KARİYER MESLEĞİ: Öğretmenliğin bir kariyer mesleği olamayacağı yaklaşımına katılmıyor Bakan Özer. Dünyanın birçok ülkesinde öğretmeni kişisel ve mesleki gelişim konusunda yönlendiren kariyer uygulamalarının bulunduğunu söylüyor.
*
UZMAN ÖĞRETMEN: Bakan Özer’e “Başöğretmen, uzman öğretmen, sadece öğretmen... Bu sıfatlar, öğretmenler arasında sorunlara yol açmaz mı?” diye soruyorum. Bana verdiği bilgiye göre “uzman öğretmenlik” ve “başöğretmenlik” kavramı, 2006 yılından beri eğitim sistemi içinde zaten varmış. Türkiye’de şu anda 76 bini aşan uzman öğretmen mevcutmuş. 338 öğretmen de başöğretmen unvanını almış. Bakan Özer, “Şu ana kadar herhangi bir sorun çıkmış mı ki bundan sonra çıksın?” diyor.
*
SINAVSIZ OLMAZ MI: Başöğretmen ve uzman öğretmen, belirli bir eğitimden sonra sınavla belirlenecek. Peki hiç eğitim verilmese, hiç sınav yapılmasa ve “10 yılı dolduran uzman olur” ya da “15 yılı dolduran başöğretmen olur” dense... Olmaz mıydı? Bakan Özer, sınavın rencide edici olarak görülmesine şiddetle itiraz ediyor. “Sınavsız kariyer olmaz” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de her alanda kariyer sistemi, sınavla inşa ediliyor.” En çok vurguladığı husus ise şu: “Biz öğretmenlerimizin öğretmenlik yeterliliğini ölçmüyoruz ki. Bütün öğretmenlerimiz yeterlidir. Biz sadece alınan eğitimi değerlendiren bir sınav yapacağız. Nasıl yüksek lisans yaparken aldığınız dersin sınavına giriyorsanız bu da öyle.”
*
DÜNYADA NASIL:
Benim de öyle oldu.
Bir sürü ıvır zıvır iş çıktı.
Madde madde çıkardım yapılacakları.
*
Onları halledeceğim, bu bir.
*
Bir de memleketimizin güzel bir köşesinde minik bir hafta sonu kaçamağı yapacağım.
Bu da iki.
- BİR: Yaşam tarzı farklılıkları üzerinden dövüşmeyi, kültürel farklılıklar üzerinden mücadele etmeyi bir türlü terk edemediler.
*
- İKİ: Zihinsel olarak esaslı bir dönüşüm geçirmek yerine hep yüzeysel söylem değişikliklerine gittiler.
*
- ÜÇ: “Bu iktidar giderse Türkiye çok daha büyük atılımlar yapar” duygusunu, vatandaşa bir türlü hissettiremediler.
*
- DÖRT: Her kim iktidar karşıtıysa hiçbir sorgulamaya tabi tutmaksızın anında yanında oldular.
O da Kemal Kılıçdaroğlu.
*
Onun dışında kalanların genel durumu ise aşağı yukarı şöyle:
*
Üstelik profesör.
*
Şöyle demiş:
*
“Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması, meslek etiğine aykırıdır. Çünkü nötr olamazlar.”
*
Konuşmasının tamamını dinledim Üstün Dökmen’in.
Türkiye...
Herkesin aynı şekilde düşündüğü, aynı şeylere inandığı, aynı tarzda eğlendiği, aynı hayat tarzına sahip olduğu bir ülke değil.
*
AK Parti’nin böyle bir ülkede 20 yılı aşkın süredir iktidarda kalmasının temel nedenlerinden biri de...
Büyük bir kitle partisi olmasıdır.
*
AK Parti’nin başarısında...
Farklı şekilde
Dört şey söyleyeceğim:
*
- BİR: Başka milletleri bilmem ama Türk milleti, bayrak konusunda çok hassastır. Kutsal kabul eder bayrağını. Bayrağa yönelik her türlü saldırıyı, kendisine karşı yapılmış en büyük alçaklık olarak görür.
*
- İKİ: Suriyeli muhalifler adına yapılan açıklamalarda, “Türk bayrağına yönelik saldırıları tasvip etmiyoruz” dendi. Bu olumlu. Ama yetmez. Çok daha keskin, çok daha sert, çok daha vurgulu bir açıklama yapılması gerekir.
*
- ÜÇ: “Bütün dünya bize karşı acımasızca kayıtsız kalırken bir tek Türkiye bize yardım elini uzattı” diye düşünmeden... Türk bayrağına saldırmak, çok büyük bir kadirbilmezlik. Suriye muhalefeti, bunun mahcubiyeti içinde olmalıdır.
*
“Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak.”
*
Bu cümleleriyle ilgili olarak ilk kez bir özeleştiri yapmış Davutoğlu.
*
Merak edip baktım, nasıl yapmış diye.
*
Dediği şu: