Pera Palas Nerede

pera-palas-nerede’a ait tüm site haberleri

Cezaevine girmeseydim ‘Aşk-ı Memnu’yu okuyamayacaktım bana bu fırsatı verenlere teşekkür ederim

Cezaevine girmeseydim ‘Aşk-ı Memnu’yu okuyamayacaktım bana bu fırsatı verenlere teşekkür ederim

25 Eylül Pazartesi... Yer Çağlayan Adliyesi... Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının da arasında bulunduğu 6’sı tutuklu 20 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması... Yine saatler sürüyor. Tanıklar dinleniyor, herkes nefesini tutmuş, içeriden gelecek tahliye haberlerini bekliyordu. Haber, eksik de olsa geldi. Gazetenin yazarlarından, yayın danışmanı da olan Kadri Gürsel için tahliye kararı verildi. Kadri Gürsel, 330 gün sonra gece yarısı Silivri Cezaevi’nden çıktı. Ve o çıkış, öyle bir fotoğrafla kayda geçti ki, tüm Türkiye bunu konuştu. Fotoğrafta eşi Nazire Kalkan Gürsel ve kendisi vardı. Büyük bir aşk ve özlemle öpüşüyorlardı. İhtiyacımız olan samimiyet ve sevgi cezaevi önünden bir fotoğrafla bize de sirayet etti. Arada eleştirenler oldu ama hepimize iyi geldi, sosyal medyada fotoğraf altına ‘Bizi aşk kurtaracak’ diye yorumlar yazdık. Fotoğraf karesinde bir milletvekili; Mahmut Tanal ve mahcup bir tebessümle kafasını çevirerek, bir bakıma öpüşen çifte izin veren askeri de çok sevdik. Fotoğraf editörümüz Sebati Karakurt ile Kadri Gürsel, eşi Nazire Kalkan Gürsel ve oğulları Erdem’in evine konuk olduk. Bu aşkın hikâyesini de konuştuk, tutsaklık halini de... Not: Bir sonraki duruşma 31 Ekim’de... Bu sevinci diğer tutuklu meslektaşlarımız ve ailelerinin de yaşaması dileğiyle...

#Kadri Gürsel
Beyoğlu asla bitmez sıfırı tüketse bile bir gün yeniden canlanır

Beyoğlu asla bitmez sıfırı tüketse bile bir gün yeniden canlanır

Hayatta en sevdiğim yer hep İstiklal Caddesi oldu. Taksim’den aşağı kaptırdım mı, içimi heyecan kaplar, o hava, o renk cümbüşü kalp atışlarımı hızlandırırdı. Beyoğlu’nun karnavalımsı ortamında, insanlar kaybolur, eşitlenir ve her seferinde yeni bir maceraya atılırdı. Biliyorum, pek çoğunuz için de öyle, Beyoğlu canımızı yakan, kişisel bir mesele. 2000’lerin ortasındaki ‘altın yıllar’da burası Avrupa’nın en gözde semtlerinden biriydi. Newsweek dergisi “Cool İstanbul: Avrupa’nın en havalı kenti” kapağıyla çıktığında, kimsenin umurunda olmamıştı. Bundan şüphemiz yoktu ki... Ve başrolde Beyoğlu vardı. Peki sonra ne oldu? Sert bir düşüşe geçti. Sokaktaki masaların kaldırılması, sembol mekânların kapanması, Gezi olayları ve terör saldırılarından sonra bir süre hayalet şehre dönüştü. Batılı turist kayboldu, boşluğu Arap turist ve mülteciler doldurdu. Meyhaneler kebapçı, barlar nargileci oldu. Sokakta Türkçeden çok Arapça duyulmaya başladı. Ve ayağını kesen kesim, “Beyoğlu bitti, Ortadoğululaştı” noktasına geldi. Bu doğru mu? Yaşanan dönüşüm ne ve arkasında ne var? Açık bir kafayla gittik, haftalarca çalıştık... Esnafla, tarihçilerle, mimarlarla, sanatçılarla konuştuk. Ara Güler’e de kulak verdik, İranlı sokak müzisyenlerine de... Beyoğlu Belediye Başkanı’yla Tarlabaşı’ndaki lüks inşaatları da gezdik, tam dibindeki mültecilerin gecekondularına da konuk olduk...En önemli şey kulak vermek, anlamak ve şehir hakkına sahip çıkmak... Beyoğlu’nun kaderi Türkiye’nin de kaderi. Dört gün sürecek yazı dizimiz hafta içi Hürriyet’te devam edecek. Haydi, hep beraber Taksim’den aşağıya bir süzülelim...

#Beyoğlu