Ersun Yanal... Yeni Salihlispor’dan Nazillispor’a, Denizlispor’dan Ankaragücü’ne, Gençlerbirliği’nden Türk Milli Takımı Teknik Direktörlüğüne uzanan baş döndürücü bir başarı öyküsünün adı...
Aynı zamanda hırsın, azmin, gücüne güvenmenin, cesaretin, aklın da. Elektrikçi bir babanın 17 Aralık 1961 İzmir doğumlu oğlu. İstanbul’u ilk kez 1974’te görmüş. Babasının emektar Anadolu’yla Boğaziçi Köprüsü’nden geçtiği saniyeleri hálá unutmuyor. Çocukluğu, hatta evliliğinin ilk yılları sobalı, küçücük evlerde geçen Ersun’un bugün Ankara Angora’da tik ağacıyla döşettiği villası da var, İstanbul Polat Residans’ta 300 bin dolara yeni aldığı görkemli dairesi de.
Ersun Yanal, 300 bin dolara satın aldığını söylediği Polat Residans’taki dubleks dairesinin kapılarını ilk kez açıyor. Ne de olsa, kendisini ta Yeni Salihli, Nazilli, Denizli günlerinden beri yakından bir ağabeyiyiz. Şenay ve Ersun’un her zamanki gibi gözlerinin içi gülüyor. İngiltere’de bir liseye yazdırdığı kızı Femin ile TED İstanbul’da okuyan oğlu Onur da yanlarında. Sarılıp öpüştükten sonra küçük salonunu süsleyen alçak boylu, beyaz koltuklara oturuyoruz. Rivayete göre bunlar 200 bin dolarlık İtalyan koltuklar! Şenay’dan öğreniyorum ki, yatak odaları dahil mobilya için bütün eve harcanan paranın tamamı 8,5 milyar TL. Duvarda bir plazma TV, masada 3 notebook, minicik bir dijital fotoğraf makinesi. DVD ve uydu cihazları, uzaktan kumanda aletleri, bilgisayarlı cep telefonları. Derken çaylar, konuşmalar, tartışmalar, un kurabiyeleri, bağrışmalar, Onur’un doğum günü pastası, sol omzuma bir yumruk, su börekleri, onun gırtlağına sarılmam... Akşamın bir vaktinde musluktan ampullere kadar elektronik olarak yönetilen akıllı dairelerinden çıkarken kulaklarımda hálá Ersun’un şu sözleri vardı: ‘Futbol bir akıl oyunudur, gücüne inan’ ve ‘İstanbul’un kucağında yaşarsan yandın, sen İstanbul’u kucağına alabilirsen çok güzel yaşarsın.’
Futbolcuda aradığım 10 temel özellik
1) Çok süratli ve çok tempolu olacak
2) Öne çabuk çıkabilecek, geriye çabuk dönebilecek
5) Forvet oyuncusu ise hem sırtı, hem yüzü dönük oynayabilecek ve asist özellikleri olacak. Teknik becerisi yüksek olacak, orta saha forvet özelliklerini de kendinde barındıracak
6) Savunma oyuncusu ise hem kesici, hem de oynayabilecek, çabuk ve süratli olacak
7) Hücumda ve savunmada topsuz oynamayı becerebilecek
8) Günün gelişen ve gelişecek futboluna uyum sağlayabilecek, vizyonu yüksek olacak
9) Dayanıklılığı yüksek olacak
10) Mesleğine uygun bir yaşam disiplini ve kalitesi içinde olacak.
Amacım, çağa uygun bir takım yaratmak
- Milli takım diye neye derler, şunu kendi dilinle söylesene Allah aşkına...
Milli takım o ülke futbolunun temsilcisidir, ülkenin en popüler 11 oyuncusu değildir. Milli takım tüm kulüplerinin üzerindedir, hiçbir kulüp bunun üzerinden rekabet yapmamalıdır. Bu görev bana verildi, çağa uygun bir takım yaratmak istiyorum. Bir oyuncuyu sevmek, sevmemek gibi lükslerim yok, kendi değerlerim, yol haritam var. Takımlar tıpkı gökyüzü gibi yıldızların evidir Yener Ağabey, evlerine hizmet ederler. Gökyüzü olmazsa yıldızlar olmaz, takım olmazsa da yıldızlar olmaz. Bireysel şov yapma artık devri kapandı, yıldız kendi takımının yıldızı olacak. Takımına değil, kendine yıldızlık yapana benim kitabımda, takımımda yer yok.
Hakan’la iftarda buluşacağız
Sizi bilmem ama, bana bu konudan gına geldi. Sizin hatırınız olmasa Ersun’a bu soruyu asla sormazdım. Şimdi buna bir de Sergen ekleniyor.
- Bu boş, asılsız sözler Hakan’ı derinden yaralıyor, biliyorum. Geçen gün beni telefonla arayıp bir gazetede çıkan hayali bir haber için üzüntülerini dile getirdi. Sözde kampı ziyaret etmiş, bu arada benden kendisine takımda neden yer vermediğimin hesabını sormuş. Telefonda bana ‘Hocam asla böyle bir şey yok, rüyamda bile böyle bir şey olmadı’ dedi. Telefonda birbirimize veda ederken, bir akşam ailelerimizle birlikte ramazan bitmeden bir iftar sofrasında buluşmaya karar verdik. Yazık oluyor Hakan’a, çocuğu da uydurma haberlerle perişan ediyorlar. Şimdi de birileri Sergen’le aramıza kara kedi sokmak istiyor, ben ne diyeyim bu hastalıklı kafalara? Sergen, yetenek olarak Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından birisi. Türkiye liglerinde onu izlemek zevkini hep birlikte yaşadık.
Takımın ekol olması için Bülent şart
- Takımımızda çok yetenekli, önemli oyuncular var, mesela Fatih, Gökdeniz, Nihat... Emre gerçekten dünya çapında değerli bir yıldız. Necati genç bir yetenek, çok iyi geliyor. Serkan da çok başarılı. Yıldıray sakatlık döneminden sonra iyi bir dönüş yaptı, kendisini yakından izliyoruz. Son üç maçı iyi olmak koşuluyla, forvete dönük orta saha oyuncusu olarak bizde görev yapacak. Emre, Yıldıray gibi oyunculara futbolun büyücüleri diyorum.
Bülent’in benim için ayrı bir önemi var, onu bu takımın ağabeyi, yapıştırıcısı, toparlayıcısı olarak görüyorum. Takım olmadaki en önemli taşlardan bir tanesi, büyük deneyimleri var. 8 kez lig şampiyonluğu, 5 kez Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye kupaları, UEFA kupası kaldırdı. Dünya ve Avrupa kupalarına katılan bütün milli takımlarımızda yer aldı, 100’ün üstünde milli maçı var. Bülent’in kariyerine sahip çok az oyuncu var, üstelik bunları bir takımda yaptı. Bu çok önemli bir özellik, onun devamlılığını ve sürekliliğini anlatıyor. Milli takımın kendi ekolünü, kültürünü oluşturma yolunda Bülent’i yanımdan hiç ayırmayacağım.