Korkunç, vahim, dehşet verici bir itiraf. Tayyip Erdoğan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile yaptığı konuşmada bir davaya müdahale ederek Aydın Doğan’ın mahkûm edilmesini istiyor. O ses bandı internete düştüğü andan itibaren, tıpkı diğer ses kayıtları gibi, herkes dikkatli, “Eğer doğruysa” diye baştan şerh düşülüyor. Zaten hukuki ve ahlaki olan bu.
Ancak, Tayyip Erdoğan dünkü konuşmasında şerhi kaldırıyor, davayı izlemesinin doğal olduğunu söylüyor.
CMK’DAKİ MADDE
CMK 277. maddesi “yargıyı etkilemeye teşebbüs” suçunu vurguluyor:
“Görülmekte olan bir dava ya da soruşturmada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya haksızlık oluşturmak amacıyla (...) lehte veya aleyhte sonuç doğuracak biçimde işlem tesis eden veya beyanda bulunan kişi iki ile dört yıl arasında hapis cezasına çarptırılır”. Ülkenin Başbakanı ve çok hazin, Adalet Bakanı bu maddeye çarpıyor. Yargıyı etkilemeye teşebbüs.
BAŞKA SONUÇLAR
Bu itirafın başka sonuçları var:
Ve bu arada yolsuzluk karşısında seçmen davranışına ilişkin araştırmalar. Bunlardan biri Uluslararası Şeffaflık Derneği’ne bağlı bir araştırma. Araştırma üç ülkeyi örnek alıyor, İsveç, Moldova ve güncel olduğu için biz.Moldova ve İsveç iki uçta, iki ülke. İsveç seçmeni yolsuzluğu asla affetmiyor, yolsuzluk yapan siyasetçinin gözünün yaşına bakmıyor, o kişiyi anında sandığa gömüyor. İsveç 177 ülke arasında dünyada yolsuzluğun en az olduğu ülkelerden biri, ilk üçte.
Moldova tam tersi, yolsuzluğun en çok yaşandığı ülkeler arasında başı çekiyor. Ama, yolsuzluğu yapan kişiye duruma göre tavır alıyor. Ekonomi iyiye gidiyorsa, Moldova’da seçmen yolsuzluk yapana gözünü kapatabiliyor, “Yolsuzsa yolsuz, bana ne” vurdumduymazlığı, her koyun kendi bacağından asılır, hikâyesi. Yok ama, ekonomi kötü ise, kendi durumu da kötü, o zaman yolsuzluk yapana sandıkta ceza vermek için tereddüt etmiyor. Sağa sola bakmadan çıkarını düşünüyor. Tam oportünist.
Moldova gibi ülkelerde, tercihte temel öğe seçmenin ekonomik durumu.
YA BİZDE
Demokrasinin düzgün işlediği ülkelerde adı yolsuzluk iddialarına karışan her siyasetçi seçmene hesap veriyor. Ya da seçmen ondan hesap soruyor. Çünkü, seçmen (vatandaş) adına yetki kullanıyor, seçmenin parasını harcıyor.Şeffaflık Derneği’ne göre 17 Aralık’a kadar Türkiye yolsuzlukta 177 ülke içinde 55. sırada. 17 Aralık sonrasında aynı derneğin henüz yeni bir sıralaması yok, ama “yolsuzluk iddiaları karşısında Türk seçmeninin davranışına” dönük araştırması var.
Türkiye’deki seçmen refleksi Moldova’dan farksız. Eğer, insanların ekonomik durumu iyi ise, yolsuzluk filan nafile, yine bildiğini okuyor, ekonomik durumu kötüye gidiyorsa, sandıkta cezalandırma kaçınılmaz.
EKONOMİ SORUNLU
Gerek o araştırmaya, gerekse son ekonomik verilere göre, ekonomi parlak gitmiyor.
Geçen ekimde Almanya’da Merkel başkanlığındaki hükümette İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich. Başbakan Merkel ile aynı partiden.
Eylülde Almanya genel seçimlerden yeni çıkıyor, gündemde yine Merkel başkanlığında, ama bu kez sosyal demokratlarla (SPD) koalisyon kurmak var. Görüşmeler başlıyor.
SPD ÜYESİNE BASKIN
Polisin evine baskın yapacağı milletvekili Edathy, SPD milletvekili. Koalisyon görüşmeleri sürüyor, İçişleri Bakanı CDU’dan, baskın üç gün sonraki koalisyon ortağı SPD’li üyeye. Kritik dönemeç.
Baskının nedeni Edathy’nin çocuk pornografisi müşterisi olduğu iddiası. İçişleri Bakanı Friedrich polisi önleyemiyor ama vaziyete hâkim olmak için “baskını SPD Genel Başkanı Gabriel’e duyuruyor”. Kurulmakta olan koalisyonu kurtarmak adına. Aksi halde, baskın nedeniyle koalisyonun kurulmadan dağılacağını düşünüyor.
FİLMLER SIFIRLANDI
Polis SPD milletvekilinin evini basıyor ama evde hiçbir şey bulamıyor. İddia o ki, polis baskınından Edathy haberdar ediliyor, o da evindeki çocuk pornosu filmlerini sıfırlıyor, imha ediyor.
Daha pek çok kuş türü sayabilirim, perşembe akşamı yayınlanan belgeselden.
Perşembe, 20.30, Bugün TV’yi açıyorum. “Gündem Özel” programını izlemek için. Bugün TV’den Tarık Toros, Bugün gazetesinden Erhan Başyurt ve Adem Yavuz Arslan ile Kanaltürk’ten Faruk Mercan’ın her perşembe akşamı yaptıkları tartışma programı.
Program yok, yerine “Türkiye’nin Kuşları” isimli bir belgesel. Neden belgesel, kuşlardan önce yayınlanan Yüksek Seçim Kurulu kararından öğreniyorum.
EŞSİZ KALERadyo TV Üst Kurulu (RTÜK), Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuruyor. RTÜK Yasası’na göre, “Yayınlar siyasi partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz”. Harika, bunu tamamlayan YSK kararı var:
“Tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ilkelerine uygun davranmakla yükümlü yazılı ve sözlü medya taraf tutan yayınlar yapmayarak, siyasi partiler arasında fırsat eşitliği sağlamak zorundadır”.YSK geçen yıl bu kararı veriyor, hele de seçime giderken, tüm TV ve gazeteler tarafsız yayınla bütün partilere fırsat eşitliği tanıyacak. Eşsiz demokrasi, medya tarafsızlık kalesi.İHLAL VARGelin görün ki, tarafsızlığı sadece Gündem Özel bozuyor. RTÜK uyarıyor, YSK karar veriyor, hem de bağlantı kurarak:
“17 Aralık sürecine bağlı olarak HSYK, emniyette görev değişiklikleri, yargı bağımsızlığı gibi konular sadece AKP icraatını eleştiren tek yanlı görüş şeklinde ele alınmakta, çoksesliliği sağlamak için farklı görüşlere yer vermesi gerekirken, taraf tutar nitelikte görüldüğünden...”YSK oyçokluğu ile yasanın ihlal edildiği kararıyla “Gündem Özel” programına bir kez durdurma cezası veriyor. “İhlal devam ederse, başka cezalar uygulamak üzere”.Bugün TV’ye RTÜK’ten bir yazı ve bir CD geliyor. Yazı programın durdurulduğunu bildiriyor, CD TRT yapımı Türkiye’nin Kuşları isimli belgesel.
CHP’li İlhan Cihaner yıllarca savcılık görevinde bulunan bir milletvekili. Hukuk açısından neyin nasıl soruşturulacağını bilen biri. Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği öne sürülen “para konuşması” için Ankara Savcılığı’nın harekete geçmesini “manidar” buluyor ve hukuka aykırı görüyor. Dayanağı, CMK 13/3 maddesi. O madde, “Soruşturmada yetki ilk işlemin yapıldığı yerdir” diyor. 17 Aralık yolsuzluk iddialarını İstanbul Savcılığı yürütüyor, Cihaner bu durumda “yetkili makam İstanbul Savcılığı’dır, Ankara Savcılığı soruşturmadan derhal el çekmelidir” diyor. Bu hukuki tespiti tarihe not düşmek gerek. Çünkü, yaşanan olaylar, iddialar tarihe geçecek türde.
İKİ GÜN GEÇTİAnkara Savcılığı Tayyip Erdoğan-oğlu Bilal Erdoğan arasındaki konuşmanın montaj olup olmadığını inceliyor. Cihaner’e göre: “Bunu tespit kolay, Bilal Erdoğan’ın telefon kayıtlarına ulaştığınız anda, montaj mı, değil mi, hemen ortaya çıkar. İki gün geçti, hâlâ açıklama yok, bu şüphe yaratıyor”. İlhan Cihaner yıllarca savcılık yapmış, tecrübeyle konuşuyor. Ayrıca Erdoğan’ın bir sözünü hatırlatıyor: “Bunlar kriptolu telefonları bile dinliyor diyen kendisi. Dinlendiği ile ilgili zaten çok açıklaması var”. Bu “paranın evde sıfırlanmasının” geçtiği konuşmanın gerçek olduğuna elbette karine oluşturmuyor. Ancak, şüpheyi de yok etmiyor.
Birebir Erdoğan
DÖRT bakan istifa ediyor, oğullar hapse atılıyor, yolsuzluk iddiaları AKP’yi kıskacına alıyor. “Paralel devlet, kumpas, komplo” savunmalarına karşı halk ne düşünüyor? Tablo şu:
1- Yolsuzluk iddialarının ortaya atıldığı 17 Aralık’la birlikte AKP oy kaybetmeye başlıyor, beş-altı puan kadar.
2- Halkı asıl ekonomi etkiliyor. Yolsuzluk da, ekonomiyi etkiliyor, bu etki sürerse, halkın tepkisi artabilir.
Komisyon 180 sayfalık rapor yazıyor.
Bugün aniden gürültü kopuyor “yedi bin kişi dinlendi” diye. Komisyon üyesi CHP Milletvekili Erdal Aksünger o rapora yazdığı muhalefet şerhinde:
“Yetkili kuruluşların dinlemeyi yasaya göre yapmadıkları, dijital dokümanlara müdahale edildiği, imha edilmesi gereken dokümanların başka kuruluşlara servis edildiği komisyonda tespit edilmiş, ama bu yönde araştırma yapılmamıştır.”
DEVLET GÖREVLİLERİ
O zaman yandaş basın üzerinden bu dinleme gürültüsü ne? HSYK soruşturuyor, başkaları suç duyurusunda bulunuyor, açıklamalar birbirini izliyor, müthiş bir telaş.
Aksünger örnek veriyor:
“Komisyonda sunum yapan Sabri Uzun’un yasadışı işlemlerin tamamının devlet görevlileri tarafından yapıldığı, kurumların başındaki insanların izni olmadan dinlemenin mümkün olamayacağı iddiası hükümetin de sorumlu olduğunu ortaya çıkarmıştır.”Bir yıl sonra “paralel devlet bizi dinledi” gürültüsü çıkarmanın anlamı ne? Binlerce kişiyi dinlemek ekip işi. AKP’nin bilmemesi mümkün değil. Biliyorsa vahim, bilmiyorsa daha vahim. Bu gürültü yolsuzluk iddialarına karşı zırhlardan biri mi? Sadece bizi değil, paralel devlet sizi de dinledi gürültüsüyle, yandaş toplama faaliyeti mi?
Değişik semtlerde seçim büroları kuruyor, yanında genç bir ekiple seçim stratejisi planlıyor CHP Beyoğlu belediye başkan adayı Aylin Kotil. O bürolardan birinde Aylin Kotil ile görüşüyorum. Kotil’in iddiaları müthiş:
“Beyoğlu’nda en temel sorunlardan biri kentsel dönüşüm. Kentsel dönüşüm yok, evleri ucuza kapatmak var. Beş mahallede kentsel dönüşüm var, seksen bin insan. Evini burada yıkıyor, ama başka yerde tapu veriyor, o da hisseli. 26 bin tapu dağıtılması gerekirken, 176 kişiye verilmiş.”
Aylin Kotil dönüp dolaşıp kentsel dönüşümü vurguluyor, Beyoğlu’nda seçimi belirleyen etkenlerden biri bu.
KENTSEL YENİLEME
“AKP proje yapmış, kentsel dönüşüm sonrasında yapılan evler havuzlu, helikopter pisti var. Tam hayal. Biz kentsel yenileme yapacağız. Parası olan değil, hak eden herkes tapusunu alacak. Kimse hakkını müteahhitlere satıp uzak yerlere gitmeyecek. Mahallenin kaderi kapalı kapılar ardındaki pazarlıklara bırakılmayacak.”
Aylin Kotil’in hedeflerinden biri kentsel yenileme.
Bu projeyi iyi anlatırsa, kazanma şansı çok artar.
KAPIDAKİ GENÇLER
“İkinci bir emre kadar herkes evinde oturacak, ev kapıları derhal açılacak, eve giren görevlilere en küçük bir direniş gösteren ağır biçimde ceza alacak.”Film gibi, ama değil. 1930’larda faşist Almanya’da Hitler’in tipik baskı türü. Kişilerin üstleri, eşyaları, evleri, araçları günün herhangi bir saatinde ansızın aranıyor, özel hayat ortadan kalkıyor, temel hak ve özgürlüklere veda. Bizden olmayanlara, bize komplo kuranlara gözdağı.Ankara’da altı ilçede, on beş gün süreyle, bu örneğe denk düşen mahkeme kararı var. İnsanlar evlerinde, sokakta, otobüste, özel araçta, donlarına kadar aranabilecek.Rejim rayından çıkmış vaziyette, üstelik mahkeme kararıyla. Bu artık sıkıyönetim.
ÜÇ MİLYON KİŞİ
Mahkeme Adli ve Önleme Arama Yönetmeliği’ne dayanıyor, Ankara’da altı ilçede yaşayan üç milyon kişi olağan şüpheli konumuna düşüyor. Oysa, o yönetmelikte arama yapılacak yerler, arama nedeni
ve kapsamı net olarak belirtiliyor.
Arama nedenleri arasında milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık ve ahlakın korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması yasak silah gibi maddeler var.
Aranacak yerlerin de sınırı çiziliyor. Örneğin, miting var, alana gidenler, maçlarda stadyuma girenler, sendika genel kurulu var, oraya katılanlar, olay çıkması halinde okullar ve yurtlar ile yerleşim yerlerinin giriş ve çıkışları, kaçakçılıkla mücadelede iş ve eğlence yerleri. Arama nedeni, yeri, kapsamı net olacak, mahkeme kanıtlara dayanarak arama izni verecek.
BERLİN-ANKARA
Belli ki, ihbar var, ama mahkemenin kararı da şuna benziyor: