Hürriyet Kitap Sanat’ın geleneksel ‘Yılın en iyi kitapları’ seçkisi için kitap ekleri editörleri ve eleştirmenlerden oluşan 19 kişilik jürimiz bu sene yayımlanan kitapları, kurgu ve kurgu dışı olarak ayrı ayrı değerlendirdi. Hürriyet Kitap Sanat yazı işleri ekibi olarak biz de bir seçki hazırlayarak jürinin ‘+1’i olduk. Jürinin sıralamasına göre yaptığımız puanlama sonucunda, İhsan Oktay Anar’ın sekiz sene aradan sonra yazdığı romanı ‘Tiamat’ kurgu kategorisinde birinci seçildi. İşte jürimizin seçkisiyle, 2021’in kurgu kategorisindeki en iyi 50 kitabı.
#TiamatToplu şiirlerini ‘Dalgın Rüzgâr’ ve ‘İştahlı Makas’ adlı iki ciltte bir araya getiren Abdülkadir Budak’ın şiiri eleştirel bir şiirdir; kendinden başlar; eve, oradan aşka geçer... Okura da güzel, iyi, gülümseten, düşündüren bir şiir geçer. İnce ama can alıcı sorular sorar hep. Kanımca Budak, Behçet Hoca’nın (Necatigil) sınavını, özgür esinlenmeyle başarıyla vermiş birkaç şairimizdendir.
#Abdülkadir Budak‘Dönüşümler I-XV’, her ne kadar şair Publius Ovidius Naso’nun (MÖ 43-MS 17/18) ‘son okumasını’ içermeyen yapıt olarak kayıtlara geçmiş olsa da onun çok önemli bir eseridir. Yapıt göndermeleri ve mitolojik niteliği bakımından Heseidos ile Homeros’u çağrıştırır.
#Publius Ovidius Naso“Şiirinin sızdığı yerinden” tanıdığımız Barış Pirhasan’ın şiiri güneşli, iyimser, yumuşak görünümlü... Ama saklayarak açık etmek istediği şeyleri fark edince, okuruna merhamet ediyor. Okurlarını tanıyormuş gibi yazan, şiirinde de sinemasında da gökkuşağı olan Pirhasan’dan iki yeni kitap: ‘Bütün Şiirleri’ ve ‘Ölümden Sonra Aşk’.
#Barış Pirhasan1980 sonrası şiirin tanınmış şairlerinden 1964 doğumlu Ali Asker Barut, 10 yıl aradan sonra yayımladığı “Yenilmiş Bir Medeniyetin Sesiyle/Toplu Şiirler” kitabından sonra büyük bölümü Gösteri, Kitap-lık ve Sözcükler adlı edebiyat dergilerinde yayımlanmış yazılardan oluşan “Yüzüm Bir Kentin Anı Defteri”ni yayımladı.
#AlmanyaBu benim Tuna Kiremitçi ile üç ya da dördüncü röportajım. Hayatının çeşitli dönemlerinde karşısına dikiliyorum. Zaman zaman ona sinir olmuşluğum da vardır, kadınları üzdüğü için. Ama bu röportajda geçmişe sünger çektik. Ben de önyargılarımdan sıyrıldım, onu yeni baştan tanımaya çalıştım. O da hayatında yeni bir sayfa açıyor, bundan sonra onu Kelebek yazarı olarak okuyacaksınız. Güzel numaralar çekmeye hazırlanıyor. Yolu açık olsun diyorum. Bugün konuştuklarımızı yazacağım, yarın da köşemde onunla birlikte katıldığım Altın Kelebek Ödül Töreni macerasını anlatacağım...
Uğur Mumcu, “Ne ilginç rastlantı” der, “siyasal kişiliğiniz doğum tarihinizle başlamış.” Mayısın “ilk günü” doğdu. Amerikan Koleji’ni birincilikle bitiren “ilk” Türk kızı oldu. Cumhuriyet’in “ilk” öğretmenlerindendi. “İlk” kadın sosyologdu. Üniversiteden kovulan “ilk” kadın öğretim üyesiydi. Parti genel başkanlığı yapan “ilk” kadındı. TBMM ve Avrupa Parlamentosu’ndaki “ilk” sosyalist Türk kadın milletvekiliydi. Sürgünde ölen “ilk” kadın Marksist kuramcıydı. İşte bir devrimcinin hikâyesi...