Dinlemeler yasa hükmüne göre yapılmıyor.
Görüşülmekte olan yasa “TİB’i yargı yerine koyuyor”. Dijital verilere müdahale ediliyor, bunlar mahkemelere kanıt olarak sunuluyor. Bu durum, gazeteciler, milletvekilleri, bilim adamları, subay, astsubay, hatta kuvvet komutanlarının tutuklanmasına yol açıyor.
Haberleşme özgürlüğü ihlallerinin tespiti ve önlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nda istihbarat kuruluşları, soruları “devlet sırrı” diyerek yanıtlamıyor.
AKSÜNGER’E DAVET
Bu tespitler bana ait değil, bir dosyada yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Gül geçenlerde CHP milletvekili Erdal Aksünger’i davet ediyor. Aksünger bilişim alanında uzman biri. Gül “muhalefet milletvekili” demeden, Aksünger’den halen
Meclis’te görüşülen internet yasası ile ilgili bilgi almak istiyor. Yerinde bir sürpriz.
Ama, dava Kayseri’de başlıyor, “güvenlik” gerekçesiyle. Duruşmayı izleyen CHP milletvekili ve eski savcı İlhan Cihaner hukuk açısından yorumluyor.
1- Eskişehir’de güvenlik kaygısı var deniyor. Oysa, bazı aşiret davaları dahil, kritik davalar asıl Eskişehir’e alınıyor. Yargıtay kararları var, bir davanın başka kente alınması için “mutlak ve somut tehlike bulunması” gerek. Eskişehir’deki somut ve mutlak tehlike nedir, bilinmiyor. Cihaner, “Bu tavır davayı gözlerden kaçırmaktır” diyor.
2- Dava üçe bölünüyor. Sanıklar Kayseri’de yargılanıyor, bazı tanıklar Ankara’da, bazı tanıklar Eskişehir’de dinleniyor. Hani Eskişehir güvenli değildi? “Sancım var Ali İsmail, sancım”. Cihaner ekliyor, “Bu adil yargılamayı etkiler”.3- Kayseri adliye binasında ve alanda müthiş polis barikatı var, helikopterler uçuyor, avukatlar dahil polis herkesi didik didik arıyor. Buna rağmen, “salonda silahlı biri” var. Jandarma olduğunu söylüyor. Hani, nerede güvenlik!
4- Yüzlerce izleyici ve avukat var. Duruşma salonu küçük, avukatların çoğu dışarıda kalıyor. Duruşma başlıyor, yargıcın sesi duyulmuyor, sonradan bir mikrofon geliyor.
5- Duruşma 14 Mayıs’a erteleniyor. Süre uzun, vicdanları kanatıyor.
Hepsi birden, “Sancım var Ali İsmail, sancım” adaleti bekliyorum.
Berlin’de etik ve ‘ucu açık’
ALMANYA
Açıklama şöyle:
“2011’de akaryakıt ürünleri fiyatlarının diğer ülkelere göre yüksek olduğu tespit edilmiş ve fiyat hareketleri izlenmeye başlanmıştır.
2012 yılı başlarında basında çıkan haberler ve Kurum’a ulaşan şikâyetler dikkate alınarak, hem TÜPRAŞ, hem de önde gelen bazı dağıtım şirketleri hakkında 24 Mayıs 2012’de ön araştırma başlatılmıştır. 4 Temmuz 2012’de ise, soruşturma açılmasına karar verilmiştir.
Soruşturma, TÜPRAŞ’ın fiyatlandırma ve diğer yollarla hâkim durumunu kötüye kullanıp kullanmadığına, ayrıca TÜPRAŞ ve OPET arasında rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşma veya uyumlu eylem yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla açılmıştır.
Soruşturma raporu Temmuz 2013’te taraflara tebliğ edilmiş, ilgili taraf iki defa birer aylık uzatma talebinde bulunmuş, bu istek Kurul tarafından kabul edilmiştir.
Elde edilen bilgi ve bulgular TÜPRAŞ’ın hâkim durumunu kötüye kullanarak 4054 Sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal ettiğine ve bu nedenle para cezası ile tecziyesine, TÜPRAŞ ile OPET arasında rekabete aykırı bir anlaşma veya uyumlu eyleme dair yeterli delil bulunmaması sebebiyle de, idari para cezası uygulamasına yer olmadığına karar verilmiştir.”
Karar sürecinin yasalar çerçevesinde yürütüldüğü belirtildikten sonra, açıklamada ceza miktarına yer veriliyor: “Kanunun 16. maddesi ve diğer ilgili yönetmelik, eğer ihlal tespiti yapılmış ise, teşebbüslerin yıllık gayrisafi gelirlerinin (cirolarının) yüzde 10’una kadar ceza verilebileceğini hükme bağlamıştır. Sonuç olarak, Kurul TÜPRAŞ’a 2013 mali yılında oluşan yıllık gayrisafi gelirinin takdiren yüzde 1’i oranında ceza uygulamasına karar vermiştir.
Arabalar yarışıyor, ben maviyi, sen beyaz arabayı tutuyorsun, beyaz birinci geliyor, bir puan daha. Ekranda hızla kayan kare ve daireler içine ağaçlar, çiçekler, toplar ve birine kale yerleştirilmiş, makineli tüfekle başlıyorsun ateşe, kaleyi vurdun mu, yaşasın, puanlar senin.
Bilgisayarda oyunlar, bin bir türlü. Çağımız teknolojisine uygun, akıl oyunları.
Sadece okulöncesi ve okul çağındaki çocuklar için değil, her yaştan insana seslenen oyunlar. Oyunlar neden bu kadar cazip? Milyonlarca insanı bilgisayar neden başına çekiyor? Yetişkinler her gaileyi unutup oyunun sihrine nasıl kapılıyor? Yoksa, bilgisayar oyunları insanların daha etkin, daha geniş düşünceli bireylere dönüşmesine katkı mı sağlıyor?
ÜÇ MİLYAR SAATBilgisayar oyunları ve insan davranışları, hatta karakteri ile bağlantılı teoriler hızla yaygınlaşıyor. İnternet alanı dünyada hızla genişlerken, bizde sınırlamanın yasası hazırlanıyor.
Bazı oyunlar öyle tutuyor ki, yüz elli, beş yüz, yedi yüz elli milyon kez oynanan oyunlar var. Oyun yaratma alanında sanayi oluşuyor. Tutulan oyunlar sahiplerine milyonlarca dolar kazandırıyor.
İnsanlar bütün dünyada haftada üç milyar saati bilgisayarda oyun başında geçiriyor. Boşuna değil, oyun insani ilişkileri geliştiriyor, hastalıkların iyileşmesine yardım ediyor, insanları daha mutlu kılıyor (Der Spiegel, 13.1.14, s. 60-67).
“Maliyetin yüzde 78’i personel giderleridir”. Herhangi bir ticari işletmede olamayacak kadar yüksek gider kalemi.
AA kurulurken, 1925’lerde özerk. Sermayesinde kamunun payı yüzde elliden az. Yine de kamu denetiminde, haber hizmeti karşılığında bütçeden aktarma yapılıyor. 2012 ile ilgili olarak, Sayıştay raporu şunu yazıyor:
“Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) bütçesinden AA’ya para aktarılmaktadır. Aktarılan paranın yarısına yakını haber sözleşmesi karşılığı olmayıp, AA’nın BYEGM kanalıyla devlet bütçesinden desteklendiği anlamına gelmektedir”.
HUKUKA AYKIRI
AA’da eski yıllardan beri sahibi belli olmayan hisseler var. AA Genel Kurulu’nda o hisselerin kullanımı genel müdüre devrediliyor. Sayıştay:
“Sahibi belli olmayan hisselerin kullanma hakkının Genel Müdüre devri hukuka, ayrıca Etik Davranış İlkeleri Yönetmeliği’ne aykırıdır” diyor.
AA her ne kadar özerk ise de Cumhuriyet tarihi boyunca, sürekli olarak siyasal iktidarların denetiminde. Bugün de öyle.
23 Nisan 2013 Samsun: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye yola çıktılar, faiz lobisinin neferi oldular”.16 Aralık 2013: “Faiz en büyük canavardır. Halkbank ve Ziraat Bankası’nda faizini yüzde 5’lere, 6’lara çektik, tüketiciyi, çiftçiyi, esnafı faiz baskısından kurtardık”.Çeşitli zamanlarda: “Ben faiz artışına karşıyım”.
Defalarca: “Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım, elbette bana soracaklar”.Önceki gün: “Merkez Bankası bağımsızdır, ben karışmam, hesabı onlar versin”.Biraz geride, 2004 Mayıs, MÜSİAD kongresinde: “Faiz bu dünyanın gerçeğidir”.Daha geriye gidince, 1988 Pendik: “65 yıllık yönetim köle düzeni getirdi. Köleleştirme beş yolla olur. İsraf ve lüks, içki, kumar, fuhuş, faiz. Bizde beşi de var”.
KÖLELEŞTİRME
Birbiriyle çelişse de, haberi varken, yok dese de, Merkez Bankası doları frenlemek için faizleri beklenenin çok üstünde yükseltiyor. Yani, “köleleştirmeye” devam.
Piyasaya sürülen milyonlarca dolar, kurun yükselmesini önleyemiyor. Ve Erdoğan’ın ideolojik olarak hiç istemediği noktaya geliniyor, şaşırtıcı oranda faiz artışıyla birlikte:
- Dövizde kurun yükselmesi belli bir süre için frenleniyor, o fren nereye kadar, ne ölçüde tutacak, şu anda belirsiz.
- En büyük borçlu devlet, faiz yükü hepimize biniyor.- Yüksek faiz belki dövizi bir yere kadar tutabilir ama iki büyük tehlike var. Daha az yatırım, daha çok işsizlik.
LOBİ VE SICAK PARA
Türkiye’yi ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Hollande önceki gün Fransız Sefareti’ne davet ettiği CHP
Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu sıcak sözlerle karşılıyor. Kılıçdaroğlu’nun yanında CHP Genel Başkan yardımcıları, eski Paris büyükelçisi Osman Korutürk ile eski Washington büyükelçisi Faruk Loğoğlu var.
Fransa cumhurbaşkanları ziyaret ettikleri ülkelerde aslında muhalefetle görüşmüyor, böyle bir usul yok. Ama, CHP’yi kendine yakın görüyor ve Kılıçdaroğlu’nu davet ediyor.
BELLİ Kİ HABERDAR
Hollande, Türkiye’yi yakından izliyor:
“Gezi olayları Türkiye’deki demokrasi bilincini gösteriyor, o açıdan önemli”.Birkaç ay önce Sosyalist Enternasyonal İstanbul’da toplandığı zaman CHP Gezi ile ilgili broşür ve film hazırlıyor. Bunlar Gezinin dünyaya tanıtımına katkı sağlıyor. Aynı tarihte Başkan Papandreu Gezi Parkına ağaç dikiyor. O fotoğraf dünyaya yansıyor. Hollande broşür ve filmden haberdar.
Burası Geyve Boğazı, Akseki Köyü ile Akıncı Köyü. Vadinin adı Taş Beşik, derenin adı Taş Beşik. Zaman içinde yöre halkı vadiye de, dereye de “Beşiktaş” diyor.
YOL YAPIMI
Köylerde ağaçlar kesiliyor, dinamit atılıyor, oradaki taşocaklarına taş yetiştiriliyor.
Bölgede yol yapımı var. Yol için taş gerek, taş için ağaç kesmek, arazi dinamitlemek gerek. Ocağa taş yetiştirmek isterken, geçen ağustosta bir işçi hayatını kaybediyor.