Yeni hazırlanan RTÜK Yasasının 37. maddesi Üst Kurulun görev ve yetkilerini belirliyor. O maddenin(g) fıkrası insanı yerinden zıplatıyor:
“Yayın hizmetlerinin izlenmesi ve denetlenmesi için gerekli izleme ve kayıt sistemlerini, gerekli hallerde yayıncı kuruluş stüdyolarına da cihaz yerleştirerek kurmak.”
Durum aynen böyle. Bu maddeden ortaya çıkan şu:
1- TV yayınları denetlenecek. Tamam, buna diyecek bir şey yok.
İkinci Mavi Akım doğalgaz projesi. Rusya’dan Samsun’a iniyor, Samsun-Ankara-Ceyhan üzerinden İsrail’e uzanıyor, hatta oradan da Hindistan’a inmesi öngörülüyor.
Ancak, Rusya oyun bozanlık yapıyor. Bu hattı iptal ederek, bizimkileri şaşırtan bir vücut çalımıyla, çok başka bir hatta imza atıyor, Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya hat çekmek.
Biz neden İsrail’de ısrar ediyoruz?
İsrail işin içinde olduğu zaman, bizim Rusya ile ilişkimiz daha sağlam olur, düşüncesiyle. Ayrıca, bu tür bir projenin hayata geçmesi açısından İsrail’in güçlü lobisini güvence olarak görüyoruz.
Gazze ve Orta Doğu’ya barış ve demokrasi getirmeyi aklına koyan hükümet, bizim ülkemize hukuk getirmeyi unutuyor. Hukukun olmadığı yerde demokrasi olamayacağına göre, durum ortada. Hepimizi sarsması gereken bir örnekle.
Seydişehir tesisleri 2005’te özelleştiriliyor. Parmak ısırtacak bir özelleştirme:
1- Seydişehir alüminyum tesislerinin ana fabrikası,
2- Oymapınar hidroelektrik santralı,
Haber şu. Belediyenin başvurusu üzerine, Sakarya Akyazı’da fay hattının 150 metre çevresindeki imar yasağı 20 metreye indiriliyor.
İndiren kim? Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. Bu haberi gazetelerde okuyunca, koşa koşa başkanlığa gelen kim? Başkanın kendisi, Mehmet Ersoy.
Ersoy Yalova Valisi iken, altı ay önce anılan yönetimin başkanlığına atanıyor.
Haberi okuyunca ben de şaşırıyorum, Başkan Mehmet Ersoy’u arıyorum.
Massada Kalesi İsrail’de Ölü Deniz ile çöl arasında bir kayalığın tepesinde. Yıllar önce bir İsrail gezisi sırasında, ben o kaleyi gördüm. Orası turistik bir yer. İsrailliler ister resmi, ister turistik amaçlı olsun, İsrail’e gidenlere Massada’yı mutlaka göstermek istiyor.
YOK OLMA KOMPLEKSİ
Sadece kalenin heybetinden, mimari özelliğinden dolayı değil, iki bin yıldır İsrail için önemli simge olması nedeniyle. O kale dinsel inançla milliyetçiliği birlikte tasvir
ettiği için.
Kale, tarihte Romalılar ile İsrailliler arasında birkaç kez el değiştiriyor.
M.S. 73’te Romalılar Massada’yı kuşatıyor. Kuşatma üç ay sürüyor. Üç ayın sonunda saldırılardan birinde, Massada düşüyor.
Öyle bir düşüş ki, Romalılar kalede tek bir canlı bırakmadıklarına inanıncaya kadar, herkesi kılıçtan geçiriyor. Mucizevi biçimde iki kadın ile beş çocuk kurtuluyor.
Kendi halkına, “ben varım” derken, Arap Dünyasına dönüyor, “Orta Doğu benden sorulur” diyor. Varlığını kanıtlamak üzere, 1967’de İsrail ile savaşa tutuşuyor. Sonuç malum, tam hüsran. Nasır’ın göz yaşları tarih sayfalarında yerini hala koruyor.
Ulu orta tehditlerin, büyük lafların edildiği yerde, bir an şöyle durmak gerek. Tarih hepsini kaydediyor.
İLK İDDİA
İsrail’in baskını bütün dünyada haklı tepkiye yol açıyor. Tepkilerin başında, İsrail’in baskına uluslararası sularda girişmesi geliyor. Bu tek kelimeyle korsanlık. Bunu herkes söylüyor.
İskenderun’da PKK kurşunlarıyla hayatını kaybeden denizcilerden biri de, Serhat Aslan. Aslan Ailesi Mardin’li ve Kürt. Mardin’den İzmir’e yıllar önce göç ediyor.
Aile geçimini seyyar çantacılıkla sağlıyor. Hayatını kaybeden Serhat Aslan babası gibi, seyyar çantacılık yapıyor. Diğer iki kardeşi günü birlik işle geçimlerini sağlamaya çabalıyor.
AĞLA VE DÜŞÜN
Her erkek Türk yurttaşı gibi, Serhat Aslan askere gidiyor, denizci oluyor. Kahpe kader Serhat’ı İskenderun’da yakalıyor.