PROF. Dr. Nevzat Doğan, iyi şair Refik Durbaş’ın yalnız bedensel şifasını değil, ruh şifasını da düşünerek Barış Manço Kültür Merkezi’nde bir gece düzenledi.
Protokolden uzak, içten bir geceydi, onu ve şiiri seven dostları buluştu.
Sunumu Cüneyt Türel yaptı, şiirleri de Tilbe Saran okudu.
Turgay Fişekçi, kuşakdaşı (1960) şair için, benim de benimsediğim doğru bir saptamada bulundu.
"O bir gözlemci şairdir" dedi.
Bu söz üzerine Refik Durbaş’tan belleğimde kalan şiirleri, dizeleri içimden geçirmeye başladım. Fişekçi’nin yargısı, benim değerlendirmemle örtüşmüştü.
Birden Çırak Aranıyor kitabını düşündüm, Hürriyet-Cumhuriyet-Altın Kitaplar dönencesinde, birçok tekstil atölyesinin önünden geçerdim, camlarında beyaz káğıda özensiz bir yazıyla yazılmış, tek cümle belleğime kazınırdı:
"Çırak Aranıyor."
Refik Durbaş, bu küçük çağrının ardındaki büyük, duyarlı, bir sınıfın acılarını, rüyalarını anlatan, çocukluğunu yaşayamamış insanları şiire getirdi.
Dokumada Çalışan Kızlar, Toplumcu Gerçekçi şiirin, İkinci Yeni’yle yoğrulup yeniden yaratılmasıdır:
"Onlar ki yüreklerinden başka
öderler rüşvetini her şeyin
acılarından, umutlarından başka
aşkın, alınterinin ve emeğin"
* * *
CEVAT Çapan, Ülkü Tamer, Erdal Alova, Semih Gümüş, Sadık Gürbüz de oradaydılar, Eray Canberk de yazısıyla.
İşçi çocukların dünyası yansıtılırken, öğretinin katı kuralları, duyarlığa müsaade etmeyen dünya görüşü şiiri kuşatabilir. Refik Durbaş, bu engeli aşan ender şairlerdendir.
Beyaz Kehribar şiiri, sayfaları sınırlı, adları kısıtlı bir antolojinin de başyapıtları arasında yer alır.
Bir tespih atölyesinde çalışan çocuğun, gerçekle rüya arasındaki gelgitlerinin destanıdır.
Şimdi araya bir yargı sıkıştıralım.
Tekstil atölyelerini gördüm, Mercan yokuşundan çok geçtim, tespihçileri de gördüm. Peki o ayrıntıları görebilmiş miyim?