Altay Öktem’in yeni romanı ‘Yalan Yanlış Hayatlar’ usta işi bir kurguyla işlenmiş, bol karakterli, bol aksiyonlu bir polisiye. Yazar milliyetçilik, ırkçılık ve cinsiyetçiliğin eril sistemde nasıl iliklere işlediğini, bir kenar mahalleye kurduğu, ritmi hiç düşmeyen hikâyeyle anlatıyor.
#Altay ÖktemCemal Süreya Şiir Ödülü sahibi Altay Öktem, yeni bir romanla okurunun karşısında. ‘Yalan Yanlış Hayatlar’, ekmek almaya çıkan ve evine ancak iki yıl sonra dönen Bekir’in etrafında şekilleniyor. Tek yumurtada bambaşka insanlar olabilmiş ikizler Nesrin’le Neriman ve hayatlarına girenler ilginizi çekecek.
#Altay Öktem“Her anlamda mental olarak çok daha sağlıklı bir dönemdeyim gibi hissediyorum” diyerek özetliyor şu anki durumunu. 10 yıldır ekranda ve beyazperdede. İsminin önüne konacak birçok sıfat var; yetenekli, güzel ve başarılı. Oyunculuğun yanı sıra bir yandan da çizim yapıyor. Hatta NFT dünyasına da adım attı. İlk NFT’sini de sattı. Bensu Soral’la buluştuk; İnegöl’den İstanbul’a uzanan hikâyesini, Hakan Baş’la olan evliliğini, yalan söyleyememesinin sebeplerini, yeni işini ve hakkında çıkan estetik iddialarını konuştuk: “İhtiyacım olmadığı sürece estetik gündemimde olan bir şey değil.”
#Bensu SoralMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli, "Şunu herkes bilmelidir ki; hükümet değilsek de hükümete bakan vermemiş olsak da Cumhur İttifakı'nın sevabına da günahına da ortağız, anca beraberiz kanca beraber olacağız" dedi. Bahçeli, "Yüzde 50+1 oy sistemini eleştirenleri makul görmemiz mümkün değildir. 50+1 cumhurbaşkanlığı sisteminin mihveridir" ifadelerini kullandı. Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' mesajına ilişkin "Sayın Kılıçdaroğlu şunu bil ki hesaplaşmadan helalleşmemiz asla söz konusu olmayacak" dedi. Bahçeli kadın cinayetleri konusuna da değindi ve "Caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezası bile tartışmaya açılmalıdır" açıklamasını yaptı.
#MHP90’larda Türkçe pop müziğe damga vuran isimlerden biriydi. Sonra aniden ‘popstar’lığı elinin tersiyle itti. “Ben mahalle çocuğuyum. İlham kaynağım hep insanlar oldu. Toplumdan izole halde gizemli yaşamak hiç bana göre değildi” diyor. Ercan Saatçi yıllar sonra tekrar yorumladığı ‘Kara Kışlar’ şarkısıyla karşımızda. Onunla müzik sektörünü ve hayatını konuştuk.
#Ercan SaatçiGeçen hafta da yazdım. Sosyal medyaya yansımasaydı kimsenin ruhu bile duymayacaktı. Babası tarafından şiddete uğrayan Tuğba’dan söz ediyorum. Çığlıkları hâlâ hepimizin kulağında. Bu hep böyle oluyor. Önce mağduriyet haberi/görüntüleri ortaya çıkıyor, herkes destek veriyor. Derken bir başka görüntü ortaya atılıyor ve bu sefer de arkasından küfür kıyamet...Tuğba’nın Hayko Cepkin’in konserine giderken bir fotoğrafını yayınlayıp kıza “satanist” dediler, “Uyuşturucu kullanıyor” dediler. Ben de açtım, avukatı Turgay Özcan’a sordum...
#Hayko CepkinAltı yıldır içinde bulunduğu müzik dünyasını “Hiç adil değil” diye tanımlıyor. “Hedefim olmasa beş dakika daha bu kadar kötü kalbin ortasında vakit harcamam. Önceden hayranı olduğum insanları yakından tanımak beni üzdü” sözleriyle yaşadıklarını özetliyor. Konu fiziğine gelince tevazuyu elinin tersiyle itiyor, cesurca “Yalan yok, gayet seksiyim” diyor, sosyal medyada yaşadığı tacizleri anlatıyor. Cem Belevi’yle yeni şarkısı ‘Elizabeth’ vesilesiyle buluştuk.
#Cem BeleviRoman, Türk edebiyatına Fransızcadan yapılan basit çevirilerle girdi. Yıl 1862’ydi, Fénelon’un romanı Türkçeye Yusuf Kâmil Paşa’nın çevirisiyle ‘Terceme-i Telemak’ olarak çevrildi. Sonra Victor Hugo geldi... İlk Türk romanıysa bundan 10 yıl sonra yayımlanacaktı. Şemseddin Sami’nin ‘Talat ile Fitnat’ın Aşkı’ adlı eseri, ana-babasının zorlamaları sonucu istemediği biriyle evlendirilen ve sonunda kendini öldüren genç bir kızı anlatıyordu. Sonra Ahmet Midhat Efendi’ler, Recaizade Mahmut Ekrem’ler geldi. Türk edebiyatı akımlardan etkilendi ve yazıldığı döneme ışık tutan eserler üretildi. Kimi yazar insanı öne çıkardı, kimi tarihi, siyasi tutumunu, kimi cinselliği... Hepsi biricikti, hepsi bize masa başında yazılmış gibi görünen ‘gerçek hayatlar’ı anlattı. Okuyana ‘hayatın anlamı’nı sorgulattı. Bir liste yapıp romanlara gömülsek insanların, ülkelerin, psikolojinin, siyasetin nasıl değiştiğine dair tarih dersi almamız da kaçınılmaz. İşte biz de bu büyük fotoğrafa bakalım istedik. Hürriyet Pazar olarak ‘sinema’ ve ‘müzik’ soruşturmalarının ardından eleştirmenler, yazarlar, akademisyenler, edebiyat öğretmenleri ve yayıncılardan oluşan 100 kişilik bir jüriyle ‘Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı’nı çalıştık. Tavsiyemiz bu listeyi alın ve onun izinden bir kütüphane oluşturun.
#Türk Edebiyatının En İyi 100 EseriOnun adı güç. Onun adı aşk. Onun adı enerji. Onun adı umut. Onun adı cesaret. Ceyda Düvenci, dokunduğu ve baktığı her noktayı gözlerinden saçılan ışıkla değiştirme, geliştirme ve iyileştirme gücüne sahip. Böylesine özel bir ismin bir kadın olarak portresi takdimimizdir...
#Ceyda DüvenciAllah korusun, hiç meme kanseri olmayayım…Kimse olmasın.Ama olursam, gideceğim doktorlardan biri Metin Hoca.Gerçekçi, dürüst, bilgili, sinir uçları açık, şefkatli ve pozitif…Bu röportaj sayesinde pek çok şey öğrendim kendisinden.Siz de öğreneceksiniz…Okuyun, okutun…
#Anadolu Sağlık Merkezi“Bir kitap okudum, hayatım değişti” cümlesini Orhan Pamuk soktu hayatımıza. Tuğçe Tatari ise şöyle diyor: “Bir kitap yazdım, hayatım değişti”. BDP vekilleriyle PKK’lıların sarılma anı üzerine yazdığı yazı onu Diyarbakır’a, Kandil’e, Mahmur’a taşıdı. Okudu, sordu, sorguladı. Uzun yollara çıktı. ‘Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim’, bu yolculuğun kitabı...
#Tuğçe TatariPAZAR günü Nebil Özgentürk’le, “Sanatımızın Hatıra Defteri” belgeseli üzerine yaptığım röportajı okudunuz. Laf arasında, “Hayatımın en güzel dönemi” dedi, çok hoşuma gitti. Bir insan, bunu hissetmeden söyleyemez. Nebil gerçekten öyle hissediyor ve öyle yaşıyor. Bunda özel hayatının da etkisi var. Nebil’de minik bir Arın var. Bitirim bir oğlan çocuğu. 52’sinde denk geldi, Nebil çocukları üçledi. Yakalamışken soruyorum...