Sadece “Keşke politik bir figür olmaya soyunmasa” dedim olanca iyi niyetimle.
O kadar.
*
Vay efendim sen misin böyle diyen.
Konuşması aşağı yukarı şöyle bir izleği takip ediyordu:
*
İhanet ve gaflet içinde olan Padişah... Emperyalistlerin çizmeleriyle çiğnenen vatan... Atatürk’ün yaktığı bağımsızlık meşalesi... Düşmanın kovulması... Ardından da hemen barış...
*
Buraya kadar pek bir sorun yok. Bu anlatıya pek bir itirazım olmaz.
Ama konuşmanın sonundaki şu vurgu, kulağımı epey tırmaladı:
*
BİR sosyolog olsam...
Bilmiş ve havalı bir edayla...
Bu konuda şu iki saptamayı yapardım:
*
SAPTAMA BİR: Eşitlik bilinci ne kadar artarsa artsın ayrıcalıklı kesimlere duyulan ilgi ve merak hiç azalmadı aslında. Krallar, kraliçeler gitti, onların yerini başka krallar, kraliçeler aldı. Düşünsenize: Bu zamana kadar kaç sanatçıyı “popun kraliçesi”, kaç jönü “sinemanın kralı” ilan ettik? Çökmeyen monarşilere mensup soyluların gizli / açık hayatlarını da hep merak eder olmadık mı? Diana neredeyse hepimizin yengesi haline geldi yahu. İngiliz monarşisinin dizilerinin meftunu olduk. Kısacası insanlık olarak “kraliçe”, “prens”, “prenses” merakımız hiç bitmedi.
SAPTAMA İKİ:
Ben gördüm.
Önce güldüm.
Sonra yadırgadım.
Ardından da “Ne gerek var böyle şeylere?” dedim.
*
Türkiye bir “Fetullah Devleti” haline gelecekti.
*
Her ev, ışık evi olacaktı. “Kırık Testi” adlı sıkıcı Fetullah kitabı, “kutsal kitap” olacaktı. Amerika’ya uşaklık, geçer akçe haline gelecekti. Cevheri gibi fitne fareleri, hedef belledikleri masum insanlara karşı operasyonlar çekeceklerdi. Emrullah istihbaratçı olup vatan sever peşinde koşturuyor olacaktı. Dumanlı Ekrem’e laf söylemek, çok riskli hareket olacaktı. Ergenekon’du, Balyoz’du... Hepsi bütün hızıyla devam edecekti.
*
Fakat olmadı.
Başaramadılar.
40 yıllık emekleri, bir günde çöp oldu.
Çareyi arkalarına bile bakamadan kaçmakta buldular.
TÜRKİYE’de Abdullah Gül’ün Millet İttifakı’nın adayı olması gerektiğini savunan iki kişi kaldı:
*
- BİR: Hayrünnisa Hanım.
*
- İKİ: Fehmi Koru.
*
Epeydir haber alamıyordum Fehmi Abi’den.
Yine kafayı çıkarmış.
KIZ Kulesi için yapılan çalışmayı, Türkiye’nin en saygı duyulan üç önemli uzmanı yapıyor:
*
Prof. Zeynep Ahunbay.
Prof. Feridun Çılı.
Ve mimar Han Tümertekin.
*
Bu üç isim de alanlarının en iyisi.
Restorasyon konusuna az buçuk aşina olanların, isimlerini duyduklarında saygıyla
“Olabilir. Niye olmasın. Oturulur. Konuşulur” falan diyerek.
*
Minnacık bir siyasi izan sahibi olmak bile Abdullah Gül’ün adaylığının büyük bir hezimetle sonuçlanacağını görmek için yeter de artar.
*
Yahu görmüyor musunuz?