Güncelleme Tarihi:
Bugüne kadar edebiyatın hemen her türünde eserler kaleme almış bir yazar Altay Öktem. Üniversite eğitimini tıp fakültesinde tamamlamış, edebiyat dünyasına ise ilk adımını şiirle atmış; öyküler, romanlar, denemeler, eleştiriler, antolojiler, incelemeler yazmış, birçok kitabın çevirisine de imza atmış, özetle kalemini oynatmayı hiç bırakmamış bir edebiyatçı. Bu anlamda eserleriyle günümüzün en üretken yazarları arasında yerini alan Öktem, 2017 yılında yayımlanan ‘Thomas Düşerken’ adlı romanıyla verdiği arayı yepyeni bir romanla kapatıyor: ‘Yalan Yanlış Hayatlar’.
Roman tam da isminin vaat ettiği gibi bir hikâyeyi odağına alıyor. Fitilli Meyhane’de tek başına rakısını içen Nesrin adlı bir kadınla açılan romanda Nesrin, henüz birkaç sayfa geçmişken meyhanenin şef garsonu Zakir tarafından silahla öldürülüyor. Nesrin’in Neriman adlı tek yumurta ikizi olduğunu öğrenmemizle de her parçası yeni meraklar ve yeni olaylar içeren bir dünyanın kapısı aralanıyor.
‘Yalan Yanlış Hayatlar’, çok karakterli bir roman. Nesrin ve Neriman, onların ekmek almaya gidip bir anda ortadan kaybolan ve ancak iki yıl sonra dönen babaları Bekir, anneleri Kadriye Hanım, Zakir’in abisi ve Neriman’ın ‘belalı’ sevgilisi Kazım, Bekir’in iş ortağı ve hayatının dönüm noktası Hamdi, Adem ve daha birçok karakter her biri bir diğerini etkileyen hayatlarıyla bu aksiyonu bol romanda yerini alıyor.
Öktem, bu bol kahramanlı romanında tüm karakterleri Çukur adlı bir kahvehanenin olduğu, esnafından komşusuna herkesin birbirini tanıdığı ve bildiği bir ’kenar mahalle’ye ustaca yerleştiriyor. Bu ‘mahalle’ karakterlerinin her birinde de ‘racon’, ‘âdet’, ‘gelenek’, ‘delikanlılığın kitabı’ ve nicesi kendini gösteriyor.
Bol karakterli ve üstüne üstlük bol aksiyonlu bir polisiye kaleme almak hem çok derin bir gözlem birikimi hem usta işi bir kurgu hem de açık vermeyecek katmanlarla işlenmiş bir hikâyeyi çok daha önemli kılar. Şimdiye dek böylesine zor işlere sıkça kalkışmış ve her işini de ‘hakkını vererek’ yapmış bir yazar olan Öktem’in bu romanı yazarın cesaretinin boşa sıkım olmadığını bir kez daha kanıtlar nitelikte. Zira ‘Yalan Yanlış Hayatlar’ ne karakterlerinde ne hikâyesinde ne kurgusunda açık vererek finale ulaşmayı başarırken roman da ritmini hiçbir bölümde kaybetmiyor.
Gelelim biraz da arka plana. Tekniğinde en ufak açık bile vermemeyi başaran romanda Öktem’in ince eleştirileri dikkatli okurun gözünden kaçmayacaktır. Peki, Öktem’in işaret ettiği bu ‘gedikler’ neler?
Öncelikle yermeden ya da açık açık savaş açmadan eril sistemi, erkek bakış açısını, (Hadi, daha açık söyleyelim) kadını ‘hiçleştiren’ düzeni öyle ‘olduğu gibi’ resmediyor ki yazar, bu ‘düzen’in içindeki kaos, romanın ‘yalan yanlış hayatlarının’ temellerinden birini oluşturuyor.
Milliyetçilik ve ırkçılık da cinsiyetçilik gibi romanda bu dünyanın aksaklığının nedenlerinden biri olarak yerini alırken bu kavramların özellikle de eril sistemde nasıl iliklere kadar işlediği, tüm kadın ve erkek karakterlerin kişilik ve ifadelerinde yerini bulmakla kalmıyor, kurgunun ve bu muazzam hikâyenin her bölümündeki olaylar dizisinde belirleyici öğelerden biri oluyor.
Öte yandan “adalet sisteminin işlerliğini çoktan yitirdiği bir dünyanın” bu kaostaki yeri, yazar tarafından parmak basılan konulardan biri oluyor.
Altay Öktem’in ilk bölümden finale kadar gerçekçi ve akıcı dilini koruduğu yeni romanı ‘Yalan Yanlış Hayatlar’, Doğan Kitap etiketiyle okurlarını bekliyor.