Yalçın Doğan

Balat Vapur İskelesi

6 Haziran 2013
BİLİNMEYEN bir nedenle yanıyor Balat Vapur İskelesi. 2008 yılında. Balat halkı yanan iskelenin durup dururken yanmasına şaşırıyor ve iskelenin yenilenmesini bekliyor. İskele sıradan bir iskele değil, tarihi değerde.

Bir süre sonra iskelenin bulunduğu yer deniz taksiye, birkaç ay önce de, deniz uçağına iskele olarak tahsis ediliyor.
Balat halkı konuyu kendi
aralarında tartışıyor. İş biraz daha büyüyor ve halk imza toplamaya başlıyor.

DİLEKÇE
Balat’ta yaşayanlar iskeleye ne olduğunu öğrenmek istiyor.
“İskele ne oldu, neden yandı, yenisi neden yapılmadı ve şimdi neden başka bir faaliyete tahsis edildi” gibi sorular hazırlanıyor.
İmzalar dilekçeye dönüşüyor ve Büyükşehir Belediyesi’ne iletiliyor. Ancak, hiç kimse Balat halkını bilgilendirmiyor. Bu arada bazı yurttaşlar yeniden girişimde bulunarak Türkiye.gov.tr’den bilgi istiyor.

Yazının Devamını Oku

Liberallerin ihaneti

5 Haziran 2013
“BEN yüzde 52 oy aldım, hükümet oldum, ama iktidar olamadım.

Ne zaman ki aydınlarla barıştım, o zaman iktidar oldum.”90’lı yıllarda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile sohbet ederken, Demirel uzun bir iktidar analizinden sonra bu sözleri söylüyor. Hükümet değil, iktidar olabilmek için aydınlarla barışmak şart.
Tayyip Erdoğan’ın öfkesi burada. Yüzde 50 oy alıyor, üçüncü kez hükümete geliyor, her istediğini yapmaya kalkıyor ama, bir türlü iktidar olamıyor. İktidar olamadığı için öfke küpü. Hükümet olarak herkesin tek tek özel yaşamına, tercihlerine karışarak iktidar olmaya çabalıyor.
İKİ ÇEVRENİN POMPASI
Bu öfke gelgitinde, onu yanıltan iki çevre var. Biri partideki yakın çevresi. Her gün “Sizin gibi bir lider yüz yılda bir gelir, sizi kimseye yedirmeyiz” diyerek, farklı dozda aşıyla, onu kendi dünyalarında putlaştıran yakın çevresi.
İkincisi, liberal olarak anılan medya, iş dünyası, üniversitenin başını çektiği karma ekip. Gezi direnişi sonrasında TV’lerde konuşan, yazı yazan liberal dizide rol alanları izliyorum.
Vay anasına sayın seyirciler, bir zamanlar Tayyip Erdoğan’ın her yaptığına mutlaka olumlu, hatta demokratik gerekçe bularak, ona alkış tutan bu ekip, şimdi o gerekçelerin tam tersini söyleyerek, onu eleştiriyor. Madem böyle gerekçeleriniz vardı, geçmişte Erdoğan’a neden sarılıyordunuz? Madem sarıldınız, gemiyi neden ilk siz terk ediyorsunuz? TV’lerde sahte gülümsemeyle, geçmişte hakkını teslim eder pozlarda, Erdoğan’dan özür dilercesine.
Nedeni basit. Mesajı alıyorlar, yarınki trene binmek üzere.

Olimpiyatlar ve başkanlık

Yazının Devamını Oku

Pazar gecesi Üsküdar, çapulcu arıyorum

4 Haziran 2013
YAĞMUR yağıyor inceden inceye.

Zaman zaman hızlanıyor. Pazar öğleden sonra ve akşam 21.00-22.30 arası.
Ellerinde Türk bayrakları, tencere, tava inanılmaz bir kalabalık sokaklarda “Tayyip istifa” diye bağırıyor. Burası ne Taksim, ne Beşiktaş, ne Ankara Kızılay Meydanı, ne İzmir Bornova.
Burası İstanbul’da Anadolu yakası, Ümraniye, Sultanbeyli, Üsküdar, Libadiye semtleri. AKP’nin oy deposu olarak anılan bölgeler.
Gezi Parkı direnişiyle başlayan iktidara başkaldırma, Türkiye’nin dört bir yanına yayılıyor. Acaba AKP’ye oy vermiş bölgelerde durum ne, bunu görmek amacıyla bir arkadaşımla saydığım semtlere gidiyorum.

‘BEN DE ÇAPULCUYUM’
Arkadaşımla buluşmaya giderken bir arabaya biniyorum. Şoför radyoyu açmış, Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını dinliyor, ara sıra başını sallıyor, “Hey Allah’ım” diyor, dinlemeyi sürdürüyor. Erdoğan “Bunu yapanlar çapulcular” dediği anda, şoför, “Abi, ben ona oy vermiştim, şimdi ben de çapulcuyum, seni bırakıp, ben de Taksim’e gideceğim, yetti be abi” diyor.

Yazının Devamını Oku

Piemonte nebbion’a ceza

1 Haziran 2013
İTALYA’nın en lezzetli üzümleri burada yetişiyor, Piemonte’de. Orada yetişen üzüm türlerinden biri de, piemonte nebbion.

Üzümün yetiştiği yerde şarap üretiliyor.
TV’lerde yemek programları var. Bunlardan birine, ta 2010 yılında ceza veriliyor. O tarihte, o programa verilen ceza, ileride yaşayacaklarımızın ipucunu veriyor. Yani, bugünlerin.
Programda et yemekleri tanıtılıyor. Et yemekleri denilince, İstanbul’da akla gelen ünlü bir et lokantası var. Onun sahibi programa davet ediliyor. Et yemekleri, yemek sunumları üzerine çeşitlemelerle programda sohbet devam ederken...

ŞARAP KÜLTÜRÜ
Lokanta sahibi et yemeklerinin yanı sıra, şarap konusunda da uzman. Başlıyor şarabı anlatmaya:
“Şarapta önemli olan denge ve zarafettir, hiçbir lezzet baskın olmamalıdır. Her yudumda yeni bir tat keşfedilmelidir. Mesela, tanesi kalın kabuklu, hafif kuru erik, kuru nar kokusu olan nebbiole ağırlıklı şaraplar çok kalitelidir”.Programı izleyen RTÜK üyelerinin tüyleri diken diken. Bu adam açıkça alkollü içki propagandası yapıyor. Et yemeği filan derken, halkımızı alkole teşvikten başka bir şey değil.

Yazının Devamını Oku

Artık yorulduk

31 Mayıs 2013
“ALKOLLÜ içki kullanmaya müdahale yaşam biçimine müdahale midir?”

Halkın yüzde 60.8’i yaşam biçimine müdahaledir diyor.
Halkın yüzde 34.7’si alkollü içki tüketiyor. Her hafta alkol alanların oranı yüzde 38.9.
“Alkol kullanan herhangi biri size zarar verdi mi?”Halkın yüzde 92.9’u vermedi diyor. Zarar verdi diyenler yüzde 7.1.
“Alkol kısıtlaması sizin alkol kullanmanıza engel olur mu?”Halkın yüzde 75.9’u olmaz diyor. Engel olacağını düşünenlerin oranı yüzde 24.1.
Gezici Araştırma Şirketi alkol sınırlamasından hemen sonra Türkiye’nin çeşitli illerinde anket düzenliyor. Alkolün yanı sıra, hükümetin Suriye politikasına ve yerel seçimlere ilişkin sorular yöneltiyor.
İktidarın söylediklerinin tersine, halk alkol yasağını yaşam biçimine müdahale olarak görüyor. Dünyanın her yerinde böyle.
Yine iktidarın söylediğinin tersine, alkol kullananlar çevreye evet zarar veriyor ama oranı dünya ortalaması kadar.

Yazının Devamını Oku

CHP fuarı: ‘İmkânsız aşk’

30 Mayıs 2013
İKİ koca sütun ana girişten içeri girer girmez hemen göze çarpıyor. Sütunlardan birinin yüzünde, “Mersin; Macit Başkan Başta, Mersin Geldi Aşka” yazıyor. Aynı sütunun öteki yüzünde, “Projeler Kenti ‘Aziz’ İzmir” yazısı.

Karşı sütunun bir yüzünde, “Antalya; Çok Şükür Hocayı Seçmişiz”. O sütunun diğer yüzünde, “Eskişehir; Bir Şarkısın Sen Ömür Boyu Sürecek”.
CHP’li 61 sosyal demokrat belediye İstanbul’da 2 Haziran’a kadar sürecek fuar düzenliyor. Resmi adı “Sosyal Demokrat Belediyelerden Kentine Güvenen Kentler Buluşması”. Sosyal demokrat belediye başkanlarının seçildiği illerde ve nüfusu yüz bini aşan ilçelerde sosyal demokrat belediyelerin bugüne kadar yaptıkları etkinlikleri anlatan bir fuar.
Fuarın organizasyonunu belediyelerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın öncülüğünde, Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy belediye başkanları İsmail Ünal, Selami Öztürk, Ateş Ünal Erzen üstleniyor.

ROCK MÜZİK

Her ne kadar ana girişte “İstanbul’un kalbini fethediyoruz” yazılı koca bir pankart asılı ise de içeri girildiğinde, “sosyal demokrat belediyelerin nerelerde halkın kalbini nasıl
fethettiklerini” anlatan etkinlikler sergileniyor.
Edebiyata gerek yok, bu belediyeler hangi işleri, nasıl başarmış, onlar anlatılıyor. Her belediye bir stant kurmuş.

Yazının Devamını Oku

‘Hanımları ihmal etmeyeceksin’

29 Mayıs 2013
Beş-altı kişilik uçak. Ankara’dan havalanıyoruz, yönümüz önce Trabzon, sonra Urfa. Aynı günde Süleyman Demirel’in bu iki kentte mitingi var. 1991 seçimleri. Demirel’i 12 Eylül darbesi ardından, on bir yıl sonra yeniden başbakanlığa taşıyan seçimler.

Uçakta tek gazeteci benim. Demirel’le sohbet bol. Uçak Trabzon’a iniyor, cep telefonları henüz yok, onun yerine “araba telefonları” var. Trabzon’da Demirel miting alanına giderken, araba telefonundan Nazmiye Hanım’ı arıyor:
“Nazmiye, Trabzon’a indik, burası çok kalabalık, gözlerinden öperim”.
YANLIŞ ROTA
Trabzon’da görkemli bir mitingin ardından havaalanına dönüyoruz, Urfa’ya gitmek üzere. Demirel Nazmiye Hanım’ı arıyor:
“Nazmiye, Trabzon’da eyi bir miting yaptık, şimdi Urfa’ya geçiyoruz, gözlerinden öperim”.Allah Allah, daha bir-iki saat önce aramış, şimdi eşine yine bilgi veriyor.
Urfa’ya doğru uçarken başka ilginç bir şey oluyor. Demirel, bilmem kaç bin metre yukarıda, aşağıya bakıyor, kaptana sesleniyor:
“Gardeşim, senin rotan yanlış, sen Adana’ya uçuyorsun”.Kaptan biraz sonra geri dönüyor, şaşkın vaziyette, “Haklısınız efendim”.

Yazının Devamını Oku

58’in öteki yarısı

28 Mayıs 2013
Yerden göğe kadar haklı Başbakan Erdoğan. Yerden göğe kadar anayasal görevini yerine getiriyor.

“Gençler kıyak kafayla mı gezsin” diyor, alkol yasaklarını savunuyor. Doğru, o gepegenç insanlar sokaklarda berduş bir halde, kafayı çekmiş, yandım Allah nara atıyor, olacak iş mi? Ne diyor Erdoğan: “Biz dindar ve muhafazakâr gençlik yetiştirmek istiyoruz”.Kafa çekmek yok, kimin, nasıl çocuk yetiştireceği de belli. İmam hatip liselerini genişleterek, 4+4+4’le dindar gençlik yetişecek. 4+4+4, alkol yasakları, biber gazıyla hak aramalarını engellemek, her karar diğerini tamamlıyor. Aslında kimsenin hayat tarzına karışmıyor. O anayasal görevini yerine getiriyor. Yalan yok, Anayasa’nın “Gençliğin Korunması” başlığını taşıyan 58. maddesinin ikinci fıkrası aynen şöyle:
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır”. Bu hükümet de, bu önlemleri alıyor. Erdoğan da, bunu söylüyor, yerden göğe kadar haklı.

YA BİRİNCİ FIKRA
Erdoğan’ın sürekli gönderme yaptığı “anayasal görev” kaynağını 58. maddeden alıyor. Aynı 58. maddenin bir de ilk fıkrası var. Şöyle:
“Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır”.Kafayı bulacak gençleri önlüyor, bunu Anayasa’ya dayandırıyor, peki gençlerin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda yetiştirilmesi için adım atıyor mu? Bu da anayasal görev değil mi?

Yazının Devamını Oku