyorum. Dinsizlere de saygım duyarım, her dinin kendini pazarlama hakkı varsa, onların da dinsizliği yayma hakkına sahip çıkarım). Eleştirisini nazik bir şekilde ifade eden dindar okurlarımda yok değil. Bakın 17 yaşındaki Yasin ne diyor:
"Öncelikle inanç özgürlüğü ilkesini özümseyerek ben de kadınların kapanmasını istiyorum. Açıkçası. Dünya’da 5 milyon annesiz babasız çocuk var. Kimi sokaklarda sürünüyor. Kimi çocuk esirgeme kurumlarında sürünüyor. Birçoğu işkence görüyor ve tecavüze uğruyor. Niye? Nikahsız ilişkiler yüzünden. İki insan birkaç günlük berberlikten sonra 30 dakikalık bir zevki için cinsel ilişkiye giriyorlar. Ve kadın çocuğuna kıyamıyor, doğuruyor. Erkek evlilikten koşar adım kaçıyor. Kadın da çoçuğu terk ediyor. Ali Bey. Erkek denilen yaratık o kadar hassas ki bir bayanın tırnaklarını görse tahrik oluyor. Bunu sonucunda tecavüzler meydana geliyor. Beyoğlu’nda gezen bekar bir adam düşünün. Bir kadını görse kadının giydiği elbisesinden vücut hatlarından tahrik oluyor. Bu kadını takip ediyor ve ıssız bir yerde tecavüz ediyor. Böyle binlerce örnek var. İslam dini bu yüzden örtünmeyi emrediyor. Tecavüzler olmasın, zinalar olmasın diye böyle ince bir kural var. Ben de bu kural uygulanırsa hoşnut olurum. Ama şeriat derseniz şeriata düşmanlık konusunda ilk saflarda beni görürsünüz. Ayrıca da sizi seviyorum. "
Yasin tehdit etmeden, saldırmadan, küfretmeden görüşlerini yazmış. Medeniyet bu. Ben de yanı şekilde karşı görüşümü yazarım olur biter. İşte yazıyorum. Din bilgini değilim. Kadının örtünmesiyle ilgili ayet din bilginleri arasında bile tartışmalı olduğunu okudum, öğrendim. Ben islami kuralların günün şartlarına göre esnetilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin hangi "
tahrik" ten söz ediyoruz? Türbanlı kızlar artık herkesin içinde sevgilileriyle elele oturuu, üstelik öpüşüyorlar mı? Eğer sorun tahrikse, ortalıktaki babasız bebelerse kadını niye görev yüklüyoruz? Günün şartlarına göre aklımızla, bilimle çözüm bulmalım. Erkekler
vazektomi" yöntemiyle kısırlaştırılsın olsun bitsin..
İslam dini özünde kadına değer veren bir dindir. Sorun kadında değil erkekte. Erkekler onları kullanıp iktidarlarını sürdürmeye çalışıyor. Hiçbir kadının
"Öleceksin" diye tehdit telefonu edeceğini sanmıyorum. Gelin önce erkekleri islah edelim.
Kadın dirençli, kazanan türban markaları!
TÜRKİYE’de toplumun bazı sosyal ve siyasal göstergelerinin nasıl bir seyir izlediği konusunda "
trend" belirleyici araştırmalar ne yazık ki parmakla sayılacak kadar az. Bunlardan en önemlisi 1993’den bu yana
TNS Piar’ın üç bazen dört yılda bir yaptığı
Türkiye Profili araştırması..
Böyle önemli bir "
trend" araştırmasının kapış kapış gitmesi, hem özellerin hem devlet kurumlarının Türkiye
"trendlerini" merak etmesi beklenir değil mi? Nerdeeeee...
TNS Piar her araştırma döneminde profil araştırmasına destek kurum bulmakta zorlanır, yapayım mı yapmayım mı diye iki üç kere düşünür, neyseki başında Ayşıl And gibi yılların araştırmacısı, deneyimli, cesur bir genel müdür var da, her dönemde Türkiye
(tabii ki ben de) bu araştırma verilerinin sürekliliğinden mahrum kalmaz.
Geçen hafta TNS Piar’ın 2005’in Aralık ayında yeni bir Türkiye profili bitirdiğini öğrendim. İlk sorum "Türban ne seyir izlemiş?" oldu. İkinci sorum ise "Ya bıyıklı erkek sayısı?"
Bu hafta gelin 2001 yılı ile 2005 yılı arasında
"Dışarı çıkarken Başını Örter misiniz?" "Örterseniz nasıl?" sorularına verilen yanıtları karşılaştıralım.
Belirtelim ki Profil araştırmasında her dönemde, 15 yaş üstü, Türkiye kır-kent temsili yaklaşık 2000 kişiye, aynı yöntemle ulaşılıyor.
Genel sonuçlara baktığımızda 2005 yılında, 2001 yılına göre dışarı çıkarken hiç başını örtmeyen kadın sayısında % 33.9’dan % 34.6’ya 0.7’lik bir artış var.
Sonuçlar yaşa göre incelendiğinde ise farklı bir tablo ortaya çıkıyor. 2001 yılında 15-17 yaş aralığında "Hiç Örtünmüyorum" diyenlerin oranı % 49,5’tan % 68.8’e çıkarken, diğer yaş gruplarında da dışarı çıkarken örtünmeme eğilimi artıyor.
Dışarı çıkarken başın örtünme şekline gelince. Genelde Eşarp takanlarda 3.9 Türban takanlarda ise 1.7 puanlık bir azalma var.
"
Örtünme türü" sonuçlarını yaşa göre incelediğimizde ise durum ilginç! 15-17 yaş grubunda türbanda % 10’dan % 7’ye 3 puanlık, 18-24 yaş grubunda ise 11.3’ten 10.0’a 1.3 düşüş var.
25-34 yaşları arasında ise türbanda 14.6’dan 16.1’e 1.5, 35-44 yaş grubunda ise 13.5, 15.6’ya 2.1 puanlık artışlar var. Bu artışların evlenme nedeniyle "dini bütün" kocaya itaat ya da Yasin’in dediği gibi onu hoşnut etme davranışının ürünü olma olasılığı yüksek. Aynı yaş gruplarında 2001’den 2005’e eşarp takanlar kadın sayısında azalış bu tezi destekliyor.
Sonuçlar gösteriyor ki Türkiye kadını "
özgürleştiriyoruz" adı altında din aracılığıyla denetim altında tutmaya çalışanlara iyi direniyor. Gençler daha az örtünüyor, eşarplılar modernleşiyor, kapananlar türbana yöneliyor.
Özeti,
AKP’nin niye Türkiye’yi kucaklamadığı ortada. Çünkü çok
"niş" bir pazara nokta atışı yapıyor. Oy tabanını genişletme uğruna Türkiye’yi gereksiz yere bölüyor. Kadın direniyor, kaybeden gerilimi tırmanan Türkiye! Kazanan ise Türban markaları.
ÇekirgelikÖnyargı zamandan büyük tasarruf sağlar. Onun sayesinde gerçeklere ulaşmadan kısa sürede görüşlerini biçimlendirirsin!
(E. B. White)