REKLAM Kurulu’nun "örtülü reklam/gizli" reklam uygulamasını basını da kapsayacak şekilde genişlettiğini öğrenince geçen hafta bu kararı "sansür" diye eleştiren bir yazı yazdım.
Reklam Kurulu’na başkanlık eden Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü Özcan Pektaş dört sayfalık bir yanıt gönderdi, özetliyorum:
"Rutin olarak yürüttüğümüz bilgilendirme çalışmaları çerçevesinde Gazeteniz yetkililerinin daveti üzerine 28.04.2006 tarihinde gazeteniz merkezine gelerek Reklam Kurulu kararları ve yargı kararlarından örnekler verilerek ötülü/gizli reklam konusunda çeşitli bilgiler sunuldu.
"4077 sayılı Kanun örtülü/gizli reklam yapılmasını yasaklamıştır. Bu yasak reklamın yapıldığı ortama (mecraya) bakılmaksızın genel nitelikte bir yasaktır."
"Genel kural böyle olmakla birlikte zaman zaman yayın kuruluşlarında haber vermenin ötesine geçilerek ve yönlendirme yapılarak mal, hizmet, tescilli marka, ticari unvanların belirtilmesi, erişim bilgilerinin verilmesi, görsel olarak veya sözle ifade ederek yahut bunları çağrıştırabilecek imalarla özendirme yapılması, diğer bir anlatımla ortalama okuyucu, izleyici veya dinleyici tarafından reklam olduğu açıkca anlaşılmayacak şekilde tanıtımın yapıldığı görülmektedir."
"Örtülü/gizli reklam yapılması reklamın aldatıcı olup olmadığına bakılmaksızın yasaktır."
"(ilgili yasalarla) açık reklamları dahi yasaklanan sigara ve reçeteyle satılmak zorunda olan ilaçların bu yasağın ihlali anlamına gelecek şekilde ve haber görünümü altında reklamlarının yapılmasına Reklam Kurulu’nun kayıtsız kalması düşünülemez."
"Sayın Bir’in Reklam Kurulu’nun yürüttüğü gizli reklamı haberden ayırma çalışmalarını sansür olarak yorumlaması ve çalışmalardan şahsımnı sorumlu olduğunu belirtmesi ise çok düzeyli bir uslup olarak değerlendirilmemektedir."
"(29 Kişiden oluşan) Kurula başkanlık ettiğim 6 yılı aşkın süre içinde, ilgili kanun ve yönetmeklikte belirlenen kuralların dışına çıkılması veya keyfi olarak değerlendirilecek bir uygulamaya gidilmesi söz konusu değildir. Kurul’da karar alma çoğunluğu kamu kurumları temsilcilerinde bulunur. Bu nedenle Reklam Kurulu’nun iradesini aşacak şekilde dosya hazırlama ve Kurul’un önüne getirmede tartışılmaz üstünlüğümün olduğunun belirtilmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır."
Örtülü/gizli reklam kavramı biz Türklerin uydurduğu bir kavram. Yabancı literatürde bu tür reklamlar subliminal (bilinçaltı), hidden (gizlenmiş) ya da product placement (ürün yerleştirme) olarak geçiyor. Bu reklam tanımlarına haftaya devam edeceğim.
Haftaya kadar Özcan Pektaş’a iki soru soralım: 25138 sayılı Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’te ticari reklam ve ilanın tanımı şöyle deniyor:
"...reklam veren tarafından herhangi bir mecrada yayımlanan pazarlama iletişimi niteliğindeki duyuru" ifade eder.
Ortada reklamverenle ilgili haber arasında bağlantı kuramadığınız bir yerde "sadece fotoğraftaki araçta sigara logosu görünüyor" diye gazeteciye nasıl ceza kesersiniz? Gazetede örtülü reklamın tam tanımını verebilir misiniz yoksa tanımı yok örtülü reklamı görünce mi anlarsınız?
İki. 2005 yılında Kurul’a yapılan 642 başvurudan 103’ü reddedilmiş. Başvuru reddetme sürecini açıklar mısınız?
Hayatın içinde bir cumhurbaşkanı
CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer giderayak Üniversitelere hedef gösterdi: Daha fazla hayatın içinde olun, kapılarınızı halka açın! Çok ama çok doğru bir hedef. Bahçeşehir Üniversitesi (ki bir Vakıf Üniversitesi!) Rektör Süheyl Batum’un Sorbonne Üniversitesi’nden öğrenci iken yakından tanıdığı bir modeli 13 Mayıs 2006’da hayata geçirdi: Toplum Akademisi. Toplum Akademisi mükemmel bir proje. Akademisyenler gönüllü olarak halka açık eğitim seminerleri veriyor. 13 Mayıs’tan bugüne işte verilen seminerler: Tarihte bir Yolculuk: İstanbul (Prof.Dr. İlber Ortaylı), Çocuklarda Özgüven (Uzm.Neylan Özgüven), Türk Edebiyatı (Yard. Doç.Dr. Elif Şafak), Enerji ve Toplum (Prof.Dr.Şenay Yalçın), Göç (Doç.Dr. Ayhan Kaya), Parapsikolojinin Tarihçesi ve Günümüzdeki Yeri (Dr. Tarık Arıkdal).
Yukarıdaki seminerlerin çoğuna 300’den fazla katılım olduÖ Kasabı, manavı, doktoru, balıkçısı, mühendisi, işçisi, memuru arayıp "Ben de gelebilir miyim?" diye soruyor. Program herkese açık, isteyen istediği semineri izliyor. 16 seminerden 12’sine katılana da "Toplum Akademisi Katılım Belgesi" veriliyor.
1 Temmuz’ a kadar sürecek geri kalan seminerler şunlar: Demokrasi (Prof.Dr. İlkay Sunar), Fizik ve Yaşam (Prof. Dr. Ömer Asım Saçlı), Sosyal Dışlanma (Prof.Dr. Fikret Adaman) Kargaşa ve Karmaşa Bilimi:Kaos (Yard. Doç.Dr. Bülent Bilir), Tüketici Hakları (Av. Aydeniz Tuksan), Küreselleşme (Prof.Dr. Fuat Keyman), Genetik çağın Toplumsal Yansımaları (Prof.Dr. Ali Nihat Bozcuk), Avrupa Birliği (Prof.Dr. Işıl Karakaş), Türkiye’de Bankacılık Sistemi (Yılmaz Ertürk), Hukuk Devleti (Prof.Dr. Süheyl Batum).
Şimdi tahmin edin bakalım şimdiden kayıtları neredeyse dolan seminer hangisi? Bildiniz. Kargaşa ve Kargaşa Bilimi: Kaos. Bu kadar çok kargaşanın olduğu bir ülkede kargaşa biliminin ne olduğunu kim merak etmez!
Gördüğünüz gibi Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in üniversitelere gösterdiği hedef karşılığı olan bir hedef. Bilgiye, öğrenmeye aç bir toplum doğru bilgilerle doyurulmayı bekliyor. Doyurmak isteyeni de sahiplenip, kucağına atlıyor. Keşke Ahmet Necdet Sezer görev yaptığı altı yıl içinde daha fazla hayatın içinde olup daha fazla bu tür hedefler gösterebilseydi.
Dünyanın her alanda nereye gittiğini iyi izleyip, stratejik önemi bulunan konularda önderlik etse, hedef verseydi.
Devletçiliği kutsamak yerine devleti vatandaşın hizmetkarı yapıp, özel sektörün önünü açacak bir duruş sergileseydi.
Küresel rekabeti iyi izleyip, küresel rekabet içinde Türkiye’nin ticaretinin daha iyi konumlandırılması için çaba gösterseydi.
Türkiye’nin yurt dışında tanıtımı için Türkiye’yi temsil stratejisi hazırlatsa, her alanda ilişkilerini kullanabilseydi.
Sanata ve sanatçıya daha çok sahip çıksa, toplumu sanatsal etkinliklere yöneltmede rol modeli olsaydı.
Konuşmalarıyla, eylemleriyle Türkiye’ye daha fazla umut ve daha fazla moral aşılayabilseydi.
Yeni Cumhurbaşkanı’ndan beklentim bu: Hem Cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkan hem de daha fazla hayatın içinde, hedefler koyan bir Cumhurbaşkanı istiyorum.