Akif Beki

TÜSİAD’ın işçi şapkası

6 Haziran 2014
GEZİ’de, 1 Mayıs’ta, Soma’da işçi dostu bir duruş sergiledi TÜSİAD, direnişçileri selamladı, Taksim’cilerin safında yer aldı. Bu uğurda o kadar tavizsiz bir tavır takındı ki...

Yeri geldi, en yağlı sermaye örgütü olarak, sermaye düşmanı söylemlerle bile işbirliği yapmaktan çekinmedi.
Yeri geldi, patronla uyumlu diye sendikaya bile yandan çaktı, lafın ucu nereye giderse gitsin bakmadı.
Yeri geldi, kendi sınıfının yani işverenlerin çıkarlarına bile ters düştü kaç defa, hep sineye çekti.
Ve her seferinde, sokağa çıkarak ‘hak arayan’ devrimci kardeşleri için tereddütsüz iktidarla kafa kafaya geldi...

* * *

Gezi’de, 1 Mayıs’ta, Soma’da...
TÜSİAD’ın, bir işveren örgütü olduğu halde, patrona karşı işçinin, emekçinin yanında yer aldığını gördük.

Yazının Devamını Oku

Bilin bakalım bu ‘zat-ı şahane’ kim?

5 Haziran 2014
ADAMIMIZ tipik bir ‘medya mağduru’ aslında.

Gazetecilerle başı dertte, yıldızları bir türlü barışmıyor. Salmış o da, bundan keyif almaya bakıyor artık. Biraz da şerbetlenmiş, yazılıp çizilenleri takmamanın hazzını yaşıyor.
Medyaya ok gibi fırlattığı cümleler basmakalıp, nerede görseniz şak diye çıkarırsınız kime ait olduklarını.
Son mülakatında aşağı yukarı şöyle şeyler döktürüyor:
“Çok fazla memleket haberi okumuyorum. Ülkede ne olup bittiğiyle ilgili danışmanlarım tarafından bilgilendirilmeyi daha tercih ediyorum. Twitter’dan da uzak duruyorum...Gazetelerde, ne yapmanız gerektiğine dair çok akıl veren oluyor. Kendi yolunuza gitmeniz ve (doğru bildiğinizden) şaşmamanız çok daha önemli. Son birkaç yıldır (tam olarak 3 buçuk yıl) bunu kendime bir ilke haline getirdim.Medyada benim için şöyle dediler, böyle dediler, en son (eski kafalı) 70 model olduğumu söylediler, şimdi de garip davranmakla suçluyorlar.Medyada bizi sevmeyenler (yani muhalif kalemşorlar) bir süredir bu (çirkin) kampanyaları yürütüyor (şaşılacak bir şey yok, tiynetleri böyle)...”
***

Medyaya karşı beslediği derin sevgi ve saygı hislerinden muhakkak tanımışsınızdır kendisini. Duyguları karşılıksız da değil elbette.

Yazının Devamını Oku

Köy yoksa Kuşu ne?

4 Haziran 2014
“KÖYLÜLER bir sabah kalktılar ki artık köylü değiller. Hani orada bir köy vardı ya uzakta, işte o köy şimdi çok uzakta, yurtdışında. Bir yasayla köyler köy olmaktan çıkarıldı, yok oldu, buhar olup uçtu...”

Bu minvalde söyleniyordu çevreden yana dertli bir arkadaş.
Pazar gecesi TV’de haber izliyorum. Sıradaki haber, beldeyken köy yapılan Kütahya Simav’a bağlı Kuşuluların sandığı bir kez daha nasıl boykot ettiğini anlatmasın mı! Hay Allah!...
“Kuşu köy olmasın platformu”nun kararıyla 30 Mart’ta sandığı boykot etmişlerdi. Seçim yenilendi, sandık tekrar kuruldu, Kuşulular yine tek oy atmadı.

* * *

Afallaya afallaya seyrediyorum...
Aslen köylüyüm ben, anadan-babadan köylü. Babam Bingöl’ün Şenik köyünden, annem Çan’lı. Aralarından Humulkesön Deresi akar, birinden diğerine atla yarım saat, yürümek ömre bedel... Yabani bir yamaçtan kıvrıla kıvrıla gidersiniz...
Eski şehrin üstünden Çapakçur Deresi geçer, karşısı Düzağaç. Bizim köyler Düzağaç’tan yukarısı...

Yazının Devamını Oku

Paralel hezeyanlar

3 Haziran 2014
ŞU sıra çok rastladığım üç zırvalık var ki hangisi daha zırva karar veremedim.

Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in kripto, yani gizli bir paralelci olduğu savı mı?
Taksim’de, Gezi eylemleri esnasında CNN International muhabirini gözaltına alan kişinin, ne yaptığını gayet iyi bilen paralelci bir polis olduğu tezi mi?
Binlerce kişinin tehdit ve şantaj amaçlı dinlendiği haberlerinin baştan sona düzmece olduğu, paralel çeteyle filan uzak ya da yakın bir alakasının bulunmadığı safsatası mı?
Bilemedim...

***

Yazının Devamını Oku

Bir Gezi efsanesinin sonu

31 Mayıs 2014
YILDÖNÜMÜNÜ idrak ediyoruz ama Gezi olaylarının en büyük balonu ‘Y kuşağı’ böbürlenmesiydi, o da bugünü göremedi.

30 Mart’ta, henüz senesini çıkartamadan gümledi gitti.
Neydi ‘Y kuşağı’ şişinmesi?
-1980’le 1999 arasında doğmuş erken ve ileri yaş ergenlerinden oluşuyordu.
-Hayatı, bizim X kuşağı kadar ciddiye almıyorlardı.
-Partileri yoktu, ne sağcı ne solcuydular, hiçbirini beğenmedikleri için apolitiktiler ama itaatkâr koyun sürüsü de değil. İtirazları, isyanları, dünyanın kötü gidişatına karşı söyleyecek sözleri, çok da yüksek bir özgüvenleri vardı.
-Bireyseldiler, ama kafadengi klanlar halinde yaşamayı seviyor, sosyal medyada çok çabuk organize oluyor, felaket hınzırlıkları şakkadana düşünebiliyorlardı.
-Bir acayipti bu küçük burjuva çocukları. Makarna ve kömürle beslenmedikleri için, fukara akranları gibi akılları da kıt değildi.

Yazının Devamını Oku

‘Dava adamı’ arkadaşlara mükerrer sorular

30 Mayıs 2014
CEMAAT kadroları, benim bildiğim hep şöyle motive olurdu:

“Bir yandan içimizdeki İran’cılarla, Acem ajanlarıyla, çaktırmadan devlet kurumlarına nüfuz eden kod adı Tersli (siz anlayın Persli) istilasıyla ve onların ‘bal’ yani kadın tuzaklarıyla kelle koltukta mücadele ediyoruz...Diğer yandan derin devletle, her taşın altından çıkan askeri darbecilerle, Ergenekoncular ve yargıdaki vesayetçilerle, yetmezmiş gibi bir de toplumu içeriden çürüten fuhuş ve zevkusefa düşkünleriyle, dünyaya meyletmiş tamahkâr gafillerle göğüs göğüse çarpışıyoruz... Hayatımızı vakfederek, ruhlarımızı adayarak, dünya malından geçip tatlı nimetlerini elimizin tersiyle iterek, nefsimizi kafasına vura vura körelterek yaptığımız bu fedakârlıkların hepsi demokrasimizi dahili ve harici tehlikelerden, bünyemizi türlü bela ve tasallutlardan kurtarmak için...”


* * *


Pek güzel de, bu dolduruşlarla girişilen temizlik ve tasfiye operasyonlarının akıbeti sorulmayacak mı, ürettiği neticeler sorgulanmayacak mı?
Canla başla, gözünü kapar vazifesini yapar gibi yetkilerini kötüye kullanan bazı memurların marifetleri bir bir saçılıyor ortalığa.
Kendi halindeki Cemaat mensupları, ‘önden giden atlılar’ın, şaha kalkmış o küheylanların icraatlarına bakıp demeyecek mi artık:

Yazının Devamını Oku

Ben terörist miyim hocam?

29 Mayıs 2014
DÜN sabah Yeni Şafak gazetesinden aradılar, “2009’dan itibaren sahte bir isim altında telefonlarınız dinlenmiş, ne diyorsunuz” diye?

Telefon konuşmalarımın dinlendiği bilgisi yeni değil. Yeni olan, Yeni Şafak’ın nasıl dinlendiğime dair belgelere ulaşmış olması...

Onlarca kişiyle birlikte hangi sahte isimle, nasıl bir hileli işlemle, düzmece ihbarların ve uyduruk gerekçelerin hangi türüyle dinlendiğimi ortaya çıkarmışlar.

Yeni Şafak sayesinde ‘organize’ suçtan, yani Tevhit ve Selam mıydı ne, işte o terör örgütüne üyelikten takibe alındığım, suç ortaklarımın kimler olduğu vesaire gibi detayları ben de öğrenmiş oldum. Neyse ki şaşırtıcı derecede renkli bir karma yapmışlar, hapislerde süründürüp can sıkıntısı çektirmeyeceklermiş, hay o yaratıcı akıllarıyla bin yaşasın paraleller!

* * *

Merak edenler için, verdiğim tepkiye gelince...

Paralel dinlemeleri kaç kez yazdım, kaç kez üstüne konuştum, hatırlamıyorum bile. Hatta ‘Paralel Yapı’nın bir iki telekulak skandalını da ilk ben ifşa ettim. Hülasası; beni arayan Yeni Şafak muhabirine dedim ki: ”Benim ne dediğim önemli değil. Asıl bu konuda hiç konuşmayanların, yasadışı dinlemelerin mağduru olduğu halde çıtını çıkarmayanların, ağzını bıçak dahi açmayanların ne söyleyeceğine bakın. Onlar ne diyor? Beni bırakın, sessizlik yemini etmiş gibi susanlara sorun...”

Korkudan mı, korumacılıktan mı pıstılar, hikmeti nedir, niye suspuslar böyle?

Hadi bazı mağdurlar üzerinde baskı var diyelim, psikolojik baskı... Tehdit ve şantaj altında hissediyorlar kendilerini, paralel elemanları kızdırmak istemiyorlar... Pısırıklıklarına, sinmişliklerine verelim, şefkat ve anlayışla karşılayalım sessizliklerini...

Yazının Devamını Oku

Adamı çarpmaz mı sandık?

28 Mayıs 2014
KENDİ kalesine sağ açıktan dehşetengiz bir gol yedi AB, Hanya’yı Konya’yı gördü, demokraside sandık neymiş anladı.

Kaç gündür bekledim ama “Sandık her şey midir, değil midir” mevzularına girecek cesarette bir AB lideri ufukta belirmedi daha.

* * *

Pazar günü, 28 AB ülkesinde Avrupa Parlamentosu için seçimler yapıldı. Neticesinde AB karşıtlığı, antisemitizm, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, ırkçılık, aşırı sağcılık, neo-Nazi’cilik ve başka her ne kötülük varsa hepsi kazandı. AB değerleri kaybetti.
Tersinden bakarsanız durum şöyle...
Demokratik dünyanın ne kadar yüksek değeri varsa hepsi kafa üstü sandığa çakıldı.
AB karşıtlığı, Avrupa genelinde yükselen değer oldu. Bilhassa lokomotif ülkeler Fransa ve Almanya ile İngiltere’de.
Biri “Modern tarihimizin dönüm noktası” diye konuştu esefle, diğeri dehşet içinde bir “siyasi deprem” olduğunu söyledi, öbürü “Mesaj alınmıştır” dedi ve sustu.

Yazının Devamını Oku