Paylaş
“Çıkacak” emri öyle kesin ki, Meclis görüşmeleri Siirt’te düşen helikopter kazasında şehit olan on yedi askerin cenazesine denk geliyor. Muhalefet milletvekilleri şehitlerin cenaze törenlerine katılmak istiyor, bunun için Belediye Yasası görüşmelerine iki gün ara verilmesini öneriyor. Mümkün değil. Ne olursa olsun, o yasa bir an önce çıkacak.
Bütün hayatı değiştirecek yasa, ne hayatı değişecek halka soruluyor, ne o yasaya teknik katkı sağlayacak sivil toplum örgütlerine.
Neden bu acele? En çok danışılması gereken bir yasa kimseye danışılmadan, “kaçırılıyor”.
Yasanın temelinde Başkanlık mantığı yatıyor. Başkanlık modelinin idari altyapısı var bu yasada. Belediyelerin yeniden örgütlenmesi merkezin yetkisini en üst düzeye çıkartıyor. Yerel yönetimlere söz hakkı bırakmıyor.
Oysa, karar birimleri merkezden ne kadar uzak olursa, demokrasi o ölçüde işlerlik kazanıyor. Bu yasa ile merkez yerel yönetimleri zapt-ı rapt altına alıyor.
SÜPER VALİLER
Yasa ile belde belediyeleri kalkıyor, köyler mahallelere, belediyeler ise, mahalleleriyle birlikte ilçe belediyelerine katılıyor.
O köylere, o mahallelere, o beldelere hizmet nasıl gidecek? “Merkezin talimatıyla”. En basit, çöp toplama, sokakların temizliği, aydınlatma programına “yukarısı” karar verecek.
Büyükşehir yatırımları valinin denetiminde “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi” tarafından yapılacak. Bu merkezin geniş yetkileri var. Bu merkez sanki belediye başkanı. Mantık şu:
Eğer büyükşehir belediye başkanlığı iktidar olmayan bir partinin eline geçerse, orada belediyeleri denetim altına almak, gerekirse engellemek.
Bu merkez “gölge belediye” görevini üstleniyor. Yatırıma o merkez karar veriyorsa, belediyenin en büyük silahını elinden almış oluyor.
Bu merkezin başkanı vali. Bu durumda, atanmış valiler seçilmiş belediye başkanlarından daha yetkili ve güçlü kılınıyor.
Hani öncelik seçilmişlerde idi? Hani, atanmışlar arkadan geliyordu? Ankara’dan atanmış bir vali, kendisini atayan makamın emrinde, belediye başkanını, halkı mı tanır, yoksa kendisini atayan makamı mı?
Huzurlarınızda süper valililer.
İlginç olan, bu kadar büyük yetkilerle donatılmış olan İzleme Merkezlerinin nasıl çalışacağı yasada düzenlenmiyor, yönetmeliğe bırakılıyor.
ASIL DARBE KÖYLÜYE
Yasa Cumhuriyet Tarihinde ilk kez köylüye su faturası, çöp ve emlak vergisi getiriyor.
Köylü neden vergi ödemesin, mantığı belki doğru olabilir. Ancak, köylü ne kadar gelir elde ediyor, sorusunun da geçerli yanıtı olmak koşuluyla. Ürün fiyatları ile tarımsal girdi fiyatları (dolayısıyla maliyeti) arasındaki fark köylüyü ne ölçüde rahat yaşatıyor, sorusuna gönül rahatlığı ile cevap vermek mümkün mü?
Gerçi, vergi beş yıl sonra yürürlüğe girecek ama, bu gürültü arasında asıl darbe köylüye iniyor.
Tek bir yasa ile Başkanlık sisteminin alt yapısı oluşmaz. Başkanlık sistemi için yüzlerce yasa ve yönetmeliğin değişmesi gerek.
Ama, yasa da, kendi çapında Başkanlık yolunda bir adım.
Her türlü ölçüyü aştı öğrencilerin suçu
Bursa Cumhuriyet Savcılığı yedi öğrenci hakkında dava açıyor, öğrenciler dört aydır tutuklu. İddianameye göre, öğrencilerin suçları:
-“Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” başlığı ile basın açıklamasına katılmak. “Amerika defol, bu vatan bizim, İncirlik Üssü kapatılsın” sloganları atmak.
-1 Mayıs İşçi Bayramı için Taksim’de yapılacak mitinge çağrıda bulunmak.
-Kütahya’da Eğitim-Sen binasında düzenlenen Hayata Dönüş operasyonunda hayatını kaybedenlerin anıldığı toplantıya katılmak, konuşma yapmak.
-Kürecik’te füze savunma sistemini protesto etmek için düzenlenen eyleme katılmak, eylemde kırmızı önlük giymek.
Öğrencilere yönelik bu suçlamalar her türlü ölçüyü aşmış bulunuyor. Slogan atmak, mitinge katılmak ne zamandan beri suç?
Tayyip Erdoğan geçenlerde “Harçları protesto ettiği için hapiste olan kimse yok” diyor. Alın size bu iddianame.
Demokrasi, memokrasi, filan, falan.
Paylaş