Yonca Tokbaş

Garip bir şeyler oluyor hepimize...

26 Ocak 2012
Hayatlarımızda hiç olmadığı kadar köklü değişimler var sanki.

Bir “kırmızı ruj” yazısı yazdım ya mesela... ay ay ay!

Ben bir şeyi yazarken hiç böyle şeyleri hissettirip böyle şeyleri düşündürtebileceğini düşünmediğimden, şaşırıyorum.
Allah ne verdiyse yazıyorum çünkü.
Düşünmeden.
Kimi zaman çok düşünüyorum, bi işe yaramıyor.
Çok düşündüm mü olmadığı oluyor.
Ama o yazı mesela; o hiç düşünmeden yazdığım yazıdan sonra, bir sürü farklı farklı kadından “kırmızı ruj ihtilali” kokusu çıkmaya başladı.

Nereye dönsem birisi sanki kırmızı rujunu gösterip göz kırpıyor bana.

Yazının Devamını Oku

Dubai Eye 103.8 ve WIS Waves

24 Ocak 2012
Geçen hafta bir sürü alakalı alakasız güzel şeyi deneyimleme şansı elde ettim.

YONCA TOKBAŞ'IN DUBAI EYE'DAKİ CANLI YAYIN FOTOĞRAFLARI

Bunlardan biri de “Radyo Olayı” oldu.

Böyle şeyleri ne kadar sevdiğimi ve böyle şeylere ne kadar heyecanlandığımı görünce bir garip oluyorum.

Ben bunca sene, gerçekten sevdiğim şeyi yapabileceğim yeri ve imkanı bulamadığım için, şu an feci bir açlıkla bulduğum anda onlara saldırma halindeyim.

Hayatımda ilk defa bir Radyo’ya Canlı yayında, hem de en sıcak saatinde konuk oldum. Sanki doktora tezine hazırlandım yani, öyle bir heyecan ve ter bastı öncesinde beni.

“Dubai Eye 103.8 Haber. Sohbet. Spor.” olarak kendini tanımlayan bir radyo istasyonu. İlginç konularda ilginç kişileri bulup çıkarıp sohbet ediyorlar. Müzik yok. Ama inanılmaz çok takipçisi, dinleyicisi var. 

Kızımın yeni okulu Wellington International School’un içinde meğer bir radyo istasyonu kuruluymuş. Amaçları, öğrencilere “Medya” derslerinde harbi uygulamalı eğitim vermekmiş. Okulda gün boyunca canlı yayın yaparak tecrübe edinip, ayda bir kere de Dubai Eye’da bütün Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve hatta dünyanın karşısına çıkıyorlar. 

Gerçekten büyük sorumluluk. Hele de bu bölge, yani Körfez ülkeleri söz konusu olunca, sorumluluk daha da büyük. Çünkü belli konular cıs! Konuşamazsınız. Yanlış bir kelime edemezsiniz vesaire... Mesela Dubai’yi veya Emirlikleri eleştiremezsiniz. 

Yazının Devamını Oku

Taksim’de buluşuyor muyuz?

19 Ocak 2012
Sizler bu satırları okurken ben uçakta olacağım.

Ya da belki artık inmişimdir.
Acaba saat kaçta okuyorsunuz beni?
Neyse.
Sabah errrkenden bindim, İstanbul’a geliyorum.
Geldim gibi yani...
Ama ne heyecanla geliyorum of of of!
Uçarak değil mübarek, ADIM ADIM koşarak geliyorum sanki.

Yazının Devamını Oku

RTÜK - Resmi Tahrik Üretme Kurulu

18 Ocak 2012
Masama bir baktım ki o da ne!

Bir sürü, ama bir sürü çok uzun ve sivri ve bedeni sepsert ve diri kalemim var.

Kimisi kalın kimisi ince.

Kimisinin üstü parlak ve kaygan, kimisinin ki sert ve pürüzlü.

Her dokunuş bir tüy ürpertme...

Ter bastı birden her yerime!

Çünkü bazıları bir de utanmadan pembe ve kırmızılardı ve de mürekkeplerinin o yağlı görüntüsü ile insanı feci baştan çıkarıyorlardı.

Bildiğin müstehcen ve davetkarlardı. 

Aldım kalemleri acele çekmeceye attım.

Yazının Devamını Oku

İstifa Borç ve John Lennon

17 Ocak 2012
Size bir adet istifa öncesi, istifa sırası ve istifa sonrası duyguları yazısı yazma borcum olsun.

Çünkü gerçekten çok ilginç duygularmış.

Vay anasını!

Hayır ben daha önce de çok istifa ettim ama, bu bi başka oldu şahsen.

 

Efsane!

 

Şu an hala daha istifa etmiş olduğum şirketimde devirteslim modunda olduğumdan olay tamamen kopunca yazacağım ama.

Yazının Devamını Oku

Dilekçe

10 Ocak 2012
Beni bazen nasıl olup da benden daha iyi anladığına şaştığım tüm Sevgili Okurlarım,

Bazı haftalar inanılmaz büyük bir gazla, konulardan konu seçme sıkıntısı içinde, neyi daha önce yazacağımı şaşırmış bir şekilde yazıyorum.

Hatta bazen aynı gün 2-3 yazı yazacak kadar fikrim, enerjim, isteğim, hayalim, kelimelerim oluyor.

Yazmalara doyamıyorum.

Ama...

Bir gün geliyor, kimi zaman nedensizce, kimi zaman da gerçekten işten güçten ondan bundan tükenmişlik hissiyle kafamda bir sürü şey olmasına rağmen ekran bana bakıyor ben ekrana ve iki kelimeyi biraraya getiremiyorum.

Bu son yazdığım olay feci bir şey.

(Dilekçemin tam burasında mesela kafamda Bülent Ersoy çalmaya başladı;

Yazının Devamını Oku

Vur durma yüreğim vur!

5 Ocak 2012
Aylin Peker diye dünya tatlısı bir arkadaşım var.

Düşünüyorum da, aslında ne çok güzel arkadaşım var...

Şanslı kulum.

Kaprislerimi, salaklıklarımı, ayıplarımı, hıyarlıklarımı, gereksiz yere yaptığım ani ve saçma sapan çıkışlarımı... her şeyimi hoşgören arkadaşlarım var.

Yeri gelince, kendime getiriyorlar beni tatlı tatlı.

Yüzüm kızarıyor büyüklükleri karşısında.

Yılbaşı gecesi bir başka dünya tatlısı ve “the organize işkadını” arkadaşım Merve ve Korhan’larda toplandıktan sonra her şey için teşekkür eden güzel bir mail göndermiş Aylin hepimize; ve ardından çok çok uzun zamandır unutmaya yüz tuttuğum bir Borges şiirini yollamış.

Şiiri okudum.

Bi daha okudum.

Yazının Devamını Oku

Yaş 65 ve huzurlarınızda Kıymet Çukur!

4 Ocak 2012
Müthiş insanlarla tanışıyorum.

İnsanın içini zıplatan, umutlara boğan, neşe veren, güç veren, gaz veren, kendine güven getiren, yılma sakın dedirten, rol model olan insanlarla tanışıyorum.

Benim içine düştüğüm sihirli kazan da bu işte!

“Muhteşem insanlarla tanışırsan muhteşem şeyler başına gelir kazanı”na düştüm ben.

Bu insanların birçoğu ile asla yüzyüze gelme şansım yok.
Çünkü onlar benim okurlarım.
Onlar sizsiniz yani!
Kimisiyle, yani kiminizle, tanıştığımın farkında olmadığım oldu. Kiminiz ile tesadüfen 5 dakika görüştüm. Görüşmüşüm yani...

Yani bir şekilde sizlerle garip bir tanışıklığım var.

Yazının Devamını Oku