26 Ekim 2004
Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal, göreve geldikten sonra yaşadıklarını ve eleştiriler karşısındaki düşüncelerini Yener Süsoy’a anlattı. Yanal, Ukrayna’ya yenilirsek istifa etmeyeceğini söyledi. Soyunma odasında asla ‘vatan, millet, Sakarya’ konuşması yapmadığını belirten Ersun Yanal, maç öncesi ve içinde futbolcuya soğukkanlılık ve rakip hakkında bilgi empoze ettiğini söyledi.
Maazallah, Ukrayna maçında başımıza bir felaket gelecek olursa istifa etmeyi düşünür mü?
- Neden istifa edecekmişim, benim asla istifa etmek gibi bir niyetim yok, olmayacak da. Her maçı kazanmak için oynuyoruz ama, mağlup da olabiliriz, futbolun doğal sonucu. Ben Türk futboluna hizmet için bu görevdeyim, bunu da en iyi şekilde yerine getirdiğime eminim. Her aksaklıkta yöneticiyi değiştirirseniz istikrarı yakalayamazsınız. Çok coşkulu bir takım yaratmak istiyorum, herkese zevk veren, herkesin güvenini kazanan, tempolu bir takım.
Oyuncularımla gayet iyi anlaşıyoruz, giderek birbirimizi daha iyi anlamaya başladık. İlk zamanlar mutlaka kafalarında şüpheler vardı, beni tanısalar bile yine de kimdim, ne yapmak istiyordum, nasıl bir hocaydım? Böyle bakmaları çok doğal, o zamanlar anlaşamadığımız yerler de oldu. Mesela bana şöyle sorular geldi; ‘Çok sayıda atağa gitmemiz çok fazla risk değil mi hocam? Fazla risk bize problem yaratmasın, ben yerimde kalayım isterseniz?’ Ben de kendilerine ‘Ben çıkmanı istiyorum, o riski telafi için şu pozisyonda kalacaksın’ dedim.
PENALTI KAÇINCA ASLA ÜZÜLMEDİK
Danimarka maçında Nihat’ın atacağı penaltı atışı öncesinde Ersun’un birkaç saniye yüzünü gördüm, sanki ağlamaklı gibiydi.
- Yanlış algılamışsınız, ne yüzümde, ne de içimde endişe vardı, hele ağlamaklı hiç değildim. Ağlamak çok farklı bir duygu, ne kazandığımızda ağlarım, ne de kaybettiğimizde. Kenarda dururken maç boyunca durmadan dişimle yanağımı kemiririm, bazen de birkaç yudum su içerim. Penaltı atışından önce kulübede yedekler ve yardımcı arkadaşlarımla bir yumak olduk. Her maçta kornerleri, penaltıları kimin atacağı bellidir. Danimarka maçında penaltı olursa Nihat atacaktı. Nihat topun başına giderken kulübede kendiliğinden bir sevgi yumağı oluştu. Yedek oyuncular da sanki saha içinde oynuyormuş gibi atlayıp, zıplıyorlardı. Oynadığımız oyunun karşılığı olan bir sonucun gelmesi hissiyle içimden ‘At şunu’ dedim. Penaltı kaçtığı anda bizim kulübenin tepkisi çok güzeldi. Hepsi ‘Boş ver Nihat, aldırma, sen yine atarsın’ diye bağırıyordu, çünkü gol atacağımıza emindik. Gerçekten de daha sonra attı golünü Nihat, bunlar futbol oyunu içinde çok normal olaylar.
Liglerimizde 21 yaşında sadece 16 futbolcu var
1983 doğumlu, yani 21 yaşında Türkiye liglerinde kaç oyuncu var biliyor musun Türkiye’de, sadece 16 kişi. Çıktıkları maçlarda kimisi 60, kimisi 30, kimisi de 2 dakika görev almış, ortalaması 35 dakika. 18-21 yaş arası çocuklar çaresiz bir boşluk içinde. Bu büyük sorunu gidermek için Türkiye liglerinin statüsünü mutlaka yenilemeliyiz.
Milli maçları Türkiye’nin her dokusunda, her stadında yapmak isteriz. Ama, yabancı konuklarımızı ağırladığımız için onları en iyi ağırlayacağımız statları seçmek zorundayız. Futbol artık arena tipi statlarda tercih ediliyor, seyri, havası çok daha güzel. O statlarda futbolcular daha coşkulu, daha heyecanlı oynuyor. Bu bakımdan İstanbul’daki Olimpiyat Stadı bir futbol arenası değil, İzmir’deki de öyle. Onun için ya İnönü’de ya da Fenerbahçe stadında oynayacağız.
Yazının Devamını Oku 25 Ekim 2004
Ersun Yanal... Yeni Salihlispor’dan Nazillispor’a, Denizlispor’dan Ankaragücü’ne, Gençlerbirliği’nden Türk Milli Takımı Teknik Direktörlüğüne uzanan baş döndürücü bir başarı öyküsünün adı... Aynı zamanda hırsın, azmin, gücüne güvenmenin, cesaretin, aklın da. Elektrikçi bir babanın 17 Aralık 1961 İzmir doğumlu oğlu. İstanbul’u ilk kez 1974’te görmüş. Babasının emektar Anadolu’yla Boğaziçi Köprüsü’nden geçtiği saniyeleri hálá unutmuyor. Çocukluğu, hatta evliliğinin ilk yılları sobalı, küçücük evlerde geçen Ersun’un bugün Ankara Angora’da tik ağacıyla döşettiği villası da var, İstanbul Polat Residans’ta 300 bin dolara yeni aldığı görkemli dairesi de.
Ersun Yanal, 300 bin dolara satın aldığını söylediği Polat Residans’taki dubleks dairesinin kapılarını ilk kez açıyor. Ne de olsa, kendisini ta Yeni Salihli, Nazilli, Denizli günlerinden beri yakından bir ağabeyiyiz. Şenay ve Ersun’un her zamanki gibi gözlerinin içi gülüyor. İngiltere’de bir liseye yazdırdığı kızı Femin ile TED İstanbul’da okuyan oğlu Onur da yanlarında. Sarılıp öpüştükten sonra küçük salonunu süsleyen alçak boylu, beyaz koltuklara oturuyoruz. Rivayete göre bunlar 200 bin dolarlık İtalyan koltuklar! Şenay’dan öğreniyorum ki, yatak odaları dahil mobilya için bütün eve harcanan paranın tamamı 8,5 milyar TL. Duvarda bir plazma TV, masada 3 notebook, minicik bir dijital fotoğraf makinesi. DVD ve uydu cihazları, uzaktan kumanda aletleri, bilgisayarlı cep telefonları. Derken çaylar, konuşmalar, tartışmalar, un kurabiyeleri, bağrışmalar, Onur’un doğum günü pastası, sol omzuma bir yumruk, su börekleri, onun gırtlağına sarılmam... Akşamın bir vaktinde musluktan ampullere kadar elektronik olarak yönetilen akıllı dairelerinden çıkarken kulaklarımda hálá Ersun’un şu sözleri vardı: ‘Futbol bir akıl oyunudur, gücüne inan’ ve ‘İstanbul’un kucağında yaşarsan yandın, sen İstanbul’u kucağına alabilirsen çok güzel yaşarsın.’
Futbolcuda aradığım 10 temel özellik
1) Çok süratli ve çok tempolu olacak
2) Öne çabuk çıkabilecek, geriye çabuk dönebilecek
3) Top rakibine geçtiği zaman onu bozabilecek
4) Kaleyi düşünebilecek, dikine süratli oynayabilecek
5) Forvet oyuncusu ise hem sırtı, hem yüzü dönük oynayabilecek ve asist özellikleri olacak. Teknik becerisi yüksek olacak, orta saha forvet özelliklerini de kendinde barındıracak
6) Savunma oyuncusu ise hem kesici, hem de oynayabilecek, çabuk ve süratli olacak
7) Hücumda ve savunmada topsuz oynamayı becerebilecek
8) Günün gelişen ve gelişecek futboluna uyum sağlayabilecek, vizyonu yüksek olacak
9) Dayanıklılığı yüksek olacak
10) Mesleğine uygun bir yaşam disiplini ve kalitesi içinde olacak.
Amacım, çağa uygun bir takım yaratmak
- Milli takım diye neye derler, şunu kendi dilinle söylesene Allah aşkına...
Milli takım o ülke futbolunun temsilcisidir, ülkenin en popüler 11 oyuncusu değildir. Milli takım tüm kulüplerinin üzerindedir, hiçbir kulüp bunun üzerinden rekabet yapmamalıdır. Bu görev bana verildi, çağa uygun bir takım yaratmak istiyorum. Bir oyuncuyu sevmek, sevmemek gibi lükslerim yok, kendi değerlerim, yol haritam var. Takımlar tıpkı gökyüzü gibi yıldızların evidir Yener Ağabey, evlerine hizmet ederler. Gökyüzü olmazsa yıldızlar olmaz, takım olmazsa da yıldızlar olmaz. Bireysel şov yapma artık devri kapandı, yıldız kendi takımının yıldızı olacak. Takımına değil, kendine yıldızlık yapana benim kitabımda, takımımda yer yok.
Hakan’la iftarda buluşacağız
Sizi bilmem ama, bana bu konudan gına geldi. Sizin hatırınız olmasa Ersun’a bu soruyu asla sormazdım. Şimdi buna bir de Sergen ekleniyor.
- Bu boş, asılsız sözler Hakan’ı derinden yaralıyor, biliyorum. Geçen gün beni telefonla arayıp bir gazetede çıkan hayali bir haber için üzüntülerini dile getirdi. Sözde kampı ziyaret etmiş, bu arada benden kendisine takımda neden yer vermediğimin hesabını sormuş. Telefonda bana ‘Hocam asla böyle bir şey yok, rüyamda bile böyle bir şey olmadı’ dedi. Telefonda birbirimize veda ederken, bir akşam ailelerimizle birlikte ramazan bitmeden bir iftar sofrasında buluşmaya karar verdik. Yazık oluyor Hakan’a, çocuğu da uydurma haberlerle perişan ediyorlar. Şimdi de birileri Sergen’le aramıza kara kedi sokmak istiyor, ben ne diyeyim bu hastalıklı kafalara? Sergen, yetenek olarak Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından birisi. Türkiye liglerinde onu izlemek zevkini hep birlikte yaşadık.
Takımın ekol olması için Bülent şart
- Takımımızda çok yetenekli, önemli oyuncular var, mesela Fatih, Gökdeniz, Nihat... Emre gerçekten dünya çapında değerli bir yıldız. Necati genç bir yetenek, çok iyi geliyor. Serkan da çok başarılı. Yıldıray sakatlık döneminden sonra iyi bir dönüş yaptı, kendisini yakından izliyoruz. Son üç maçı iyi olmak koşuluyla, forvete dönük orta saha oyuncusu olarak bizde görev yapacak. Emre, Yıldıray gibi oyunculara futbolun büyücüleri diyorum.
Bülent’in benim için ayrı bir önemi var, onu bu takımın ağabeyi, yapıştırıcısı, toparlayıcısı olarak görüyorum. Takım olmadaki en önemli taşlardan bir tanesi, büyük deneyimleri var. 8 kez lig şampiyonluğu, 5 kez Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye kupaları, UEFA kupası kaldırdı. Dünya ve Avrupa kupalarına katılan bütün milli takımlarımızda yer aldı, 100’ün üstünde milli maçı var. Bülent’in kariyerine sahip çok az oyuncu var, üstelik bunları bir takımda yaptı. Bu çok önemli bir özellik, onun devamlılığını ve sürekliliğini anlatıyor. Milli takımın kendi ekolünü, kültürünü oluşturma yolunda Bülent’i yanımdan hiç ayırmayacağım.
YARIN: Ukrayna maçında yenilirsek istifa etmem
Yazının Devamını Oku 13 Ekim 2004
Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Dr. Eser Alptekin, bel kaymasında felç riski olduğuna dikkat çekti. Dr. Alptekin, Yener Süsoy’a otururken, otomobil kullanırken ya da eşya taşırken bazı noktalara dikkat ederek beli korumanın mümkün olduğunu söyledi. - Bel kayması, herhangi bir zorlama veya büyük bir travma sonucu bir omurun öteki omurun üzerine kaymasıdır. Genellikle düşmeler, trafik kazaları ve ani hareketler sonucu meydana gelir. Bel fıtığından farkı, sorunun omurlar arasındaki yastıkçılarda değil kemikte olmasıdır. Yumuşak dokuyla ilgili bir hasar söz konusu değildir. Bel kayması, hastada kalıcı birtakım sorunlar oluşturmamışsa tedavisi mümkündür. Ama, çok büyük bir risk oluşturuyorsa o zaman son çozüm cerrahi müdahaledir. Bel kaymasında kemik yapısında bozulma meydana geldiği için hasta felç olma riskini de taşır.
Belinizi nasıl korursunuz
Daima bel bölgenizi tam olarak destekleyen sert sandalyede oturun. Çok derin ve çok yumuşak koltuklardan uzak durun. Çeşitli sandalyeleri test ederek sizin için en rahat olanını saptayın.
İşyerinizde mümkünse tam sırt ve kol desteği olan, tekerlekli, dönebilen sandalyeleri tercih edin.
Masada çalışırken oturma sırasında sandalye masaya yeteri kadar yakın durmalı. Vücudunuz dik olsun, öne eğilerek çalışmayın.
Dik oturun ve bel boşluğunuzu küçük bir minderle destekleyin. Otururken kalçalarla dizler arasındaki açı 90 derece olmalı.
Hiçbir zaman çok uzun süre aynı pozisyonda oturmayın. Eğer uzun süre oturmanız gerekiyorsa her 20-30 dakikada bir kalkıp birkaç adım yürüyün.
Otomobil kullanırken kesinlikle dik oturun ve bel çukurunuzu bir minderle destekleyin.
Yürürken, eşya taşırken dikkat
Uzun süre aynı pozisyonda ayakta durmayın. Dururken bir ayağınızı küçük bir basamağa yerleştirin. Ayakta dururken iki bacağa eşit yük verin ve dik durun.
Özellikle hanımlar rahat ayakkabıları tercih etmeli. Yüksek topuklu ayakkabılar belin normal çukurluğunu etkiler.
Yerden ağır bir şey alıp dönerek bırakmak kadar tehlikeli bir pozisyon yoktur.
Beliniz tutulduysa 20 dakika sıcak duş uygulayın. Ağrılı yere buz koymak da rahatlama sağlayabilir.
Yazının Devamını Oku 12 Ekim 2004
Ünlü Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanı Dr. Eser Alptekin, arkadaşımız Yener Süsoy’a bel fıtığı olduğunu bilmeden yaşayan binlerce insan olduğunu söyledi. Kadınlarda erkeklere nazaran bel fıtığı riskinin daha fazla olduğuna dikkat çeken Dr. Alptekin, herkesin rahatlıkla yapabileceği, basit yürüyüş, oturma ve spor önerilerinde de bulundu.
Hamileler dikkatli olsun
- Yapılan araştırmalar kadınların erkeklere oranla daha riskli olduğunu gösteriyor. Kadınların kemik yapısı farklı, kas güçleri az, ayrıca hamilelik süreçleri var. Hamilelikte vücudun kas sisteminde çok büyük değişiklikler oluyor. Eğer kişiye doğru bir hamilelik rehabilitasyonu uygulanmazsa, ani kilo alıp verme döneminde çok önemli sorunlar ortaya çıkabilir. Hamilelikte rehabilitasyon programları dünyada yaygın şekilde uygulanıyor ama bu konu pek gelişmiş değil. Hamileler kendilerine önerilen egzersizleri yaparak hem bel fıtığını önlerler, hem de rahat bir doğum için ön hazırlık yapmış olurlar.
Hangi sporlar fıtığı önler
- Sporların kişinin fiziki yapısına ve kondisyonuna göre yapılması şarttır. Bel fıtığının önlenmesi ve tedavisinde etkili, en yararlı spor yüzmedir. Özellikle serbest ve sırt üstü yüzme kasları ahenkli bir şekilde çalıştırır. Yüzme hem sırt, hem de karın kaslarının kuvvetlenmesini sağlar. 40 yaşın üzerindeki hastalarıma ise ağırlıklı olarak yürüyüşü öneriyorum. Ağırlık kaldırma ve sert hareketler gerektiren sporlar bel fıtığı olanlar için çok tehlikelidir. Aynı şekilde, vücudu eğerek bisiklete binmek de bu hastalar için sakıncalıdır.
Boyun fıtığının belirtileri neler
Bel fıtığındaki mekanizma, aynen boyun fıtığında da geçerlidir. Boyun omurları arasında ‘yastıkçık’ dediğimiz diskler vardır. Bu disklerde meydana gelen sızmalar, sinirlere baskı yaparak boyun fıtığını ortaya çıkarır. Unutmayalım ki, ağır bir şey kaldırdığımız zaman bel kadar boyun kaslarını da zorluyoruz. Boyun fıtığının yansımaları da boyun, sırt ve kollarda görülür. Bel fıtığında bacaklarda görülen ağrı, kasılma ve hissizlikler, boyun fıtığında kollardadır. Hastanın elindeki sinirde basıya bağlı kas gücü kayıpları olabilir, tutma yeteneği azalır. Yine sinirlerdeki basıya bağlı olarak, uzun vadede gözle görülür şekilde kolda incelme de meydana gelebilir.
Boyun fıtığında tedavi nasıldır, ne kadar sürer
- Boyun fıtığı tedavisinde hastanın boyun hareketlerine kısıtlama getirilir, şiddetli ağrıları belli ölçüde hafifletilir. Bel fıtığında olduğu gibi, hastada oluşan kayıplar belirlenip bunların yerine konması için rehabilitasyon programı uygulanır. Rehabilitasyonun yanı sıra fizikoterapi de tedavide önemli bir yer tutar. Bölgeye uygulanan ultrasonla ısı vücudun içine kadar inerek kanlanma sağlar, sinirlere hayat gelir. Ayrıca ilaç tedavisiyle spazmlar giderilir.
YARIN: Beli korumanın yolları
Yazının Devamını Oku 11 Ekim 2004
Hatice Alptekin, 1915 Sarıkamış bozgununda Ruslara esir düşen tabur imamı Tufan Çiloğlu’nun kızı. Sovyet devrimine tanık olmuş, açlığı yaşamış, babasının idama mahkûm oluşunu, kurtuluşunu görmüş. Yaşı 80’e vardığında aile dostu Yaşar Kemal’in ısrarıyla bu serüvenini bir kitapta toplamış. Adına da‘Ters Akıyordu Volga’ demiş... Ünlü Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Eser Alptekin, işte o Hatice Hanım’ın oğlu. Eser Hoca ise 20 yılı aşkındır bel ve boyun fıtığına adamış kendisini. Yıllardır ‘Ameliyat olmadan önce en az 10 kere düşünün, ameliyat şart değil’ diye avaz avaz bağırıyor. Kalkıp Levent’teki modern ve en son cihazlarla donattığı kendi adını taşıyan kliniğine gidelim dedik. Bir kalabalık, bir kalabalık; Avrupa’lardan geleni mi ararsın, Anadolu’nun en ücre köşesinden geleni mi... Gün boyunca bel fıtığıyla oturduk, boyun fıtığıyla kalktık. Sonunda karar verdik ki, aklımızın bir köşesinde bulunmalı. Hiç aranıza girmeden sizi
Eser Alptekin dadaşla bırakmak en doğrusu.
Egzersizde yanlış hareket hastayı daha kötü yapar
- Türkiye’de yanlış bir anlama var, hasta ameliyat olmazsa felç olurmuş. Yok böyle bir şey Yener bey. Bel ve boyun fıtığı tedavisini ameliyata gerek kalmadan yapıyoruz. Kendimize özgü fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleriyle yüzde 98 başarı sağlıyoruz. Rehabilitasyon nedir; bir rehabilitasyon uzmanı tarafından hastaya uygulanan özel hareketlerdir. Ya da kısaca egzersiz programı diyebiliriz. Bu tedavi şakaya gelmez, yanlış hareketler hastayı daha kötü durumlara getirir. Hasta belli bir noktaya gelindikten sonra rehabilitasyon uzmanının kendisine öğrettiği hareketlere evinde devam edebiliyor.
ABD, ameliyatı çoktan bıraktı
- Amerika’da son 4,5 yıldır bu cerahhi konuşulmuyor bile. Özel sağlık sigortaları bel ve boyun fıtığı cerrahisinin parasını ödemiyor. Bir şartla ödüyor; fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanının başkanlığında ortopedist, genel cerrah, beyin cerrahı vepsikologdan oluşan bir komisyon ameliyatı son çare olarak görecek. Bu yüzden Amerika’da bu hastaların yüzde 46’sına ameliyat yapılırken, günümüzde bu rakam yüzde 2’lere düştü. Gözlediğim kadarıyla, Almanya, İsviçre, Hollanda ve Danimarka’da bel ve boyun fıtığı ameliyatları daha çok Türk hastalara yapılıyor. Ameliyat olduktan sonra büyük sorunlarla buraya gelen çok Türk var.
Ağrıyı yok etmek tedavi etmek değil
- Ben ağrıyı insan vücudunun dili, tamiratın sesi olarak kabul ediyorum. Bel veya boyun fıtığında ağrıyı yok etmek, tedavi etmek demek değil ki. Dünyada 1980’li yıllarda bel fıtığı teşhisi konulan hastaların yüzde 46’sı ameliyat edilirdi. Zaman içinde bu ameliyatların komplikasyonlarının çok olduğu görülerek vazgeçildi. Günümüzde bel ve boyun fıtığı için cerrahiye giden hasta sayısı yüzde 3 civarında. Çok zorunlu kalmadıkça cerrahiye ihtiyaç duyulmuyor. Eğer hastada fiziksel kusur oluşmuşsa, çişini, büyük tuvaletini kontrol edemiyorsa, felç öncesi kasılma belirtiler başlamışsa o zaman cerraha havale edilir.
Teşhiste MR şart mı
- Her hastada MR çekmek gerekmiyor, sağlık sektörü ekonomik ranta dönüşmemeli. İyi bir MR çekimi, bugün 600 milyon civarında, sadece MR’a bakıp teşhis koymak mümkün değil ki. Konunun uzmanı doktor fiziki muayeneyle ilk teşhisi anında koyar.
Bel fıtığının belirtileri neler
- Bel fıtığının ilk ve en belirgin özelliği ağrıdır. Ayrıca nörolojik yani sinir sistemine bağlı belirtileri de vardır. Hastada duyu, kas gücü kayıpları olur, bacaklarda duyu kusurları görülebilir. Ayrıca refleks kusurları da ortaya çıkar. Bel fıtığının çok ileri dönemlerinde ise hastanın bacaklarında felç öncesi hissizleşmeler görülebilir. Bel fıtığı ağrısını diğer bel ağrılarından ayırt edebilmeleri için okurlarınıza birkaç ipucu vereyim:
Beldeki ağrı basit ağrı kesicilerle geçmiyorsa,
Ağrı kalçaya ve bacaklara vuruyorsa,
Bacakta ve bel bölgesinde uyuşukluk varsa,
Sağ kalçayla sol kalça, sağ bacakla sol bacak arasında his farkı varsa,
Bacakta sinirin gittiği bölgelerde hissizlik oluştuysa,
Bacaklarda çabuk yorulma ve gücünde zayıflama varsa. Eğer bunlardan biri hastada varsa, hemen bu konuda uzman bir hekimin kapısını çalmalı.
YARIN: KADINDA FITIK RİSKİ DAHA FAZLA
Yazının Devamını Oku 6 Ekim 2004
İşadamlarının diyetisyeni Dilara Koçak, Yener Süsoy’a erkekte ve kadında bel çevresinin sağlık açısından önemli bir gösterge olduğunu söyledi. Bel çevresinin erkekte 102, kadında 88 santimi aştığı durumlarda tehlike çanlarının çaldığına işaret etti.
Doğru alışveriş yapmanın sırları
Alışveriş yaparken doğru seçimler yapabilmek çok önemlidir, Yener Bey. Alışverişe mutlaka tok karnına gidin ve gitmeden önce ihtiyaçlarınızın listesini yapın. Yoksa kendinizi abur cubur reyonunun önünde iç geçirirken bulabilirsiniz. Örneğin taze meyve ve sebze seçimi yaparken olgunluğa dikkat etmeliyiz. Hemen tüketeceğiniz meyveleri olgun, daha sonra tüketmeyi planladıklarınızı daha az olgunlaşmış seçebilirsiniz. Et alırken ise yağsız olan parçaları ve yağları iyi ayrılmış olanları seçmeye özen göstermeliyiz. Kümes hayvanlarından seçim yapacaksınız hindi ve tavuk etinin yağsız olan kısımlarını seçmeniz çok önemli. Peynir, süt ve yoğurt gibi süt ürünlerinin mutlaka düşük yağlı olanlarını sepetinize atın. Ekmeklerinizi ise özellikle posa açısından yüksek olan tam tahıl ve tam buğdaydan üretilmiş olanlardan seçin.
Alkolde WHO ölçüsü
Dünya Sağlık Örgütü, kadınlara bir, erkeklere ise iki ölçü alkollü içki izni veriyor. İki kadeh şarap veya iki şişe (330 ml) bira. Votka, rakı, cin, viski gibi ağır içeceklerde ise miktar bunun yarısı olacak.
Türkiye’de Sezar salata çok tüketiliyor ama, yağ oranı çok yüksek olduğu için hiç sağlıklı değil.
Karındaki yağ miktarı önemli
- İdeal vücut ağırlığını sadece tartıya ve boy uzunluğuna bakarak belirlemiyorum, bunun için vücuttaki yağ miktarına bakıyorum. Vücuda çok düşük bir akım veriliyor ve akım yağlı bölgede direnç ile karşılaşıyor; genel çalışma prensibi bu. Sizin de ölçümünüzü yapacağımız elektronik cihaz şu anda son model özelliklere sahip; sadece vücuttaki toplam yağ miktarını değil, bu yağın hangi bölgelerde dağılım gösterdiğini de bildiriyor. Çünkü yağın nerelerde depolandığı çok önemli karın çevresinde depolanan yağ, kalp krizi riski, şeker hastalığı için çok tehlikeli. Bunu anlamanın diğer bir yolu da bel çevresini ölçmek, bunu birazdan size de yapacağım. Bel çevresi kadında 88, erkekte 102 santimin üzerine çıkarsa tehlike çanları çalıyor demektir. Kadınlar erkeklerden daha yağlıdır, çünkü östrojen hormonu bunu gerektirir. Vücuttaki yağın ortalama normal değeri kadın için yüzde 22-25, erkek içinse yüzde 18-22 olmalıdır.
Diyetle diyabetik ürün farkı bilinmiyor
Çoğu diyet ürünlerle diyabetik ürünler arasındaki farkı bilemiyor. Diyabetik ürünlerde şeker yerine yapay tatlandırıcı kullanılır, ürünün yağ miktarında azalma olmayabilir. Türkiye’de light ürünlerin pazar payı yüzde 4’lerde, Amerika’da ise yüzde 20’nin üstünde. Bunca light ürün tüketmelerini karşın Amerika’nın yüzde 65’i şişman, demek ki tek çözüm bu olamıyor. Ürünlerin ne içerdiklerine dikkat edebilmek için etiket okuma alışkanlığını geliştirmemiz lazım.
Yazının Devamını Oku 5 Ekim 2004
Ünlü işadamlarının uzman diyetisyeni Dilara Koçak, arkadaşımız Yener Süsoy’a tatlandırıcı içeren light ürünlerin sakıncalarını anlattı. Koçak, bu tür ürünlerin çocuklara verilmesinin sakıncalı olduğunu söyledi. Uzman diyetisyenin sağlıklı beslenme konusundaki önerileri şöyle:
- Light ürünleri temel olarak ikiye ayırabiliriz: Tatlandırıcı ilave edilmiş olanlar ve yağ miktarı azaltılmış olanlar. Yağ miktarı azaltılmış olanların tüketilmesinde ben hiçbir sakınca görmüyorum. Ancak tatlandırıcı içerenleri, çocuklara, hamilelere ve anne sütü verenlere önermiyorum. Tatlandırıcı kullanmaması gereken özel bir grup ise Fenilketonürü hastaları. 1 kutu light içecekle hiçbir şey olmaz. Ancak her gün 2 litre light içecek, sürekli tatlandırıcılı çikolata veya bisküvi, çay-kahvede çok yoğun tüketim zararlı olabilir. Genelde ilk tepki karın ağrısı ve gaz şikayetidir daha sonra bağırsak hareketleri tamamen bozulabilir.
Vücudunuz haftada 1 kilo yağ yakar
- Haftada 1-1,5 kg’dan fazla zayıflatacağını söyleyen diyetlerden şüphe duyun, Vücut bir haftada 1 kilodan fazla yağ yakamaz, yakıyorsanız ya çok hızlı metabolizmanız vardır, ya da egzersiz yapıyorsunuz demektir. Bunun için bence Atkins diyeti çok zararlı, kesinlikle uzak durun. Bu diyette yağlı maddeler ve proteinler tamamıyla serbest, buna karşılık şekerli tüm besin maddeleri yasak. Ben bu diyeti kesinlikle önermiyorum. Öncelikle bu diyetin mantığı karbonhidrat alımını azaltmaya, bunun yerine protein, yağ ve vitamin almaya dayanıyor. Bir diyetin karbonhidrat oranının düşük, protein ve yağ oranının yüksek olması ketojenik diyet özelliği gösterir. Bu da sağlık açısından zararlı olabilir. Ayrıca diyetin doymuş yağ ve kolesterol oranının yüksek olması, koroner kalp hastalığı açısından büyük risktir. Diğer taraftan, egzersiz yapanlar kesinlikle bu diyeti uygulamaktan kaçınmalı. Çünkü bu tip beslenme ile vücuttan daha fazla kas dokusu ve su kaybedilmesine neden olunur. Vitaminler tarafından baktığınızda da B grubu vitaminleri, özellikle B1, B6, folik asit ile magnezyum açısından yetersizdir. İsveç diyeti de Atkins gibi oldukça sağlıksızdır. Yağın ve karbonhidratların fazlasıyla kısıtlanmasına dayanan bu program vücutta su kaybına neden olur. Bunun sonucunda vücudunuzun asit-baz dengesi bozulup beyne zarar verebilecek sonuçlar doğabilir. Ayrıca baş ağrısı, sinirlilik, konsantrasyon bozukluklarına sebep olur. Hedefinizi doğru belirleyin, gerçekçi olun, mesela tatilde kilo vermeye çalışmayın. Tartı tek başına önemli değil, kilonuzun yüzde kaçlık kısmının yağ olduğu daha önemli. Birçok insan sadece tartıya bakarak gerçek kilosunu yakalamaya çalışıyor, bu çok yanlış.
Ekmeğin yerine ne yenir
- Diyelim ki, canınız ekmek yerine başka bir şey yemek istiyor. O zaman doğru miktarda olmak şartıyla farklı karbonhidrat çeşitlerinden seçebilirsiniz. Mesela 1 dilim ekmek yerine şunları yiyebilirsiniz: 2 adet bisküvi, 4 adet tuzlu diyet bisküvi, 3 adet tatlı diyet bisküvi, 1 adet diyet top kek, 2 adet Etimek, 1 adet galeta, 2 adet grissini, 1/4 simit, 1 kase pirinç çorbası, 1 kase şehriye çorbası, 1 kase tarhana çorbası, 1 avuç leblebi, 2-3 adet kestane, 3-4 yemek kaşığı barbunya, 3-4 yemek kaşığı humus veya fava veya piyaz, 3 adet zeytinyağlı yaprak sarma, 2 adet zeytinyağlı biber dolma, 1 avuç içi kadar börek veya krep, 1 kase mercimek çorbası, 2 yemek kaşığı pirinç pilavı, 2 yemek kaşığı bulgur pilavı, 2 yemek kaşığı makarna, 2 yemek kaşığı erişte, 1 orta boy patates, 2 yemek kaşığı patates püresi, 2 yemek kaşığı corn flakes.
YARIN: VÜCUTTAKİ TEHLİKE ÇANLARI
Yazının Devamını Oku 27 Eylül 2004
İhsan Kalkavan denince eskiden ilk akla gelen Beşiktaş Jimnastik Kulübü olurdu. Hani futbol sorumlusu olduğu 3 yılda Kara Kartal’ın 3 şampiyonluğunu gören ünlü armatör. Sonra deniz sörfünü getirdi ülkeye, dalgıç oldu, yüzücü oldu. Günlerden bir gün Fethullah Gülen’le tanıştı, elini öptü, kısa zamanda onun sağ kolu oldu. O ele avuca sığmaz, nerde akşam orada sabah diyen gece alemlerinin ünlü İhsan Kalkavan’ı başka bir dünyanın adamı olmuştu. Hocaefendi’sinin finans kaynaklarının başında gelen Asya Finans’ı kurdu. Sonra yurtdışında okul açan vakıflar, Işık Sigorta ve İstanbul Memorial Hastanesi... İhsan Kalkavan’ın sahibi olduğu Beşiktaş Grubu’nun 20 tanker gemisi var. Gemilerin toplamı 800 bin ton, bir başka deyişle Türkiye’nin bu alanda 1 numarası. Gemileri dünyanın en ünlü şirketlerinin petrollerini taşıyor. firmalarının petrolünü tüşıyor.
Yusuf oğlu İhsan Kalkavan’la önce Küçük Bebek’te Boğaz’a karşı kurulu evinde konuştuk. Eşi Münire Hanım, kızı Yeşim ve torunu Efe ile tanıştık. Sonra ver elini ortağı olduğu Memorial Hastanesi kulelerinden birinin en üst katındaki 600 metrekarelik çalışma sarayı. Ofis değil sanki bir gemi güvertesi, yerler tik ağacı, duvarlarda lumbozlar, ortada kocaman bir dümen, pusulalar, sekstantlar, dürbünler neler, neler. Ve 3 tane de yemyeşil, güzeller güzeli(!) iguana... Neyse ki, ikisi uyuyordu, Maskot’la idare ettik. Sorular için ayırdığım yerleri de İhsan Kalkavan’a vereyim ki, sevgili editör kardeşim Ayhan Atakol rahat rahat çalışsın.
- İki asra yakındır denizcilikle uğraşan bir ailenin ferdi olarak, denizi gündemde tutmak amacıyla planladım bu geziyi. Türk denizciliğine bir ahd ü vefa borcum var, bunu ödemeliydim. Türk milleti aslında akıncı, göçer, karacı millet; denizle bir türlü barışamadı. İşlerimi oğlum Yavuz’a devrettim, gönül rahatlığıyla yıllardır rüyalarımı süsleyen bu hayalime 14 Temmuz günü saat 18.15’de Ataköy’den yelken açtım. Bunca teknem var ama, bu gezi için Cem’in 23 yaşındaki 10 metrelik teknesini seçtim. Çünkü denize açılmaya herkes heveslidir, fakat partneriniz stresin olduğu bir yerde sizi bırakabilir. Cem’in küçük kızının adını taşıyan Afra’yı okyanusu geçecek standarda getirebilmek için 120 bin dolarlık alet taktırdım.
ATEİSTE ALLAH’I ANLATMAK ÇOK ZOR
- Cem Yunan kökenli bir arkadaş, geçmişin ünlü taverna müzisyeni Kınalı Adalı Buzuki Erol’un oğlu. Eskiden kürkçülükle uğraşırmış, sonra iflas etmiş, 10 senedir teknesinde yaşıyormuş. İlkokul mezunu ama, çok ciddi bir ateist, bu konuda çok kitaplar okumuş. Ben en dalgalı denizde bile namazımı kazaya bırakmadım ama, her akşam masada Cem’e şarabını ben sundum. Bir ateiste kainatın bir sahibi olduğunu anlatmanın kolay olduğunu zannederdim, ama şimdilik öyle görünmüyor. Laf aramızda, Cem açık denizden korkuyor, Yunanistan’la İtalya arasında deniz yerken resmen feryat etti. ‘Boğulacağız, köpek balıklarına yem olacağız’ diye. Ben uzak yol kaptanıyım kardeşim, bu işin en ince hesabını bilirim, kapıları kapatmışız, deniz üstümüzden gelip geçiyor.
ANNEMDE MORG KORKUSU VAR
- Annemde morg korkusu var, ben okyanusu geçerken öleceğine kendisini inandırmış. Sözde benim defin törenine yetişmem için kendisini morga koyacaklarından korkuyor. Babam ve iki kardeşimi trafik kazasında kaybettik, annem onları morgda yatarlarken gördü. O kadar büyük morg fobisi oluşmuş ki, benim denize açılmamdan sonra herkese ‘Sakın İhsan’ı bekleyeceğiz diye beni morgda tutmayın’ demiş.
Okullarımızın fikir babası Turgut Özal
- Dünyadaki en büyük Atatürkçünün Hocaefendi olduğunun her türlü ispatını yaparım, kim varsa çıksın karşıma. Kafkasya’da okullar açılması planı tamamen Turgut Özal’ın stratejisidir, ama aynı zamanda Atatürk’ün de emridir. Nutuk’ta ‘Bir gün Sovyetler Birliği sona erecek, oradaki dini, dili, ırkı, kültürü bir kardeşlerinize sahip çıkacaksınız’ diyor. Bugün Çin’den Alaska’ya. Moskova’dan Afrika’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki 700 okulumuzun baş köşesinde Atatürk var.
- Ben Hocaefendi’nin (Fethullah Hoca) çok yakın arkadaşıyım, o grupta çok önde ve çok önemli bir isim olduğum doğru Yener Bey. İzmir’den geldikten sonra yanından hiç ayrılmadım. Bunca zamandır Hocaefendi’nin tavır ve davranışlarında en küçük bir takiyye, yarınlar için en küçük bir hesap görseydim o an terk ederdim.
Kıvrıkoğlu Paşa ağabeyime bunun beyni yıkanmış dedi
- Doğuda PKK olaylarının zirvede olduğu dönemde GATA’da ciddi sıkıntılar vardı, mesela iki asker bir yatakta tedavi edilebiliyordu. Armatörler olarak bizden mali destekte bulunmamız istendi. O zamanlar petrol nakliyesi sırf Hocaefendi’nin yanındayım diye bana verilmiyor, ihale hep Yunanlılarda kalıyor, daha pahalı olmasına rağmen. Beni gören general kafasını çeviriyor, davetlerimize gelmiyordu, sanki tecrit edilmiştim. İşler bittikten sonra 1. Ordu Komutanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu bizi öğle yemeğine davet etti. Ben, Şadan Ağabeyim ve Gündüz Kaptanoğlu’yla birlikte 1. Ordu’nun yolunu tuttuk. Yuvarlak büyük bir masa, davette birkaç tüm ve korgeneral daha var. Kıvrıkoğlu Paşa’ya Hocaefendi konusunu açmaya kararlıydım, kafamı çok iyi hazırlamıştım. 12 Eylül’de Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nda sıkıyönetim görevlisi olarak yaptığım yedek subaylığımdan başladım. Kurulu saat gibi konuşurken, yanımdaki tümgeneral, ‘İhsan Bey yemeğini ye, boş ver’ diyordu. Kıvrıkoğlu birden bana kızdı; ‘Şadan bey biz bunu Beşiktaş fanatiği bilirdik, bunun başka şeyle beyni hepten yıkanmış. Buna niye sahip çıkmıyorsunuz?’ dedi. Şadan Ağabeyim, ‘İhsan hayatta hiç yanlış iş yapmaz, o ne yapıyorsa doğrudur’ diyerek beni savundu. Kıvrıkoğlu’nun sözleri içime oturmuştu; ‘Paşam ben hizmette çok iyi bir noktadayım, verdiğim vergi, istihdam ettiğim personel ortada. Siz devlet olarak aleyhte bir şey gösterin, bütün medya huzurunda Türk milletinden özür dileyim’ dedim.
Yazının Devamını Oku