Dışardan çıt yok. Anlı şanlı dış politikanın somut göstergesi.
Dışarısının toplamı net 26, yani 26 ülke.
26 rakamı, aynı zamanda Başbakan Erdoğan’ın “taşeron” diye tanımladığı PKK destekçilerinin sayısı. Teröre karşı çıkmak bir yana, çoğu belki de, zevkten dört köşe. Tarihte örneklerini bolca gördüğümüz gibi.
ÜÇLÜ MEKANİZMA
İçerde, terörde yitirdiklerimizin verdiği acı yanında, bir başka acı daha ekleniyor. Halkın şaşkın bakışları arasında, iktidarla muhalefet arasındaki sen-ben kavgası. Özellikle Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli atışması ibretlik. “Sen bunu yapmadın, ben bunu yaptım” kavgası neye hizmet ediyor, belli değil. Sadece anlamsız ve bıktırıcı. Ve çok ayıp.
Ne tarafına, haber nedir, nasıl yazılır, şaşkınlıkla izliyorum. Cumhuriyet’te kimseyi tanımıyorum. Tanıdıklarım, isimlerinden bildiğim yazarlar.
“Ben şimdi ne yapacağım” endişesiyle, kapıyı gözlüyorum. En iyisi buradan gitmek, yok ben bu işi yapamayacağım galiba.
Tam o sırada karşımda İlhan Selçuk. Bu kadar yakından ilk kez görüyorum. Daha önce, üniversite yıllarımızda o nerede konuşuyorsa, hep birlikte oraya koşuyoruz. Sonunda devrim şarkıları söyleyerek, salondan ayrılıyoruz.
Ondaki pür ve soğuk mantık, zincirleme reaksiyon gibi. İnsanı altüst eden hoşgörü ve sevecenlik eşliğinde.
Filmde, tören adımlarıyla arka kapıdan askeri uçağa binen askerler, o unutulmaz “Let the sun shine in” parçasıyla Vietnam’a ölüme uğurlanıyor. Hair, Amerika’nın Vietnam sendromunu anlatan en iyi müzikallerden biri.
Önceki gün son saldırıda şehit düşen askerler için Van’da düzenlenen askeri tören sonrasında, cenazeler uçaklara taşınırken, görüntü tam Hair sahnesi. Filmde askerler Vietnam’a çarpışmaya gidiyor, bizde kendi varlığını korumak için toprağa düşmüş askerler memleketlerine uğurlanıyor.
Hazin bir çağrışım.
DAĞDAKİLERİ İNDİRMEK
Geçen yıl 23 bin milyonerimiz varken, bu yıl 29 bin milyonerimiz var. Milyoner sayımız bir yıl içinde 6 bin kişi artıyor. Böyle refah, böyle zenginleşme her iktidara nasip olmuyor.
Zenginin malı züğürdün çenesi yoruyor, değil, bir tespit yapıyoruz. Daha doğrusu, bu tespiti Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yapıyor. Aziz milletimizin ne kadar parası var, ne kadar yok, kimin payına ne düşmüş, BDDK bunları açıklıyor.
Açıklama özel bir kuruluşa ait değil, doğrudan bir devlet kurumunun belirlemeleri.
35 MİLYAR ARTTI
BDDK Nisan ayı bülteninde çarpıcı bilgilere yer veriyor.
- Türkiye’de milyoner sayısı geçen yıl 23 bin, bu yıl 29 bin.
- Bu milyonerlerin bankalardaki parası geçen yıl 178.1 milyar lira. Bu yıl milyonerlerin bankalardaki parası 213.4 milyar liraya yükseliyor. 35.1 milyar liralık artış.
İşçi sendikalı olmak istiyor. Bunun için de, notere gidiyor, 40 lira ödüyor.
Notere gitmek için, üstelik bir iş gününden, günlük yevmiyesinden vazgeçmesi gerek.
Eğer o işçi asgari ücretle çalışıyorsa, sendikasını değiştirip, yeni sendikaya girmesi ve günlük ücretinden vazgeçmesi, ona ücretinin üçte birine mal oluyor. Maliyeti iki yüz lirayı geçiyor.
15-16 Haziran büyük işçi direnişi üzerinden kırk yıl geçiyor. 1970’de işçiler DİSK’i tasfiye niyetiyle hazırlanan bir tasarıya karşı direniyor. DİSK’e bağlı işçilere Türk-İş üyesi işçiler de katılınca, 15-16 Haziran tarihsel bir direnişe dönüşüyor.
BÜYÜK SUÇ
Dün ve bugünkü direnişin nedeni ise, hem 15-16 Haziran’ı anmak, hem de, yukarda bir örneğini verdiğim gibi, işçilerin sendikal hakları önündeki engelleri protesto etmek.
Norveç’in nüfus 4.5 milyon. Norveç’te sendikalı işçi sayısı bir milyon. Nüfusun yüzde 25’i sendikalı.
Bunları yaparken, tarihsel gerçekleri saptırıyor.
AB’den sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ı izliyorum, “bu bakan ne yapıyor, ne söylüyor” diye sormadan edemiyorum.
AB’nin yazılı olmayan kurallarından biri doğru söylemek. Siyaset uğruna, zikzaklar çiziliyorsa, üstelik bunu AB’den sorumlu bakan yapıyorsa, elin oğlu, yani AB ülkeleri şöyle bir durup, düşünüyor.
TARİHİ AŞAMALAR