Güncelleme Tarihi:
Antal Szerb, ‘Dünya Yazın Tarihi’ (Çev. Vural Yıldırım) adlı yapıtında, Roma edebiyatı (şiiri) ile antik Yunan edebiyatı (şiiri) arasında çok önemli bir ayrım yapar. Ona göre, “Yunan bilgeleri dilin physis mi yoksa thesis mi olduğunu, doğanın mı yoksa ustalığın mı bir eseri olduğunu tartışmışlardır. Yunan yazını tümüyle physis’tir, Yunan ruhundan tıpkı topraktan fışkıran ağaçlar gibi doğal bir biçimde gelişmiştir; buna karşılık, Roma yazını thersis’tir, doğal engellerin aşılması pahasına ulaşılan bilinçli bir çalışmanın sonucudur.”
Başlığa ilişkin açıklama: ‘Pax Romana’, ‘Sezar hükmü altındaki evrensel barış’ demektir. Ortaçağ, yaygın olarak ‘karanlık çağ’ olarak adlandırılır; aslında bu sonradan yapılan bir adlandırmadır ve asıl adlandırma ‘Pax Romana’dan gelir: Ortaçağ, ‘ebedi barış’ dönemi demektir; hiçbir değişimin olmadığı dönem. ‘Arkhe’ ise ‘başlangıç’ demektir, bir şey neyden geliyorsa o şeyden geldiği ilk nokta, ilklik. ‘Poetik arkhe’ ifadesi ise bana ait; poetik ilklik, poetik başlangıç ama daha öncesiyle epistemolojik kesintiye/kopuşa uğrayan başlangıç. Ovidius, Pax Romana’nın başlangıç evresinin poetikasını temsil eder.
Szerb’e göre, İtalyan halkları, yazınsal anlatıma az eğilim göstermişlerdir. Szerb, bu durumu, Romalıların, ilk şairin ortaya çıkmasından önce tüm İtalya’yı fethetmiş ve dünyaya egemen olmaya yazgılı örnek devlet yapısını kurmuş olmasına bağlar. Ona göre Roma kültürü, dünyanın en büyük ikincil kültürüdür. Muazzam bir değer taşıyan Roma yazını soysal ve halkçı köklerden gelmemiştir. Başka bir deyişle Roma yazını, Yunan yazınını izlemekte ulusal özsaygı bakımından hiçbir sakınca görmemiştir. “Roma yazını yaratma yöntemi bakımından ikincildir ama değeri açısından ikinci derecede değildir; büyük örneği taklit eder.”
Publius Ovidius Naso’nun ‘Dönüşümler I-XV’i, her ne kadar şairin ‘son okumasını’ içermeyen yapıt olarak kayıtlara geçmiş olsa da Ovidius’un çok önemli bir eseridir. Dönüşümler kavramı burada önemli; ‘yaratılış’ kavramı ortaya çıkmış değil. Bununla birlikte, yapıt göndermeleri ve mitolojik niteliği bakımından Heseidos ile Homeros’u çağrıştırsa da, Eski Ahit’in ‘Tekvin’ bölümünü tamamen devre dışı bırakıyor gibi değildir.
“Ovidius, Pax Romana’nın başlangıç evresinin poetikasını temsil eder” dedim; şu iki nedenle. Ovidius (Publius Naso), MÖ 43-MS 17/18 yılları arasında yaşamış. Bu dönem, Roma’nın cumhuriyet döneminden imparatorluk (monarşi) dönemine, yani Augustus dönemine geçtiği evreyi temsil ediyor. Şair, ‘Aşk Sanatı’ adlı yapıtında, ‘Saygın kızları ve evli kadınları’, Roma yasalarına aykırı olarak ‘yasak aşk’a teşvik edildiği gerekçesiyle Karadeniz kıyısındaki Köstence’ye sürgün gönderir.
Catullus, aşk köleliğinin şairidir. Aşk acısı, başarısız aşkın deneyimini dile getirir. Aşk acısı, aşk köleliği anlamına gelir. Şu dizeler: “Bu hallere düşmemin sebebi sensin Lesbia’m/ aklım öyle yiyip bitirdi ki kendini sana düşkünlüğünden,/ artık ne senin iyi olmanı diliyor, en iyi kadın olsan da,/ ne de seni sevmekten vazgeçebiliyor, her şeyi yapsan da.” (Çev. Çiğdem Dürüşken-Erdal Alova)
Catullus (MÖ 87-MÖ 54) ile Ovidius (MÖ 43-MS 18) arasındaki ayrımı da belirlemek gerekir. ‘Aşk köleliği’ imparatorluk döneminin değil, ‘cumhuriyet’ döneminin bir problematiğidir; ama aşk hakkında bir adap, yol erkân söylemi oluşturmak, yani Ovidius’un ‘Aşk Sanatı’ adlı yapıtı, imparatorluk döneminin ruh halini temsil eder. Şiirde konuşan anlatıcı-ben, kendi doğasını, doğasından geleni değil, bir konsensusla kabul edilmiş olanı dile getirir; bu sınırın dışına çıkmak ise sürgün nedeni olacaktır.
Pulius Ovidius Naso’yu, bu bağlamda yeniden okumamız gerekir. Ovidius, Karadeniz’deki o kasabada, sürgünde ölmüş.
DÖNÜŞÜMLER 1-15
Publius Ovidius Naso
Asuman Coşkun Abuagla
Yapı Kredi Yayınları, 2019
456 sayfa, 45 TL.