Paylaş
Türkiye’nin dört bir yanından yükselen alkışlarla hepimiz için yeni bir dönem açılıyor.
“Ordunun siyasal rolü daha da kısıtlanmalı”.
Yaşasın, artık tam demokrasi geliyor.
“Ermeni soykırım tasarısı kabul edilmeli”.
Demokrasi işte bu, her şey tartışmayı bilmeliyiz.
“Fırat, Dicle suları uluslararası yönetime devredilmeli”.
Ne gam, Türkiye gerçek demokrasiyle tanışıyor.
“Türk ordusu Kıbrıs’tan çekilmeli”.
Bu hep söylenir, olsun, önemli olan demokrasi.
“Heybeliada Ruhban Okulu açılmalı”.
Açarız, ne var bunda, yeter ki demokrasi gelsin.
Her biri tek başına bir ülkenin kaderini etkileyecek bu talepler kimden geliyor? Avrupa Parlamentosu’ndan. Tarih 15 Aralık 2004.
Türkiye, Avrupa Parlamentosu’nun bu kararlarından hiçbirine itiraz etmiyor, kabul ettiğini bildiriyor. İki gün sonra 17 Aralık 2004’te Avrupa Birliği Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlanacağını açıklıyor.
Türkiye’de fener alayları, şenlikler, yer gök “demokrasi”, otobüsler, metrolar bedava. AKP hükümeti ne Ermeni tasarısı, ne Fırat ve Dicle suları, tek bir maddeyi bile yok hükmünde saymıyor, saymak ne demek, hepsine şapka çıkarıyor. “Yüzyılın rüyası” kutlanıyor.
CİDDİ İHLAL OLURSA
Parlamentonun Türkiye kararında bir sonraki madde şöyle:
“Özgürlükler, demokrasi, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerine yönelik ciddi ve dirençli ihlalin meydana gelmesi halinde AB Komisyonu kendi inisiyatifi ya da üye ülkelerin üçte birinin talebi ile müzakereleri askıya almayı tavsiye edebilir”.
Temel hak ve özgürlükler, insan hakları ihlali olursa AB, Türkiye ile görüşmeleri “ucu açık” bırakıyor.
AKP bunun da tek bir kelimesine itiraz etmiyor, Türkiye’de şenlikler ve demokrasi şöleni devam ediyor. Hepimiz mutlu ve kutluyuz. Yaşasın demokrasi, yaşasın Avrupa Parlamentosu.
GEZİ’YE KADAR
Balayı uzun sürmüyor. Türkiye’de demokrasi dışı uygulamalar birbirini izledikçe, AB’nin “ilerleme raporları” eleştiri hanesini genişletiyor. Ankara kendine göre yanıtlar veriyor.
Bardak parlamentonun Gezi Parkı kararı ile doluyor, parlamento temel hak ve özgürlükler ihlal ediliyor dediği anda Tayyip Erdoğan’ın tepesi atıyor, kararları “tanımıyor”, kararlar “yok hükmünde”.
Daha önce tanımama, yok sayma, benzeri bir tavır resmi kayıtlarda yer almıyor. Bu ilk. Kaldı ki, yok saymak, o kararları yok etmiyor, tersine Türkiye’nin siciline işleniyor.
Ya Erdoğan’ın tepkisi? Çünkü, karar onun tavır ve söylemine dönük eleştiriler içeriyor.
Bunun bir adım ötesi var. Avrupa Parlamentosu gelecek hafta Türkiye’ye “Gerçekleri Araştırma Heyeti” göndermek niyetinde.
İster misiniz, Erdoğan “Gelmesinler, istemiyorum” desin.
Anneler de Gezi’de
“GEZİ mantığı” ya da “Gezi eylemcileri” hükümet tarafından hâlâ anlaşılmış değil. Hâlâ “faiz lobisi” ya da “marjinal gruplar” gibi gerçekle uzak yakın ilgisi bulunmayan tekerlemelerle idare etmeye çalışılıyor.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu annelere çağrıda bulunuyor, “Gidin çocuklarınızı Gezi’den alın”.
Bu çağrıya anneler uygun davranıyor, Gezi’ye gidiyor, çocuklarını almak için değil, eyleme katılmak için.
Tek başına bu tavır bile, Gezi mantığını sergilemeye yetiyor.
Paylaş