Hiç kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz.”
Çok sade, ancak çok çarpıcı bir bir madde. Bu maddeyi AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda öneriyor. Komisyon Siyasal Haklar Bölümü’ne geliyor ve orada vatandaşlık tanımına dönük partilerin görüşü ele alınıyor. AKP’nin önerisi yukarıda aynen aktardığım gibi.
Bunda ne var denilebilir. Bunda ne olduğu, halen Anayasa’nın 66. maddesindeki vatandaşlık tanımıyla karşılaştırıldığında ortaya çıkıyor.
Anayasa’nın 66. maddesine göre vatandaşlık tanımı şöyle:
Bu niteliklerdeki tarihsel dizilere ciddi sınırlama geliyor. Dizilerde tarihsel kişilerin küçük düşürüldüğüne, olayların çarpıtıldığına ve tamamen farklı gösterildiğine kim karar verecek?
RTÜK
“Muhteşem Yüzyıl” ile başlayan tartışma yasal sınırlamaya dönüşmek üzere. AKP milletvekili Oktay Saral TV dizilerinde tarihi kişilerin olduğu gibi yansıtılmadığını düşünüyor. Bu yönde yasal değişiklik için Meclis Başkanlığı’na başvuruyor. Meclis Başkanlığı başvuruyu Başbakanlığa gönderiyor. Oradan da Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ imzasıyla RTÜK’e geliyor.
8/1F MADDESİ
RTÜK Yasası’nda 8/1F maddesi var. Yayınların, bu arada dizilerin toplumun milli ve manevi değerlerine, ailenin korunmasına aykırı olamayacağını öngörüyor.
Aykırı olursa, sırasıyla uyarı, para cezası ve programın durdurulması söz konusu.
Aynı gün Meclis Genel Kurulu’nda “anadilde savunma” tasarısı ele alınıyor. Hukukçulardan oluşan milletvekilleri toplantısı anadilde savunma konusunda parti görüşünü oluşturmak amacını güdüyor. CHP bu tasarı karşısında nasıl tavır almalı? Bu tartışılacak.
Sonuçta varılan karar, “Anadilde savunma adil yargılama hakkı çerçevesinde ele alınmalıdır”.
Bundan siz ne anlıyorsunuz? Adil yargılamanın koşulu olarak, anadilde savunmaya destek vermek gerek. Toplantıda çoğunluk bu yönde düşünüyor.
Ancak, toplantı sonrasında Meclis Genel Kurulu’na inildiğinde, CHP ters yönde tavır alıyor. O zaman o toplantı neden yapılıyor, belli değil.
GÜLER DEVREDE
Gözaltına alınan avukatlara yöneltilen bu soruların amacı bir bağlantıyı ortaya çıkarmak, terör örgütü üyeliğini.Askerler, emekli ya da muvazzaf terör örgütü üyesi. Öğrenciler, lise ya da üniversite öğrencisi terör örgütü üyesi. Sanatçılar, tiyatro ya da müzik grubundan terör örgütü üyesi. Öğretim üyeleri, profesör ya da doçent terör örgütü üyesi. Gazeteciler, muhabir ya da köşe yazarı terör örgütü üyesi.
Ve şimdi avukatlar terör örgütü üyesi. Askeri, öğrencisi, hocası, gazetecisi, avukatı hepsi terör örgütü üyesi. Hepsi tutuklu. Dün diğer avukatlar meslektaşlarını savunmak üzere bir üst mahkemeye itiraz ediyor.
BERAAT ETMİŞTİ
Tutuklu avukatlardan biri Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı.Selçuk Kozağaçlı’yı ömrümde ne gördüm, ne tanırım, adını o derneğin yöneticisi olduğu için duyuyorum. Şimdi olaya bakın.
Selçuk Kozağaçlı 2004 yılında yargılanıyor ve beraat ediyor. Yıl 2013, yedi yıl sonra, 2004’teki gibi, aynı nedenle suçlanıyor, beraat ettiği davada iddia edilen suçu nedeniyle, yedi yıl sonra tutuklanıyor.Hukukta böyle bir uygulama yok. Roma’dan ve milattan önceden beri ve İsviçre hukukundan ve AİHM hukukundan itibaren hukukta böyle bir uygulama yok.
Geçen hafta sonunda adliye binasında avukatların görüntüsü, nereye geldiğimizin resmi. Bizdeki resim böyle ama, elin oğlu avukatlık ve savunma kuralı üzerine öyle titiz ki, Birleşmiş Milletler’den Avrupa Konseyi’ne, AİHM’den hukuk örgütlerine kadar pek çok uluslararası kurum, avukatlık ve savunma hakkı üzerinde titizlikle duruyor. Geçenlerde Turgut Kazan bunu gayet iyi özetliyor.
Örneğin, Birleşmiş Milletler 1990’da “Avukatın Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi’ni” kabul ediyor:
“Hükümetler avukatların:
- Hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz müdahale ile karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyetlerini yerine getirmelerini...
- Mesleki ahlak kurallarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya bir başka yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını sağlar.”
MİLLETVEKİLİ GİBİ
Hükümetler dışında, avukatları mahkemeler de korumak zorunda. Hukukun “H’sinin” algılanmaya başlandığı günden itibaren, savunma hakkını kutsallığı nedeniyle. Bir de, geçen hafta adliye binasında yaşananları düşünün.
Bu öğüdü CHP’lilere Fransız sosyal demokratları veriyor yerel seçimlerle ilgili olarak.
“Adayları ne kadar erken belirlerseniz, o kadar iyi sonuç alırsınız.”
Bu öğüdü de, CHP’lilere araştırma kuruluşları veriyor yine yerel seçimlerle ilgili olarak.
CHP’li belediyeler kendi aralarında kısaca SODEM olarak anılan Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği adında bir kurum oluşturuyor. Başkan Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, ikinci başkan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, sayman Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal. CHP’de yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın.
Önceki akşam Galatasaray Üniversitesi yönetim binası çıkan yangınla enkaza dönüşüyor. Tarihsel bir varlık. Türkiye malum, tarihsel varlıklarını korumakta mahir değil. Bununla birlikte, korumaya dönük çabalar da eksik değil. Ancak, o çabalardan biri geçen nisan ayında ağır darbe alıyor.
1989’da epey uğraş sonrasında eski İstanbul İtfaiye Müdürü Abdurrahman Kılıç öncülüğünde yangına karşı koruma yönetmeliği yürürlüğe giriyor. Orada bir madde var:
“Binalarda projeler uygulanmadan önce itfaiyeden görüş alınır”.
Görüşün anlamı, zorunlu yangın merdiveni, söndürme sistemi gibi yangına karşı pratik önlemler dizisi ve bunların denetimi.
TOKİ VE BELEDİYELER
*
Nereye baksan gözaltı, mahkeme, tutuklama. Sadece Ergenekon, Balyoz, Kafes, KCK değil; Van’dan Malatya’ya, Ankara’dan İstanbul’a, sabahtan akşama kadar mahkeme haberleri. Siyasi, ticari, adi suçlarla ilgili.
Şöyle kaba bir derleme yapıyorum. TV’lerde her gün izlediğimiz haberlerin yüzde onu gözaltı, mahkeme, tutuklama ile ilgili. Tek başına bu oran bile, normal olmayan durumun göstergesi.
2006’da dava sayısı 4 milyon 853 bin 679. 2011 yılında 6 milyon 86 bin 26. Yarı yarıya artış. Bir yargıca düşen dava sayısı son bir yılda yüzde 23 artıyor.
Benzer biçimde AİHM’deki dava sayısında, 47 ülke arasında rekoru biz kırıyoruz, 11 bin dava ile. AİHM’de dava sayısı son yıllarda iki kat artıyor.
İHLALDEN İKİ BİN DAVA