Yonca Tokbaş

Düşen çocuk

11 Eylül 2014
Havaalanındayım.

Bavul bekliyorum.
Önümde çocuklu bir aile. Küçüklerden biri kendi pusetiyle oynuyor. Pusetin kolundan asılınca kendi ağırlığı fazla geliyor ve önce çocuk yere, sonra da puset çocuğun üstüne düşüyor.
Baştan sona her şeyi izlediğim için, düşer düşmez kafasını çarpan çocuğa doğru bir hamle yapıyorum. İçgüdüsel olarak... Kaldırıp sarılmak istiyorum.
Daha ben hamlemi yaparken, babası atlıyor çocuğun üstüne.
Nasıl kaldırıyor puseti bir hışımla anlatamam.
Anne kenarda izliyor. O da çocuğa doğru bir hamle yapıyor ama baba durduruyor onu da.
Bi şeyler diyor kadına kendi dilinde ama ben anlamıyorum tabi.

Yazının Devamını Oku

Çarşı Her Şeye Karşı” diyen Çarşı’ya kim nasıl karşı

10 Eylül 2014
“Esprisi yapılamayacak, gülünemeyecek kadar berbat bir saçmalık bu.

Kim neresinden tutabilir ki de tutup yazalım, konuşalım bilmem.
İşin içinde akıl, mantık olsa… tartışabiliriz belki.
Ama yok ki!

Bu ülkede gerçek suçlulara “suçlusun!” denilemez olduğu, ceza kesilemediği için yeni suçlular aranıyor belli ki.
Suçlanacak suçlular kalmadığından, belli ki birileri bu trajikomik “yeni suçlu profili” fikri ile çıktı geldi.
Yeni Türkiye’nin “yeni suçluları” da kendi gibi.
Yok ama var.

Yazının Devamını Oku

1754 İşçi Katliamı

9 Eylül 2014
5 yılda 1754 işçimiz, hayatını inşaatlardaki iş kazalarında kaybetmiş.

1754 insanımız çalıştıkları inşaatlarda ölmüş düşünebiliyor musunuz?
Bu sadece inşaat sektöründeki kayıplarımız bakın.
Kömür madenlerinde, başka başka işlerde ve hatta ekmek almaya giderken hayatını “iş kazalarına” feda eden insanlarımızın sayısını da eklersek, bilmiyorum sayı kaçı bulur.
İş kazalarında Avrupa’da birinci, Dünya’da üçüncü sıradaymışız.
Nasıl sevindim bu habere anlatamam.
Nihayet bi konuda aynı kürsüde iki madalyanın ikisi de bizim!
Hem birincilik hem üçüncülük.

Yazının Devamını Oku

Olmadı Seda Sayan

4 Eylül 2014
1 değil hem de 2 kadın katili bir katilin yayına alınması kabul edilemez.

O adamın o kanalda yayına çıkmasının kabul edilmesi, yayına çıkmış olması başlı başına bir hatayken, yayında “aklanabilir” gösterilmesi zincirleme hatadır, kabul edilemez.
Katilin “şirinliğinden” ötürü “affedilebilir” olduğu -el insaf- hiç kabul edilemez.
Kendinizin de şiddete maruz kalarak büyümüş olmasına rağmen, “vicdan ve merhamet” duygularınızdan dolayı babanızı bağrınıza bastığınızı söyleyerek, kabul edilebilirliği olmayan bu hatayı savunmaya kalkmanız ise yine kabul edilemez.
Size değer verip saymışlara, veya sevmemiş saymamışlara ekrandan “azınlık” diyerek “şiddetle” meydan okuma, gözdağı verme tavrınız da kabul edilemez.
Şiddete maruz kalarak öldürülmüş -cinayettir bu- hiçbir kadının, dahası maalesef şu an ülkenin herhangi bir yerinde hala daha şiddete maruz kalmakta ve hatta belki de öldürülmekte olan yüzlerce kadının hakkının, hukuğunun, davasının bu hadsiz cüretkarlıkla yok sayılması da kabul edilemez.
Bir samimi özürdü dilenebilecek olan.
O kadar...

Yazının Devamını Oku

Anadolu Lisesi öğrencisinden isyan

3 Eylül 2014
Pazartesi günü “Bence okul” diye bir yazı yazdım.

Linki burada: http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/89/Yonca-Tokbas-4-Yaprakli-Yonca/52372/Bence-okul

Yazım üzerine “büyük”lerden bir dolu yorum geldi. Hepimize gına gelmiş durumda.
İsyanlardayız. Elimiz kolumuz bağlı vesaire diye...
Ana babalar hep aynı şeyleri yazıp söylüyor.
Ama ben;
Bu saçmalıklardan en büyük tahribatı gören çocukları/gençleri merak ediyorum.
Dün gece posta kutuma “Bir öğrenciden okul iç dökmesi” konulu mail gelince heyecanla açtım.

Yazının Devamını Oku

Sakıncalı kelimeler diyarı

2 Eylül 2014
“Ermeni” demek, “Ermeniler” üzerine bir şey yazmak, çizmek, konuşmak sakıncalıdır bu ülkede. Hatta olmak bile...

E hiç yok canım filan demeyin.
Öyle.
Ne diye öldürüldü Hrant Dink küt diye...
Ne yazarsan yaz içinde “ermeni” geçsin, mutlaka bir kesimden gelen ölüm tehditleriyle dolu mailler yağar.
“Kürt” kelimesi de aynı şekilde sakıncalıdır. Ne yazarsan yaz hem de...
Ya Kürtler taşa tutar, ya Türkler.
Kimi zaman yazdığının doğruluğu yanlışlığı da değildir mesele, hatta ne yazdığın bile değil. Seni “taraf” görmüştür ahali. Olay bitmiş, hakkında karar verilmiştir.

Yazının Devamını Oku

Bi şeyleri arkada bırakmak

27 Ağustos 2014
Ben canımı sıkan şeyleri arkada bırakmakta güçlük çekiyorum.

Facebook’ta birisi bi test paylaşmıştı geçenlerde, “Hayatının işi nedir?” testi çöz bul gibisinden bi şey.
Hani saatine denk gelir ya...
Geldi işte.
Testi tıkladım başladım sorulara cevap vermeye.
Bi soru beni acayip kitledi kendine:
“En çok hangi zaman diliminde yaşıyorsunuz?” diye soruyordu testte.
Cevaplarda şunlardı:

Yazının Devamını Oku

Kholberg’in ahlak kuramı

21 Ağustos 2014
Soma benim için bir çeşit milad oldu.

Her açıdan.
Bu ülkeye dair, bu ülkede olan bitene dair.
İnsanımıza, insanlığımıza dair.
İnsanlarımızın nasıl birer birer köleye ve birbirine düşmana dönüştürüldüğüne dair.
Nasıl maddi manevi psikolojik işkencelerle doğurulup, yetiştirilip, büyütülüp diri diri gömüldüğümüze, ve bütün bunlara karşı nasıl çaresiz olduğumuza dair...
O günlerde İletişim Uzmanı ve Akademisyen Emrah Akçay’dan aldığım bilgilere dayanarak, 21 Mayıs’ta “algı yönetimi, yalana alışmak” konularında bir yazı yazmıştım.
Yazının linki burada.

Yazının Devamını Oku