Almak

Benim en iyi bildiğim şey vermek.

Haberin Devamı

Sonsuzca, ölümüne, kendimi parçalarcasına, saçma sapanca verebilirim.
Yeter ki vereyim. Almayayım.
Aklıma bile gelmiyor almak.
İstemek hele, asla.
O kadar bilmiyorum ki istemeyi, bir şey isterken ya çoook anormal kırılıp bükülüyorum, ya da çok kabalaşıyorum.
Kafamda manyak gibi kendi kendime sürekli: “iste-isteme, söyle-söyleme” deyip durup sonunda cinnet geçirip lafı ağzımdançıkardığımda “hayvan” gibi oluyorum.
Aşırı ince olduğum zaman da komik ve zavallı duruyor. Nasıl saçma bir manzara.
“Bu musun kızım sen ya!” diyorum kendime, “bu musun ezik şey!?”

Kaba olduğumda kendimden nefret ediyorum.
Nasıl bu kadar kaba ve sinirli olabildiğime inanamadığım için, yaşadığım utanç duygusu yüzünden deiyice sinirli oluyorum. Parçalamak istiyorum kendimi.
Kimse görmesin benim o halimi.
Hiç kimse...
Çok utanıyorum.
Yardım istemek en zoruma giden şey.Yardım istemeyi bilmiyorum.Hadi istedim, yardımı almayı bilmiyorum.Yardım etmek isteyene neredeyse: “Dur önce ben sana yardımcı olayım da sen bana öyle yardım et” diyeceğim.

Haberin Devamı

“Almak” la ilgili bir şey yazsana” deyince arkadaşım Gönan Premfors, resmen bok gibi kaldım.
O sessizlikti zaten her şeyi anlatan.Bugüne kadar hiç bu kadar zor bir yazı konum olmamıştı dedim içimden.10 dakika sonra ağlayarak: “Vermekle ilgili yazıcam ya hani..” derken bastım kendimi. Düşünün yani, dilim sürçtü; “Almakla ilgili yazıcam” bile diyemedim.
Vermek için almak, almak için vermek lazım. Bu basit bir alış-veriş!
İnsan vermeden alabilir mi, almadan verebilir mi oysa...
Karşılıkçılık demiyorum!
Benim alma becerimin eksikliği herrr şeyime yansıyor. İlişkilerime, hayatıma, işime, yazılarıma da. Almayı bilmediğim kadar dinlemeyi de bilemiyorum.
Karşımdakinin yerine cevap VERMEYE de hazırım çünkü!
YUH!
Ama insan çocukken öğrenmemişse almayı; büyükken, of anam of, feci zorlanıyor.Çocukken vermeye şartlanmışsa ve alışmışsa, şimdi öğrenmek daha zor.
Muş.
Ha ama imkansız değil yani.

Alışmadık totoda durmaya çalışan don gibi hissediyorum bu ara!
Tam 3 haftadır, işte bulmak konusunda bir sınav veriyorum.
Verenden çok almak zorunda kalmış olmak bitirdi beni.
Sanırım bu minik kaza ve topuğumdaki kırık “almayı”öğrenmem için başıma geldi.
Zorlanıyorum ve kırıcı olabiliyorum, çok üzgünüm.Özür diliyorum çevremdeki herkesten.Çünkü sürekli kabayım.
Sürekli ama.
Ama bilin ki sürekli özür dilemekten de içim şişti!
Öfke var şu anda içimde.
Evet doğru kelime öfke. Kendime kızgınım!
Ama artık kendime kızmak istemiyorum.
Çok yoruldum kendime kızmaktan.
Bazı insanların neden bu kadar kaba olabildiğini de anladım. Öfkeliler.
Ben gibi...
Çocukken yardım istemeyi öğrenmemişgilleriz biz. Her şeyi kendimiz halledebilirmişiz, halletmişiz, ve içimize etmişiz.
Ne gerek varsa...

Haberin Devamı

Çok çabalıyorum, çok çokçok.
İçimde hayvani fırtınalar kopuyor.
Bebek adımları ile ilerliyorum.Bi kalkıp bi düşüyorum. Sürekli etrafımdaki gözlere bakıyorum.
“Acaba bana kızcaklar mı, yoksa el çırpıp gel gel korkma?” mı diyecekler diye bakıyorum o gözlere. Ona göre gülümseyeceğim, ya da ağlayacağım.
Yolun sonunda bana sarılsınlar istiyorum.
Sarılıp havaya kaldırıp döndürsünler! Çocuk gibi..
“Yaşasın!” diyeyim, “Yaşasın! Her şey çok güzel!”

İzin verilirse “hayır!” dememe, yardım istemeyi öğrenmeme daha az kaba olucam sanki zamanla.
Lütfen bana şans verin, hoşgörüyle karşılayın hatalarımı.
Bi de affedin. Ben bileyim ki sonunda ölüm yok...
Yani ben halletmezsem bi şeyleri veya eksik ve yanlış yaparsam, ya da yapamazsam ve “Benim için siz yapar mısınız?” dersem...
Hayat devam edecek...
Dengede durmadan önce azcık düşüp uf olucam sonra biri sarılıp öpünce geçcek...
Sadece bunu istiyorum.
Almak istiyorum.
Şu an...
Yonca
“mincik”

Haberin Devamı

Bu yazıyı yazmak çok zor oldu bana
Çok

Yazarın Tüm Yazıları