Giresun Üniversitesinde rektörlük seçimi yapılıyor. 89 oydan şimdiki rektör Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar 31 oy, Prof. Dr. Mustafa Türkmen 29 oy, Prof. Dr. Aygün Attar 21, Prof. Dr. Ayhan Bölük 4 oy, Prof. Dr. Yılmaz Can 2 oy, Prof. Dr. Murat Teker 1 oy alıyor.
YÖK rektör ataması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği listede en çok oy alan iki adayı, Bahar ile Türkmen’i çiziyor, bunun yerine 21 oy olan Attar, 4 oy alan Bölük ve 2 oy alan Can’ı listeye yazıyor.
Rektör atamalarında YÖK tarihinin en büyük skandalı.
ARKADAŞLIK ÖLDÜ
Önceki rektörün istifası üzerine, Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar Giresun Üniversitesi rektörlüğüne YÖK tarafından vekaleten gönderiliyor. Bir ay önce.
Prof. Bahar ile YÖK Başkanı Yusuf Ziya arkadaş. Birbirlerini yıllardır tanıyorlar.
Vekalet süresi altı ay olduğu halde, bir ay sonra rektörlük seçimine gidiliyor. YÖK tarafından gönderildiği halde, ne hikmetse, Yusuf Ziya arkadaşı Halil İbrahim Bahar’ı orada artık istemiyor. İstemiyor ki, çiziyor. Ancak, Giresun’a gideli bir ay olmasına rağmen, en yüksek oyu Bahar alıyor. Fakat üstü çiziliyor.
En katı devletçi rejimlerde bile pek az rastlanan bir ihale yasası.
Devlet ihaleye çıkıyor. İhaleye çıkar çıkmaz, ardından istisnalar sökün ediyor. Neden bu kadar istisna var? Devlet eliyle kıyak çekmek için. Bu yasa eskiden beri böyle gelmiş, böyle gidiyor. Hiç bir iktidar bu yasaya dokunmak istemiyor.
Bu kadar istisna varken, herhangi bir devlet ihalesini istenilen kişi ya da firmaya vermek işten değil. Kaşının üstünde gözün var, dersin al sana istisna. Bu yasa böyle iken, kimse de sana, “vay, sen bu ihaleyi neden ona verdin” diyemez.
AB, bu ihale yasasının değişmesini istiyor.
Hükümet bu isteğe uyarak, Meclise ihale yasasını değiştiren tasarı gönderiyor. Hah, tam işte bu. Yoook, öyle değil.
Garip gelecek ama, kaldıralım derken, istisnaları daha da arttıran bir tasarı.
AB-Türkiye ilişkileri burada çuvallıyor.
Onun için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun on bir askerin şehit düştüğü Gediktepe’ye yapacağı ziyaretin günü, saati, araçları gizli tutuluyor.
Dün telefonda Kılıçdaroğlu ile konuşurken, programın kendisine de henüz aktarılmadığını söylüyor.
Bunları duyunca, aklıma Amerikan Başkanlarının savaşın göbeğinde kan ağlayan Afganistan ve Irak’a yaptıkları geziler geliyor. Başkanları oraya götürecek pilotlar bile, nereye uçacaklarını ancak uçağa bindikten sonra öğreniyor.
Güneydoğu artık böyle bir yer. Hazin bir durum.
ÖRGÜT VE İKTİDAR
Yıllardır siyaseti izleyen biri olarak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Son otuz yıl içinde gördüğüm en iyi siyasal örgüt AKP’ye ait. CHP’si, AP’si, ANAP’ı, DYP’si, MHP’si, DSP’si ve diğerleri yanında, en iyi çalışan örgüt AKP örgütü. İktidarda olmasına rağmen.
Kongo’daki törende bir köylünün sömürgeci krala sapladığı hançer kara Afrika’nın bağımsızlık simgesine dönüşüyor.
Dün, 30 Haziran 2010, Afrika’da bağımsızlık mücadelesinin ellinci yılı. Kongo’da elli yıl önce saplanan hançer, sömürge altında inleyen Afrika’yı ayağa kaldırıyor. Kongo’daki hançeri başka Afrika ülkelerindeki ayaklanmalar izliyor. Yüz, yüz elli yıl süren sömürgecilik, kralı öldüren darbeyle adım adım tarihe karışıyor.
30 Haziran 1960’dan itibaren, kısa sürede Afrika’da 17 ülke bağımsızlığına kavuşuyor.
Belçika dışında, bugün Afrika’ya Dünya Kupası için top koşturmaya giden Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa elli yıl önce o toprakları sömürmek için orada.
Afrika, dün Dünya Kupası ile birlikte bağımsızlığının ellinci yılını kutluyor.
LUMUMBA’NIN HÜCRESİ
Futbol şampiyonasını bütün dünya izliyor. Güney Afrika’daki şampiyonada ilk maçlar insana pek heyecan vermiyor. Bundan sonra, futbol zevki ve heyecanın artmasını beklemek normal.
Burası Mardin’in Taşgedik Köyü. 2002 yılında köye dönüş projesinde, köylünün bir bölümü geri dönüyor, durum anlattıkları gibi. Köy boşaltılıyor, ya sonra?
“Badem, meşe, fındık ağaçları kesildi, bağlar yakıldı. Ne kapı kaldı, ne pencere, cereyan direklerini bile kesmişler. Sürgünden beri değişen ne oldu?”
Anlatılan, Güneydoğuda pek çok köyün şu andaki durumu. Köy boşaltılıyor, yetmiyor, yıkılmadık ne bağ kalıyor, ne bahçe. Bu nasıl bir hınç, nasıl bir nefret. Devlet ile PKK arasında sıkışmış bu insanlar şu anda yine sahipsiz.
DÜŞMAN BELLİ DEĞİL
“Terör olaylarında belli bir artış var, ancak şu da gerçek ki, önlenmiş olan terör olayları da var, plan aşamasında engel olunmuş terör olayları ve bunlarla ilgili yakalanmış olan teröristler var.”
Gül, bu sözleriyle güvenlik birimlerinin çabasını vurguluyor. Bu çıkışıyla, medyada ya da başka yerde güvenlik güçlerine, asker ya da polis, dönük eleştirilerin haklı olmadığını belirtiyor.
Gül geçen hafta sonunda İstanbul’da sivil toplum örgütleriyle terör olayları üzerine toplantı düzenliyor. Farklı siyasal görüşteki örgütlerin düşüncelerini almak
istiyor.
Osmanlı’nın son dönemi ile tek parti dönemini bir yana bırakırsak, faili meçhul cinayetler hayatımıza 1948’de Sabahattin Ali cinayetiyle giriyor. Dönem dönem kitlesel katliamlar var. Tek tek faili meçhuller ise, özellikle 70’lerde yoğunlaşıyor, otuz yıl devam ediyor.
Madem demokrasi, o zaman bunların araştırılması gerek. Kim, kimler ve neden işliyor bu cinayetleri? O cinayetlerden sonra Türkiye nasıl bir ruh haline bürünüyor? Siyaseten başımıza neler geliyor?
CHP bu konuda Meclis araştırması istiyor. CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk bu yönde verilen önergenin başını çekiyor. Üç gün önce Meclis’te yaptığı konuşmada Öztürk:
“Devletin hukuku yerine yurttaşı esas alan hukuk devletinin önündeki engellerin kaldırılması, cinayetlerin arkasındaki gizli ilişkilerin, örgütsel yapıların ortaya çıkartılması, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur.”