Paylaş
“Pera Palas’ta Gece Yarısı” dizisinde başrol oynamıştı. 8 bölümlük dizide en çok Atatürk’le karşılaştığı sahne konuşulmuş, yapımın pazarlama stratejisi de ağırlıklı olarak bunun üzerine kurulmuştu.
Oyuncu Hazal Kaya, Harbiye Açıkhava’da konser izlemeye gidince muhabirler haliyle gündemde olan o mevzuyu sordu: Disney+ platformunun halihazırda çekmekte olduğu “Atatürk” dizisinden vazgeçme meselesini...
Tuhaf bir açıklama yaptı Hazal Kaya:
“Konuya yorum yapacak kadar bilgim yok, olsaydı söylerdim. Bilmiyorum. Proje çekilirken çok heyecanlanmıştık, yakın arkadaşlarımız oynadı; ben izlemek istiyorum. Nerede, nasıl yayınlandığıyla çok ilgilenmiyorum...”
“Bilmiyorum” deyince tepkiler çığ gibi büyüdü.
Tepkilerin odağında bir oyuncu olarak büyük bir platform aleyhinde açıklama yapmamaya özen gösterdiği düşünüldü.
Bunun üzerine yeni bir açıklama yapmak zorunda kaldı Hazal Kaya:
“Siyasi ve faşizan bir sansürle bu yayının engellendiğine dair şüpheden, tevatürden ve hamasetten uzak bir şekilde, verilerle ve belgelerle sabitlenmiş bir bilgim yok. Disney’in bütün dünyadaki yerel yapımlarını yayınlamama kararı aldığını biliyorum. Bunun dışında bir bilgi sahibi olmadığım için fikir sahibiymiş gibi yapamam. Kariyerim boyunca hiçbir zaman ‘Şunu dersem şuradan ambargo yerim’ gibi kaygılarım olmadı. Zaten o ambargolardan da yeterince nasibimi aldım. Disney’in yanımda ya da karşımda olmasının benim için hiçbir önemi yok. Atatürkçülüğümü kimsenin tartışmasına açmayacağım gibi ispata muhtaç da görmüyorum. Benim için Atatürkçülük sosyal medya baskısıyla genele göre hizalanma ve hoşa gidecek şeyler söyleme mecburiyeti değil. Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek için gerekli olan, bazen de gerçekliğini bilmediğimiz şeyler hakkında sadece ‘Bilmiyorum’ diyebilmektir, tavsiye ederim.”
Hazal Kaya’nın verdiği ilk tuhaf demecin ardından yapmak zorunda kaldığı bu izahatta da yine bazı tuhaflıklar var maalesef.
Bunlardan ilki, “Bilgim yok, bilmiyorum” derken Disney’e toz kondurmamaya özen göstermesi.
Çünkü neresini bilmiyorsun canım?
Sağır sultan bile duydu: Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA), Disney+’ın projesini protesto etmek için haziran ayında bir kampanya başlattı.
Ermeni diasporasının etkisiyle vazgeçildi diziden. Ermeni gazeteleri kutlama mesajları yayınladı.
Zaten dizinin film yapılacak kadar kısmı çekildiyse ekonomik gerekçeyle vazgeçme falan söz konusu olamaz. Kurgular, yayınlarsın.
İkincisi, Hazal Kaya’nın karara tepki gösterenleri “genele göre hizalanmayla” suçlaması.
Sürü psikolojisi demeye getiriyor. Müsaade edersen Hazalcığım, böyle bir konuda da birlik olalım.
Üçüncüsüyse... Bir de tavsiye yedik kendisinden iyi mi? O zaman yeri gelmişken kadim bir tavsiyeyi hatırlayalım: Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol...
Yarım asırlık yanlış
Ajda Pekkan, Harbiye Açıkhava konserinde bir ilk yaparak sahneye kardeşi Semiramis Pekkan’ı davet etti.
İkili muhteşem bir performansla “Bu Ne Biçim Hayat” şarkısını söyledi.
Bu davetle birlikte Ajda Pekkan’ın kardeşinin müzik yapmasını istemediği, engellediği konusu da rafa kalkmış oldu.
Eğer tevatür doğruysa çok büyük bir yanlıştan dönülmüş oldu bu performansla.
Yok tevatür asılsız ve biz yanlış biliyorduysak, o vakit de bizim yanlış bilgimiz düzeltilmiş oldu. Her halükârda yarım asırlık bir yanlış düzelmiş oldu.
Mete Gazoz yayını
Cüneyt Özdemir’in milli okçu Mete Gazoz ile ilgili yaptığı YouTube yayını gündemde.
“Mete Gazoz’un rahatsızlığı ne?” başlıklı yayında dünya şampiyonunun Tourette sendromu, yani konuşurken güçlük çekmesi, bazen kekelemesi masaya yatırıldı.
Bu yayına şiddetle karşı çıkanlar oldu. Bu tür başlıkların Mete’de ve ailesinde açabileceği yaralardan bahsedenler... Haklılar, bu tür konularda çok hassas davranmak, yayınlarımızı, başlıklarımızı ona göre seçmek gerekir. Cüneyt Özdemir’in etkileşim almak için böyle davrandığını söyleyenler yanılıyorlar bence, çünkü böyle bir ihtiyacı yok. Ve ayrıca programda dikkatli konuşmaya özen gösteriyor Özdemir.
Diğer taraftansa bu kadar büyük başarılara imza atmış bir yeteneğin, kendisi gibi sendromlu başka insanlara ilham olabileceği gerçeği var. Tam da kantarın terazisi durumu. Ayar o kadar önemli ki.
Benim içimden “Keşke Cüneyt ile Mete ortak bir yayın yapsalar, birlikte cesaretlendirici, güzel mesajlar verseler” diye geçti.
Paylaş