Yonca Tokbaş

Başımıza ödev kadar taş yağsın e mi! – giriş

4 Aralık 2013
Her şeyden önce bu yazıyı şunları bilerek okuyun.

1- Ben iki çocuklu sıradan bir anneyim.
2- Eğitimci değilim.
3- 13 yıldır Dubai’de yaşıyoruz. Dolayısıyla bahsi geçen olaylar Dubai’de yaşanan şeyler. Ama yerin hiç önemi yok. Eğitim, çocuk, ödev üçlemesi evrensel bir gündem ve sorun maddesi.
4- Çocuklara ödev yaptırmak ciddi bir politik stratejidir, lütfen uyanık olun.

OECD PISA testinde Türkiye 65 ülke ve bölge arasında 44. olup, 1'in en düşük, 6'nın en yüksek seviye olarak kabul edildiği testte de Türkiye 2. seviyede çıkınca bu yazıyı geciktirmeden yazmam şart oldu.

Her şeyin nasıl başladığını ve geliştiğini, ödeve dair neler öğrendiğimi ve ne kadar önemli olduğunu anlatabilmem için, önce bizim kişisel/ailesel tecrübemizi anlatmalıyım.
Sabırla okuyun lütfen. Detaylı ve belki 2, olmadı 3 yazıda anlatabilmeyi istiyorum.

Ödev ailemi yedi!

Yazının Devamını Oku

Rest çekmeyi biliyor musunuz?

3 Aralık 2013
Ben bilemiyorum.

Bizim ailede rest çekme olayı genetik olarak yok galiba. Ailemde rest çekmiş kimseyi bilmiyorum.
İzin de yok rest çekmeye. Verilmez pek...
Havada bi yerde “Asla!” yazan bir tabela asılı durur.
Dahası, bizde rest çekene, nutuk çekerler. “Rest çekemezsin” resti çekerler. Resti bırak küsemezsin bile. Bizde küslük de olmaz.
Alışmadık totoda duramayan don gibidir küslük ve bizim aile...
Hayatımda ilk defa rest çekebilenlere ve rest çekmeye kafa yoruyorum.
Özeniyorum.

Yazının Devamını Oku

İzmir kaybetti Dubai kazandı #Expo2020

28 Kasım 2013
İlk önce Şubat ayında işkillendim.

Dubai’deki bütün çevreler; basın, politika, halk, çoluk çocuk ve okullar dahil, herkes Expo2020’den bahsediyor, İzmir’in en büyük rakip olduğundan endişe ettiklerini dile getiriyordu.
Okullar inanılmaz bir bilgilendirme, farkındalık propagandasına çoktan başlamışlardı.
Televizyonlar, gazeteler, sokaklar, AVM’ler, şirketler, kafeler aklınıza gelecek her yer Expo2020 diyor, başka bir şey demiyordu.
13 yıldır yaşıyorum Dubai’de, hayatımda ilk defa sokaklarda grafitiler yapıldığını gördüm.
İşlenen tema Expo2020 idi pek tabi.
Okullardan eve kağıtlar gelmeye başladı, çocuklarla yok şu hazırlık var bilgi, yok bu olay var bilgi.
“Yahu nasıl olur?” dedim, “Bir dolu İzmirli arkadaşım var, ailemin bir kısmı İzmir’de yaşıyor, işadamları, işkadınları, doktorlar, basın mensupları tanıyorum. Öğrenciler, kuzenler, yeğenler hiçbirinden bir kere bile Expo2020’ye dair bir cümle bile duymadım…”.

Yazının Devamını Oku

Yatcaz kalkcaz ordayım...ama... bir derdim var

27 Kasım 2013
Hayatta hiçbir şey şıpadanak olmuyor.

Alınan 1 kilo 1 günde verilmiyor. Yapılan o acayip diyetlere insan uzun süre devam edemiyor.
Bir günde yürümeye başlamıyor hiçbir bebek.
Önce oturmayı öğreniyor. Sonra ayakta durmayı. Sonra minik adımlarla devam ediyor. Kendine güvenince, kasları gelişince koşmaya başlıyor.
Bazıları sanıyor ki, çok zor.
Oysa değil. Zorluk bir problem değil. Aşılabilir bir şey.
Kimi yalnızsın sanıyor. Ama hiç yalnız değilsin, asla.
Kimisi seni çok cesur zannediyor.

Yazının Devamını Oku

Yara bere çocukluk annelik ve plan yapamamak hayatın ta kendisi

26 Kasım 2013
Yazmak istediğim yazıları yazacak vaktim olamadı.

Yaptığım planlar bi işe yaramadı.

Ben planları çok iyi yapmıştım; ama tabi ki hayatın bana yaptığı planlar daha hınzırdı.

Hayat 2 nanik yaptı, her şey şaştı.

Her çocuğun mutlaka bi trajikomik kaza anısı olması gerekir ya, bizim de oldu.

Aslan Cem bisikletle yağmurda jetgil olup uçarak kaldırıma kafadan girmiş...

Kafa sağlam kaldırımı yeniliyorlar. Çift rakamlı dikişlerle; ama travmasız atlattık.

İyiyiz. İyi. Gerçekten. Hatta kendisi çantasında antibiyotik şu an okulla çölde kampa bile gitti yani.

Yazının Devamını Oku

Duygusallık iyi mi kötü mü anlamadım gitti!

20 Kasım 2013
Her yarış sonrası, her memleket dönüş yolu, her o her bu her şu...

Her müzik, her rakı, her tını, her sokak her manzara...
Her kavun, her domates...
Her ince belli çay, her sade Türk Kahvesi...
Her zeytinyağına bandırılmış o ekmek...
Her zeytin...
Her simit...
Her kuş, her ağaç...

Yazının Devamını Oku

Hep bi heyecan ve tedirginlik

17 Kasım 2013
Saatler geçmek bilmiyor.

Kendimi kapıyorum odaya sakinleşmeye çalışıyorum.
İmkansız!
Nasıl heyecanlanıyorum biliyor musunuz? Kalpten gitti gidicem.
Koşacak olduğum için değil, sorumluluk edindiğim için aslında.
Ay şu anda ben koşuyorum Vodafone İstanbul Maratonu'nda TOG için.
42km 195metre!
Göğüs numaram 422.

Bi de bilmezken daha kolaydı her şey. anlayıp öğrendikçe tecrübe ettikçe ciddiyetini biliyorsun ya işin, nerede kramp girer filan bilmek de fena.

Yazının Devamını Oku

Zeka zenginlik vesaire filan

14 Kasım 2013
İstersen Einstein kadar zeki ol, çalışkan değilsen, bi işe yaramıyor.

İstediğin kadar çalışkan ol; sürdürülebilirliğin yoksa onca emek ve çaba boşa.

İstediğin kadar zengin ol; paylaşmayı bilmez, sosyal sorumluluklarının farkında olmazsan, günüm sonunda fakirsin. Çıplak gelip çıplak gidiyorsun, para pul mevki yanında gelemiyor, o tarafta bunlar geçmiyor.

İstediğin kadar sorumluluk sahibi ol; azimli ve kararlı değilsen yükün ağır geliyor. Taşıyamıyorsun.

İstediğin kadar azimli ol; inanmazsan... Olmaz. Olmuyor.

İstediğin kadar beyin gücüne güven, yürek yoksa beyin gücü yalnız kalıyor.

İstediğin kadar hırslı, hayal gücü kuvvetli, istekli ol; cesaretin yoksa yalnızlık pes ettiriyor. Oysa cesaretin varsa yalnızlık kaçıyor.

İstediğin kadar güçlü ve hızlı ol; dayanıklı değilsen, güç ve hız bi işe yaramıyor.

İstediğin kadar paran olsun yola çıkarken; gönlün yoksa para suyunu çekiyor. Ama gönül varsa şahane; asla su koymuyor.

Yazının Devamını Oku