MERSİN'den gıda sektörü ile uğraşan bir okurumuz, Türkiye'nin yeni tanıdığı bir yağla ilgili olarak ilginç bilgiler veriyor:
‘‘Efendim,
Türkiye'de yağ piyasası maalesef dışa bağımlıdır. Ayçiçeği üretimimiz yetmiyor, bunun için dışarıdan 900 bin ton yağ ithal ediyoruz. Bunun 300 bin tonu
ayçiçeği, 200 bin tonu
soya yağı, 100 bin tonu
mısırözü yağı... Son yıllarda palm yağı moda oldu; 1980'lerde 3 bin ton getirilirken, geçen yıl bu miktar 300 bin tona yükseldi.
Malezya'da yetişen palm ağacından üretilen yağın
Türkiye'ye girişinin,
Tayyip Erdoğan'ın
Malezya ziyaretinden sonra birdenbire arttığı dikkati çekiyor. Bu yılki ithalatın 400 bin tonu bulacağı bildiriliyor.’’
Malezya'nın
Türkiye'de oluşturduğu lobi, margarin ve sıvı yağ üretiminde kullanılan
Palm'ın, zeytinyağı ile eşdeğer kolesterol oranına sahip olduğunu öne sürüyor...
Malezya, bu yağın üretiminde büyük başarı gösteriyormuş. Bitkisel yağlar arasında en ucuzu sayılıyormuş...
HİNDİSTAN'I KARIŞTIRDI
Ancak durumun bir başka yönüne dikkat çekiyor işadamı okurumuz:
‘‘
Türkiye'ye ayçiçeği, soya ve mısırözü yağlarının ithalinde ham olarak %30, rafine olarak da %52 gümrük vergisi ödenmesi gerekiyor. Ham
palm yağının ham ve rafineri ithalinde ise gümrük vergisi % 12... Oranların dengesizliği haksız rekabeti doğuruyor. Ayrıca bu yağ hile yapmaya çok müsait... Tümü rafine olarak getirilen palmın 4 çeşidi var; 'palm starin' 40, 'palm-oil' 36, 'palm olein' 25 ve 'palm süper olein' de 16 derecede eriyor. Özellikle yaz döneminde, hava sıcaklığı 35-40 dereceyi bulduğundan margarin yapımından çok pet şişelerle sıvı olarak piyasaya sürülüyor. Kışları ise donucu özelliğinden ötürü teneke kutularda pazarlanıyor.’’
Hindistan'da gümrük dengesizliğinden ötürü çok büyük miktarda palm yağının ithali karşısında konunun parlamentoda tartışıldığını bildiren işadamı okurumuz daha sonra şu bilgileri veriyor:
'BİTKİSEL KARMA YAĞ'A DİKKAT
‘‘TSE'ye göre,
'bitkisel karma yağ' yazılı ambalajlarda bütün bitkisel yağların karıştırılması gerekiyor. Ama uyanık bazı firmalar,
'bitkisel karma yağ' adı altında ucuz ithal
palm yağını sürerek büyük paralar kazanıyorlar. Özellikle bu yağın en çok pazarlandığı bölgenin
Güneydoğu olması dikkati çekiyor. Bu yolla insan sağlığı ile oynanmış oluyor. Bu yağın doymuş yağ asitlerinin yüksek bulunmasından ötürü kalp ve damar sertliği yaptığı öne sürülüyor.’’
Peki fiyattaki dengesizlikler neden oluyor?
‘‘
Palm'in rafine tonu, %12 gümrük vergisi dahil 560 dolar... Buna karşılık ham ayçiçeğinin %30 gümrük vergisi dahil 780 dolar; soya yağının ise 760 dolar
Türkiye maliyeti var. Bunların rafine ithali ise %52 gibi gümrük vergisi nedeniyle pazar bulamıyor. Dolayısıyla
palm'in
ham ve rafinesinin gümrük vergisi %12 gibi düşük bir oranda bulunduğundan bu yağa aşırı bir talep doğuyor. Ayçiçeği ürününün sezonuna az bir zaman kala son iki ayda getirilen
palm yağının tutarı 50 bin tonu buldu.
15 MİLYON $ FARK
Malezya'dan
'Addarrao' adlı gemi, 15 bin tonluk yükünün 8 bin tonunu
Mersin limanına indirdi; geri kalanını da
İzmir ve
Gebze Dilovası Alemdar Limanları'na boşaltacak.
Bu yağlar, diğer bitkisel yağlarla karıştırılmadan %100 palm yağı olarak piyasaya sürülüyor; buna karşılık bir denetim ve kontrol yok... Büyük vurgunun yanında insan sağlığı ile oynanmasına karşılık ne yazık ki cezalar çok hafif... Basit bir hesapla bu yağlar
'ayçiçek' yağı diye yutturulursa, her iki ürünün %12-52 arasındaki gümrük farkı 15 milyon dolar tutuyor. Bu oyun karşısında ellerinde ayçiçek, soya ve pamuk bulunan sanayicilerin bu stokları nedeniyle sıkıntıya düşmeleri de ayrı bir sorun...
Trakya'daki ayçiçeği ve
Adana-Urfa bölgesindeki pamuk üreticilerini de şimdiden perişanlık bekliyor.’’
Manzara bu... Bu nedenle bu tür konuları çok iyi bilen
Kemal Unakıtan başta olmak üzere
Gümrük ve
Tarım Bakanlıklarının -özellikle Gıda Kontrol Dairesi'nin- tüketicinin kandırılmaması ve haksız rekabetin önlenmesi için piyasadaki yağları kontrol etmesi gerekiyor mu? Durum gözardı edilirse, niye
AB'ye girmek istiyoruz?
AKP atama gafını üç ay sonra anladı
TÜRKİYE ve
KKTC'de siyasetçilerin yönetimine getirdikleri isimler nedeniyle
KTHY her zaman sıkıntı günler geçirdi;
Ümit Utku'dan
Sözer Özel'e,
İlker Tuncay'dan son genel müdür
Zafer Yıldırım'a kadar... Çünkü göreve getirilen taraflar rant kavgası nedeniyle sürekli birbirlerinin kuyularını kazdılar.
AKP tarafı ile bazı yakınlıklar kurarak, 1 Nisan'da KKTC Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirilen
Zafer Yıldırım, bu iki görevinin dışında
'pilotluk' ve
'pilot öğretmenlik' sıfatlarını da kullanarak 12 bin dolar maaş bağlattı kendisine. Ancak yanlış uygulamaları ve atamaları sürekli rahatsızlık yarattı; o ise
‘‘Ben istediğimi yaparım’’ diye diretti.
KTHY'de pilot iken iki yıl önce kaybolmuş valizi için kendisine 1.7 milyar ödeme yaptırdığını yazdığımızda
‘‘Yani bu parayı Yalçın Bayer'den mi alacaktım!’’ dedi.
Türkiye tarafının yönetim kurulu üyeliklerine getirilen E. Kurbay Albay pilot
Saadettin Gezmer ve Prof.
Ünver Kaynak tarafından sürekli eleştirildi, pilot eğitimi kuşkulu bulundu, bu arada pilot ve hosteslerin şikayetlerini aktaran gazetecileri -onlara iftiralar atarak- müdürlerine şikayet etmeye kalkıştı. Ancak kimse tarafından ciddiye alınmadı. Yetersizliği ortaya çıktığı fark edilince, şirketin ortakları tarafından zorunlu istifası istendi. Sonunda kendisini,
KTHY'de
'pilot' olarak kalmayı -daha önceki pilotluğunda, işten çıkarılmıştı- sağlatarak üst düzey yönetiminden çekilmek ayrılmak zorunda kaldı. Şimdi yerine
Gezmek vekalet ediyor. Genel Müdürlüğe, Ulaştırma Bakanı
Yıldırım'ın danışmanı akademisyen-pilot
Celal Akbulut'un getirilmesi bekleniyor.