Yalçın Doğan

Kadro planı Çukurambar’da bir kafede

6 Temmuz 2010
BEYAZ çoraplı. Olabilir. İnce bıyıklı. Olabilir. Rektörlük seçiminde Giresun Üniversitesi’nde 89 oydan sadece ikisini alıyor. Olabilir.<br><br>Ama, YÖK’ün yaptığı olabilemez. YÖK bu haliyle kendi varlık nedenini ortadan kaldırma yolunda emin bir adım atıyor. Bu artık YÖK-siyasi iktidar ilişkisinin Meclis’te araştırılması gerektiğini gösteriyor.

Giresun Üniversitesinde rektörlük seçimi yapılıyor. 89 oydan şimdiki rektör Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar 31 oy, Prof. Dr. Mustafa Türkmen 29 oy, Prof. Dr. Aygün Attar 21, Prof. Dr. Ayhan Bölük 4 oy, Prof. Dr. Yılmaz Can 2 oy, Prof. Dr. Murat Teker 1 oy alıyor.
YÖK rektör ataması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği listede en çok oy alan iki adayı, Bahar ile Türkmen’i çiziyor, bunun yerine 21 oy olan Attar, 4 oy alan Bölük ve 2 oy alan Can’ı listeye yazıyor.
Rektör atamalarında YÖK tarihinin en büyük skandalı.
ARKADAŞLIK ÖLDÜ
Önceki rektörün istifası üzerine, Prof. Dr. Halil İbrahim Bahar Giresun Üniversitesi rektörlüğüne YÖK tarafından vekaleten gönderiliyor. Bir ay önce.
Prof. Bahar ile YÖK Başkanı Yusuf Ziya arkadaş. Birbirlerini yıllardır tanıyorlar.
Vekalet süresi altı ay olduğu halde, bir ay sonra rektörlük seçimine gidiliyor. YÖK tarafından gönderildiği halde, ne hikmetse, Yusuf Ziya arkadaşı Halil İbrahim Bahar’ı orada artık istemiyor. İstemiyor ki, çiziyor. Ancak, Giresun’a gideli bir ay olmasına rağmen, en yüksek oyu Bahar alıyor. Fakat üstü çiziliyor.

Yazının Devamını Oku

Yardım ve ihaleler bize göre, AB’yi pas geç

3 Temmuz 2010
BİR, iki, üç, beş, on, yirmi değil, tam yetmiş istisna var. Nerede? Kamu ihalelerinde. İhale yasasında.

En katı devletçi rejimlerde bile pek az rastlanan bir ihale yasası.
Devlet ihaleye çıkıyor. İhaleye çıkar çıkmaz, ardından istisnalar sökün ediyor. Neden bu kadar istisna var? Devlet eliyle kıyak çekmek için. Bu yasa eskiden beri böyle gelmiş, böyle gidiyor. Hiç bir iktidar bu yasaya dokunmak istemiyor.
Bu kadar istisna varken, herhangi bir devlet ihalesini istenilen kişi ya da firmaya vermek işten değil. Kaşının üstünde gözün var, dersin al sana istisna. Bu yasa böyle iken, kimse de sana, “vay, sen bu ihaleyi neden ona verdin” diyemez.
AB, bu ihale yasasının değişmesini istiyor.
Hükümet bu isteğe uyarak, Meclise ihale yasasını değiştiren tasarı gönderiyor. Hah, tam işte bu. Yoook, öyle değil.
Garip gelecek ama, kaldıralım derken, istisnaları daha da arttıran bir tasarı.
AB-Türkiye ilişkileri burada çuvallıyor.

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu: Örgütün daha iyi çalışmasını bekliyorum

2 Temmuz 2010
PROGRAMI önceden ilan etmek riskli. Güneydoğu’ya giderken programın bir gün bile öncesinden açıklanması sakıncalı.<br><br>Genelkurmay böyle düşünüyor.

Onun için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun on bir askerin şehit düştüğü Gediktepe’ye yapacağı ziyaretin günü, saati, araçları gizli tutuluyor.
Dün telefonda Kılıçdaroğlu ile konuşurken, programın kendisine de henüz aktarılmadığını söylüyor.
Bunları duyunca, aklıma Amerikan Başkanlarının savaşın göbeğinde kan ağlayan Afganistan ve Irak’a yaptıkları geziler geliyor. Başkanları oraya götürecek pilotlar bile, nereye uçacaklarını ancak uçağa bindikten sonra öğreniyor.
Güneydoğu artık böyle bir yer. Hazin bir durum.
ÖRGÜT VE İKTİDAR
Yıllardır siyaseti izleyen biri olarak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Son otuz yıl içinde gördüğüm en iyi siyasal örgüt AKP’ye ait. CHP’si, AP’si, ANAP’ı, DYP’si, MHP’si, DSP’si ve diğerleri yanında, en iyi çalışan örgüt AKP örgütü. İktidarda olmasına rağmen.

Yazının Devamını Oku

Elli yıl önce top hayal bile değil

1 Temmuz 2010
TÖREN için toplanan halkın arasından öne fırlıyor, belinden çıkardığı hançeri Leopoldville’de açık arabadan halkı selamlayan Belçika Kralı 1. Baudouin’in göğsüne saplıyor. 30 Haziran 1960.

Kongo’daki törende bir köylünün sömürgeci krala sapladığı hançer kara Afrika’nın bağımsızlık simgesine dönüşüyor.
Dün, 30 Haziran 2010, Afrika’da bağımsızlık mücadelesinin ellinci yılı. Kongo’da elli yıl önce saplanan hançer, sömürge altında inleyen Afrika’yı ayağa kaldırıyor. Kongo’daki hançeri başka Afrika ülkelerindeki ayaklanmalar izliyor. Yüz, yüz elli yıl süren sömürgecilik, kralı öldüren darbeyle adım adım tarihe karışıyor.
30 Haziran 1960’dan itibaren, kısa sürede Afrika’da 17 ülke bağımsızlığına kavuşuyor.
Belçika dışında, bugün Afrika’ya Dünya Kupası için top koşturmaya giden Portekiz,  İspanya, Hollanda, Fransa elli yıl önce o toprakları sömürmek için orada.
Afrika, dün Dünya Kupası ile birlikte bağımsızlığının ellinci yılını kutluyor.
LUMUMBA’NIN HÜCRESİ
Futbol şampiyonasını bütün dünya izliyor. Güney Afrika’daki şampiyonada ilk maçlar insana pek heyecan vermiyor. Bundan sonra, futbol zevki ve heyecanın artmasını beklemek normal.

Yazının Devamını Oku

‘Mır’ en yaygın kelime ‘Ölü, öldü, ölüm’

30 Haziran 2010
“BİR sabah uyandık, evlerinizi hemen boşaltın dediler, PKK’ya yataklıktan. Nereye gidersin? 1991’de terk ettik, ama şimdi tazminat alamıyoruz. Köye sonra döndük, evlerin çoğu yıkılmış. Kimse yardım etmiyor, evler yapılsa, köyün çoğunluğu geri dönecek.”

Burası Mardin’in Taşgedik Köyü. 2002 yılında köye dönüş projesinde, köylünün bir bölümü geri dönüyor, durum anlattıkları gibi. Köy boşaltılıyor, ya sonra?
“Badem, meşe, fındık ağaçları kesildi, bağlar yakıldı. Ne kapı kaldı, ne pencere, cereyan direklerini bile kesmişler. Sürgünden beri değişen ne oldu?”

Anlatılan, Güneydoğuda pek çok köyün şu andaki durumu. Köy boşaltılıyor, yetmiyor, yıkılmadık ne bağ kalıyor, ne bahçe. Bu nasıl bir hınç, nasıl bir nefret. Devlet ile PKK arasında sıkışmış bu insanlar şu anda yine sahipsiz.

DÜŞMAN BELLİ DEĞİL

Yazının Devamını Oku

Gül’ün toplantısı hâlâ ‘Kürt’ demeyen var

29 Haziran 2010
“HER şeyi burada anlatamam” diyor Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ardından önemli bir ipucu veriyor:

“Terör olaylarında belli bir artış var, ancak şu da gerçek ki, önlenmiş olan terör olayları da var, plan aşamasında engel olunmuş terör olayları ve bunlarla ilgili yakalanmış olan teröristler var.”

Gül, bu sözleriyle güvenlik birimlerinin çabasını vurguluyor. Bu çıkışıyla, medyada ya da başka yerde güvenlik güçlerine, asker ya da polis, dönük eleştirilerin haklı olmadığını belirtiyor.

Gül geçen hafta sonunda İstanbul’da sivil toplum örgütleriyle terör olayları üzerine toplantı düzenliyor. Farklı siyasal görüşteki örgütlerin düşüncelerini almak
istiyor.

Yazının Devamını Oku

Yapma, abartma G-20’ye 1999’da girdik

26 Haziran 2010
G-20’nin ilk toplantısı Berlin’de. 1999’da. Türkiye o toplantıya davet ediliyor ve katılıyor. O sırada AKP’nin adı, sanı ortada yok. G-20’nin ikinci toplantısı 2000 yılında Montreal’de. Türkiye o toplantıya davet ediliyor ve katılıyor. O sırada AKP’nin adı, sanı ortada yok.
G-20, dünyada gelişmiş ülkeler, buna ek olarak, kendi bölgesinde ekonomik ağırlığa ve gelişme gücüne sahip olan ülkelerin oluşturduğu topluluk. IMF’nin öncülüğünde kuruluyor. Amaç, gelişmiş ülkelerin yılda bir kez bir araya gelerek, dünyada öne çıkan ekonomik sorunları tartışmak ve çözüm aramak.
Gelişmiş ülkelerin yanı sıra, dünya bölgelere ayrıldığında, o bölgede öne çıkan hangi ülke varsa, onu G-20’ye dahil ediyorlar. Orta Doğuya bakınca, Türkiye’den başka kim olacak?

ALDATAN SUNUŞ

G-20’ye başlangıçta Maliye Bakanları katılıyor. Ara sıra devlet ve hükümet başkanları.
1999 ve 2000 yıllarında G-20’nin ilk iki toplantısına Türkiye adına dönemin Maliye Bakanı Sümer Oral katılıyor.
G-20 bugün Kanada’nın Toronto kentinde toplanıyor. Devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı üçüncü toplantı bu.
Bugünkü toplantıya Başbakan Erdoğan katılıyor. G-20 son yıllarda ne zaman toplansa, Türkiye’nin oraya katılımı, kamu oyuna çok farklı şekilde sunuluyor.
Türkiye sanki bölgesinde büyük ekonomik hamleler gerçekleştirmiş, o nedenle gelişmiş ülkeler arasına yeni dahil edilmiş gibi bir aldatmaca var.
Ya kardeşim, 1999’dan beri bu böyle, yeni değil, AKP’nin farklı bir misyonu ya da başarısı değil. 1999’dan beri var bu davet ve katılım.
Pek çok şey aldatmaca ve propaganda üzerine, G-20 de, bunun uzantısı.

İKİ KARŞIT GÖRÜŞ

Bugünkü toplantı dünya ekonomik krizden nasıl çıkar toplantısı.
Obama bir yanda, Merkel ve Sarkozy öte yanda. Krizden çıkış reçetesinde Amerika ile Avrupa arasında görüş farkı var.
Obama, ekonomiyi canlandırmak için daha çok harcama, derken, Merkel ve Sarkozy tam tersine, harcamaların kısıtlanmasından yana. Avrupa’da sıkıntı daha büyük. Onun için tasarruf önlemleri ağır basıyor.
Toronto’da bu iki karşıt görüş çarpışacak. Orada kabul edilecek görüş bizi de etkileyecek. Ama, bugünkü toplantıda bizim aklımız başka yerde.

Erdoğan için zor görüşme

G-20 Zirvesinde Toronto’da bizim derdimiz başka.
Toronto’da büyük olasılıkla Obama ile Tayyip Erdoğan baş başa görüşecek. Konu ekonomi filan değil, daha farklı.
Obama muhtemelen Türkiye’nin İran ve İsrail politikalarını eleştirecek, yardım gemileri, Gazze ve Güvenlik Konseyi’ndeki oylamayı konuşmak isteyecek, Erdoğan da, hem bunları yanıtlayacak, hem de PKK ve istihbarat üzerinde duracak.
Bu görüşme, bana göre, Erdoğan’ın iktidara gelmesinden bu yana, Amerika ile en zor görüşmesi.
Sular sekiz yıldır aktığı gibi mi akacak, yoksa mecra mı değiştirecek?
Erdoğan’ın İran yandaşlığı, İsrail düşmanlığı sonrasında Amerika ile arası açılıyor. Gerginlik öyle ki, Washington’a giden AKP heyetine yüz veren çıkmıyor. Amerikanın önde gelen gazetelerinde ağır eleştiriler yayınlanıyor.
Amerika ile Türkiye, 1974 Kıbrıs çıkarmasından ve ambargodan bu yana ilk kez bu ölçüde farklı telden çalıyor. Görüşme lehte ya da aleyhte çok şeyi değiştirmeye aday olabilir.

BDP’den vazgeçmek yanlış

DOĞRU, BDP Kürtlerin partisi olabilir.
Tamam, BDP’nin söylediklerinin büyük çoğunluğuna katılmak mümkün değil. Hatta, insanı çıldırtan söz ve davranışlar olabilir.
Evet, BDP, PKK’nın siyasi kanadı gibi davranıyor olabilir.
Yine de, BDP’nin Kürt Halkının oylarıyla Meclise geldiğini, Kürt Halkının temsilcisi olduğunu düşünmek gerek.
AKP’nin bazı üyeleri hakaretle BDP’yi dışlamaya çalışıyor ve çok yanlış yapıyor. Hem Kürt halkını bağrına basıyor olacaksın, hem Kürt açılımı diyeceksin, ama hem de, Kürt Halkının temsilcilerine olmadık hakareti savuracaksın. Bu davranışlar, açılımın daha Mecliste tosladığının kanıtı.
İktidar tahammül ve çözüm yeri. Diyalog yeri. Türkiye’nin bir numaralı sorunu için AKP önce BDP ile masaya oturmalı.
Onları düşman gibi görüp, dışlamak, daha fazla çözümsüzlük demek.
Yazının Devamını Oku

Faili meçhuller başka bahara

25 Haziran 2010
SABAHATTİN Ali’nin öldürülmesiyle başlamak gerek.

Osmanlı’nın son dönemi ile tek parti dönemini bir yana bırakırsak, faili meçhul cinayetler hayatımıza 1948’de Sabahattin Ali cinayetiyle giriyor. Dönem dönem kitlesel katliamlar var. Tek tek faili meçhuller ise, özellikle 70’lerde yoğunlaşıyor, otuz yıl devam ediyor.

Madem demokrasi, o zaman bunların araştırılması gerek. Kim, kimler ve neden işliyor bu cinayetleri? O cinayetlerden sonra Türkiye nasıl bir ruh haline bürünüyor? Siyaseten başımıza neler geliyor?

CHP bu konuda Meclis araştırması istiyor. CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk bu yönde verilen önergenin başını çekiyor. Üç gün önce Meclis’te yaptığı konuşmada Öztürk:
“Devletin hukuku yerine yurttaşı esas alan hukuk devletinin önündeki engellerin kaldırılması, cinayetlerin arkasındaki gizli ilişkilerin, örgütsel yapıların ortaya çıkartılması, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur.”


Yazının Devamını Oku