Yalçın Bayer

Fethullah Gülen dershaneleri Milli Eğitim’in hizmetinde

25 Mayıs 2004
<B>ADANA’</B>dan telefon eden bir okul öğretmeni <B>‘Çok tehlikeli bir bir durum’</B>dan söz ediyor. Milli Eğitim Müdürlükleri’nin her ders yılı sonunda yaptığı, okullar ve öğrencilerin başarılarını tespit eden sınav ve bunun sonuçlarının özel bir dershaneye yaptırılmasındaki yanlışlığı anlatıyor.

Adana Milli Eğitim Müdürlüğü, 26 Mayıs Çarşamba günü yapılacak, ilköğretim 6,7 başarı değerlendirme; ortaöğretim 9. sınıf karşılaştırmalı sınavı için 21 sayfalık bir genelge yayınlıyor. Genelgede, her öğrencinin ev telefonunu eksiksiz ve doğru şekilde yazıp kodlaması; cevap kağıtlarının 27 mayıs perşembe günü Adana’daki Işık Dershanesi’ne teslim edilmesi isteniyor. Ayrıca sınav sonuçlarının Işık Dershanesi tarafından 7 Haziran 2004 tarihinde İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’ne gönderileceği bildiriliyor.

Telefondaki öğretmen, Işık Dershanesi’nin Fethullah Gülen grubuna bağlı dershanelerden olduğunu belirtiyor ve tepkisini şöyle dile getiriyor:

BAŞARILI ÖĞRENCİLERE ÇENGEL

‘Bir kere sınavın objektif olma kriterlerine uygun olup olmadığı soru işareti yaratacaktır. Siz milli eğitimin organizasyonu içinde bir sınav yapıyorsunuz, sonra bunun sonuçlarının değerlendirilmesini Fethullahçılara teslim ediyorsunuz. Bu dershane neden telefon numarası istiyor? Çünkü başarılı öğrencileri seçip dershanelerinde ve yurtlarında bedava okutup barındıracaklar; başarılı okullara el atacaklar. İl Milli Eğitim Müdürlüğü bunu nasıl yapabilir; soruşturma konusu olmalıdır bu olay. Adana’da 20 dershane var; niye Fetullahçı bir dershane... Bakan Hüseyin Çelik’in böyle bir uygulamadan haberi var mıdır? Örneğin, geçen hafta Ankara’daki sınavda böyle bir yöntem uygulanmadı. Bakanlığa bağlı öğretmenler sonuçları değerlendirdi. Adana’daki 40 bin veli, kayıtlar başlayınca, Işık Dershanesi’nin yönlendirmesini mi referans almak zorunda?’

Laik ve Cumhuriyet’e bağlı valilerin gözünden bu durumun kaçmaması gerekmiyor mu?

Çakıcı kimdir?

ÖNCELİKLE Alaattin Çakıcı’yı tanımlarken ona sadece mafya veya organize suç şebekesi lideri sıfatlarıyla bakmak yanlıştır. Çakıcı gerek şahsi özellikleri, gerek Türkiye’nin son 20 yıllık yakın tarihindeki yeri, gerekse de dünya çapına yayılmış organize örgütleri ve istihbarat teşkilatlarıyla kurduğu ilişkileri sebebiyle son derece önemli bir kişidir. Alaattin Çakıcı, Türkiye’deki pek çok karanlıkta kalmış ve kalacak olayın gizli giriş kodudur. Çakıcı’yı çözen Türkiye’deki derin sistemin parametlerini de çözebilir. Bu sebeple Çakıcı’nın Türkiye dışında olması; içinde olmasından çok daha iyidir, belli çevreler açısından.

Kaçma eylemi sizi yakalamak isteyen birileri varsa gerçekleşir. Ben kişisel olarak Çakıcı’nın Türkiye’de hiçbir zaman gerçekten yakalanıp cezalandırılmak istendiğini düşünmüyorum. Çünkü Çakıcı basitçe yakalanıp, mahkemeye çıkartacağınız ve ardından hapiste tutabileceğiniz sıradan bir suçlu değildir. Sahip olduğu bilgiler ve iyi bir arşivci olarak güvenli yerlerde saklandığını düşündüğüm belgeler sayesinde kendisine neredeyse sınırsız bir dokunulmazlık sağlamıştır.

Serdar KURU

Odacı mı mühendis mi

BAYINDIRLIK
ve İskan Müdürlüklerinde çalışan bir grup mühendis ve mimardan:

Müdürlüklerimizde çalışan odacılar ortalama 1,6 milyar maaş alırken, devletimiz adına trilyonlarca liralık istihkaka imza atan, her türlü arazi ve iklim şartlarında çalışan biz mimar ve mühendislerin aldığı maaş 800 milyon lira.

Her mühendis ve mimar devletine küsme noktasına gelmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu adaletsizlik ve haksızlığın düzeltilmesi gerekmiyor mu?

Kızılay Başkanı Talat Yılmaz: Yetimin hakkını yemem; yedirtmem

KIZILAY’da neler oluyor?’ (22.5.2004) başlıklı yazımıza Kızılay Genel Başkanı Talat Yılmaz bir açıklama yaptı:

Pendik, Bayrampaşa ve Eminönü şube yönetimleri anılan ilçelerdeki sağlık kuruluşlarımızın halkımıza daha çağdaş, kaliteli ve ucuz hizmet anlayışı içerisinde Kızılay’ın bütün birimlerinde olduğu gibi yeniden bir yapılanmaya gittiğimizden görev değişikliği gerçekleştirilmiştir.

‘Gerçek Kızılaycılar Hareketi’ adına size bilgi notu gönderen Semahat Yılmaz’ın sıfatından benim Türk Kızılay’ı Genel Başkanı olarak haberim yoktur. Kendisi bu sıfatı nereden nasıl almıştır?

Sizin de belirttiğiniz gibi ben Türk Kızılay Genel Başkanlığı’na Bakanlar Kurulu kararı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın oluru ile getirildim. Takdir edersiniz ki bu görevlendirme 135 yıllık maziye sahip Kızılay’a el koyma gayesiyle değil kamuoyu nezninde itibarını kaybetmiş kuruma yeniden eski onurlu günlerine kavuşturmak için yapılmıştır.

Sizin de iddia ettiğiniz gibi Cumhuriyet’in temel kurumlarından olan Kızılay bugün siyasi ve dini bir grup tarafından ele geçirilmiştir iddiasını hangi bilgi ve belgelere dayandırıyorsunuz?

Genel Merkez yönetimi ve Türkiye teşkilatı fikir ve görüş olarak ülkemizin insan mozaiğini yansıtmaktadır.

Kim, kime, hangi kurum ve müritlerine maaşlar bağlamışsa bu husustaki belge ve bilgileri açıklamanızı bekliyorum. Değerli gayrimenkuller rayiç bedellerinin üzerinde bir fiyattan ülkemizin en büyük gazetelerinde hem haber hem de ilan şeklinde kamuoyuna duyurulmuş ve ihale ile Türk kamuoyunu yakından tanıdığı insanlara satılmıştır. Satış bedelleri, şahıslar Kızılay internet sayfasında duyurulmuştur.

Strateji ile önemli olan depolar dünya normlarına göre yeniden yapılandırılıp kısa sürede yazılı ve görsel basının bilgisine sunulacaktır. Herhangi bir afet anında depolar ve bölgeler yasasındaki ulaşım ve koordinasyonun daha hızlı ve ekonomik yapılabilmesi için çeşitli lojistik kuruluşları ile görüşmeler devam etmektedir.

Türkiye Kızılay’ını mevcut hantal ve verimsiz yapısından, dinamik bir yapıya kavuşturmak için işten çıkarmalar devam edecektir.

Evet, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyeceğim ve yedirtmeyeceğim.’

Biliyor musunuz?

Necip Fazıl Kısakürek doğumunun 100. yılında, Bahçelievler Belediyesi’nin NFK Kültür Merkezi’nde 18.00’de (www.bahcelievler-bld.gov.tr); Eminönü Belediyesi’nin de Ali Müfit Gürtuna Kültür Merkezi’nde (0536-966 93 72)çeşitli anma etkinlikleri düzenlediklerini... Karaköy yeraltı geçidinde yasal olmayan bir ‘gecekondu’ yapıldığını, belediyenin bunu görmezlikten gelerek yasal işlem yapmadığının şikayet edildiğini... Ankara Milli Eğitim Bakanlığı’nın özel yayınevlerinden alacağı 63.5 milyon kitap için çıktığı ihaleyi 31 mayıs tarihine ertelediğini... Beşiktaş’tan bir okurumuzun Boğaziçi İmar Müdürü Ahmet Gökırmak’a; ‘Boğaziçi’nde içinde bina olmayan bir eğlence mekanına iskan belgesi alınabilir mi? Böyle bir yere turizm belgesi verilebilir mi?’ diye sorduğunu... Muhtarlar Derneği Genel Başkanlığı’na, 680 delegeden 367’sinin oyunu alan Bekir Kahyaoğlu’nun seçildiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

KRİZDE harç parasını ödeyemediğim için üniversiteden ilişiğim kesildi. İki yıldır her şeye af çıkaran hükümet buna gelince neden sessiz kalıyor. Daha ne kadar bekleyeceğiz?

Olcay ULUCAN
Yazının Devamını Oku

Onbaşılar da dava açmalı

22 Mayıs 2004
<B>‘BEN Kore’</B>de onbaşı olarak görev yapmış, <B>Kunuri </B>meydan savaşında yaralanmış bir babanın oğluyum. <B>İstanbul</B>’dan arıyorum; adım da K.K.’dir. Babam yurda gazi olarak döndü. Vakit gazetesinde bir yazar -o da RTÜK üyesiymiş- ‘Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke’ diye yazınca mahkeme bunu hakaret olarak kabul edip, yazarı kişilik haklarına hakaretten 312 General ve Amirale 2’şer milyar lira tazminat ödemeye mahkum etmiş. Fakat aynı zamanda Onbaşılara da bir hakaret söz konusu olduğu kanısındayım. Çünkü gazetenin yazarı, generalleri aşağılarken, şerefli Türk ordusunun öteki mensuplarına, Onbaşılara da hakaret etmiştir.

Babam ‘Ben bu işlerle uğraşamayacak kadar yaşlıyım, ben öncülük yapamam ama Türk ordusunda Onbaşı rütbesinde hizmet yapmış Onbaşıların da bir araya gelip, Vakit yazarını mahkemeye vermelerini istiyorum. Bu konuda bazı avukat grupları veya barolar, hatta İnsan Hakları Derneği dava açılması konusunda öncülük edemez mi?’ diyor. Onların da ellerinden birileri tutmalı. Bu hakaretin altında Onbaşılar kalmamalıdır.’

Bu millet çok sabırlıdır

BU millet çok sabırlıdır ama yeri geldiğinde de atacağı tokadın izleri zor silinir. Türkiye’nin gururu olan TSK’yı oyuna getireceklerini hiç sanmasınlar. O nefret ettikleri TSK, Türkiye’deki en çok demokrasi aşkı olan, en çağdaş kurumdur. Bu AKP’ye tokadı milletimiz en kısa zamanda atacaktır.

İsmail ÖZELKAN-NEW YORK

Dünyamız mahvoluyor

ZİRAAT Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın ‘Hükümet, meralarımızı rant alanlarına dönüştürmekte, orman alanlarında 2B ile yapmaya çalıştığını şimdi de meralarımızda denemektedir’ diyor. TEMA; 22 Mayıs’ın ‘Biyoçeşitlilik; herkes için gıda, su ve sağlık’ teması ile kutlanan ‘Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü’ olduğunu bildiriyor. Dünyamız ne yazık ki derin bir ekolojik çöküş ile karşı karşıya... Örneğin; 1.2 milyar kişi, 1 dolardan daha az bir parayla geçiniyor. 420 milyon kişi kendi besinlerini yetiştirmek için gerekli topraklardan yoksun. Dünyada her beş kişiden biri günde en az 20 litre su temin edemediği için hastalanma ve ölümle karşı karşıya... Orman örtüsünün %4’ü kayboldu; sulak alanlar %50 azaldı. Ve 2050’de dünya nüfusu 7.9-10.9 milyar olacak.

Kızılay’da neler oluyor

KIZILAY yönetiminde olanlarla ilgili birçok belge ve bilgi geliyor.

Ertan Gönen dönemi iyi değildi, peki Ocak’tan beri Talat Yılmaz döneminde neler oluyor? Bakanlar Kurulu’nun kararı ve Cumhurbaşkanı’nın oluru ile göreve gelenler, oyunlarla bazı kişileri saf dışı bıraktılar. Kızılay’ın en büyük rant tesislerinin olduğu Pendik ile Bayrampaşa ve Eminönü şubeleri görevden alındı. ‘Gerçek Kızılaycılar Hareketi adına’ bir not gönderen Semahat Yılmaz’ın kısaca anlattıkları, Kızılay’daki fotoğrafın ipuçlarını veriyor:

AKP iktidarının Anayasa’yı, yasaları ve uluslararası Cenevre Sözleşmesi’ni çiğneyerek ‘dernek statüsündeki’ bir kuruma (Kızılay’a) yönelik operasyonunun hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. 135 yıllık onurlu bir maziye sahip olan Kızılay’a ‘padişahlar’ dahi el koymamıştır.

Bakanlar Kurulu kararıyla Cumhuriyet’in temel kurumlarından olan Kızılay bugün AKP’li Fethullahçılar tarafından ele geçirilmiştir. Bir hayır kurumunun bütçesinden müritlere maaşlar bağlanmakta, değerli gayrimenkuller yandaşlara peşkeş çekilmekte; stratejik önemi bulunan depoları bir kargo firmasına devredilmekte ve bunun için sadece proje çalışması için 65 bin dolar ücret ödenmekte; ilk 120 kişiden sonra işten çıkarmaların devam edeceği endişesi yaşanmaktadır.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğiz diye gelenler acaba yanlış mı yapıyorlar?

Diyanet ve İHL

HZ. PEYGAMBER
1400 sene önce Mekke’yi işgalinde Kabe’deki putları kırdı, bunlar kendilerini korumaktan aciz, sizlere de hiçbir faydası olmaz diye gerçeği gösterdi.

Bugünkü durumun 1400 sene evvelkinden hiçbir farkı yok. Din eğitiminde hálá Diyanet’ten ve imam hatip okullarından mezun olanlardan dinin bilinmesi için bir ümit besleniyor mu? Yazık o kadar yapılan masraflara ve din öğrenecekler diye geçirilen zamana. İslamiyet’te din adamı (ruhban sınıfı) yoktur. Herkes dinini Kuran’dan okuyarak öğrenmelidir.

Bekir AVAR

Mesaj panosu

68’
liler Birliği Vakfı Başkanı Gökalp Eren, yaz buluşmasında 68’liliğe gönül verenleri, yarın akşam Beyoğlu Yapı Kredi’nin yanındaki Allegria Clup’da beklediklerini bildiriyor.

ESKİ SAT komandolarından milli sporcu Namık Ekin, bu yaz Mersin’den Girne’ye, Karadeniz’den Florya’ya su altından gitme ve cam havuzda 73 saat kalma rekoru denemelerinin tanıtımı için İstinye İ.Cevahir Spor Tesisleri’nde bugün 12.00’de sponsorlarıyla bir araya geliyor. 0532-578 89 68

BEYOĞLU Gazetesi’nin, AB desteğiyle sürdürdüğü ‘Kültürler Birbirine Bakıyor’ projesinin ‘Kültürlerarası İletişim’ toplantısı bugün 11.00’de Beyoğlu Richmond Oteli’nde. 0212-243 93 34

Biliyor musunuz

İSTANBUL’
da haziran sonunda yapılacak NATO zirvesinin organizasyon işinin, Dışişleri Bakanlığı’nca Zed (büyük ortak) Setur, Visitur firmalarından oluşan konsorsiyuma 23 milyon dolara ihalesiz verildiğini; açık ihale ve rekabet ilkelerine dikkat edilmediğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘Tembellik o kadar yavaş hareket eder ki, yoksulluk çok geçmeden ona erişir.’

(Benjamin Franklin)
Yazının Devamını Oku

Emekliler, temmuz zammından endişeli

21 Mayıs 2004
<B>EMEKLİLERE </B>temmuzda zam var mı? <B>İŞÇİ-</B>Memur-Bağkur Emekçileri Derneği Genel Başkanı <B>Hamdi Öz </B>bu konudaki endişesini şöyle anlatıyor:

‘Temmuzda yüzde 10 zam yapılması gerekiyor. IMF’ye verilen söz gereği bütçeye bu zam konmuştu. Ancak bu zammın yapılmayacağı konusunda IMF’ye dayalı açıklamalar bizi endişelendiriyor. Sormak gerekiyor; 15 Mayıs’ta yürürlüğe giren yargının üst düzey bürokratlarına yapılan zam bütçede var mıdır; IMF’ye rağmen mi yapılmıştır? Emekliler açlık sınırı altında yaşıyorlar. 365 milyon lira alan bir işçi emeklisi ne yapabilir? Eskiden memur emeklileri ile işçi emeklileri arasında (en düşük) 36 milyon fark varken bugün bu fark 136 milyona kadar çıkmıştır.

Hükümetin sağlık konusundaki son kararlarını nasıl buluyorsunuz?Bakın bundan memnunuz. Sağlık ocakları ve devlet hastanelerinden yararlanmamız çok iyi oldu. Ama hálá ilaçlarımızı eczanelerden alamıyoruz. İlaç ve telefonla randevu kepazeliği sürüyor. Sayın Başbakanımız, ilaç ve hastane sorunlarına değindi. Ancak henüz bir iyileşme göremiyoruz; emeklilerimizin beklemeye ne tahammülü, ne de yaşları dolayısıyla zamanları var.

AİDAT VE KÖMÜR VURGUNUEmeklilere kömür verilmesi konusunda şikáyetler alıyoruz.Doğrudur... Bu konuda ciddi iki şikáyetimiz var; biri imtiyazlı emekli derneğine toplu aidat kesilmesi ve kömür dağıttırılması... Dernek ve vakıflar yasasına rağmen, emekli dul ve yetimlerimizin maaşlarından (neredeyse yüzde 90’ı) haberleri olmadan aidat adı altında (yılda 6 milyon) para kesilmesini SSK Başkanlığı’na şikáyet ettik. Aslında emekli maaşlarının devredilemeyeceğine ve haczedilemeyeceğine dair kanun hükmü var.(Emekli Sandığı da böyle kesinti yapıyordu, ancak bunu durdurdu.) Düşünün geçen yıl 1 milyon 50 bin işçi emeklisinden 6.5 trilyon kesildi. SSK, 57. hükümet döneminde başlayan bu uygulamayı sürdürürken, bu gücü nereden ve kimden alıyor, kime veriyor?

Kömür konusuna gelince... SSK’nın görevleri arasında kömür dağıtma hizmeti yoktur. İmtiyazlı olan dernek, Türkiye’ye tonu 40 dolara giren kömürü taksitle nasıl 90 dolara satıyor? Bu konuda trilyonlar dönüyor, kimse ses çıkarmıyor. SSK yönetim kurulunun bu konudaki kararının iptali için yargıya gittik. Bu vurgunlara son verilmesini istiyoruz.

Yazının Devamını Oku

Niçin mi

20 Mayıs 2004
<B>GÜNLERDİR </B>tatsız ve yersiz bir tartışma sürüyor medyada. Bir yanda Sayın Başbakan ve Sayın <B>TBMM </B>Başkanı, <B>Meclis’</B>in yasama hakkında son sözü söyleyecek yer olduğunu söylüyor, diğer yandan saygın bir anayasa hukukçusu olan Sayın <B>YÖK </B>Başkanı, yasamada son söz hakkının <B>Anayasa Mahkemesi’</B>nde olduğunu hatırlatıp duruyor. Bu arada unutulan bir şey var:

Son söz ne TBMM’nin, ne de Anayasa Mahkemesi’nindir. Son söz bilimindir. Öyle değildir diyen varsa, hodri meydan.

TBMM buyursun bir kanun çıkarsın: Petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle 1 Haziran 2004’ten itibaren tüm petrollü taşıtlar suyla çalışacaktır. Hatta belki daha ekonomik olsun diye 1 Haziran 2004’ten itibaren tüm uçakları yolcular hep bir ağızdan tekbir getirerek uçuracaklardır. Bilim bunların yapılamaz şeyler olduğunu söyler, ama kimse TBMM’nin bu konularda yasa çıkarmasına engel olamaz.

TBMM okullarda dünyanın yedi günde, Adem’in topraktan, Havva’nın da Adem’in bir kaburga kemiğinden yaratıldığını, Nuh Tufanı’nın gerçek olduğunun okutulmasını da isteyebilir. Bilim bunların doğru olmadığını söyler. Ama kimse bu konuda bir yasa çıkarılmasına engel olamaz. TBMM yasa çıkartmakta serbesttir, ama bilimle çelişen yasaları bilimin üretildiği ve öğretildiği yer olan üniversitede uygulatmaya kalkarsa iş değişir. Üniversite bunları uygulamaz. Nasıl ki Galileo, Kardinal Bellarmino’ya ‘Eppur se muove’ (Gene de hareket ediyor!) demekten kendini alamamıştır, üniversite de kendisine bilim karşıtı iş yaptırmaya kalkan hiçbir gücü dinlemez. Çünkü bu onun varlık nedenidir. İspanyol İç Savaşı’nın en civcivli zamanlarında, büyük İspanyol felsefecisi ve Salamanca Üniversitesi Rektörü Don Miguel de Unamuno, Salamanca Üniversitesi’nde ‘Viva la Muerta!’ (Yaşasın ölüm!) diye haykıran Falanj mensuplarına, komutanları General Millan Astray’ın karşısında haykırışlarının ne denli sersemce olduğunu anlatmaya şu sözlerle başlamıştı:

‘Burası aklın mabedidir. Ben de onun yüksek rahibiyim. Sizler onun kutsiyetini kirletiyorsunuz!..’

59. Hükümet ve TBMM üyesi vekiller, üniversitenin kutsiyetini kirletmemeye büyük özen göstermelidir. Üniversiteye emredilmez; bu emir nereden gelirse gelsin. Üniversite ancak ve ancak doğru bildiğini yapar: Doğru bildiğini okutur, doğru bildiği öğrenciyi alır, doğru bildiği hocayı görevlendirir. Üniversitenin doğru bildikleri aslında yanlış olabilir, ama bu da ancak bilimsel bir irdeleme ile saptanabilir, emirle değil. Üniversiteyi bilim adına zorlamak, kesin bir sivil itaatsizliğe yol açar ki, bu da toplumda bugünkü ikaz yürüyüşlerinden çok daha büyük çalkalanmalar yaratır. Eğer 59. Hükümet ve TBMM’nin bu dönemki sayın vekilleri bilimin önünde eğilmeyi öğrenmemişlerse, ya bunu bir an önce öğrensinler veya en kısa zamanda istifa etsinler. Üçüncü bir yolun olduğunu sanmıyorum.

Prof. Celal ŞENGÖR

Kuzey Irak’ta neler oluyor

MAALESEF yine içimize döndük. İmam hatipler gibi suni tartışmaların içinde kaybolunca yakınımızda meydana gelen ve ülkemizi çok yakından ilgilendiren gelişmeleri gözardı ediyoruz.

Amerikan Wall Street Journal’ın yıllardır Türkiye’de görev yapan muhabiri Hugh Pope’un yazısını, gazetenin 18.5.2004 tarihli sayısında herkes okumalı. Pope, bu yazıda Irak’ın parçalanması ihtimali karşısında Türkiye ile Kürtlerin birbirlerine karşı ‘sıcak’ ilişkiler geliştirmeye başladıklarını anlatıyor ve şöyle diyor:

Kürtler, Irak bölünürse Araplar karşısında ezilmemek için Türkiye’ye muhtaçlar. Türkiye ise bir kopma olursa, hiç olmazsa benim kontrolümde olsun düşüncesinde.’

Yazıda Türk işadamlarının nasıl Kürt bölgesinde faal oldukları anlatılıyor. Gazeteci İlnur Çevik’in de 38 milyon dolarlık bir havaalanı ihalesini alıp müteahhitliğe başladığı yazılıyor. En ilginci düne kadar her vesileyle Türkiye’ye sataşan Talabani’nin Başbakanı Barham Saleh’in ‘Bizim Türkiye’ye ihtiyacımız var. Türkiye’nin de bize’ demesi... Barzani bölgesinin Başbakanı Neçirvan Barzani de, ‘Biz Türkiye’de iş yapmak istiyoruz. Korkunun değil ticaretin dilini istiyoruz. Türkiye’yi diğerlerine tercih ederiz’ diye konuşmuş...

Hükümetimiz bu konuda ne düşündüğünü Türk kamuoyuna anlatmayı düşünmüyor mu acaba?

Benzin zammına aklım ermiyor

32 yaşındayım; Albaraka Türk’te çalışıyorum. Bilgisayar yazılımı yaparak birçok şeyi çözmüş bir programcı olarak bu ülkeyi bir türlü çözemiyorum’ diyen Sedat Arslan haklı olarak soruyor:

‘Dolar 1.700’lerde olduğunda ‘Benzini dövizle alıyoruz, döviz yükseldi bu yüzden zam yaptık’ denilmişti. Ancak dolar 1.315’lere düştü, indirim yapılmadı; şimdi ise 1.560’larda, yine zam yapılıyor.

1.700’lere göre yapılan zam ne oldu, nereye gitti?

Bu zam neyin nesi?’

Hukuk kuralı

ANAYASA
ve yasada değişiklikler Resmi Gazete’de yayımlanana dek tasarı sayılmalıdır. Yoksa TBMM’de kabul edilen yasa tasarısı, o gün yasa ya da Anayasa kuralı olmaz.

Anayasa değişikliği Resmi Gazete’de yayınlanmadı; YÖK’teki Genelkurmay temsilcisi de hálá görevdedir. YÖK yasa tasarısında, çıkarılmaması Anayasa’ya aykırılık oluşturmaz. Bunu hukukçulara hatırlatmak istedim.

N.K.-ANKARA

Biliyor musunuz?

AKP iktidarının gelişiyle THY’den ayrıldıktan sonra özel sektörce hemen kapışılan, yönetim kurulu üyeliği ve üst düzey yöneticiliklerinde bulunan Yusuf Bolayır’ın (Varan), Gürol Yüksel’in (Havaş), Ali Alptekin’in (Coca Cola), Berrak Aşçı’nın (Eczacıbaşı) ve son günlerde adı rektör adaylığı için geçen Yıldız Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Murat Demircioğlu’nun bir yemekte buluştuklarını...

Mesaj panosu

KPDS
kılavuzunda sınavın 15 gün içinde açıklanacağı yazılı. Sınav mayısın 2’sindeydi; bugün ayın 19’u. Hálá sınavın açıklanmasını bekliyoruz. Lütfen biraz duyarlı olun.

K.Y.-ANKARA

DEFALARCA
Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bildirmeme rağmen Tunus Caddesi’ni işgal etmiş ‘otopark değnekçileri’ hakkında hiçbir yasal işlem yapılmadı. Ankara polisi, 600 metrelik alanda cirit atan değnekçilerle baş edemiyor mu?

S.AYSAKAR
Yazının Devamını Oku

Ata, mandacılara ne demişti

19 Mayıs 2004
<B>OSMANLI, </B>1. Dünya Savaşı’nda ittifak devletleriyle yenik düşüyor; 30.10.1918’de Mondros mütarekesini imzalamak zorunda kalıyor. Ateşkes koşulları çok ağır olduğundan; <B>ordu </B>terhis ediliyor, Boğazlar işgal ediliyor. <B>Osmanlı, </B>düşmanların tüm isteklerine boyun eğmek zorunda kalıyor. Çökmüş durumdaki devleti kurtarabilmek umuduyla düşünülen çareler arasında şunlar var: Birincisi İngiliz korumacılığını istemek; ikincisi Amerikan egemenliği altına girmek, üçüncüsü bölgesel kurtuluş yollarına başvurmak.

Almanya’dan okurumuz Dr. Hüseyin Pekin’in anlatımıyla, Mustafa Kemal bu çarelerin üçünü de mantıklı bulmuyor ve 1919’da mandacılara karşı şöyle haykırdığını söylüyor:

‘Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam eden Türk bağımsızlığını feda ediyorlar. Oh ne álá, mücadele yerine mandayı kabul edeceğiz ve rahata kavuşacağız. Bu ne gaflet, ne körlük, ne budalalık!’

Mustafa Kemal’in kesin kararı: ‘Ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak.’ (Söylev)

Eski Bandırma vapuru ile kıyıya yakın bir seyir izleyerek 19 arkadaşıyla birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıyor.

Sonra Amasya Genelgesi (ulusal bağımsızlık genelgesi) yayımlanıyor (22.6.1919); Erzurum Kongresi yapılıyor (23.7/7.8.1919); Sivas Kongresi toplanıyor (4/9.1919).

Ankara’da da Büyük Millet Meclisi açılıyor (23.4.1920).

Böylesine karanlık ve umutsuz bir genel görünümden hareket ederek Mustafa Kemal’in 19.5.1919’da Samsun’a ayak bastığı bugün, Türk ulusu ile birlikte ülkesini bağımsızlık ve özgürlüğe kavuşturduğu, ‘olmaz’ sanılanı ‘olur’ yaptığı görkemli bir gündür.

Bugünlere nasıl geldiğimizi öğrenmek isteyenler Söylev’i (Nutuk) okumalıdırlar.

Bağımsızlık Yürüyüşü

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan ‘Bağımsızlık Yürüyüşü’nü bugün Ankara’da devam ettireceklerini söylüyor CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Ayhan Yalçınkaya... Gençler bugün 14.00’te Anıtpark’ta toplanıp Anıtkabir’e yürüyecekler. Yalçınkaya ‘Emperyalizmin en büyük oyununu oynadığına’ dikkat çekiyor, Kamu Yönetimi Temel Yasası’nın ‘kendi birliğimizi bozarak ülkemizi yerel kamplaşmaların içine sürükleyecek etkiler yaratmaya yönelik’ olduğunu savunuyor. ‘Türkiye çağdaş dünyadan koparılmış teokratik bir Ortadoğu ülkesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. İmam hatip yasası sadece bir laiklik sorunu değil, aynı zamanda bir bağımsızlık sorunudur. İktidarın bağımsızlığımızı devretmesine izin vermeyeceğiz’ diyor.

Kültüre bir ‘bakan’ lazım

TÜRKİYE Çevre Vakfı Mütevelli Heyeti ve İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Başkanı Turgut Tokuş’un aşağıdaki görüşlerine kim hak vermez?

‘İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Troya eserleri 1995’ten beri ziyaretçilere kapalı. (Filmi gelmeseydi, unutulup gidecekti.) Düşünün kazıdan kaçırılan parçalar 50 ülkede sergileniyor. Dünyanın en iyi 8 müzesi arasında gösterilen Bodrum Müzesi’nin 13 sergi salonu personel yetersizliğinden kapalı olması karşısında Müze Müdürü Oğuz Alpözen’ın yakınmasına kimse kulak asmıyor. Zeugma eserlerinin bir kısmının NATO zirvesi dolayısıyla İstanbul’a teşhiri gündeme geldi, maalesef gerçekleşmedi.

Kapadokya’nın, Amerika’da olsa yılda en az 50 milyon ziyaretçi çekebileceğini uzmanlar açıklıyor.

Biz petrol zengini değiliz ama kültür varlıkları zenginiyiz ve maalesef bu zenginliğimizi ortaya koyamıyor, değerlendiremiyor ve gerekli ilgiyi gösteremiyoruz. Bunun da sebebi kültüre ‘bakanımızın’ olmadığı içindir.

Kültür ve Turizm bakanlarımız işin turizm kısmı ile ilgilenmeyi tercih etmekteler. Deniz, güneş, show, konser etkinlikleri ve otel açılışları onlara daha cazip gelmektedir.

TROY filminin çekimlerinin yapıldığı Malta’ya 20, Meksika’ya 25 milyon dolar kazandırdığını öğreniyoruz. Bu filmin orijinal yerinde yani Çanakkale’de çekilmesi için Bakanlığın bir teşebbüsü var mıdır?

Turizm ve Eurovision yarışmasının tanıtımlarında tarihi ve kültürel mekanlarımızı bilgisayarla güzelleştirilmiş reklamlarla sunuyoruz ama o eserlerin bulunduğu müzelerin sahipsiz halini hiç görmüyoruz.

Mısır’daki elim turist katliamından sonra alınan tedbirler, Christian Jacq’nın Ramses eserleri ve yapılan filmler dolayısıyla Mısır’a ziyaretçi sayısında da, turizm gelirinde de patlama olmuştur. Çünkü orada kültüre bir ‘bakan’ bulmuşlar.

Bizim hiçbir katkımızın olmadığı 200 milyon dolar harcama ile gerçekleştirilen Troy filmi memleketimizin, kültürümüzün tanıtılması ve dolayısıyla turizm geliri için çok büyük bir fırsattır. Bundan en iyi bir şekilde yararlanmamız da bizim menfaatimizdir. Ancak bu Troya eserlerini 2 bekçi yok diye depoda kilitli tutarak olmamalıydı.

Bunun için evvela kültüre bir ‘bakan’ bulmamız gerektiğini düşünüyorum.

Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Erkan Mumcu bu olaydan Bakanlığın bilgisi olmadığını söylemiş. Buna da hiç şaşmadım.’

O kafa

ANTALYA
Konyaaltı’nda Porto Bello diye bir otel var. Hafta sonu Rusya’dan gelen dostlarım için iki oda ayırtmak istedim. Ancak resepsiyondan ‘Rus almayız, hırsızlık oluyor’ dediler. ‘Ne yaptıklarını nereden biliyorsunuz’ dedim, ‘Otel kararı’ dediler. Hepimiz takım elbiseliydik. Tabii çok mahcup oldum, ne diyeceğimi bilemedim. Her Rus kadını gördüklerinde hayat kadını veya hırsız sayıyorlarsa Türk turizmine yazıklar olsun demektir. Ben de turizm işi ile uğraşıyorum; İran’dan 45 bin turist getiriyorum. Bu nasıl çağdaş Türkiye!

Alpay TARHAN

Turizmci-İSTANBUL


GÜNÜN SÖZÜ

‘Diken battığı yerden çıkarılır.’

(Atasözü)
Yazının Devamını Oku

İnsan hakları kimin umurunda

18 Mayıs 2004
<B>İNSAN </B>Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) 1953’te yürürlüğe girdi. <B>Türkiye, </B>bu sözleşmeyi 18.4.1954’te dokuzuncu devlet olarak onayladı. Bugün, <B>İHAS’</B>a taraf olan devlet sayısı 45... <B>Belçika, Fransa </B>ve <B>İtalya, Türkiye’</B>den çok sonra 1990’dan sonra bu sözleşmeyi imzaladılar. Ülkemiz, bireysel başvuru hakkını 1987’de, İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini de 1989’da tanıdı.

Gerçek demokratik bir siyasal rejimin en güçlü güvencesi sayılıyor İHAS... Hukukun üstünlüğü konularında ortak bir mirası paylaşan Avrupa devleti sıfatıyla İHAS’a taraf olan Türkiye, insan hakları ve demokrasi açısından önemli bir deneyim kazandığı ve birikime sahip olduğu halde, reformları demokratik kurumlara yansıtamıyor. Demokrasi adına izlenen yol ve yöntem İHAS’ta öngörülen ‘gerçekten demokratik rejim’ ve ‘hukukun üstünlüğü’ hedeflerine yabancı kalıyor.

Bunları neden hatırlatıyoruz.

HİÇ Mİ ÖNEMİ YOK

İstanbul’
da Avrupa Konseyi, Türkiye Barolar Birliği, Marmara Üniversitesi, İstanbul Barosu ve İnsan Hakları Eğitiminin On Yılı Ulusal Komitesi tarafından düzenlenen ‘İnsan Hakları Kurultayı’ iki günden beri sürüyor; APO ve Timurtaş davaları, ölüm oruçları, gözaltında kaybolma ve kürtaj gibi konular tartışılıyor.

Kurultaya Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin ve Yargıtay Başkan Erarslan Özkaya başta olmak üzere çok sayıda hukukçu, insan hakları savunucuları, öğretim üyeleri ve avukatlar katılıyor. Bunların en az 20’si dışardan gelmiş hukukçu profesörler...

İstanbul’daki 11 (Türkiye’de 29) hukuk fakültesinden temsilciler; kamu ve özel hukuk alanında bir komisyon oluşturarak, uyum yasaları çerçevesinde bundan sonra yeni çıkacak tasarılar üzerinde nasıl katkı sağlanabileceği konusunda görüş belirtiyorlar.

Eurovision yarışması sırasında, İstanbul’da bir uluslararası hukuk toplantısının düzenlenmesinin hiç önemi yok mudur?

HÜKÜMETTEN KİMSE YOK

Ne yazık ki, toplantıya davetli oldukları halde Başbakan dahil hiçbir bakan katılmıyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek de yok. Bırakın katılmayı, bir kutlama mesajı bile gönderilmemiş. Sadece Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in, 50’nci yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan ilkelerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma tasarısında yer alan öğelerle örtüştüğünü kaydeden mesajı yoğun şekilde alkışlanıyor. Strasbourg’daki AİHM’den başkan Prof. Dr. Luzius Wildhaber dahil 10 mahkeme üyesinin de kurultaya katılmaları, AB kapısındaki Türkiye için önemli bir itibar vesilesi sayılıyor.

AİHM’de Türkiye ile ilgili yüzlerce davanın bulunduğu düşünülürse hükümetin bu protestosu neden? Kurultay üyelerine pazar akşamı Perapalas’ta davet veren Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da kendi yemeğine gelmemesi dikkat çekiyor.

ÖZOK’A MI KIZDILAR?

Kime tepki gösteriliyor?

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’un,Başbakan’a yönelik ‘İmam hatip mezunu Başbakan’ı içime sindiremiyorum’ diyen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’a mı? Özok, bu sözleri bireysel olarak söylediğini açıklamak zorunda kalıyor.

Yeni Anayasa değişiklikleri arasında yeralan 90. maddede; ‘insan hakları ve özgürlükleri’ açısından Türk yasaları ile uluslararası sözleşmeler arasında bir çatışma çıktığı zaman, yasalarımızın değil insan haklarını ilgilendiren uluslararası sözleşmelerin kabul edileceğinin benimsenmesinin, böyle uluslararası bir toplantının önemi bakımından hiç değeri yok mudur?

Eurovision’da adalar unutuldu

EUROVISION
şarkı yarışmasınının organizasyonu başarılıydı. Organizasyon ve prodüksiyon muazzamdı. Bir müzik adamı olarak bugüne kadar 3 Eurovision’a katıldım. Yalnız bir şey dikkatimi çekti. Tanıtım için milyon dolarlar harcanırken İstanbul’daki Adalar’a bir 10 dolar bile ayrılmadı. Ölüdeniz, Kızkulesi ve Galata Kulesi 4’er kez gösterilirken Adalar bir kez bile gösterilmedi. Böyle şahane bir güzelliğe sahip adalar maalesef unutuldu. Nino VARAN

Biliyor musunuz

KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun, Fener-Balat semtlerinin rehabilitasyon çalışmalarını incelemek üzere bölgede gazetecilerle dolaşırken; eşinin Balat’taki akrabalarının evini aramak üzere özel bir ziyaret için İstanbul’a gelmiş olan Yunanistan Kültür Bakanı Dimitri Avramaopoulos ile tesadüfen karşılaştığını; bu durumda konuğun gelişinden haberdar edilmeyen Mumcu’nun beraberindeki bakanlık yetkililerine kızdığını... CHP Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun’un; mısır, soya ve pamuk gibi ABD ve Arjantin’de üretilen ‘transgenik ürünlerin’ Türkiye’ye serbestçe giriş yaptığı iddialarının doğru olup olmadığını sorduğunu... CHP Gençlik Kolları’nın; 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlayan ‘Bağımsızlık Yürüyüşü’nü yarın Genel Merkez binasından Anıtkabir’e doğru devam ettireceklerini açıkladıklarını... Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘Bir ülkenin gelişmesi, yeni çıkan kanunlarıyla değil, eski kanunların elenmesiyle ölçülür.’

(Gustave Le Bon)
Yazının Devamını Oku

AKP nerede hata yapıyor

16 Mayıs 2004
<B>AKP’</B>nin son icraatına ilişkin basında birçok eleştiri yayınlanıyor. Bunlardan dikkati çekenlerden biri de <B>TEMPO</B>’da yayınlandı. Yayın Yönetmeni Kerem Çalışkan ‘Analiz’inde ‘AKP nerede hata yapıyor?’ demiş. Gözü kapalı olmayan herkesin katılabileceği en gerçekçi eleştirileri sıralamış. AKP’nin 18 aylık icraatı sonunda, YÖK ve imam hatiple yükselen siyasi tansiyona vurgulamalar yapmış; hatalarını sıralamış.

Çalışkan, AKP’ye nesnel olarak tepeden bir bakış açısıyla ortaya noktaları şöyle sıralamış... Biz de bunları özetleyerek aktaralım:

DEMOKRASİDE SAMİMİ DEĞİLLER:

(... Demokrasiyi sadece kendi seslerini duyurmak, kendi istediklerini yapmak ve eleştiriye tahammülsüzlük biçiminde algılıyorlar. Parti lideri Erdoğan’ın parti içindeki baskıcı ve azarlayıcı tutumu da, kendilerinin Milli Görüş ekolünden, Erbakan tipi lider modelinden geldiklerini gösteriyor. AKP’nin genel tutumunda da demokrasi, işbirliği ve uzlaşma değil, ‘dediğim dedik’ bir tutum görülüyor.)

AVRUPA’DA SAMİMİ DEĞİLLER:

(AB’yi daha çok ülke içinde askerin sistemdeki ağırlığından kurtulmak ve ‘dini hoşgörü’ altında türban konusundaki sorunları aşmak için kullanmak istiyor. AB’nin desteklediği ‘kadına karşı pozitif’ ayrımcılık’ denen ilkeyi benimsemiyorlar.)

MİLLİ GÖRÜŞÇÜ TORTU GÜÇLÜ:

(Erdoğan ‘Milli Görüş gömleğini çıkardık’ diyerek geçmiş mirası reddetmesine rağmen, AKP içinde ve tabanda Milli Görüşçü tortu ve kalıntıların oldukça güçlü olduğu görülüyor.)

RÜKÜŞ TÜRKİYE

- MODERNLEŞMEDE İSTEKSİZ:

(AKP merkez partisi olma iddiasına rağmen modernleşmeye korku ve kuşkuyla bakıyor. Modernleşmeyi ‘bozulma’ ve ‘yozlaşma’ olarak gören eski ‘siyasal İslamcı’ anlayışları, AKP kadrolarının henüz aşamadığı görülüyor. Erdoğan zaman zaman ‘biz değiştik, 20 yıl önceki anlaşımız değişti’ demesine rağmen, modernleşme yönünde kendisi de ciddi bir istek ve eğilim göstermiyor... Tayyip Erdoğan’ın ‘Erbakan mirası’nı reddetmesine rağmen Emine Erdoğan, ‘Erbakan’ın gelini’ gibi giyinip geziyor. Bunun sonucu olarak Türkiye, yeni first lady ile dünyaya, giyinmesini bile bilmeyen ‘rüküş’ ve ‘köylü’ bir izlenim veriyor. Bu temsil sorunu ise kolay çözülecek gibi görülmüyor. Çünkü Emine Hanım’da tarz özü yansıtıyor.)

ELEŞTİRİLER ARTIYOR

AKP’
ye yönelik açık eleştirilerin artması dikkati çekiyor; açık sözlü kurum ve yazarlar da var.

AKP’ye son dönemde ilk eleştiri oku TÜSİAD’dan geldi. YÖK’teki değişikliğin ortaöğretimin sorunlarına çare olmayacağı gibi üniversiteye giriş sınavına az bir süre kala karmaşaya yol açacağını bildirdi.

M.Ali Birand, Posta’da önceki günkü yazısında ‘Ya ben aldanmışım, ya da AKP kendini iyi perdelemiş... AKP bir çuval inciri kendi eliyle berbat etti’ diye yazıyor.

Hasan Cemal dünkü Milliyet’te ‘Hangi akla hizmet’ yazısında, değiştik-değişmedik tartışması ve takıyye konusunun güncelleştiğini, AKP’nin Türkiye’nin gündemindeki ekonomi ve AB’den tarih alma gibi konuları bırakıp başka sulara açılmasının hangi akla hizmet olduğunu soruyor.

Bazı yazalar ise, ‘Hata yapmayın, tatlı tatlı bu işi götürün’ diyor. Bir kesim ise ortaya çıkan hataları hiç görmezlikten geliyor.

Burası Türkiye...

Rakibimiz Ecevit’ti

DSP
İstanbul kongresi ilginç görüntüler arasında sonuçlandı. Genel Merkez’e karşı aday olan Erdoğan Toprak ve arkadaşları baskı altında tutuldu. Ecevit, salona beraber girdiği kendi adayı Hüseyin Mert’i yanından ayırtmadı. İlçe başkanları ve delegeler Rahşan Ecevit’in gözetimi altında tutuldu; Erdoğan’ın listesinden 12 kurultay adayı istifa ettirildi. Muhalifler, Erdoğan’ın 5 oyunun silinerek, 137’ye karşı 142 oyla seçimi Mert’in kazandığının açıklanması üzerine ‘Rakibimiz Ecevit’ti’ diyerek tepki gösterdiler.

Batman’da petrol hattını delenlerin hiç suçu yok mu?

EFENDİM, ben Batman rafinerisinde görev yapmış bir teknik görevliyim; şimdi emekliyim. (İsminin yazılmamasını istiyor.) Batman’da sanayi sitesi ve evlerin altından benzin sızması sonucu meydana gelen facianın nedenlerini anlatmak istiyorum. Ne yazık ki, her kafadan bir ses çıkıyor; özellikle de rafinerinin sahip olduğu TÜPRAŞ haksız şekilde suçlanıyor.

Eğri oturalım doğru konuşalım. Sızmanın nasıl olduğunu bir düşünelim. Belki 40-50 yıl önce rafineriden eski Petrol Ofisi’nin işlettiği 5.5 km. uzunluğunda bir boru hattı vardı. Döşendiğinde güzergáhında yerleşim alanı yoktu. Bu hatla rafineriden bir tepedeki askeriyeye ait depoya işlenmiş benzin basılırdı. Galiba NATO’nun deposuydu, biz de oraya ‘yakıt tank çiftliği’ deriz.

Bildiğim kadarıyla bu hat 18 yıl önce kapatılmıştı. Hatta hat, rafineri tarafından ‘körletilmişti’. Bu süreçte benzin çalmak için boru hattı delik deşik edilmişti insanlarımız tarafından. Bu hırsızlıklar her zaman tehlike yaratmıştır.

Rafinerideki arkadaşlara göre, olay üzerine TÜPRAŞ’ın bir Genel Müdür Yardımcısı’nın başkanlığında 5 kişilik bir ekip araştırma yapmış; bu son durum ortaya çıkmış. Şimdi kazılar yaparak benzini vidanjörlerle çekiyorlar topraktan. Çok tehlikeli bir durum var. Söylendiğine göre, F-46 denilen askeriyenin kullandığı kırmızı renkte özel bir benzin bu.

Peki son sızıntının nedeni?

- Tepedeki yakıt deposundan, o eski ve çürümüş hattan sızmış olabilir. Muhakkak da öyledir. Vahim durum karşısında vali ve belediye başkanı, ‘Batman ateş üstünde, uçabilir’ diyorlar. Duyduğumuza göre, AKP’li vekiller, özelleştirilecek olan TÜPRAŞ’ı sorumlu tutuyorlarmış; facianın bilançosunu karşılasın diye. Peki bodrum katlarından boruyu delenlerin hiç suçu yok mu? Tepedeki tank çiftliğinin sorumluluğu yok mu?

Ağlatan pankart

‘ŞEHİT anaları’
pankartını açan Fenerbahçeli futbolcular ve diğer takım oyuncuları; kazançlarındaki vergi adaletsizliğini hiç olmazsa şehit analarının evlatlarının vakıflarına yardım ederek (Mehmetçik Vakfı) bir nebze dindirebilirsiniz. Bu sayede pankart-şov bir anlamda değer kazanır. Ve bu kez milletimizi ağlatabilirsiniz.

Avni DENLİ-Feneryolu

Biliyor musunuz?

DYP İstanbul İl Başkanlığı’nın karıştığını, başarısız seçim sonuçlarından sonra istifası istendiği öne sürülen Ertan Uygun’un yerine, yönetimin kendi arasında eski teşkilat başkanı Faik İçmeli’yi seçtiğini, ancak duruma Mehmet Ağar’ın müdahale ettiğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘AKP, Atatürk’ün kurduklarını kıymak için elinden geleni yapıyor. Bu partinin uzun süre iktidarda kalması halinde Türkiye’ye onarılmayacak sorunlar getirecektir.’

(DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit)
Yazının Devamını Oku

Sömürge valisi misiniz

15 Mayıs 2004
<B>ÖRGÜTLÜ </B>öğretim üyeleri, dernekleri ve sendika temsilcileri, aldıkları randevu ile AKP Meclis Grup Başkanvekili <B>Faruk Çelik’</B>le, -YÖK’le ilgili tasarı Meclis’e gelmeden- ortak aklın kullanımına katkıda bulunmak üzere görüşmüşler. Akademik giysili öğretim üyelerinin görüşmesi büyük bir nezaket içinde geçmiş. Ancak Çelik, genel kuruldaki görüşmelerde, öğretim üyelerinin akademik giysili olmalarından şikáyet etmesi üzerine Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Mustafa Altıntaş kendisine bir mektup göndererek, ‘Akademik giysilerimiz TBMM’ye yakışmıyor ise neden bizleri akademik giysilerimiz ile kabul edip görüştünüz? Neden bu konuda bir yakınmanız olmadı?’ demiş.

Ayrıca Prof. Altıntaş, AB Komisyonu Türkiye temsilcisi Hans Jörg Krestchmer’in bu konudaki eleştirileri üzerine de kendisine şu kınama mektubunu göndermiş:

‘Temsilcisi olduğunuz AB’ye tam üye olma konusunda kendi üzerine düşen görevleri tek yanlı olarak gerçekleştirmeye çalışan Türkiye’nin bu amacına sanırız ‘dinselleştirilmiş eğitim kurumları’ ile ‘aklın yerini inanca’, ‘bilimin yerini dogmaya’ bıraktığı bir toplumsal düzeni ile varabileceğine siz bile inanmıyorsunuzdur. Bütün bunlara karşı, ses çıkartmaz ve belki de Türkiye’nin tam üyeliğinin önüne çıkartacağınız yeni engel olduğundan destek verirken, yabancı misyonun uyması gereken nezaket kurallarına uymamanızı ve demokratik-laik duyarlılıklarını ortaya koyan kurumlara ders vermeyi kalkışıcı tutumunuzu kınıyoruz. Türkiye müstemlekeniz; siz kolonyal şapkalı sömürge valisi değilsiniz. Sorunlarınızı, demokratik yöntemlere bağlı kalarak çözme gücüne sahibiz.’

ETKİNLİKLER

BEŞİKTAŞ Belediyesi’nin düzenlediği 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerinde bugün 18.00’de Ortaköy’de Jeff Berry konseri ve Özel MEF-BJK-BEŞİKTAŞ liselerinin dans gösterileriyle birlikte; yarın ‘Ata’yı Samsun’a Temsili Uğurlama Yürüyüşü’ (Balmumcu-14.00), ‘Soylu Oyuncular-Atatürk Oratoryosu’ ve Mimar Sinan Üniversitesi dans gösterisi ile Barbaros Meydanı’ndaki Işın Karaca konseri izlenebilecek.(0 212 258 47 96)

MARMARA Üniversitesi öğretim üyeleri bugün Nişantaşı’dan Taksim’e yürüyecekler.

FENERBAHÇE 4-2 yenildi ama şampiyon oldu, Malatya da 3 puan aldı; sonuçta yarınki organizasyonu yapan İtalyanlar kazandı!

Hayvanları Koruma Yasası yetersiz

MECLİS’te ilgili komisyonda kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili tasarının hayvanları koruma konusunda önemli bir adım olmadığını düşündüklerini bildiren Adana DOHAYKO Genel Sekreteri ve Hayvan Hakları Türkiye Aktif Güçbirliği (HAYTAP) dönem sözcüsü Nesrin Çıtırık, ‘Bu kanun hazırlanırken gönüllü kuruluşlardan gerekli ve yeterli görüş alınmamıştır. Bu kanunu hayatlarında bir kez dahi bir belediye barınağına gitmemiş kişiler hazırlamıştır’ diyor. Sokak hayvanları sorununun ana kaynağının, sahipli ev ve bahçe hayvanlarının kontrolsüz biçimde üretilerek yavrularının sokağa atılması olduğunu söylüyor.

DSP’de Toprak’ın cesareti

DSP İstanbul’daki 17 ilçe kongresini ‘gizlice’ yaptı; il kongresini de bugün Kadıköy Caferağa Spor Salonu’nda yapacak. İl başkanı Soydan Sılan’ın çekilmesi üzerine, eski milletvekili Hüseyin Mert’ten başka Genel Merkez’e karşı tavır alan eski bakan ve milletvekili Erdoğan Toprak da aday. Hiç kimseden icazet almadan adaylığını koyduğunu söyleyen Toprak, ‘Amacımız demokratik sol ilkeleri ve Ecevit’in fikirlerini ilk seçimlerde iktidara taşımaktır’ dedi. 328 delegenin katılacağı bildirilen kongreye ilk kez bir güvenlik şirketinden koruma tutulması dikkat çekti.

Ecevit’in konuşma yapacağı kongrede, Erdoğan Toprak’ın salona sokulup sokulmayacağı merak konusu oldu.

İki görüş

SAYIN Başbakan, bir ülkenin en saygın grubunu oluşturan öğretim üyelerinin kendini hem de dört kez aldattığını söylüyor. Bir insan dört defa aynı konuda aldatılır mı? Eğer olmuşsa o insan bulunduğu mevkiye hiç yakışmayan bir krediye sahip demektir. Ayrıca seçimden önce Baykal’a dokunulmazlıkları kaldıracağız diye kendisi söz vermiştir. Acaba kim kimi aldatmış demezler mi insana? Emin olun burada Broadway’de bile böyle müthiş tiraji komik oyunlar sahneye konmuyor.

İsmail ÖZELKAN

NEW YORK

BAYAN Erdoğan, Karamanlis’
le ilgili açıklamasını tekzip etti. Öyle bir şey olsa idi, eşi Karamanlis’i dövecek miydi; yoksa iteleyecek miydi? Cins ayrımı olmadan insanların sevgi içinde yaşaması mümkün değil mi?

Müge GÜLSES-ANKARA

Akdağ yanlış yapıyor

TÜRK
Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Sedat Boyacıoğlu, Sağlık Bakanlığı’na bağlı bazı eğitim hastanelerinde gastroenteroloji klinikleri de dahil olmak üzere şeflik kadroları açıldığını bildiriyor. ‘Ama’ diyerek, 5 Temmuz’da yapılacak olan şeflik sınavının jürisinin yönetmeliğin açık hükmüne rağmen 2 gastroenteroloji uzmanı ve 3 iç hastalıkları uzmanı (gastroenteroloji uzmanı olmayan) tarafından teşkil edilmesine karşı çıkarak ‘Bakanlığın bu bu uygulamasının gastroenteroloji uzmanı olmayanlara gastroenteroloji uzmanı dalında tasarruf hakkı sağladığı düşüncesindeyiz. Bu nedenle bakanlığın bu uygulamasının kesinlikle karşısında olduğumuzu bildirir, jüri oluşturulmasında ilgili yönetmelik hükümlerinin uygulanmasını Sayın Sağlık Bakanı’ndan talep ederiz’ diyor.

Resmi Gazete’de 23.8.2003 tarihli yönetmelik niye yayınlandı o zaman?

Biliyor musunuz?

MALATYA Cumhuriyet Başsavcılığı, AKP Milletvekili Ahmet Münir Erkal’ın eski Belediye Başkanı Yaşar Çerçi’ye hakaret ettiği gerekçesiyle soruşturma başlatılabilmesi için hazırladıkları dosyayı, TBMM Başkanlığı’na iletilmek üzere Adalet Bakanlığı’na gönderdiğini... İstanbul’un Şişli İlçesi Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün, Kocaeli Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, ‘Eğer halkın enerjisini, desteğini arkamda hissedersem CHP Genel Başkanlığı’na aday olurum’ dediğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

ADA
Dostları Derneği, Adalar Belediyesi, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN’in düzenlediği Sait Faik Abasıyanık’ın ölümünün 50. yılı ile ilgili anma toplantısı etkinlikleri bugün Burgazada’da 12.00’de başlıyor. (0216-381 17 05)

SİNANOBA ve Mimaroba doğalgaz kazıları nedeniyle perişan durumda; yollar delik deşik.

İGDAŞ ve Belediyeyi göreve çağırıyoruz.

Mehmet KARA

BAHÇELİEVLER Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Kültür Üniversitesi’nin arkasındaki Sümbül Sokak’la ilgili; sokağın kapatılıp tek yönlü olarak itfaiye, ambulans ve emniyet araçlarının geçebileceği şekilde yayalaştırıldığını hatırlatarak, bu talebin UKOME’ye iletildiğini bildirdi.

2700 dairelik İHLAS Marmara Evleri’nin site yönetiminin nasıl seçildiğini bize kim açıklayacak?

S.T.-YAKUPLU
Yazının Devamını Oku