Paylaş
İçeriği “tasmalı” gazetecilikle alakalı değil gerçi. Nitekim az çok herkesin tasmalı olduğu bi diyarda tek bi meslek grubuna bu zılgıtı çekmek de pek bi bize yakışır davranış şekli.
Geçelim.
****
Evet sevgili okurlar, köpek olasım var.
5 hafta önce topuğum kırıldı.
İlk 3 haftam kırığımı ve ağrımı küçümseyerek, sanki ertesi gün koşmaya başlayacakmışım gibi tek ayak üzerinde sekerek yaşamaya kaldığım yerden devam etmeye çalışarak, yani kendimi hor görerek, zorlayarak geçti.
Gereksiz davranışlar işte.
Annelik şart ve koşulları öyle gerektiriyor. İdi. Sanki.
Sonra, “Alt tarafı sol topuğum kırık...” dediğim şey, “Hey sen beni fazla hafife aldın! Al sana al al al!” dedi. Sağlam olan sol topuğumun üzerinde seke seke gel git yaptığım için, bütün yükümü sol tarafımla telafi etmeye çalıştığım için, sağ topuğum da sakatlandı. Ve başka komplikasyonlar da oldu.
Neyse.
Burada durumuma sansür koydum.
Anlayacağınız, bayağı nalları diktim. Mişim.
Ama gayet iyiyim.
Çünkü hepsi geçici. Az daha sabredeceğim ve sahalara pek güzel koşarak döneceğim...
Yakında!
****
Sabırsız bir insanımdır, sabrı öğreniyorum.
Sol tarafımla hiçbir şey yapamazdım şimdi sol tarafımı da kullanabileceğimi biliyorum.
Ayrıca en çok öğrenmem gereken şeylerden biri de, plan yapmanın ne kadar boş olduğu...
İnsan 1 saat sonrasında ne olacağını bilemezken benim gibi 25 yıllık planlar filan yapan bir tip olunca, Evren bayağı dalga geçiyordur haliyle..
Şu an bana totosuyla gülüyorsa Sevgili Evren, muzır bir çift göz kırpıyorum kendisine.
ŞİMDİ yaşamayı, ŞİMDİde kalmayı deneyimleme çabasındayım.
İyi bir öğrenciyim, hallederim.
****
Bu süreçte anladım ki, herkes şıpadanak Nirvana’ya ulaşmamı Sabır küpü Budha olmamı bekliyormuş.
Olamadım.
E pardon.
Son 5 haftadır duyduğum ve artık rüyalarımda bile gördüğüm en sinir bozucu kabus cümleler şunlar oldu:
E hiç laf dinlemiyorsun...
Hep seni mi buluyor böyle şeyler...
E tabi senin kadar aktif bir insan için çok zor bir durum...
Sabret Yonca geçcek...
Sabırlı olmayı öğrenmen gerek Yonca...
Bak bu günlerini de arayacaksın...
Durumun tadını çıkar, dinlenmene bak...
Zamana bırak...
Ay bu da ne ki bak ne beter şeyler var biliyorsun...
Haline şükret... şikayet etme....
Yemin billah ben bunları biliyor ve her an ve saniye şükrediyorum ki zaten. Hani şükretmeyi bilmeyen bi insan olsam tamam.
Üstelik Polyanna benim yanımda negatif kalır.
Gelin görün ki her insanın düştüğü anlar var hayatta. Kafayı gönlü senkronize edemediği anlar... Duraksama dönemi demeli belki...Tam o ana denk geldi toparlayamadım hızlıca.
Bi de ben pek büyüme taraftarı değilim.
Çocukluğumda sıkışıp kalmışım.
Beni böyle kabul edelim, büyütmeyi denemeyelim... Zira başka türlü bir boyuta terfi etmek hiç istemiyorum.
Yukarıda saydığım klişe cümleler insanı feci sinir ediyor. Canı yanan birine yapılabilecek en iyi şey akıl vermek yerine sadece sohbet etmekmiş.
Can sıkıntısını boş boş dinlemekmiş.
O kadar.
Bu süreçte benim aklıma ve gönlüme en iyi gelen cümle ve mantık, Pilates hocam Dalya Ayan’dan geldi.
“Yoncacım, köpek ol. Kedi ol. Hayvan ol... Bak en ufak bir sakatlanmada oldukları yerde kalır ve uyurlar. Kendilerini iyi hissetmedikleri sürece asla zorlamazlar. Doğaya bırakırlar iyileşme sürecini. Acele etmezler. Kabullenirler. Ne zamanki ağrı sızı azalır, o zaman yavaşçacık ve temkinle aza azar ayağa kalkarlar. Hemen fırlamazlar...”
Evet. Budur.
Anladım.
Bana hayvan dili, ağaç dili söküyor. İnsan dilinde çeviri hatası oluyor belki...
2 haftadır benden daha KÖPEK kimse tanımıyorum.
Durdum.
Ayaklarımı uzattım; ya uyuyorum ya tv izliyorum.
Yazı yazmakta da zorlanıyorum haliyle. İnsanın ayakları havada yazması kolay değil. Miş.
Ayakların yoksa ellerin de olmuyormuş...
Bi de ev hapsinde hayal gücün köreliyor.
Her konu çok önemli ve bir o kadar önemsiz oluyor. Muş.
Bir de kısa filan yazamıyorum...Ya ben zaten ezelden beri sevmem kısa yazmayı.
Beni aha böyle kabul edenlere teşekkürü borç bilirim.
Hem çok şanslıyım. İnternetin sayfa-kelime-karakter-yer-mekan kısıtlaması yok, bu nimeti kullanmamak niye?
****
Gün içinde muhtelif saatlerde köpeğimiz akıllı ve duygusal Ginger Bey geliyor yanıma. Ayaklarımın en ağrıyan en acıyan yerlerini sürekli yalıyor.
Uzun uzun.
Sonra bana bakıyor ve ayaklarımın dibine yatıyor. Hayatımda gözleriyle bu kadar derin konuşan bir köpek görmedim.
Anlıyor beni.. ben de onu.
Köpeğimin köpeğiyim...
Bana o en içten en doğal haliyle verdiği yardımı yürekten kabul ediyorum.
****
Bu arada Dalya Ayan, ah Dalyam benim sağ olsun, her gün geliyor ve bana yapabilecek olduğum kadar pilates yaptırıyor.
Arada ağlıyorum sarılıyor bana...
Ne muazzam bir kadın!
Annem inanılmaz kaprisimi çekiyor.
Analık ne zor tanrım!
Annecim beni affet, seni çok seviyorum!
****
Biliyor musunuz insanın bir uzvu olmadan da yapabilecek olduğu bir sürü hareket var.
Yani ne olursa olsun bedenin sağ kalan kısmı harekete muhtaç ve aşeriyor. Eğer çalıştırmayı denerseniz bambaşka bir duyarlılıkla harekete geçiyor.
Hareketsiz kalmakla 3 gün içinde kaslar gidivermeye başlıyormuş.. İnanılmaz bir hız yani düşünün.
Sağlıksız beden bile harekete muhtaçken, sağlıklı bedenlere tembellik haram arkadaşlar!
Hareket edemediğinizde sağlıklı yerlerinizde başlayan ağrılar, insanın bedeninin nasıl hareketli ve harekete aç bir canlı olduğunu, duygularıyla nasıl ahenkle iyileşip kötüleştiğini de gösteriyor.
Köpek olduğumdan beri sanki daha ciddi ve hızlı iyileşiyorum.
2 hafta içinde İstanbul’da soluğu almayı hayal ediyorum. Gasteye gideceğim ve Hürriyet Dünyasını içime çekeceğim anı 4 gözle bekliyorum.
Bir sürü fikrim var hepsini zamanla yapacağım ve yapmak için bir dolu zamanım var önümde biliyorum.
Hayvanlardan ve doğadan feyz almak gerek...
Hayatı çok seviyorum.
Her ihtiyacı olana, köpek gibi günler diliyorum.
Tasmasız tabi!
Yonca
“Kuçu Hanım”
Bilin bakalım Radyo Ben’de ne çalıyor bugün. Tıklayın dinleyin bence...
Paylaş