Paylaş
Şimdilerde Türkiye Komisyonu Başkanı.
Dünyanın değişik coğrafyalarında özellikle etnik sorunu çözmek için arabulucuk görevini üstlenen Ahtisaari bir yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de. Türkiye ile çok ilgili. Örneğin, 1999’da dönemin Başbakanı Ecevit’e özel uçak göndererek, Türkiye ile AB arasında buzları eriten kişi. Son yıllarda Kürt Sorununu çözmek için çaba harcıyor. Öcalan bir tarihte onun “akil adam” olarak, devreye girmesini öneriyor.
Bakış açısına göre, kimi onu “gittiği yerde ülkeyi bölen” kişi, kimi “etnik sorunu çözen” kişi diye niteliyor. Namibya’nın bağımsızlığı için mücadele eden militanlarla Güney Afrika arasında diyalog kuruyor, IRA ile İngiltere arasında diplomasi yürütüyor, ayrıca B.M. Kosova özel temsilcisi.
CHP’NİN ÇİZDİĞİ TABLO
Ahtisaari Ankara’da Cumhurbaşkanı Gül, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, BDP Eş Başkanı Demirtaş ve AB’den sorumlu Devlet Bakanı Bağış ile görüşüyor.
Türkiye ile ilgili rapor yazıyor. O rapor her beş yılda bir yenilenmesi gerekirken, 2012 için yeni bir rapor yazmayı planlıyor. Onun için Türkiye’de. Kürt Sorununun alevlendiği bir dönemde.
CHP ile görüşmesinde Kılıçdaroğlu’nun yanında emekli büyükelçi, CHP milletvekili Osman Korutürk var. CHP ona genel bir siyasal tablo çiziyor:
“Kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiğine, özgürlüklerin kısıtlandığına, yargı bağımsızlığının darbe aldığına, tutukluluk sürelerinin cezaya dönüştüğüne, basın özgürlüğünde geri adımlar atıldığına, gazeteci ve milletvekillerinin hapiste bulunduğuna” ilişkin görüşlerini aktarıyor.
CHP ayrıca kendi anayasa çalışmalarını özetliyor, anayasada hukukun üstünlüğü, demokrasinin güçlendirilmesi, sosyal adaletin sağlanması, kadın-erkek eşitliği ve benzer çağdaş ilkelerden yana olduğunu bildiriyor.
DEMOKRASİ VE ÖTESİ
CHP’lileri dinledikten sonra Ahtisaari:
“Bu hükümetin demokrasiyi gerilettiğini söylüyorsunuz. Demokrasiyi gerileten hükümet özgürlükleri genişleten bir anayasayı kabul eder mi?”
İkinci soru şu:
“Bu hükümet demokrasiyi bütün Arap ülkelerine yaymak istiyor. O ülkelerde demokrasiyi yaygın kılmak isteyen bir hükümet kendi ülkesinde demokrasinin gerilemesinden nasıl yana olabilir?”
Anayasa ile ilgili soru açıkta, onu göreceğiz. İkinci soruya ise, CHP somut örneklerle karşılık veriyor.
Türkiye’deki demokrasi yurt dışında Türkiye ile ilgili her platformda masaya yatırılıyor.
Hani, nerede ‘yaptırımlara karşıyız’
SURİYE’ye örneğin, hava sahasını mı kapatacağız? Onlara verdiğimiz suyu mu azaltacağız? Sınır kapılarına kilit mi vuracağız? Ekonomik ambargo mu uygulayacağız? Büyükelçiyi geri çağırmak gibi, siyasi ilişkileri aşağıya mı çekeceğiz? Başbakan Erdoğan Güney Afrika’dan sert bir üslupla Suriye’ye bir dizi yaptırıma yöneleceğini açıklıyor. B.M. Güvenlik Konseyi Suriye’ye yaptırım önerisini veto ediyor. Erdoğan, “onlar veto etsin, ben yaptırımdan vazgeçmem” diyor. Bunların ne olduğunu bugün, yarın açıklayacak.
“Yaptırım” deyince, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 2010 Haziran ayında söylediği söz aklıma geliyor. O tarihte Güvenlik Konseyi “İran’a yaptırım” üzerinde duruyor. Türkiye aleyhte oy kullanıyor. Gerekçeyi Davutoğlu kararlı bir ses tonu ile ilan ediyor: “Yaptırımlara ilke olarak karşıyız, çünkü yaptırımlar sorunu çözmüyor”.
Aaaaa, demek çözmüyor. İlkesel karşı olmak geçen yılda kalıyor. Şimdi Suriye’ye yaptırım var. Bir süre sonra yaptırımla ilgili tam ters bir söz duyarsak, bilin ki, bu yeni bir dış politika mucizesinin resmidir. Her an değişebilir, ne gam.
Dolara müdahalede arka plan
BİRİ kamu kurumu, diğeri bir kamu bankası. İkisinin de, ödemesi gereken dış borcu var, dolar cinsinden.
Bankanın ve kamu kurumunun adını vermiyorum. Ancak, bir sorun var. Piyasadan o kadar yüksek miktarlarda dolar satın alırlarsa, zaten 1.90’a vurmuş olan doların fiyatı biraz daha artacak. Artmasını frenlemek için, çare hazır.
İki kamu kurumu Merkez Bankası’na gidiyor, “doları senden alalım” diyor. Merkez Bankası da, ihaleye çıkıyor, 1 milyar 300 milyon dolar satmak üzere. Piyasa dolara aç, 1 milyar 850 milyon dolar talep ediyor. Merkez Bankası sonunda 750 milyon dolar satıyor.
Bir taşla, iki kuş. Doların büyük bölümünü bu iki kamu kuruluşu satın alıyor. Onların derdine çare bulunuyor. Aynı anda, bu satış Merkez Bankası müdahalesi olduğu için, dolar 1.90 TL’den geriye dönüyor. Dün bu satırları yazarken, 1.83’e kadar geriliyor.
Dolar satmak doların fiyatını düşürüyor. Ama, bu tür müdahaleler kalıcı değil. Kalıcı olması için, örneğin faiz oranlarının yükselmesi, TL’nin cazip kılınması gerek. Şu anda o formül askıda. Ya da daha çok sıcak paranın gelmesi şart. Şu anda o da uzak ihtimal.
Bu durumda doların hafifce yeniden tırmanması sürpriz olmaz.
Paylaş