Yalçın Doğan

Tek kişilik parti

18 Ağustos 2010
REFERANDUM turuna Çorum, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize’den başlıyor. Sonra Kocaeli, Düzce, Sakarya, Çankırı.<br><br>Ardından Denizli, Muğla, Aydın, İzmir, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Eskişehir.

Derken, Kırıkkale, Nevşehir, Niğde, Kırşehir.

Hiç kimse görev vermiyor, hiç kimseyle olumlu, olumsuz alış verişi yok. Sadece kendi siyasal inancı için yollara düşüyor.

12 Eylül öncesi MHP’nin önde gelenlerinden, sonradan ANAP’lı bakanlardan Yaşar Okuyan tek kişilik parti gibi.

Anadolu’yu dolaşıyor, referandumda hayır oylarının artmasına çalışıyor.

Yazının Devamını Oku

‘Gel gel güzelim, söz hiç acımayacak’

17 Ağustos 2010
SABAHIN 10.30’unda başlıyor. 13.00’e kadar “güm güm/güm güm” tekno müzik ve animasyon kuşatması.

14.00’e kadar insafa geliyorlar, bir saat ara veriyorlar. 14.00’ten 18.00’e kadar, çok az kişi itibar etse bile, durmadan yine animasyon kuşatması.

Tatilde insanlar uyumak mı istiyor, kitap mı okumak, kafa mı dinlemek, tatil köyü yönetiminin pek aldırdığı yok.

Akşam işkencesi, yani animasyon adı altındaki oyunlar, üstelik hayli acemice, desibeli müthiş yüksek müzik her odanın içinde patlıyor, gece 24.00’e kadar.

Bunun adı tatil.

Yazının Devamını Oku

PKK yakında ‘pilot bölge’ ilan edecek

24 Temmuz 2010
KİMSENİN keyfi yok. İstanbul’dan arabayla Ege kıyılarında güneye inerken, her turizm kasabasında tatilciler. Çok olağan. Ancak, geçmiş yıllara göre ciddi bir fark var. Herkes belki yine denizde, yine belki lokontalarda, galiba laf olsun diye eğlencede.

Ama, kimsede keyif yok. Tatile çıkışlar, değişiklik olsun diye, alışkanlık yerini bulsun diye. Yoksa, geçmiş yıllarda gördüğüm tatil sevinci, müzikle haşır neşir olmak, denizle oynamak hayli sınırlı.

Genelde hüzün var, tedirgin ve kaygı var. Daha önemlisi:

Her şehit haberi insanları çok etkiliyor. Deniz kenarlarında okunan ve okunacak kitap yerine, eğlence yerine terör acısı konuşuluyor.

ÜÇGENDE ÖZERKLİK

Ülkenin bir bölümü sanki bütünden kopuyor gibi. PKK iki açıklama yapıyor:

1- Demokratik özerklik ilan edeceğiz.

2- Buraya BM gelsin.

Öğrendiğim kadarıyla demokratik özerklik için, PKK bazı pilot bölgeler belirliyor.

Demokratik özerklik için ilk uygulama yerleri. Güneydoğu da bazı kasabaları içeren bir üçgen içerisinde. Oralarda belediyelerin bir bölümü PKK denetiminde. Bu üçgende demokratik özerklik, yani kendi kendine yönetim ilan etmek. Bu ne demek?

“Buraları bizden sorulur, siz karışmayın” demek.

Kimilerine göre, bu bir ayrılık denemesi.

Bölgeden aldığım bilgilere göre, orada devlet de önlemlerini sıkılaştırıyor. Yol kesmek, araçları, insanları aramak günlük yaşamın ayrılmaz parçalarına dönüşüyor.
Ancak bu ters tepiyor.

Ters tepme bölge insanında isyanla eş anlamlı. Sağına bakıyor devlet, soluna bakıyor PKK. 26 yıldır böyle.

Daha ne kadar böyle?

Cennet, yaşadığımız  cehennemden çıkıyor

TAM o günleri yaşıyoruz. Nazım’ın dediği gibi:

“Bu cennet, bu cehennem bizim.”

Her zaman söylediğim gibi, Türkiye gazetecilik cenneti, ne yazık ki o cennet yaşadığımız cehennemden çıkıyor. Yazacak malzame bol. Ama, hayatlarımız, çevremiz, ilişkiler lanetli bir geminin yolculuğu gibi bir cehennem.

Cehennemden yazı çıkarmak kolay, aynı anda yıpratıcı. Çünkü, her gün bir yerlerimiz kırılıyor, dökülüyor.

Dinlenmek şart. Bir tatil için cennette mola zamanı.

Bir süre sonra görüşmek umuduyla. Kendinizi olaylarla fazla kaptırmayın, kendinize iyi bakın.
Yazının Devamını Oku

İdam mahkumu kaçırıldığı gece DPT’de saklandı

23 Temmuz 2010
SIKIYÖNETİM komutanı Korgeneral Recep Ergun olanca hışmı ile bana bağırıyor, yer gök inliyor:

“Nerden öğrendiniz bu haberi? Bunu sadece Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile 8 kişi biliyor. Siz nereden öğrendiniz?”

12 Eylül’ün esip savurduğu günler. Gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, işten atılmalar, idamlar, şişlenmeler birbiri ardına. Ben Cumhuriyet Ankara Temsilcisiyim.
Ogün Cumhuriyet’te bir haber:

“Cezaevinden kaçtıkları gece Devlet Planlama Teşkilatında (DPT) saklandılar.”

Yazının Devamını Oku

Savaşanlar birbirini görmeyecek ama öldürecek

22 Temmuz 2010
İSİMLERİ bize çok yabancı. Cisimleri de yabancı.

Predator, Reaper, Swords, Crusher, Dragon Runner. Biz bunları bilmiyoruz. Bizim bilgiğimiz Heron, insansız uçak. Adlarını saydığım bu ölüm makineleri de, Heron’lar gibi insansız savaş araçları.

Kimi tank tipi, kimi uçak tipi, kimi makineli tüfek tipi. Hepsi Amerikan imalatı. Fiyatları çok değişik, ama dudak ısırtan türde. Nedeni çok basit. İnsan yerine geçiyor. 

Örneğin, bu yıl içinde Amerika, Irak ve Afganistan’daki birliklerinin üçte birini geri çektiğinde, askerlerin yerini bu robot savaş araçlarıyla doldurmaya hazırlanıyor.

İnsanlar değil, robotlar savaşacak. Tek taraflı. Afgan ve Irak Birlikleri çaresiz insanlardan oluşuyor. Amerikan tarafı ise, robotlardan. Robotlar Afgan ve Irak’lıları öldürecek, Afgan ve Irak askerleri ise karşıda savaşacakları çok az insan bulacak. İşte Amerika askerinin üçte birini geri çekiyor.

Yazının Devamını Oku

Bu savaş daha yirmi yıl sürer

21 Temmuz 2010
TÜRKİYE dün yine nefesini tutuyor. Hakkari de 6 şehit.

Televizyonda bir açıklama var. Birkaç yüzü aşkın sivil toplum örgütü açıklamaya şöyle başlıyor:
“Biz Kürt tarafı olarak...”
İçim burkuluyor sanki birileri, bir yandan Türkiye’ye yaranmaya çalışırken, başkaları da PKK ile arasını açmak istemiyor.
Şehit haberlerini duyar duymaz bu işleri bilen birilerini arıyorum. Onların ileri sürdüğüne göre:
“Bu seferki saldırı birkaç aydır devam eden terörün uzantısı değil. PKK bu sefer Türkiye’nin özel birlik kurma projesine tepki gösteriyor. Saldırının temelinde bu var.”
Bu görüş son derece önemli. Devamı dahada önemli.
UZUN SÜRECEK

Yazının Devamını Oku

Parayı işkence yapan ödesin

20 Temmuz 2010
İŞİNİ bırakıyor, gösteriye katılıyor. 2007’de, o tarihte henüz resmi tatil günü ilan edilmeyen 1 Mayıs gösterilerine. Beyoğlu Belediyesi’nde çalışıyor.

İzinsiz gösteriye katıldığı gerekçesiyle, Beyoğlu Belediyesi Turan Çevikçi’ye disiplin cezası veriyor. Çevikçi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruyor. AİHM karar veriyor:

“Toplantı ve dernek kurma özgürlüğünü garanti altına alan maddeler ihlal edilmiştir.”

Türkiye, Çevikçi’ye 800 bin Euro ödemeye mahkum oluyor.

Demek ki, Türkiye’de toplantıya katılmak ve dernek kurma özgürlüğü garanti altında değil. Demek ki, Türkiye’deki demokrasi gerçek bir demokrasi değil.

Yazının Devamını Oku

Vahşi bir CD görüşmenin önünü kesti

17 Temmuz 2010
HERKES dikkatli. Tayyip Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinde, hem iki lider, hem de görüşmeye iki taraftan katılanlar dikkatli. Örneğin, Erdoğan CHP Genel Başkanı seçilmesinden dolayı, Kılıçdaroğlu’na ilk kez “hayırlı olsun” derken, CHP’lilerin çeşitli soruları üzerine:

“Ne zaman, ne sorarsanız, arkadaşlarımı görevlendiririm, size bilgi verirler.”

Böyle bir ortamda AKP ve CHP’liler ne Meclisteki atışmalara, ne de herhangi bir güncel anlaşmazlığa, örneğin referanduma giriyor. Karşılıklı dikkat burada.
Bu ilk siyasal temas, ilerde başka görüşmelerin kapısını açık tutan bir diyalog. Gerilimden uzak.

CHP için iyi, çünkü AKP gerilim politikasını kendine iyi yontuyor. Karşıdakileri çıldırtıp kenara çekiliyor, sonra “bakın şunlara, bize neler söylüyorlar” diyor, buradan puan topluyor. CHP bu tuzağa düşmüyor.

İSRAİL SÜRPRİZ DEĞİL

Toplantıda AKP için görüşme notunu Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, CHP için Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay tutuyor.

Görüşmenin bana kalırsa, dün basına tam ayrıntısıyla yansımayan iki önemli konusu var.

İlki, istihbarat sorunu. Amerika belki güvence veriyor, Barzani belki olumlu davranıyor, ama elle tutulur pek bir şey yok.

Buna karışılık elle tutulur şu var: İsrail istihbaratta bize artık yardım etmiyor. İsrail’den istihbarat akışı duruyor.

Bir buçuk yılı aşkın süredir İsrail ile bitmek bilmeyen krizlerden sonra, onların bu tutumu sürpriz değil.

İkinci önemli konu, Erdoğan’ın başka nedenle gündeme getirdiği bir CD.

BDP NEDEN YOK

BDP ile neden görüşmediğini Başbakan CHP’lilere şöyle açıklıyor:

“Bir CD geldi, içinde fotoğraflar var. PKK’lılar öldürdükten sonra bizim şehitlerimizin gözlerini oymuş, bazı organlarını kesmişler, bunun üzerine BDP ile görüşmekten vazgeçtim.”

Tam vahşet. Terör zaten vahşi bir eylem, insanlık dışı. PKK’lıların bu yaptığı ise, vahşetin daniskası.

Bu CD’yi gerekçe olarak gösteren Başbakan, o fotoğraflar üzerinden BDP ile görüşmekten vazgeçtiğine göre, BDP’ye nasıl baktığı ortada. Zaten AKP milletvekilleri Mecliste ulu orta BDP’yi PKK’nın uzantısı olarak suçluyor.

Daha iyi ya. BDP ile bu durumda görüşmek daha da gerekli. Ama, Erdoğan farklı düşünüyor. Bana kalırsa, yanlış.

Ya asıl konu açılım? Görüşmede açılımın koordinatları ne? CHP’lilere göre, AKP açılımda çare arıyor. Zaten partilerle görüşmenin amacı da, bu.

Kendine göre demokrasi

SEÇİM barajının düşürülmesi ile ilgili yurt içindeki önerilere Tayyip Erdoğan sırt çeviriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile Avrupa Konseyi’ni de dikkate almıyor.

Son olarak CHP barajın yüzde 7’ye düşürülmesini öneriyor. Erdoğan yine karşı çıkıyor.

Oysa, barajı düşürmek isteği iç politik hesapların sonucu değil. Bu kadar yüksek baraj demokrasiye aykırı. Örneğin, 2002’de oyların yüzde 45’i boşa gidiyor, halkın yarısı Meclis’te temsil edilmiyor. Hangi demokrasi?

AİHM 2008’de yüzde 10 barajını yüksek buluyor, düşürülmesi kararına varıyor. AKP buna uymuyor. Oysa, bizzat AKP’nin girişimiyle AİHM kararları aynı zamanda iç hukuk kararı yerine geçiyor. Yani, Erdoğan yargı kararını uygulamıyor. Hangi demokrasi?

Benzer bir karar Avrupa Konseyi’nden. Konsey 2004’te barajın düşmesi gerektiğini bildiriyor. AKP buna da uymuyor.

AKP şimdi anayasa değişikliğini referanduma sunarken demokrasi nutukları atıyor. Hangi demokrasi? Çok ayıp ve gerçek dışı.

‘Muhterem babam’ icabında parti kurar

UFUKTA olağanüstü kongre görünüyor. Saadet Partisi’nde (SP) eski ve yeniler arasındaki anlaşmazlık, kongre sonrasında iyice derinleşiyor.

Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ı dinliyorum. Fatih Bey kardeşimiz söze, “muhterem babam” diye başlıyor, SP’nin yayın organı Milli Gazete’de de dün yer alan Erbakan’ın çağrısı ile devam ediyor.

SP kaynaklarına göre, Erbakan olağanüstü kongre için gerekli 626 oyu bulabilir, Genel Başkan Numan Kurtulmuş’u devirebilir.

SP tabanında çelişkili iki görüş var, “Erbakan Hocamızı üzmeyiz, ama Numan Beyden de vazgeçmeyiz”.

Bu saatten sonra ikisi bir arada zor. Çünkü, Erbakan’ın hedefi Numan Kurtulmuş. Olağanüstü kongreyi toplayabilirse, Numan Kurtulmuş’u devre dışı bırakacak.
Erbakan’ın adayı kim? “Aziz oğlu” Fatih Bey kardeşimiz. SP sanki parti değil, babadan oğula geçen küçük bir macera.

Numan Kurtulmuş’u deviremezse, inat bu ya, “muhterem babam” yaşına başına bakmadan icabında yeni bir parti bile kurabilir.
Yazının Devamını Oku