Paylaş
“Kız Çocuklar Gününde” gülüp oynayan kız çocukları genellikle Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da. Asya ve Afrika’da el ele tutuşup şarkı söyleyen, ip atlayan, bebekleriyle oynayan, çizgi film izleyen, resim yapan, örmeli uzun saçlarıyla seksek oynayan kız çocukları çok az.
Batıda kız çocukları böyle bir günü gönül ferahlığı ile kutluyor. Dünyanın diğer yörelerinde yaşayan kız çocukları genellikle evcilik oynuyor, onlar çocuk yaşta, on sekiz yaşın altında evlendiriliyor.
Bu alanda Bangladeş başı çekiyor. Bangladeş’te kız çocuklarının yüzde kırk altısı, yani yarısı on sekiz yaşın altında, çocukken evlendiriliyor.
ÇALINAN ÇOCUKLUKLAR
On sekiz yaş altı, çocukken evlendirilmek. Kızların çocuklukları çalınıyor. Kendileri çocuk, çocukken, çocuk sahibi oluyorlar. Türkiye bu dramın dışında değil.
Birleşmiş Milletlere göre, Türkiye’de çocuk gelinlerin oranı yüzde on dört. Bizde on sekiz yaş altındaki her yedi kız çocuğundan biri evleniyor, daha doğrusu evlenmeye zorlanıyor.
Bu oranla Türkiye, Avrupa’da Gürcistan’dan sonra ikinci sırada yer alıyor.
Birleşmiş Milletlerin tahminine göre, Amerika’da yayınlanan Independent gazetesindeki bilgi çerçevesinde, 2020 yılına kadar dünyada on beş yaş altında elli milyon kız çocuğu gelin olacak. Korkunç bir gerçek.
Türkiye için kanayan bir yara. Böyle giderse, 2020 yılı istatistiklerinde Türkiye yine ne yazık ki, yer almaya aday.
GELİŞMİŞLİK
Birleşmiş Milletlerin kız çocuklarıyla ilgili yayınlarına bakıyorum, çocukken evlenen kızlar ya iyice geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde.
Türkiye son yıllarda her fırsatta dünyanın 17. ekonomisi olmakla övünüyor. 17. ekonomi olmak ne ifade ediyor?
Gelişmişliğin aynası kentler ve sosyal yaşam, sosyal gerçekler. Hiç bir gelişmiş ülkede, ekonomik sıralamada dünyada 25. ya da 35. gelen ülkelerde kızlar çocuk yaşta evlendirilmiyor. İşte, sosyal bir gelişmişlik ölçüsü.
Bizim ülkemizde her yedi kız çocuktan birisi, on sekiz yaş altında evlenmeye zorlanıyorsa, gelişmişlik bunun neresinde?
Ama töre, ama miras, ama aileler arası ilişkiler. Ha töre cinayetleri ha bu evlilikler. Her ikisinde de, onların hayatları çalınıyor.
Oda TV Ergenekon’a mı gidiyor
ODA TV davasında savcı tanık Aslı Aydıntaşbaş’a bir soru soruyor. Aslı, “ne ilgisi var” diye karşılık verince, mahkeme başkanı “Savcı Bey birleştirme dosyasından soru soruyor” diyor.
Oda TV tutukluları böylece Oda TV davası ile Ergenekon’un birleştirileceğini öğreniyor. Oda TV davasında aylardır tutuklu Soner Yalçın aralarında benim de bulunduğum meslektaşlarına, isyanını ifade eden mektup gönderiyor. O mektup dün bazı köşelerde tam metin olarak yer alıyor. Soner Yalçın haykırıyor:
“Böyle bir birleştirmeden bizim haberimiz yok. Hukuken, Oda TV davasının görüldüğü 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, savcının dosyayı 13. Ağır Ceza Mahkemesi’yle birleştirme talebinde bulunması gerekiyor. Bu talep üzerine biz sanıklara ve avukatlara görüşlerimizi dile getirmemiz ve tüm bunların sonucunda 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin karar vermesi gerekiyor. Evet, hukuk böyle diyor. Oysa, kapalı kapılar ardında neler oluyor, hiç haberimiz yok”.
Soner Yalçın iki yıldır cezaevinde. Şimdi dosya kendilerine haber verilmeden başka bir dava ile birleştiriliyor. Soner durumu “hukuk skandalı” diye niteliyor.
Üç top, beş top derken
BRECHT’in bir sözü var: “Savaş istiyoruz, bunu yazan en önce vuruldu”.
Korkarım ki, ağır ve emin adımlarla savaşa doğru ilerliyoruz. Bir top Suriye atıyor, iki top biz karşılık veriyoruz, derken onlar iki top atıyor, biz üç top sallıyoruz. Dünya bu merdiveni dehşetle izliyor. Örneğin, Financial Times, “Erdoğan bataklığa sürükleniyor” diye manşet atıyor.
Günün birinde bir topla pek çok insanımız hayatını kaybedebilir. Buna biz, bu sefer top atışıyla değil, uçaktan bombalamayla karşılık verebiliriz, devamını düşünmek bile istemiyorum.
Şu anda her gün “atılan top şuraya düştü, Türkiye karşılık verdi” gibi sıradan haberler türünde. Ama, fena tırmanıyor. Ve Erdoğan’ı bu bataklığa iten dünya şimdi çekilmiş kenara, seyrediyor. Türkiye’yi çoktan yalnız bırakıyor.
Savaşı isteyen dünya Brecht’in sözünü biliyor ki, şimdi kenara çekiliyor, biz ise, ortada kurbanlık koyun misali, top atışlarına devam.
Paylaş