Paylaş
Konuşması aşağı yukarı şöyle bir izleği takip ediyordu:
*
İhanet ve gaflet içinde olan Padişah... Emperyalistlerin çizmeleriyle çiğnenen vatan... Atatürk’ün yaktığı bağımsızlık meşalesi... Düşmanın kovulması... Ardından da hemen barış...
*
Buraya kadar pek bir sorun yok. Bu anlatıya pek bir itirazım olmaz.
Ama konuşmanın sonundaki şu vurgu, kulağımı epey tırmaladı:
*
“Yüz yıl önce nasıl başardıysak... Yüz yıl sonra da öyle başaracağız.”
Yanlış anlaşılmasın! Bu son vurguda söz konusu edilen “emperyalizme karşı yeniden başarmak” değildi. Söz konusu edilen “bu hükümetten kurtulmak” idealiydi.
Konuşmada işin böyle olduğu gayet net bir şekilde anlaşılıyordu.
*
“Düşmandan kurtulmak” ile “bu hükümetten kurtulmak” arasında bir bağ kuruyordu Tunç Soyer.
Tabii kendisini demokrat, farklılıklara saygılı, barışsever bir insan olarak konumlandırdığı için “Yüz yıl önce düşmanı nasıl denize döktüysek, şimdi de bu hükümeti denize dökeceğiz” tarzı kaba saba bir cümle kurmaktan kaçınıyordu.
Daha çok üstü kapalı, dolaylı ve belli belirsiz bir bağ kurmakla yetinmeyi tercih ediyordu.
*
Yüz yıl önce Yunanistan, dönemin emperyalist ülkeleri tarafından gaza getirilerek ülkemizi işgale cüret etmişti. Atatürk’ün önderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’yla bunu püskürttük.
*
Yüz yıl sonra bugün de Yunanistan, bugünün emperyalistleri tarafından Türkiye’ye karşı gaza getirilmeye çalışılıyor. Yunanistan’ı silahlandırıyorlar, Yunanistan’a üsler kuruyorlar, Yunanistan’a “Yürü aslanım, arkandayız” diyorlar.
*
Ben 9 Eylül’ün yıldönümünde İzmir Belediye Başkanı’ndan işte bu tabloya karşı bir haykırış beklerdim.
Yunanistan’a “Yüz yıl önce dersini almadın mı? Yine mi emperyalistlerin gazına geliyorsun? Yüz yıl önce İzmir’de yaşadığını unutma” demesini beklerdim.
*
Fakat heyhat!
Söz konusu Yunanistan, söz konusu bugünün emperyalistleri olunca... Tunç Soyer, müthiş bir şefkat duygusuyla “barış da barış” diyordu.
Ama söz konusu yüz yıl önceki padişah olunca, söz konusu bugünün hükümeti olunca... Tunç Soyer, kükremiş sel gibi oluyor, bendini çiğneyip aşıyordu.
*
Tunç Soyer’i biraz tanırım. Hatta severim de. Naif bir insandır. Tartışmaya açıktır. Farklı fikirleri duymak ister. Yapıcı eleştirilerden faydalanmasını bilir.
Bu yazdıklarımı bu bağlamda ele almasını rica edeceğim.
MİS GİBİ TARKAN VARKEN NE GEREK VARDI O DANSA
İZMİR’deki Tarkan konseri, şahaneydi. Hakikaten çok yakıştı İzmir’e bu konser.
Ama Tarkan’ın çıktığı sahnede bir de modern dans gösterisi sergilendi.
Asker kostümü giyen modern dansçılar, bir takım garip hareketlerle İzmir’in kurtarılışına göndermeler yaptılar.
Bir yapaylık, bir olmamışlık, bir yakışmamışlık, bir kekremsilik, bir tuhaflık...
Anlatılamaz.
Sadece hissedilir.
*
Mis gibi Tarkan konseri var. Yetinmesini bilsenize.
Hayır, hayır.
İlle de modern dans kondurulacak, ille de heykel dikilecek.
TEMİZ DEĞİL TERTEMİZ DELİRDİK
İSTANBUL Avcılar’da iki metrobüs kafa kafaya çarpıştı. 99 kişi yaralandı. Ortalık ana baba gününe döndü. Trafik tıkandı. Yüzlerce kişi, bir duraktan öbür durağa yürümek zorunda kaldı.
Normal bir ülkede...
“Bu kaza nasıl oldu? Herhangi bir ihmal var mı? Yolda mı sorun var? Şoför hatası mı? Metrobüslerin bakım sorunu mu söz konusu? Böyle bir kazanın bir kez daha yaşanmaması için neler yapılabilir?” tarzı sorular sorulur.
Ve tartışma, bu sorular etrafında şekillenir.
Peki bizde ne oldu? Şu oldu:
*
İki taraftan biri...
“Binlerce yaralı var” falan türü mübalağalarla kazadan kendi tarafına kazanç çıkarmaya çalıştı.
*
İki taraftan diğeri...
“Şoförler Ekrem İmamoğlu’nu kötü göstermek için kasten kaza yapmış olabilirler” diyerek kendi taraflarını temize çekmeye çalıştı.
*
Ben bu zamana kadar “Temiz delirdik” diyordum. Oysa temiz değil, tertemiz delirmiş durumdayız.
İZMİR İKTİSAT KONGRESİ BİNASI YENİDEN YAPILIYOR
ATATÜRK, gerçekten büyük bir liderdi. Düşünün: Henüz Cumhuriyet bile ilan edilmemişken İzmir’de “İktisat Kongresi”ni topladı. Perişan haldeki Anadolu’nun dört bir yanından gelenlerle “Ülkemizi nasıl kalkındırırız?” tartışması yaptı. Muazzam bir şey bu.
Binali Yıldırım’ın öncülüğünde, 1979 yılında yıkılan İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığı bina aslına uygun olarak yeniden ayağa kaldırılacak. Şahane bir şey bu. Binali Yıldırım’a bin teşekkür.
*
Daha güzeli ise şu: Beş ay gibi kısa bir sürede bitecek olan bu binada yüz yıl sonra yeni bir “İktisat Kongresi” yapılacak. Cumhuriyet’in sürekliliği dediğimiz şeye muazzam bir selamdır bu.
ZABITA MANGASI OLAYI
EKREM İmamoğlu, Meral Akşener’i zabıta mangasıyla karşılayınca yadırgadığımı belirtmiş, biraz da kafa bulmuştum. Meğer bu uygulama yeni değilmiş. Eskiden de varmış. Kadir Abi bile zabıta mangasıyla karşılamalar yapıyormuş. Saçmalık, saçmalıktır. Kişiye, döneme göre değerlendirilmez.
Paylaş