“AKP Kendi Kalemize Gol Atıyor”. Bu da, yine Oğuz Oyan’ın 23 Ekim 2010’da yine Oda TV sitesine yazdığı yazının başlığı. Başından sonuna kadar ekonomik analiz. Doların serüveni, sıcak para, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler karşısındaki pozisyonunu anlatıyor.
Oğuz Oyan’ın bu iki yazısı Oda TV iddianamesinin eklerinde yer alıyor. Oğuz Oyan Abant’taki CHP toplantısında konuyu gündeme getiriyor ve dikkat çekiyor. Ve bugüne kadar ortaya hiç atılmayan, birbirini tamamlayan iki müthiş soru Abant’ta aniden herkesin aklını kurcalıyor.
1- Oda TV iddianamesi ile CHP arasında ilişki mi kurulmak isteniyor?
2- CHP bu davaların içine mi çekilmek isteniyor?
KART’TAN SUÇ DUYURUSUİki soru Oda TV’nin iddianamesine adı geçen şüphelilerle ilgili suçlamaları düşündürüyor.
İddianamede şüpheliler hakkında silahlı terör örgütü kurma, örgütü yönetme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme gibi suçlamalar var. CHP bu suçlamaların bir parçası haline mi getirilmek isteniyor? Abant’ta herkes bunun üzerinde duruyor.
Abant’tan bir hafta önce, 30 Eylül’de CHP Konya milletvekili Atilla Kart iddianameyi hazırlayan savcı hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliği ihlal etme, soruşturmanın gizliliğini ihlal gerekçeleriyle. Eklerde yer alan tutanakların soruşturmayla ilgisi olmadığı teziyle. CHP şimdi bununla yetinmiyor.
Öyle bir anayasa yapacağız ki, kentlerde imar talanını önleyecek.
Öyle bir anayasa yapacağız ki, ormanların korunmasını sağlayacak.
Ve elbette öyle bir anayasa yapacağız ki, özgürlükler genişleyecek, demokrasi rayına oturacak.
Özetle, kimin, hangi sorunu varsa, ülkenin hangi derdi varsa, çözümü yeni anayasadan bekliyor. Bu yanlış bir beklenti. Tek tek sorunların çözümü değil, ama genel çerçeve içinde demokratik standartları geliştirecek bir anayasa söz konusu. Kuvvetler ayrılığını pekiştirecek, yargı bağımsızlığına düşebilecek gölgeleri önleyecek, parlamenter demokrasinin işleyişini tıkayan engelleri aşacak bir anayasadan söz etmek gerek. Yoksa, tek tek sorunların çözümünü bu anayasadan beklemek yanlış.
72 milyon insan için yapılacak bir anayasada herkesin talepleri olabilir.
YA KÜRTLER
Çeşitli talepler arasında dikkatimi çeken bir soru var:
Şimdilerde Türkiye Komisyonu Başkanı.
Dünyanın değişik coğrafyalarında özellikle etnik sorunu çözmek için arabulucuk görevini üstlenen Ahtisaari bir yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de. Türkiye ile çok ilgili. Örneğin, 1999’da dönemin Başbakanı Ecevit’e özel uçak göndererek, Türkiye ile AB arasında buzları eriten kişi. Son yıllarda Kürt Sorununu çözmek için çaba harcıyor. Öcalan bir tarihte onun “akil adam” olarak, devreye girmesini öneriyor.
Bakış açısına göre, kimi onu “gittiği yerde ülkeyi bölen” kişi, kimi “etnik sorunu çözen” kişi diye niteliyor. Namibya’nın bağımsızlığı için mücadele eden militanlarla Güney Afrika arasında diyalog kuruyor, IRA ile İngiltere arasında diplomasi yürütüyor, ayrıca B.M. Kosova özel temsilcisi.
CHP’NİN ÇİZDİĞİ TABLO
Ahtisaari Ankara’da Cumhurbaşkanı Gül, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, BDP Eş Başkanı Demirtaş ve AB’den sorumlu Devlet Bakanı Bağış ile görüşüyor.
Türkiye ile ilgili rapor yazıyor. O rapor her beş yılda bir yenilenmesi gerekirken, 2012 için yeni bir rapor yazmayı planlıyor. Onun için Türkiye’de. Kürt Sorununun alevlendiği bir dönemde.
CHP ile görüşmesinde Kılıçdaroğlu’nun yanında emekli büyükelçi, CHP milletvekili Osman Korutürk var. CHP ona genel bir siyasal tablo çiziyor:
Fotoğraf makinesi, televizyon, kamera, CD çalar fiyatı son dokuz yılda yüzde 31 geriliyor. Siz ayda kaç tane televizyon, fotoğraf makinesi, CD çalar alıyorsunuz?
Tansiyon aleti, gözlük çerçevesi, ilk yardım çantası fiyatı son dokuz yılda yüzde 6.6 geriliyor. Siz ayda kaç tane tansiyon aleti, gözlük çerçevesi alıyorsunuz?
Kaç tane alırsanız alın, ama bu alet ve edevat enflasyon sepetinde önemli ağırlıklara sahip. Hangi sepette? Aylık fiyat artışlarını belirleyen ürünlerin toplandığı sepette. Orada bir sepet var, sepetin içinde tükettiğimiz ürünler var, her ürünün sepet içinde belli bir yüzde ile ağırlığı var, o ağırlıkların ortalaması alınıyor ve aylık (yıllık) enflasyon hesaplanıyor.
Yılda bir bile almadığınız bir ürün, örneğin televizyon, fotoğraf makinesi, tansiyon aletine talep düşük olduğu için ama, onların ağırlıkları o sepette her gün tükettiğimiz ürünlerden daha fazla olduğu için, enflasyon düşük çıkıyor.
Sepete girecek ürünler her yıl değişiyor. Bu cin fikir sayesinde enflasyon iniyor da, iniyor.
ARABA, KİRA, ÜCRET
Siz ayda kaç araba alıyorsunuz? Arabanın o sepetteki ağırlığı yüzde 5.44.
Geçen pazar: Malatya’da füze kalkanı protestosuna katılmak.
İki gün önce pazartesi: Erzurum Tortum’da HES mitinginde yer almak.
İki gün önce pazartesi: Siirt ve Batman’da PKK saldırısında hayatlarını kaybedenlerin ailelerini ziyaret etmek.
Bunlar CHP milletvekilerinin inisiyatif aldıkları eylemler. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin neresinde olursa olsun, CHP milletvekilleri hem benzer eylemlere katılmaya, hem de herhangi bir haksızlık ya da terörle karşı karşıya kalmış insanlarla bütünleşmeye kararlı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler ile arkadaşları pazartesi günü Siirt ve Batman’da PKK saldırısına uğrayanların ailelerini ziyaret ediyor. Dün Ankara’ya dönerken, Güler ile konuşuyorum.
BUNDAN SONRA BÖYLEMitinglere katılmalar, davaları izlemeler, aile ziyaretleri. Arka arkaya, bunlar rastlantı olamaz. Güler’e bunu sorduğumda farklı bir yanıt alıyorum:
“Yeni CHP’de yeni siyaset tarzıdır bu. AKP iktidarı ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetiyor, Meclisi adeta esir alıyor, dışlıyor. Biz de, buna karşı bir yandan Meclis’te mücadele ederken, öte yandan Türkiye’nin her yerine dağılmaya karar verdik. Bundan sonra Türkiye’nin neresinde, ne oluyorsa, biz de orada olacağız, halkın içinde olacağız. Terör mağduru ise, acısını paylaşacağız, başka bir haksızlık varsa, yanında yer alacağız”.
Dün 3 Ekim, Batı Almanya ile Doğu Almanya’nın birleşmesinin 21. yıldönümü. Kutlamalar bu yıl eski başkent Bonn’da. Başbakan Merkel ve hükümet üyeleri Bonn’da birleşmenin keyfini çıkartıyor. Erdoğan’ın uçakta Alman Vakıflarının yardımları ve o yardım paralarının PKK’ya gittiği yönündeki açıklamalarıyla ilgili değil onlar.
Almanlar kutlamayla meşgul, henüz ayılmış değiller. Ancak, birileri Erdoğan’ı uyarmış olmalı ki, dün yine yurt dışına giderken, uçakta söylediklerini düzeltmek ihtiyacını duyuyor. Başbakan “bazı CHP’li belediyelerin bazı Alman Vakıflarıyla kredi görüşmesi yaptığını” söylüyor. Bu kez PKK lafı filan yok. Hatta, “para değil, belediye ile kredi sözleşmesi yapıyor” diye tekrarlıyor.
Yapıyorsa, yapıyor, ne var bunda. Belediyeler kırk yıldır bu vakıflarla kredi görüşmesi yapıyor.
BAŞKAN KADİR TOPBAŞÜstelik, Alman Vakıflarıyla kredi görüşmeleri o kadar açık ki, Konrad Adenauer Vakfı sitesinde dün şu satırları okumak mümkün:
“Türkiye Belediyeler Birliği ile en alt demokratik karar zeminini teşkil eden komünlerin güçlendirilmesi projesi yürütülmektedir”.
Harika, Alman Vakfının sözünü ettiği Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş. Ne olacak şimdi?
Kaldı ki, bunda hiç bir yasa dışı işlem yok. Ama, eğer o kredi daha sonra PKK’ya gidiyorsa, bunu ortaya çıkarmak hükümetin görevi. Suçluları yargıya verir, olur biter.
Terörün azgınlaştığı dönemde, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, hükümet sözcüsü, denk geldiğinde bakanlar, ben dahil, cümle alem köşeler, siyasal partiler, sivil toplum örgütleri, parkta salıncağa binenler, sokakta sucuk-ekmek satanlar TV’lerde ve gazetelerde hep bu konuyu işliyoruz.
Yatıyoruz, “BDP Meclise’e gelmeli ve yemin etmeli”, kalkıyoruz, “BDP Meclis’e gelmeli ve yemin etmeli”. Kürt Sorununa çözümde adım atmak üzere.
Eh bunca reklama, bunca davete kim dayanabilir? Sağ olsun BDP bizleri kırmıyor, Meclis’e geliyor.
OHHH NİHAYETGelmesine geliyor ama, şimdi bir başka sorun çıkıyor. Meclis açıldığı gün, yani bugün mü yemin edecek yoksa yemin haftaya mı kalacak?
Haydaaa, Kürt Sorununda al sana yeni bir çıkmaz daha. Hep birlikte bu sorunun peşine düşüyoruz. BDP yemini hangi gün ederse, Kürt Sorununu biz daha kolay çözeriz? Yemin bugün mü, haftaya mı? Yaz tahtaya, kalsın haftaya, olmaz bu işi bugün çözmek şart.
Etmesine bugün ediyor ama, başka bir sorun çıkıyor. Cumhurbaşkanı Meclis açılış konuşmasını yapmadan önce mi yemin edecekler, yaptıktan sonra mı?
Biz ne talihsiz milletiz, başımız derten kurtulmuyor. Her gün dev bir sorun, her gün yeni bir gayya kuyusu.
Terörde bir yönüyle 90’lı yıllara dönüyoruz. PKK o yıllarda da, öğretmen kaçırıyor. Kamu görevlileri arasında en korumasız olarak öğretmenleri görüyor. Öyle ya, orada bir köy var uzakta, o köyde öğretmen var, yanında sadece kitap, defter ve kalem var.
Öğretmen PKK açısından tehlikeli. Çocukları yetiştiriyor. Çocuklar gerçeği ne kadar öğrenirse, PKK’dan o kadar uzaklaşıyor. PKK buna göz göre göre izin verir mi, zaten vermiyor ve öğretmen kaçırmalar hızlanıyor.
400 bin öğretmen atamayı bekliyor, buna karşılık atanma şansını bulmuş, görev almış öğretmenler can derdinde ve sıkıntı içinde. Ek ders hariç, ellerine ayda ortalama 1.700 lira geçiyor.
Ayrıca, Güneydoğu’da dersleri müfredata uygun yürütmekte zorlanıyorlar. Örneğin, son zamanlarda çocuklara İstiklal Marşı’nı okutmak cesaret istiyor.
SİYAH KURDELAGeçenlerde Eğitim-İş Başkanı Veli Demir ve arkadaşları Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i ziyaret ediyor. Veli Demir “öğretmenleri korumaktan” söz açıyor, gerçi o sırada öğretmen kaçırma yok, Bakan Dinçer de üzerinde pek durmuyor. Ama, bakanlık dün kaçırmaları kınayan açıklama yapıyor.
Bugün iş vahim noktalarda. Eğitim-İş’e bağlı öğretmenler bugün derslere siyah kurdela takarak girmeye çağrılıyor. Kaçırılan meslektaşlarıyla dayanışma adına.
Öğretmen kaçırma terörde yeni bir boyut. Öğretmen PKK açısından en kolay hedef. Orada bir köy var uzakta, terkibindeki gibi. Kendinizi o öğretmenin yerine koyun, hem azimlisiniz, hem tehlikede.
Meclis’teki son direnişçi