Yalçın Doğan

Gül ‘İhtimal vermem’ demişti

18 Haziran 2013
POLİSİN kullandığı gaz kapsülünü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e veriyor Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu. Polisin insanlara nasıl tekme-tokat girdiğini gösteren fotoğraflarla birlikte.

Gül irkiliyor, “İçişleri Bakanı ile hemen görüşeceğim” diyor. Görüşüyor, görüşmüyor ancak, polisin tavrı gün geçtikçe daha da sertleşiyor. Ne otel, ne ev, ne revir, biber gazı sıkılmadık yer bırakmıyor.
Feyzioğlu ve Barolar Birliği heyetinin Gül’ü ziyaretinde bugünü anlatan çok önemli bir başka nokta var. Feyzioğlu kaygısını dile getiriyor:
“Duyumlarımız bu olaylardan sonra Twitter üzerinden ya da barışçı eylemlere katılanlar hakkında soruşturma açılacağı yönünde. Böyle bir cadı avı toplumda yeni kutuplaşma ve huzursuzlukların kaynağı olur”.Cumhurbaşkanı Gül güvence veriyor:
“Cadı avı olmasına ihtimal vermiyorum”.
CADI AVI

Cadı avı ortaçağdan kalma bir deyim. Avrupa’da o karanlık dönemde “düşünceleri topluma tehdit olarak görülen kimselere karşı kampanya açmak” anlamında. Onları kötülemek, onları küçük düşürmek, haklarında yasal işlem yapmak anlamında.

Yazının Devamını Oku

Fırat-Dicle’ye Ermeni’ye bile eyvallah

15 Haziran 2013
“Türk hükümeti Kürt güçlerle (PKK) uzlaşmaya gitmeli”.

Türkiye’nin dört bir yanından yükselen alkışlarla hepimiz için yeni bir dönem açılıyor.
“Ordunun siyasal rolü daha da kısıtlanmalı”.Yaşasın, artık tam demokrasi geliyor.
“Ermeni soykırım tasarısı kabul edilmeli”.Demokrasi işte bu, her şey tartışmayı bilmeliyiz.
“Fırat, Dicle suları uluslararası yönetime devredilmeli”.Ne gam, Türkiye gerçek demokrasiyle tanışıyor.
“Türk ordusu Kıbrıs’tan çekilmeli”.Bu hep söylenir, olsun, önemli olan demokrasi.
“Heybeliada Ruhban Okulu açılmalı”.Açarız, ne var bunda, yeter ki demokrasi gelsin.
Her biri tek başına bir ülkenin kaderini etkileyecek bu talepler kimden geliyor? Avrupa Parlamentosu’ndan. Tarih 15 Aralık 2004.

Yazının Devamını Oku

Eylemlerin hepimize armağanı

14 Haziran 2013
Hem övüyor, hem eleştiriyor, hem kapılarını yeniden açıyor, hem kaygılarını zaman zaman çok sert üslupla dile getiriyor.

Avrupa Parlamentosu Türkiye özel oturumunda Gezi Parkı ile başlayan olayları inceden inceye gözden geçiriyor. Tutanaklar liberal, sosyalist ya da Hıristiyan Demokratların, farklı siyasal grupların pek çok konuda anlaştığını gösteriyor. İşte, o tutanaklardan bir demet:
“- Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu Türkiye’nin ve protestocuların yanındadır.- Türkiye’de olan olaylar Arap Baharı ile karşılaştırılamaz. Türkiye işleyen bir demokrasi, gelişmiş bir ekonomidir. Olaylar Türk halkının uyanışıdır, Türk demokrasisi adına sevindiricidir. Ancak, Türk hükümetinin tepkisi Arap Baharı’nda hükümetlerin verdiği tepki ile karşılaştırılabilir.- Polisin orantısız güç kullanımı, medya üzerindeki sansür, insan hakları ihlalleri, toplanma, protesto, ifade ve haber alma özgürlüklerinin kısıtlanması Avrupa Parlamentosu tarafından kınanmalıdır.- Başbakan’a, kışkırtıcı ve bazı kesimleri dışlayıcı söyleminden vazgeçmesi için çağrı yapmak gerekmektedir.- Yaşanan olaylardaki insan hakları ihlalleri Türkiye’nin AB yolunda engel olarak kullanılmamalı, tam tersine Türkiye’nin AB üyelik perspektifi güçlendirilmelidir. AB etkisi ile Türk demokrasisi sağlamlaştırılmalıdır”.
EN ÇOK DESTEKLEYEN
Avrupa Liberal ve Demokratlar Birliği Başkanı Guy Verhofstadt çok sert bir konuşma yapıyor:
“Biz Türkiye’nin AB üyeliğini en çok destekleyen bir grubuz, ancak orada yaşananların demokrasiyle ilgisi yoktur, insan hakları ihlal edilmektedir”. Bizde olup biteni farklı rejimlerde olup bitenle karşılaştırıyor, hükümeti Avrupa değerlerine dönmeye çağırıyor.

BÖLGEDEKİ ROL

Yazının Devamını Oku

Dört TV’ye biber gazı

13 Haziran 2013
1- Şiddeti özendirmek

2- Doğruluk ve gerçeklikten uzaklaşmak.
Radyo ve TV Üst Kurulu (RTÜK) bu iki kuralı ihlal ettiği gerekçesiyle şu dört televizyon kanalına ceza yağdırıyor:
Halk TV, Cem TV, Ulusal Kanal, MTV.RTÜK önceki gün yaptığı toplantıda bu cezaları verirken, üç RTÜK üyesi Hülya Alp, Süleyman Demirkan, Esat Çıplak cezaya karşı çıkıyor ve muhalefet şerhi yazıyor.
Gezi Parkı eylemleri ve devamında Türkiye’ye yayılan eylemlere karşı polis biber gazı ve basınçlı su kullanıyor. Biber gazı başladığı andan itibaren eylemleri tüm ayrıntısıyla yayınlayan dört TV kanalına verilen cezaya dönüşüyor:
Her birine on bir bin lira ceza, eğer bu kanallardan biri daha önce uyarı almış ise para cezası artıyor.
NE BAŞKAN AMA
Cezanın verilme biçimi hukuk skandalı dizisi.Dört kanala ceza verilmesini öngören raporlarda bir uzman ile İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanı Nurullah Öztürk’ün imzası var. Şimdi dikkat sayın seyirciler. Hukuk fakültelerinde okutulacak bir örnekle karşı karşıyayız.

Yazının Devamını Oku

İşte lobi: “Sıcak para lobisi”

12 Haziran 2013
3 Haziran’da, sekiz gün önce, Başbakan Erdoğan Fas’a hareketinden önce Gezi Parkı hakkında sert üslup kullanıyor.

Sert üsluba piyasalar aynı sertlikle karşılık veriyor. Borsa İstanbul (BIST) son on yılın en sert düşüşünü yaşıyor. Dolar yükseliyor.
4–5 Haziran günlerinde Başbakan yurtdışında, Gezi ile ilgili değerlendirmesi yok. Piyasalar nispeten rahat.
6 Haziran günü Erdoğan Tunus’tan konuşuyor, sert üslup aynen devam. Piyasalar yine allak bullak.
9 Haziran Pazar günü çeşitli illerde toplam altı konuşma yapıyor. Halk yine hayal kırıklığı yaşıyor, sertlik devam ediyor. 10 Haziran Pazartesi, önceki gün borsa yine düşüyor, dolar yükseliyor.
Erdoğan sert çıktıkça, borsa düşüyor. Oysa, eylemlerin arkasında “faiz lobisi” olduğunu öne sürüyor. Bu durumda Gezi Parkı’nda faiz lobisi nerede?
SICAK CENNET
Türkiye, AKP döneminde sıcak para cenneti. Eğer, bir lobiden söz etmek gerekiyorsa, döviz getiren yabancıların oluşturduğu “sıcak para lobisi” var. Onlar tatlı kârlarını son on yılda, AKP döneminde elde ediyor.

Yazının Devamını Oku

Penguenler dahil herkese mektup

11 Haziran 2013
MEKTUBUN başlığı “Sen de sarılacak bir ağaç bul”. Mektup edebi bir dörtlükle başlıyor:

“Bir bahçeye giremezsen / Durup seyran eyleme / Bir gönül yapamazsan / Yıkıp viran eyleme”.Gezi Parkı’ndaki eylemlerde organizasyon, zekâ, espri, hoşgörü, dayanışma açısında tavan yapan Beşiktaş’ın çArşı gurubu teşekkür mektubu yayınlıyor. Özetle şöyle:
“Gördüğü şiddet yüzünden yaralanmış tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun der, yaşamını yitirmiş insanlarımızın aile ve yakınlarına başsağlığı dileriz, mekânları cennet olsun, hatıraları yaşasın.İstemeden de olsa, kimilerine bir zararımız olmuşsa, geride bıraktığımız tek bir çöp için dahi halkımızdan ve dünyanın en onurlu işini en az ücret karşılığı yapan tüm temizlik işçilerinden özür dileriz.Bilenler bilir bizi, gerektiğinde özür dileyenleri severiz biz.(...)Provokasyonlara asla izin vermeyen ve bundan sonra da izin vermeyecek olan insanlarımıza...‘Direnmeye gittim, gelecem’ diyen esnafımıza...Seccadesini sedye yapan cami imamına, su taşıyan kilise papazına, iyi niyetini bizden esirgemeyen Antarktika’daki tüm penguenlere, onurlu tavır sergileyen basının tüm emekçilerine...‘Sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiyem’ diyen dikkate, haksızlığa, kibrin fırlattığı taşlara karşı göğsünü siper eden kadınlarımıza...‘Bi başına çoraplarını bile giyemez, (...) etliye, sütlüye, dertliğe, asgari ücrete, evin ekmeğine karışmaz, yanında bomba patlasa umurunda olmaz’ denilen, velakin herkese çalımını atıp, röveşatasını yapan gençlerimize...Yolda bize eşlik eden Beşiktaş sahilinin martılarına ve gölgesini bizden esirgemeyen ağaçlara teşekkür ederiz”.

PÜR BİR GENÇLİK

Amerika ve Avrupa liderleri, tarafsızlığı ile ün yapmış dünya basınının organları hükümeti uyarıyor. Şiddet uygulamayın, eylemcilerle diyalog kurun, onları anlamaya çalışın.
Onları anlamak yerine, hâlâ “çapulcu, yeniçeri, faiz lobisi” suçlamalarıyla arka arkaya mitingler düzenleyerek güç gösterisine girişmek son derece tehlikeli. “Yüzde elliyi evde zor tutuyoruz” sözüyle tam çelişkili.
Gezi Parkı’nda “İzmarit atmayın, toplayan yoldaşımız”, “Bizim copumuz, bizim gazımız kitaplardır” gibi pür sloganlar hemen göze çarpıyor. Eylemcilerin niteliğini sergiliyor.
Orada kandil kutlanıyor, çiçekler ezilmiyor, camlar kırılmıyor, kimse kimseye saygısızlık etmiyor. çArşı grubunun mektubu Gezi Parkı’nı özetliyor. Orada ne faiz lobisi var, ne öfke, ne intikam, çArşı’nın mektubu her şeyi özetliyor.

Yazının Devamını Oku

‘Biz bilek güreşi yapmıyoruz’

8 Haziran 2013
Başbakan Erdoğan’ın yerinde olsam, Taksim’e giderim, gençleri ilk elden dinlerim.

*
Taksim’den dün arka arkaya telefonlar alıyorum, gençlerden:
“Buradaki esnaf günlük kazancını günlerdir çıkaramıyor, biz bundan çok üzülüyoruz, esnafın çalışmasını engelleyen, başka slogan atmak isteyenler var, bizim derdimiz bu değil, dükkânların normal çalışmasını istiyoruz”.Gösteri sonrasında Taksim’de çöpleri toplamak gibi saf bir tavır. Daha sonra Taksim’den bir anne arıyor:
“Biz Taksim’de oturuyoruz. Başından beri eylemi izliyorum. Dükkânlarını açamayan esnaf sinirli hale geliyor, buna çözüm bulunsun lütfen. Ayrıca, Gezi Parkı’nda ambulans ya da itfaiyenin görev yapmasını gerektiren bir olay yaşanırsa, onların oraya girmesi çok güç. Önlem alınacaksa, asıl bunlar için alınsın”. Telefondaki sesler tedirgin ve heyecanlı. Daha sonra başka biri arıyor, esnafa yardım için aralarında grup kurulduğunu, dükkân sahiplerini tek tek ziyaret ettiklerini anlatıyor.

BİRLİKTE YAŞAMAK
Başbakan Erdoğan’ın yerinde olsam, Taksim’e giderim, gençleri ilk elden dinlerim.

Yazının Devamını Oku

‘Gezi’ defterinde Gül damgası

7 Haziran 2013
“Toplumda karşılığı bulundu-ğuna, kendisine toplumsal talep olduğuna” inanıyor ve öyle düşünüyor Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Yakın çevresinin kullandığı deyimler aynen böyle.

Gezi Günleri ile birlikte kendisine özel ya da medya üzerinden çağrıda bulunan kurum ve kişiler var. Barolar Birliği Başkanlığı’na yeni seçilen Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun gazetelere verdiği ilan gibi.
Gül Çankaya’da Gezi direnişini değerlendirmek üzere toplantı düzenliyor, ardından Başbakanvekili Bülent Arınç’ı Çankaya’ya davet ediyor. Arınç Çankaya’ya çıktıktan sonra, o bilinen görüşmesini yapıyor, aynı akşam Başbakanlık’ta karma bir toplantı düzenliyor.
Karma, yani hem hükümet, hem AKP yönetiminden isimler var. Bakanlardan Beşir Atalay, Sadullah Ergin, Muammer Güler, AKP’den sözcü Hüseyin Çelik, Genel Sekreter Haluk İpek gibi.

MESAJ ALINDI
Beş saat süren toplantıda “partinin ve hükümetin yeni adımlar atması gerektiği” sonucuna varılıyor. “Mesaj alındı” vurgusu.
İyi de, bunu Başbakan Erdoğan’a nasıl anlatacaklar? Arınç, Erdoğan’ı arıyor, “Burada oluşan genel kanaat budur” diyerek, “toplumda yükselen taleplerin dikkate alınması gerektiğini” anlatıyor. Erdoğan’ı ikna ediyor.

Yazının Devamını Oku