5 Mayıs 2004
<B>İNŞAATINDAKİ </B>gecikmeler bahane edilerek <B>Marmara Üniversitesi’ne </B>ait <B>Araştırma ve Uygulama Hastanesi’</B>nin çeşitli tertiplerle ele geçirilmek istendiği iddia ediliyor. Bir medya grubunun televizyon ve gazetesinde konunun yer alış biçimi, kuşkulara neden oluyor.
Bize bu konuda ilginç şeyler anlatıldı:
Hayırsever Kadir Has, devletin Marmara Üniversitesi’ne tahsis ettiği araziye yapılacak tıp fakültesi için bağış yapıyor.
Bugünlerde Kadir Has, kendi vakfının üniversitesi için tıp fakültesi bu binayı geri istiyor.
Kamu malı olan 100 milyon dolar değerindeki (187 dönüm arazi üzerinde 113 bin M2 kapalı alanı bulunan ve 2 bloktan oluşan) 900 yataklı, 6 ameliyathaneli dev hastane kompleksinin kamu ihalesi kapsamında değil de Kadir Has tarafından başlatılmış gibi gösterilmesi üniversite çevresinde üzüntü ve şaşkınlıkla karşılanıyor.
SAĞLIK BAKANLIĞI NEREDEN ÇIKTI
Kadir Has’ın ihale tarihinden 3 yıl sonra başlayıp 3 yıl içinde tamamlanan bağışı (bugünkü değerle yaklaşık 7.5 milyon $), hastane kompleksinin değerinin %10’unu bile bulmadığı savunuluyor.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi ilgi alanına girmediği halde işin içine Sağlık Bakanlığı’nın da sokulması kuşkuları iyice arttırıyor. O zaman da bir kamu malı olan hastanenin Marmara Üniversitesi’nin elinden alınarak önce Sağlık Bakanlığı’na oradan da Kadir Has Üniversitesi’ne verileceği iddiaları ortalığı karıştırıyor.
Oysa Marmara Üniversitesi’nin Maltepe Başıbüyük Kampüsü’ndeki Araştırma ve Uygulama hastanesi inşaatının ihalesi 1991 yılında yapılıyor. İnşaat hiçbir zaman durmuyor hele ileri sürüldüğü gibi hiçbir zaman çürümeye terk edilmiyor. Sadece ekonomik kriz ve tasarruf tedbirleri nedenleri ile Maliye Bakanlığı’nın ödenek planında aksamalar oluyor. Ancak gerçeğin bu yüzü gözardı ediliyor; nedense Marmara Üniversitesi yok sayılıp sahneye Kadir Has çıkarılıyor.
Kendisini ‘Türkiye’nin en büyük hayırsever insanı’ ilan eden Kadir Has ile Sabancı ailesi arasında süren yarış sonucu, eğitim alanına yaptıkları bağışlar küçümsenmiyor elbette... Hele bu bağışların yapılmasında Süleyman Demirel’in, Has üzerindeki etkisi unutulmuyor.
ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ
Ancak Kadir Has’ın, bir devlet üniversitesine yaptığı bağış, kamu malının devri gibi bir skandala dönüştürülmemelidir?
Bu olaylar yaşanırken gelişmelerin dışında kalan Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunç Erem, geçtiğmiz mart ayında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı bizzat gezdirerek Hastane inşaatında gelinen son durumu gösteriyor. Bakandan da ödeneklerin başlatılması ve hastanenin hizmete açılması için gerekli yardım ve destek sözü alıyor.
Bu konuda fazla ayrıntıya girmeye gerek yok.
Görünen o ki iş, mezunu olduğu Marmara Üniversitesi’nin haklarının korunup korunmaması Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a kalıyor.
Senatoyu da tartışalım
SEÇİM Yasası konusuna değinmeniz önemli bir katkı bence. Teşekkür ediyorum. Siyasi Partiler Yasası’nın yararlı olabilmesi için hukukun uygulamalara müdahil olması gerektiği görüşündeyim. Mevcut yasaya göre parti içinde yöneticilerin yaptığı hukuksuzlukları önlemenin tek yolu hukuk yolunun açılmasıdır.
Bu konuda tartışma açılmalı toplumda... Anayasa Mahkemesi Başkanı yakarıyor. Ben de soruyorum, meslek yaşamı boyunca siyasi partilerden gelen şikayetlerde hiç cesur tavır alabildiler mi?
Parti bir kamu kurumu ve Hazine’den yardım alıyor; YÖK gibi...
Daha sıkı denetim altında olması gerekmez mi?
Ben Siyasi Partiler Yasası’ndan hukuk isterim. Seçim Yasası’ndan da ülke şartlarına uygun bir seçim sistemi.
Bağımsız senato konusuna ise kimse değinmiyor. Bu söz Ord. Prof. Ali Fuat Başgil’e ait. Tek meclisli bir siyasi sistem kanatlı kuşa benzer.
Senatosu olmayan AB ülkesi var mı? Kaç ülke?
Bu konuları da tartışmak gerekiyor.
Ertuğrul ÇEPNİ
Zümrüt Rize 55 yaşında
5.5.1950’den beri yayınlanan ‘Zümrüt Rize Gazetesi’ 55 yaşına bastı. Rize eski Belediye Başkanlarından Mustafa Ardal tarafından kurulan daha sonra Faik Bakoğlu’nun imtiyaz sahipliği ve yönetimine geçen gazete dün yeni tesislerine taşındı. Rize Gazeteciler Cemiyeti Başkanı da olan Faik Bakoğlu renkli bir gazetecidir; önce fanatik Galatasaraylı, sonra da Rizesporludur.
GS’den ne haber diye sorarsanız ‘Galatasaray, CHP; Beşiktaş da DSP gibi oldu?’
- Peki Rize ne gibi..
- Besim Tibuk abimizin partisi gibi... Bursa’ya tekme tokat yenildik. Son iki Samsun (deplasman) ve BJK maçından bir puan alırsak kurtuluruz. Yürekli bir federasyon olsa, geçen yıl yaşanan olaylardan sonra Diyarbakır ve Elazığ’ı düşürür, yaşanan iddialar gündeme gelmezdi. Federasyon seçimleri, maç sonuçlarıyla tartışma konusu olmazdı.
Bakoğlu’nun, tatlı Karadeniz şivesiyle sözü bitmez; gazetesine başarılı daha uzun yıllar diliyoruz.
Biliyor musunuz?
TRT’nin iki hafta önce çarşamba günkü ‘Şans Topu’ çekilişinden sonra iki topun çalındığını, bunun üzerine Genel Müdür Şenol Demiröz’ün soruşturma açtığını, yapılan görüşmelerden sonra Milli Piyango’nun son çekilişe Amerika’dan iki top getirilerek yarışmaya yetiştirdiğini... Biliyor musunuz?
Mesaj panosu
OKUYUCUNUZ Ahmet Soyuer’in nüfus artışı konulu görüşüne yürekten katılmamak mümkün mü? Sadece tüketme becerisine sahip, eğitimsiz, sağlıksız, suç işleme potansiyeli azımsanmayacak düzeyde olan bu insanlarla nereye varacağız? A.Demir ATIKER
Yazının Devamını Oku 4 Mayıs 2004
<B>AVRUPA </B>Birliği için Anayasa değişiyor, bazı uyum yasaları çıkartılıyor.<br><br><B>Tayyip Erdoğan </B>ile <B>Deniz Baykal, </B>Anayasa değişikliği üzerinde anlaşıyorlar. Ancak CHP doğal olarak dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda diretiyor
AKP ise buna karşı çıkıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki görevleri sırasındaki işlemlerinden ötürü Erdoğan ve bazı milletvekilleri hakkında bazı davalar sürüyor. AKP, belki bu davaların sonucuna göre ‘dokunulmazlıklara’ dokunacak.
(Akbil davası Yargıtay’da, İGDAŞ davası da Eyüp Ağır Ceza’da; milletvekillerinin dosyaları ise dönem sonuna bırakıldı.)
Uyum yasaları çercevesinde dikkate alınmayan bir yasa var; Siyasi Partiler Yasası...
Nedense AKP ve CHP hiç söz etmiyorlar.
Bu yasa değişmeden, siyasi partiler kendi içlerinde tam demokrat olabilirler mi?
Anlaşılan milletvekilleri, lider hegemonyasından, ‘tayin’ yoluyla seçilmekten memnunlar...
Lideri de, ‘atanmışı’ da hiç kaygı duymuyor.
Seçim dönemlerinde yayınladıkları beyannamelerinde birçok parti, bu yasanın değişikliğinden söz ediyor; TBMM’ye gelince de unutuyorlar. Şeffaflık, delege sistemi ile Hazine yardımını ise kimse ağzına almak istemiyor.
Hatırlatalım; seçim ve partilerle ilgili yasalar, bir yıldan kısa sürede değişirse, ilk seçimde uygulanmaz. Değişiklik niyeti de, bu nedenle bir sonraki döneme kalır; öyle sürgit devam eder.
AB’den yarın ‘Dokunulmazlıklar’ ve Siyasi Partiler Yasası’nı da değiştirin talimatını gönderirlerse hiç mahcup olmayacaklar mı? Önce partiler demokrat olurlarsa, Türkiye de tam demokrasi olmaz mı?
Suça dikkat
ANAYASAL değişiklik önergeleri 184 milletvekilinin istemesine bağlı... Milletvekillerinin vicdanı ile hareket etmesi gerekiyor. İradesini, kararlılığını etkileyecek, yönlendirecek her türlü eylem ve söylem Anayasal suç sayılıyor. Ancak ortalığa baktığımızda önüne gelen etkileme ve yönlendirme suçu adeta peynir ekmek gibi işleniyor mu?
Özde değil sözde eşitlik
İSTANBUL Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Nazan Moroğlu, ‘Meclis gündeminde yer alan kadınlarla ilgili değişiklik teklifi ne yazık ki gerekçeyle uyumlu değildir’ diyor ve devam ediyor:
‘Çünkü, Anayasa’nın 10. maddesine sadece aşağıdaki ibare ikinci fıkra olarak eklenmiştir:
‘Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir.’
Eğer amaç, çağdaş bir cinslerarası eşitlik anlayışına Anayasamızda yer vererek eşitliğin yaşama geçirilmesi için geçici özel önlemlerin alınmasına imkán sağlamak ve bu konuda AB ile paralellik kurulması ise, aşağıdaki cümlenin mutlaka eklenmesi gerekiyor:
‘Eşitliğin sağlanması için alınacak geçici özel önlemler eşitliğe aykırılık oluşturmaz.’
Bu erkekler, ‘işte eşitlik’ diye göz boyamıyorlar mı?’
THY’den mi korkuyor?
SAYIN Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım acaba THY uçaklarına binmekten niçin korkuyor ve Adana’ya gitmek için işadamı M. Emin Karamehmet’in özel uçağını kullanıyor? Bu güvensizlik biz sade vatandaşlara sirayet edecek olursa bizler Türkiye içinde bir şehirden diğerine uçmak için acaba hangi tanınmış ve zengin işadamının özel uçağından istifade edebiliriz? Ulaştırma Bakanlığı lütfen bir yol göstersin diye rica ediyoruz.
F.A.-KADIKÖY
Din, mezhep ve başörtüsü anketi
SARIYER Belediyesi geçtiğimiz günlerde belediye çalışanlarına dönük bir çalıştırma gerçekleştirmiş. Sözkonusu uygulama kapsamında çalışanlara 180 sorulu kapsamlı bir anket uygulanmış. Bu anketteki sorular arasında ‘din, mezhep, eşin başörtü kullanımı’ gibi konular sorgulanmış.
Böyle bir uygulama eğer kurumiçi çalışmaları daha etkin kılmak adına hazırlanıyorsa dinin, mezhebin ya da eşin başörtüsü kullanıp kullanmadığının ne önemi var? Yoksa bu uygulama başlıbaşına bir fişleme midir? Sonrasında bir tasfiye, rotasyon mu düşünülüyor?
V. POLAT
Bu görüntüler ya bizde olsaydı
AB ve İngiliz askerlerinin manşetlerden düşmeyen Iraklı esirlere uyguladıkları insanlık dışı şiddete ve sapkınlığa hayran kaldım!
Kendilerini dünya medeniyetlerinin beşiği gören, insan hakları gibi çok çok önemli bir konuda mangalda kül bırakmayan, hatta bize hemen her gün ‘siz insan haklarında daha çok yol katetmelisiniz’ diyen bu insanlar gerçekten dünyaya muhteşem bir insanlık dersi veriyorlar.
Biz kanunlarımız çerçevesinde mahkemeye çıkan ve ceza alan bölücübaşı ve bütün terör suçlularını yargılarken Avrupa’dan gelen ve hiçbir davayı kaçırmayan değerli temsilcilerinize soruyorum?
Acaba kendilerinin dünyaya sergiledikleri o muhteşem görüntüleri biz de yargılanan terör suçlularına uygulasak, bizi insan haklarında ilerlemiş sayarlar mı?
Nilgün ÇALIŞKAN-İSTANBUL
Biliyor musunuz
DÜNYA Turizm Örgütü (WTO) üyesi, UNESCO ve AB’nin turizm uzmanlık bürosu, Dünya Sosyal Turizm Kuruluşu BITS’in 40. Genel Kurulu’nda Fest Seyahat Acentesi Genel Müdürü Faruk Pekin’in yönetim kuruluna seçildiğini...
Biliyor musunuz?
Mesaj panosu
FOTOĞRAF Vakfı Girişimi’nin 20 Kasım İngiliz Konsolosluğu saldırısı sonucu ağır hasar gören vakıf binasının onarılması için destek olan 112 fotoğraf sanatçısının ortak sergisiyle yenilenen vakıf binasının açılışı bugün yapılıyor. (www.fotografvakfi.org)
ERDEMLİ’de (Mersin) Maliyeciler, sigortasız işçi çalıştıranları, vergi kaçıranları hiç bilmiyorlar mı? Olan bizim gibi düzenli vergi verenlere oluyor, ama kimse doğru dürüst sesini çıkarmıyor.
P.A.-ERDEMLİ
Yazının Devamını Oku 2 Mayıs 2004
<B>CENGİZ Erdinç’</B>in haberine <B>‘Gökkafes’in tarihi ayıbı’ </B>başlığını atmış Sabah...İstanbul’un en tartışmalı binası aleyhine, 1997’den beri süren ‘tapu şerhi’ davası sonuçlanmış; Yargıtay, Gökkafes’in arazisiyle ilgili tapu kaydına ‘buraya bina yapılamaz’ şerhinin yeniden yazılmasına karar vermiş... Bu durumda ruhsat iptali ve yıkım istenebilecekmiş; bu nedenle gözler arazinin hak sahipleri olan Hazine, İTÜ ve Büyükşehir Belediyesi’ne çevrilmiş...
Bir dostumuz anlatıyor:
‘Oranın öyküsü ilginçtir; İstanbul’un ortasına dikilen sanki bir mezar taşıdır.
Bugün İnönü Stadyumu’nun olduğu yer; Osmanlı döneminde Istanbl-ı Amire’dir (Saray Ahırı), maçların olduğu yer de manej’di (at binilen yer). Taşkışla Garnizonu’nun bahçesinde yükselen Gökkafes’in bulunduğu yerin kayıtlarda Veliah Yusuf İzzettin Efendi’ye ait olduğu bilinir. Dolayısıyla askeri tesisler bulunduğu için bölgede inşaat yasağı vardı. Gazhane’nin yapımının da bu yasakta etkili olduğu söylenir. Daha sonraki yıllarda, bir şekilde bu arazinin bir bölümünün gayrimüslim bir ailenin üzerinde olduğu öğrenildi.
DALAN-SÜZER
Arazinin hisseleri, 1984’te Bedrettin Dalan Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, arkadaşı olan Mustafa Süzer tarafından satın alındı. Hatta ilk başlarda Dalan’ın da % 10 hisseye sahip olduğu gazetelerde yazıldı. 1987’de başlayan inşaatın ruhsatı bir yıl sonra Dalan tarafından Büyükşehir Meclisi’nden geçirildi. Prof. Nurettin Sözen (şimdi milletvekili), 1989’da başkan seçilince, yıkım için çok uğraştı. Ancak partisinin Beyoğlu Başkanı Hüseyin Aslan (şimdi CHP PM yedek üyesi), inşaatın sürdürülmesi için Sözen’e karşı direndi. Sözen ise Aslan’ı Disiplin Kurulu’na verdirdi. Sorunun çözümü için araya giren dönemin bazı siyasileri, Sözen’i ikna etmek için çok uğraştı; ancak başarılı olamadılar. Bu arada bu davaya bakan Büyükşehir’in avukatının Süzer grubuna geçmesi dikkati çekti.
SÖZEN VE ERDOĞAN
1994’te Tayyip Erdoğan Büyükşehir Belediye Başkanı oldu; o da Sözen gibi bu yapının yıkılması için büyük çaba harcadı. Sivil Toplum Örgütleri’nin desteğiyle yıkım yapmak üzere büyük bir ekibi Dolmabahçe’ye sevk etti. Ancak yıkım ekipleri ile polisler arasında büyük olaylar çıktı; yaralananlar oldu. Erdoğan’ın direnmesi karşısında, Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı sırasında, Gökkafes’in bulunduğu alan, RP’li Beyoğlu Belediyesi’nden ANAP’lı Şişli Belediyesi sınırlarına alındı. Beyoğlu Belediye Başkanı Nusret Bayraktar (şimdi AKP milletvekili) ile şimdiki Başbakan Tayyip Erdoğan’ın güçleri ne yazıkki binayı yıkmaya yetmedi. Daha sonra tasdikli projeye aykırı ilaveler yapıldı ve ruhsat alınıp ‘şık’ bir otel ve işmerkezi haline getirildi.
Bazı grupların borçları nedeniyle bazı katların mülkiyeti TMSF’ye geçti.
İTÜ Rektörü Prof. Gülsüm Sağlamer gibi bu işin içinde olanlar ah bir konuşsa da öykü bütünüyle ortaya bir çıksa...
‘Gomunist’ 1 Mayıs
NE günler gördük, ne günler. Askeri garnizonların kenarlarında nöbetler sıklaştırılırdı. Neymiş, komünistler baskın düzenlermiş... Köseköy (İzmit) havaalanında havadan indirme yaparmış, Şile’ye, Kefken’e, Ağva’ya çıkarma yaparmış.
1 Mayıs yanlızca işçi bayramı değil çalışan herkesin bayramıdır.
Almanya’da 1 Mayıs’ın adı ‘Tag der Arbeit’tir.
Yani, işin, emeğin günü demektir. Bütün ülke halkı aynı anlamda bayram olarak kutlar. Bizde ise sadece işçi, hatta eskiden ‘gomunist’ bayramı olarak algılanırdı. Bunu bir kere düzeltelim.
İşte böyleydi bundan 30 sene önceki 1 Mayıslar.
Şevki UYANIK-ALMANYA
Yanal’ın sözleşmesi sır mı kalacak
MİLLİ Takım’ın başına getirilen Ersun Yanal’a televizyonda soruldu, sözleşmenin mali boyutları nedir diye... Yanıt olarak gülümsemekle yetindi. Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’a soruyor bir okurumuz:
Bilgi Edinme Yasası gereğince size sözleşmenin mali hükümleri konusunda böyle bir soru sorulsa yanıtlamayacak mısınız? Adalet Bakanı Çiçek, ‘Ayrıcalıklar Cumhuriyeti’ olduk diye sızlanıyor.
Yoksa ‘Sırlar Cumhuriyeti’yiz de, unuttuğumuz şey bu mudur?
Vakıfbank eğleniyor
VAKIFBANK’ın kuruluşunun ‘50.Yıl Bahar Şenliği’ Abant’ta dün kutlanmış. 40 otobüsle gelen banka çalışanları ve yakınları, piknik yapıp eğlenmişler. Yemek yemişler, şarkılarla coşmuşlar. Tarkan’ın şarkıları da varmış, ilahiler de... En çok da çocuklar keyif almışlar bu şenlikten... Bunlar güzel şeyler de, banka yönetimine S.D. adlı okurumuzdan bir tepki var; ‘SSK emekli maaşımı Vakıfbank’tan alıyorum. Ancak biz emeklilerden her ay hesap işletim ücreti adı altında 1 milyon 187 bin lira alıyorlar. Neden? Emekli maaşlarını dağıtan diğer bankalarda böyle bir kesinti yok. Maaşımdan bu kesintiyi yaparlarken bize soruyorlar mı? Cevap bekliyoruz’ diyor.
ABD-Nazi
TÜRKİYE’yi 1 Mart 2003 kûbusuna götüren, ülkeyi neredeyse 60 bin Amerikan askerine açan, bu vatan evlatlarını Irak savaşının bataklığına sürüklemeye kendini mecbur gibi hisseden... Irak’ta, Kuzey Irak’ta MGK’nın onayladığı ‘olmazsa olmaz koşulları’ yerine getirmekte zorlanan, yapamayan... Kimdir?
Dünya medyasında yer alan Amerikan askerlerinin Iraklılara yaptığı iğrençliklerin belgesini görünce bu soruyu sormak gerekiyor.
Amerikalılar, Nazilere mi özendiler yoksa.
A.U.-İSTANBUL
Biliyor musunuz?
İSTANBUL Büyükşehir kulislerinde, Başbakanlık Müsteşarı Prof. Ömer Dinçer’in Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne; boşalan müsteşarlık görevine de Mülkiye müfettişi kökenli, eski Bingöl, şimdiki Aksaray Valisi Hüseyin Avni Coş’un getirileceğinin konuşulduğunu, bu arada Kadir Topbaş’ın açıkladığı yeni Büyükşehir yöneticilerin ağırlıklı olarak Başbakan tarafından belirlendiğini... Topbaş ve İdris Güllüce adlarını kullanarak yardım ve organizasyon parası toplayan kişilerin 0212-449 47 25-26’a ihbarda bulunulmasının istendiğini... BOĞAZİÇİ Köprüsü geçişlerini cuma öğle saatlerine kadar 4x2 şeritte bırakan Karayolları ve Trafik ekiplerinin, sürücüler tarafından kınandığını... (Bir okurumuzun) Bilgi Edindirme Yasası’na göre Ersun Yenal’ın aldığı parayı açıklamayan Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’a, Türkiye’nin ‘Ayrıcalıklar Cumhuriyeti’ mi yoksa ‘Sırlar Cumhuriyeti’ mi sorusunun yöneltildiğini... CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir’in, Maliye Bakanı’nın oğlu Abdullah Unakıtan’ın AB Gıda Sanayii tesisi atıklarının, Ramsar Sözleşmesi’ne göre koruma altına alınan Manyas (Kuş) gölüne salınması karşısında Çevre-Orman Bakanı Osman Pepe’ye ne işlem yapıldığını sorduğunu...
Biliyor musunuz?
MESAJ PANOSU
SORUYORUM... KPSS 2004 Kitapçık, 61 No’lu sayfada, fotokopi çekme memurunun ne olduğuna açıklık getirmelerini istiyoruz. Fotokopi çekmenin de memurluğu olur mu? S.ÇULHA
GÜNÜN SÖZÜ
‘AVRUPA’da ineklere günde 2 dolarlık sübvansiyon uygulanıyor. Dünya Bankası’nın yoksulluk standardı ise günde 3 dolar. Avrupa’da inek olmak gelişmekte olan bir ülkede vatandaş olmaktan daha iyi.’’
(Dünya Bankası eski başekonomisti
Prof. Dr. Joseph Stiglitz)
Yazının Devamını Oku 1 Mayıs 2004
‘<B>BİZ </B>onları <B>Züğürt Ağa, Kibar Feyzo, Ayna, Avcı </B>gibi Türk sinemasının unutulmaz filmlerinin öykücüsü; <B>Maral, Susuzluk, Sarı Traktör, Kırmızı Yel, Dönemeç, Gece Vardiyası </B>gibi Türk edebiyatının önemli eserlerinin yazarı olarak tanıdık. Oysa onlar, Türkiye’nin unutulan en önemli aydınlanma projelerinden biri olan Köy Enstitüleri’nin 10 yıl kadar kısa bir sürede yetiştirdiği isimlerdi.’
Bunları, Köy Enstitüleri’nin 64. kuruluş yıldönümünün kutlandığı New York’ta faaliyet gösteren Öykülü Geceler ekibinden Elif Özmenek söylüyor. The Moon and Stars Project tarafından ortaklaşa organize edilen ‘Mayfest 2004’ kapsamında yapılan festivalin bu yılki teması ‘Türkiye’nin Unutulan Tarihi: Köy Enstitüleri ve Enstitülü Öykücüler’ idi.
İki gün süren festivalin konukları yazarlar Talip Apaydın, Osman Şahin, eğitimci Pakize Türkoğlu ve gazeteci Varlık Özmenek’ti. Can Dündar’ın ‘Köy Enstitüleri’ belgeseli ve ‘Yarım Kalmış Mucize’ adlı Köy Enstitüleri’nin tarihsel sürecini anlatan fotograf sergisi de programın bir parçası oldu.
Köy Enstitüleri’ni biz unuttuk, New York’taki Türkler unutmadı.
Antalya’da bir cami öyküsü
BURDUR’da bir kamu kurumundan emekli olarak Antalya’ya yerleştim. Benim artık ibadetimi yapıp, güzellikleri yaşamam gerektiğine inandım. Bir arkadaşımla birlikte Antalya’da Göçmen Evleri Camii’ne gidip gelmeye başladım. Ancak caminin yapısında bir ilginç durum vardı. 1400-1500’lü yıllarda yapılan camilere bakın, bir bakışta cami olduğunu anlarsınız çünkü hiçbir eklenti yoktur. Fakat bu cami, sanki bir gecekondu; minaresi olmasa uzaktan bakıldığında gecekondu dersiniz. Burada insanın aklına makbuzsuz para toplayarak inşaat yapılmış olabileceği geliyor. Çünkü o kadar ilave yapılmış ki kuzeyindeki apartmanın duvarına 1 metre kalmış.
Şimdi de batısına 6 metrelik bir saçak ilave ettiler; burada namaz kılınmıyor gece tinerciler, sarhoş ve evsizler dadanıyor. Manisa’da yıkılan ruhsatsız camiden sonra bu camiyi de araştırdım; maalesef bu camimiz de projesiz, ruhsatsız. Müftülüğe şikayet etmemize rağmen hiçbir gelişme olmuyor.
Diyanet İşleri bu durumdan haberdar mı acaba?
Hasan YILMAZ
Azınlık oyuyla yapılan Anayasa değişikliği gayrimeşrudur
BANA göre yasal gibi görünse dahi, CHP katılmadan yapılacak bütün Anayasa değişiklikleri gayrimeşrudur. Çünkü askeri yönetimlerden sonra dahi yapılan Anayasa değişiklikleri halkın oyuna sunularak kabul edilmiştir. Bugün AKP’nin Meclis’te Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu var. Ama bu %34 oyla sağlanmış bir değişikliktir. Yalnız AKP oylarıyla yapılan değişiklik, halkın çoğunluğunun oyuyla kabul edilmiş Anayasa değişikliği olmadığı için, yasal olarak meşru kabul edilse dahi ahlaki ve siyasi bakımdan gayrimeşrudur. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir Anayasa değişikliği sadece azınlık oylarına dayanarak halkoyuna sunulmadan yapılmamıştır. Çok tehlikeli bir gidişat var. Bunun gerçekleşmemesini diliyorum.
Vural SAVAŞ- Yargıtay eski Başsavcısı
İnternette ilk film festivali
ERZURUM Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nce düzenlenen ‘1. Kar Film Festivali’ büyük bir katılımla gerçekleştirildi. Türkiye’de ilk kez internet ortamında yapılan film festivaline toplam 57 kısa ve orta metrajlı film katıldı. http://iletisim.atauni.edu.tr adresinde gösterime sunulan iletişim öğrencilerini çalışmaları için isteyen herkes oy kullandı. ‘Online jüri’ sisteminde toplam 4 bin 735 oy kullanılan festivalde oylamada mükerrer oy kullanımını önlemek ve objektif bir değerlendirme yapabilmek için İletişim Fakültesi tarafından geliştirilen özel bir bilgisayar programından yararlanıldı.
Belgesel, Reklam, Deneysel ve Kurgusal film kategorilerinde toplam 21 ödülün sahiplerini bulduğu festivale, İstanbul, Marmara, Gazi, Selçuk, Ege, Beykent, Fırat, Doğu Akdeniz, Başkent ve İstanbul Kültür üniversiteleri iletişim fakültelerinden öğretim üyesi ve öğrenciler katıldı.
İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevim Akten ve emeği geçen herkesi kutlamak gerekiyor.
Kara gözlü kız
NASIL oluyorsa, bütün namusluların gücü sadece küçük (Nuran), korumasız, kara gözlü kızlara yetiyor. Bunlar nasıl namuslu oluyorlarsa, çocuklarını iğrenç saldırılardan koruyamıyorlar. Sizler eğer namuslu insanlarsanız, ben namuslu değilim. Kara gözlü, küçük kız... Çığlığını duymadık, elinden tutamadık, biz de sana bu kötülükleri yapanlar kadar suçluyuz. Lütfen bağışlama bizi. Öte dünyada iki elin yakamızda olsun kuzucuğum.
Kenan IŞIK-ANKARA
Özür diliyoruz
FUAT VEZİROĞLU’nun mesajı beni ağlattı. Bu ikinci ağlayışım. Bir de büyük insan Denktaş’ın gözyaşları beni böylesine yaralamıştı. Asıl bizim Sayın Veziroğlu’ndan özür diliyoruz. Ne yazık ki T.C. yavrusunu fırlatıp atabildi, ‘töreci’ babadan daha vahşice kurtlar sofrasına bıraktı. T.C.’nin ‘babalarının’ özür borcu var.
Sevgi DEĞERLİ ANKARA
Biliyor musunuz?
TÜPRAŞ Genel Müdürü Hüsamettin Danış’ın, TÜPRAŞ’ın 1999-2003 yıllarında 2.3 milyar dolar kar ettiğini, 2003’te de 434.1 trilyon net kar ettiğini söylediğini... Elazığ Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Feyzi Bingöl ve 12 kişi hakkında, ‘ihaleye fesat karıştırdığı’ iddiasıyla kamu davası açıldığını, Rektörün ise bunu Haziran ayında yapılacak rektörlük seçimleri öncesinde yıpratma politikasına dönük bir dava olduğunu söylediğini... Tekirdağ Jandarması tarafından iki aydır sürdürülen takip sonunda, ‘Beyazköy Evleri’ yakınlarında deniz kıyısındaki ‘Vizara Kulüp’ün altına yaptıkları 50 tonluk tanka, bir tekneden kaçak mazot boşaltılmasıyla ilgili olarak geçen dönemin ANAP’lı Belediye Başkanı Kadir Çebi’nin amcaoğlu Mustafa Çebi ile 10 kişinin tutuklandıklarını...
Biliyor musunuz?
MESAJ PANOSU
BAŞBAKAN muhalefete karşı dava bombardımanına başladı. Ali Topuz’dan 15 milyar tazminat aldı; şimdi sıra Deniz Baykal ve Haluk Koç’ta... Kazandıklarını avukatlarına bırakacağını söyledi. Böyle vekalet ücreti ödememesi en azından etik değildir. Unutmamak gerekiyor; siyasi şahsiyetlerin özel kişilik alanları dardır; genişletilemez. Siyasetin bir tanımı da hoşgörüdür. Siyasetçi, hele Başbakan örnek olmalıdır. Menderes’in de 15 kişilik Tahkikat Komisyonu ile muhalefeti sindirmeyi denediği unutulmamalı.
N.K.-ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
‘IMF soğuk savaş döneminin bir kurumudur. Artık eskimiştir. Bu nedenle dünyaya yeni bir IMF gereklidir.’
(İlhan Kesici)
Yazının Devamını Oku 30 Nisan 2004
<B>SERAY</B> <B>Sever </B>ve <B>Hakan Yılmaz’</B>ın oynadığı <B>‘Sevgili Karım’ </B>adlı oyunun Krd. Ereğli’deki gösterisiyle ilgili tartışmalar sürüyor. Üçüncü kez belediye başkanlığını kazanan Halil Posbıyık, hiçbir oyuna ve sanatçıya müdahalesinin söz konusu olamayacağını belirterek, ‘sansür’ iddiasının arkasında AKP’nin bulunduğunu ileri sürüyor.
Posbıyık anlatıyor:
‘Zaten Seray Hanım, bana Belediye Başkanı’ndan kapan diye bir uyarı gelmedi, diyor. Ben o sırada İstanbul’da sağlık kontrolünden geçiyordum. Belediyeden neden bir uyarı olsun ki... Ben polis veya savcı değilim. Oyunu AKP Ereğli Gençlik Kolları getirmiş; izleyenler de kendileri... AKP’nin Zonguldak İl Başkanı Celil Uzun ve Gülünç Beldesi Belediye Başkanı Aydın Güngör de oradalar...
Peki neden oluyor bunlar?
- Kasıt arıyorum bu olayda... Ben ANAP adayı olarak 1994’te 28.5, 1999’da 52.2 ve son seçimde de %65 oy almışım. AKP ise 9 bin oy alırken, bizim oyumuz 26 bin olmuş. Açıkçası, seçimde maddi ve manevi baskılara karşın oyumu üçe katlamamın acısını çıkartıyorlar. Gösteri, AKP’lilerin yönetimindeki Erdemir Sineması’nda oynanmış. Erdemir Yönetim Kurulu Başkanı Recai Berber, seçimden önce açık açık AKP adayı Cevat Kır’a oy verilmesini istemiş... Sendikalar AKP’den yana tavır almış... Seçmenlere gıda yardımından elbiseye, altından kömüre kadar yardım dağıtılmış, iş garantileri verilmiş... Tayyip Bey, ‘Ereğli’yi alacaksınız’ diye talimat göndermiş... Biz bu güce karşı beş-on arkadaşımızla savaş vermiş ve örnek bir başarı sağlamışız. ANAP’ın Türkiye’den çıkarttığı üç il genel meclisi üyesinden ikisi Zonguldak’ta kazanılmış. Bütün kızgınlıkları bu. Bu seçim siyasal araştırmacılar tarafından incelenmeye değer bir konudur.
Niye ille de Ereğli...
- Ereğli’de büyük bir rant var. Erdemir büyük bir güç... Türkiye’de milli gelir 3 bin dolar, Ereğli’de 6.7 bin dolar...
Bu tiyatronun bir reklam oyunu mu? Yoksa, AKP’lilerin dolaylı bir tertibi mi?
- Soru işaretleri yaratıyor arkasında. Emin olun ben bu işin altından çıkamadım. Ben Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve çağdaş bir insanım. Bu tür ‘gerici’ tavırlar benim felsefeme aykırıdır.
1 Mayıs’ta meydan gerginliği
YARINKİ 1 Mayıs kutlamaları için gerginlik sürüyor. İstanbul Valiliği, mitingin Şişli Abide-i Hürriyet’de kutlanacağını bildiriyor. DİSK başta olmak üzere TESK ve Odalar ise buna itiraz ediyor. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ‘Neden Taksim’de kutlama yapmak istiyorsunuz?’ sorusunu şöyle yanıtlıyor:
- Biz daha önce kitlesel kutlamayı Taksim’de yapacağız diye açıkladık. Türk-İş büyüklük kompleksinde; inatla Abide-i Hürriyet’de ısrar ediyor; ortak duyarlılık göstermiyorlar. Zaten 3 Mart’tan sonra hükümetin yanında durmaya başladılar. Ancak bizim de olmazsa olmaz koşulumuz Abide-i Hürriyet alanıdır. İçişleri Bakanı ve Vali ile görüştüm, ne yazık ki Taksim için ciddi bir adım atılmadı. Bize Kazlıçeşme’yi gösteriyorlar. Biz de Cumartesi günü saat 11.00’de Saraçhane’de toplanacağız. Vali Güler, nereye izin verirse oraya (Taksim, Beyazıt ve Kazlıçeşme) yürüyeceğiz; hem de saatlerce yürüyeceğiz. AB’ye girerken gerilim yaratıp, işçilerin gücünü dağıtmanın Türkiye’ye yararı yoktur.
GAP, Ş.Urfa’dan öteye gitmiyor
GAP’ın; temel hedefi Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyi ve hayat standardını yükselterek, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam imkánlarını artırarak sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi milli kalkınma hedeflerine katkıda bulunmak... Mardin Milletvekili Muharrem Doğan, çok sektörlü entegre sürdürülebilir bir kalkınma anlayışını hakim kılmak için Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e sorular yöneltiyor:
‘Ülkemizde 2. Çukurova konumunda bulunan Mardin-Derik, Kızıltepe ve Nusaybin ovalarına sulama kanallarının ulaştırılması için bir çalışmanız var mıdır? Varsa bu proje ne zaman hayata geçirilecektir?
Tarımsal üretimden geçimini temin eden çiftçilerimizin, sulama suyu ihtiyacı 300-400 m. derinlikte sondaj kuyularından temin edilmektedir. Çiftçilerimizin diğer bölge çiftçileriyle arasındaki üretim gelir farkını ortadan kaldırmak için teşvik veya yeni bir yönetmelik çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Köye dönüş ve rehabilitasyon projesi çercevesinde köyüne dönüş yapan vatandaşlarımızın, insanca yaşam koşullarını iyileştirmek, elektrik, su, okul ve sağlık ocağı ihtiyaçlarını karşılamak için şimdiye kadar ne tür bir çalışma yaptınız? Hepsi ne zaman bitirilecektir?’
GAP’ın, Şanlıurfa’dan öteye hizmet vermesi sıkıntıları bir ölçüde gidermez mi?
Meteoroloji neden başarısız
TARTIŞMAYI kamuoyuna İTÜ Meteoroloji Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Prof. Mikdat Kadıoğlu taşıdı. DMİ Genel Müdürlüğü için 2004 KPSS sınavında ilan edilen 63 kadro arasında bir tane bile meteoroloji mühendisi kadrosunun olmamasını skandal olarak nitelendirdi. Bir zamanlar 1200 civarında olan meteoroloji istasyonlarından şu an sadece 500’den daha azı aktif olarak çalışıyor. DMİ günlük hava tahminlerini ECMWF’den her yıl 580 bin sterlin ödeyerek alıyor; yerel hava tahminleri üretilemiyor. ‘Ne zaman, nerede metrekareye ne kadar yağış düşeceği’ vb. bilgiler sayısal olarak verilmediği için hava tahmininde başarısız sayılıyoruz. Meteoroloji kanununda, ‘etkili-etkisiz’ dışında sel, fırtına, kuraklık ve çığ vb. hiçbir madde ve hüküm bulunmuyor. Denizciler ve havacılarımız, Türk meteorolojisine güvenmeyip, canını ve malını korumak için günlük ve haftalık tahminlerini çevre ülkelerden temin ediyor. Ve DMİ’de 4008 personel çalışıyor; bu kadronun 1130’u boş; bunlardan sadece 108’i meteoroloji mühendisi... Sorun Konya Milletvekili Atilla Kart tarafından Meclis’e taşınmış durumda... Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Mustafa Diren soruyor:
‘DMİ, teknolojide günü yakalamak adına milyon dolarlık harcamalardan çekinmezken, bu sistemleri çalıştıracak, sonuçlarını yorumlayacak teknik personel alamında neden cimri davranıyor?’
Miniatürk Piyerloti
EYÜP’te Piyerloti’ye teleferik yapılıyor. Geçen hafta sonu oradaydım. Ortam çok güzel. Piyerloti-Miniatürk arasında aynı proje devam ettirilirse çok güzel olacağı inancındayım. Miniatürk’e araçları ile gelenler trafik kaosu yaşamadan Piyerloti’de çaylarını, doyumsuz güzellikleri seyrederek içebilirler. Miniatürk’te Zafer Müzesi harika olmuş, düşünen ve yapanların ellerine sağlık.
Kamil BÜKE-ORHANGAZİ
DGM’lere dair
DGM’nin kaldırılması çok yanlış bir karar. Bunlar çok güçlükle kuruldular. Büyük işler başarıyorlar. 1980 öncesi sivil mahkemeler terör, anarşi, büyük kaçakçılık vs. gibi hayati önemi haiz davalarda yetersiz kaldılar. Devreye askeri mahkemeler girdi.
Avrupa ülkelerinde de bu tür mahkemelerin olduğunu okuyoruz. Üstelik ülkemizin durumu onlardan farklı.
Prof. Ekrem EREK Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Biliyor musunuz
CHP yönetimine karşı ilk çıkışın İstanbul’dan başlatıldığını, Ö. Fethi Gürer’in başkanlığında toplanan 14 delegenin, ‘seçimde başarılı olunamadığı için partinin yenilenmesi, sol, sosyal demokrat çizgide bir politika yapılması’ amacıyla olaganüstü seçimli kurultay kararı aldığını... DSP’nin 17 ilçe kongresini tamamladığını, il kongresinin ise sonbaharda yapılacağını...
Biliyor musunuz?
Mesaj panosu
CAN Kıraç’ın uyarısını görmek beni sevindirdi. Ben bu Çanakkale meselesine takıntılıyım. Ben de bir düzeltme yapmak istiyorum. ANZAC kelimesinin açılımı yazdığı gibi ‘Corporation’ değil; ‘Australian and New Zealand Army Corps’; yani Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu’dur. 90 yıldır öğrenemediğimiz, hala çoğumuzun bilmediği bu önemli ayrıntılarla okurlarınızı sıkmıyorumdur.
Yetkin İŞÇEN-İSTANBUL
İYİ konuştuğunuza inanıyor musunuz? (Spikerlik, sunuculuk, diksiyon) Eğitmenler Gülgün Feyman, Orhan Ertanhan, Attilla Sarıkayalı, Bülent Özveren (www.kusdili.com)
ERENKÖY Telekom’a ADSL için başvuruda bulundum; tüm uğraşmalarıma rağmen geçen aralık ayından beri bağlanmadı. Peki o zaman neden reklam yapılıyor? Ateş AKOVA
Yazının Devamını Oku 29 Nisan 2004
<B>GÖZCÜ </B>Gazetesi’nde <B>‘İşsizlik ateşten gömlek.</B>.. <B>İş çevreleri ‘ekonomi canlanıyor’ derken, bunun tam tersine işsiz vatandaşların iş bulma umutları her gün azalıyor.</B>.. Ekonomiye güven giderek azalıyor, ekonomi canlandı denirken, işsizlerin oranı geçen ay % 20.4 iken, bu ay %21.9’a yükseldi...’ diye yazıyor. Okurumuz Ahmet Soyuer, bu haberden yola çıkarak, Nisan 1994’te yazdığı bir yazıyı göndermiş. Günü idare-i maslahatla geçirenlere bir uyarı yapmış o zaman. ‘Kendi hayal dünyalarını kurmak için, ülkenin ve dünyanın gerçeklerini gözmezden gelen hayal tacirlerine, silik ve sıradan, aydın, politikacı, işveren ve işçi topluluklarına ‘uyanmaları’ için şu çağrıda bulunmuş:
‘Nüfus artış oranının mutlaka azaltılması için her türlü önlem alınmalıdır. Benim bir Türk vatandaşı olarak bu kadar kontrolsüz ve geometrik büyüyen nüfus artışına itirazım bulunmaktadır. Üretmeden tüketen, tüketmek mecburiyetinde olan nüfus hepimizin lokmasını küçültmekte, kültürün, eğitimin, sağlığın, emniyetin, adaletin kalitesini düşürmektedir.
Toplumun bütün kesimlerini çok yakından ilgilendiren, ülkemizin geleceğini fevkalade etkileyecek bu konuda referandum yapılması ve sonuçlarına göre insanların geleceğini şekillendirmesi gerekecektir.
Nisan 1994’te yürürlüğe girecek bir planlamanın etkilerinin bir yıl sonra görüleceği, 7 yıl sonra ilkokul bina ve eğitmen ihtiyacının makul seviyelerde kalacağı, 20 yıl sonra üniversitelerde izdihamın azalacağı, 30 yıl sonra kontrollü nüfus sayesinde Türk toplumunun ekonomik, kültürel değerlerinde iyileşmelerin bariz şekilde görüleceğini hatırlatırım.’
Ne yazık ki o günden bugüne hiçbir şey değişmedi.
AKP iktidarının ‘doğum kontrolü’ üzerinde bir görüşü var mıdır?
Başımıza daha çok çorap örülecektir
SAYIN Tufan Türenç’in ‘Pembe hayallere kapılmanın sakıncaları’ (26.4.2004) başlıklı yazısında dile getirdikleri gerçeğin ta kendisidir. Yakında bu ‘balayı’nın biteceğinden, Batı dünyasında şimdi bizim için yükselen methiyelerin son bulacağından ve de tekrar bize çullanacaklarından hiç kuşkum yoktur.
Referandumun sonucu bir Kıbrıslı Türk olarak benim için utanç vericidir. İşin siyasal yanı ve Annan Planı’nın içeriği ne olursa olsun, bu referandum bir dış dayatmaydı ve sadece bu nedenle ‘hayır’ çıkarmak bir onur meselesi idi.
Benim halkım bu imtihanda sınıfta kaldı.
Rum her şeye rağmen onurunu korumasını bildi.
Eğer bugün káğıt üstünde dahi olsa KKTC yerinde duruyorsa ve gönderden Türk bayrağı inmemişse, bunu Rum’un ‘ohi’sine borçluyuz. Bu da ayrı bir utanç vesilesidir.
Bu film burada bitmemiştir.
Teslim olmaya hazır olduğunu oylarıyla ilan eden bir halkın başına daha çok çoraplar örülecektir.
Yakında Rumlara ikinci bir referandum yaptırıp Annan Planı’nı empoze ederlerse hiç şaşmayalım.
Bizi, uzun olmayan bir süre sonunda bitirecekler.
Ben utanıyorum.
Hasan Pulur önceki günkü yazısında ‘Kıbrıslılar için artık ne bir damla kan, ne de bir lira’ demişti.
Biz artık bunlara layık değiliz.
En azından kendi payıma sizlerden, Türk milletinden özür dilemeyi kaçınılmaz bir insanlık borcu saymaktayım.
Fuat VEZİROĞLU Avukat-LEFKOŞA
Töre cinayeti imam ve şeyhler
TÖRE cinayeti bölgem (Van) halkı tarafından işlenmiştir. İrtica ve çirkin töre cinayetlerinin kahir çoğunluğu biz Kürtlerden kaynaklanmaktadır.
CHP ile sol partiler ve DEHAP’ın dışındaki tüm siyasi partiler bunun sorumlusudur. Ayrıca DEHAP’ın AKP’ye yönelmiş olmasını olumlu gören köşe yazarı bir sosyoloğun DEHAP’ı tehlikeli görmesini, bir CHP’li olarak ‘ibret vesikası’ olarak ilan ediyorum. Bu yazar, sorumlu olduklarını iddia ettiğim DEHAP dışındaki tüm merkez sağ ve dinci parti üyelerinin beyinlerine ‘su dökenlerin’ Kürt kökenli imamlar ve şeyhler olduğunun bilincinde mi? Mehmet FEYYAT-Eski Senatör
Bu hesaba şaşırdım
PROF. Ekrem Pakdemirli’nin Brüksel’deki AB’ye bağlı EUROSTAT ile birlikte yürüttüğü çalışmanın sonuçlarına göre 2003 yılı kişi başına GSMH 3.574 $ yerine 6.000 $ (satınalma gücüne göre 11.700 $) olarak hesaplanıyor. Buna göre 70 milyon 712 bin ortalama nüfus ile GSMH 239 milyar $ yerine 424 milyar $, borcun GSMH’ye oranı da % 70.5 yerine % 39.7 oluyor.
DİE, 2005’te açıklayacakmış.
Bütün piyasaları sarsacak bir gelişme değil mi?
M. Atilla Öner- Dr. Müh.-Yeditepe
Üniversitesi İşletme bölümü
Simit sarayı
İSTANBUL, Saray demektir.
Koca kente gittim, sarayları gezdim. Gezdiklerim; Taksim Simit Sarayı, Aksaray Simit Sarayı, Bakırköy Simit Sarayı, Eminönü Simit Sarayı, Ayakkabı Sarayı, Giysi Sarayı...
Gezmediğim Saraylar; Yıldız, Topkapı, Çırağan, Dolmabahçe ve Yerebatan Sarayları...
Dolmabahçe dündür.
Simit bugündür...
Süleyman EKİM
İşte şike belgesi
DEVLET Bakanı (spordan sorumlu) Mehmet Ali Şahin, Rize-Sebat maçında yapılan şike için ‘Bana belge getirin, gerekeni yapayım’ demiş... Teknik Direktör Yılmaz Vural’ın maç oynanırken bırakıp gitmesi ve istifa etmesi belge değil midir?
Kaleci Metin Aktaş’ın ‘Allah Rizeli futbolculardan razı olsun, hiç sıkmadılar, biz de rahat kazandık’ demesi, belge değil midir?
Sayın Bakan, galiba şikenin noterden onaylı bir belge olduğunu zannediyor.
Mehmet ÇETİN
MESAJ PANOSU
GELİBOLU’ya yapılan çıkarmanın sene-i devriyesi dolayısıyla yapılan bazı yayınlarda, ANZAC askerlerinin Avustralya’nın bir bölgesinden gelen birlikler olduğu belirtiliyor. Oysa, ANZAC kelimesi ‘Avustralian New Zealand Army Corporation’ cümlesindeki kelimelerin baş harflerinden meydana gelen bir kısaltmadır.
Can KIRAÇ İSTANBUL
İSTANBUL Büyük Otogarı’nda (Esenler) ‘emanetçi’ rezaleti yaşanıyor. ‘Tunceliler’in arkasındaki büroya emanet bıraktım. Akşam otobüsün kalkmasına 15 dakika olmasına rağmen emanetçi kapalıydı. Ne zamanki polise gitmeye kalktım birileri gelip açtı. Bu laçkalıkla bu işletme Borsa’ya nasıl girip milletin parasını toplayacak? Dilara DOĞAN
ÜMRANİYE Ömerli’de Alev İlköğretim Okulu’a çocuğum servisle gidiyor. Şile yolu bir rezalet. Asfalt bozuk, yol çizgileri gözükmüyor, çöp kamyonları büyük bir tehlike azediyor, kontrol yok. Kaymakam Bey, ille bir felaket olmasını mı bekliyor? Bir grup veli
ANKARA’da belediye otobüsleri havayı kirletmeye, insanları zehirlemeye devam ediyor. Ancak hiçbir trafik polisi buna müdahale etmiyor. Halbuki ‘egzoz muayenesi’nden geçmeyen özel araçlara 83 milyon ceza kesiliyor. Belediye otobüslerinin ne ayrıcalığı vardır.
Av. Mustafa Nadi ÜNAL ANKARA
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2004
<B>CÜNEYT Canver’</B>i iki yıl önce kaybettik. Onu bugün daha çok ararken, ülkesi için canla başla kafa yoran, yılmadan koşuşturan, hiç kıvırtmadan <B>‘yanlışa yanlış, doğruya doğru’ </B>demeyi bilen kaç kişi var diye sormamak elde değil. Kıvrak bir zeka, eşsiz konuşma yeteneği, müthiş bir espri gücü. Bitmek tükenmek bilmeyen bir yaşama coşkusu.
Ve candan bir dost.
Türk siyasal yaşamına çok şey kattı, her konuşma ve eylemiyle kamuoyu yarattı.
Gönülden bağlı olduğu siyasi parti acaba onun değerini bildi mi?
Bir dönem siyasete küserek uzak durdu. Ama yaşanan sorunlara uzak kalamadı; köşe yazarlığı, televizyonculuk ve radyoculuk yapmaya başladı:
‘Meydanı yoz ve yobazlara mı bırakacağız’ dedi hep, ta aramızdan ayrıldığı güne kadar.
Dostları bir araya gelip onu anacağız; Pink Floyd dinleyeceğiz.
İyi ki bu dünyadan bir Cüneyt Canver geçti, diyeceğiz.
OĞULLARDAN BABAYA
Bugünün anısına oğulları Cevdet ve Mithat Canver, sevgili babalarına duygularını şöyle aktarıyorlar:
‘Yalnızlıkla iki sene önce tanıştık, her şeyi dün gibi hatırlıyoruz ve yalnızlığın sesi hálá kulaklarımızda. O günden sonra, sensizliği anıların ile avutur olduk. Parlayan sözlerinle yüreklendiriyoruz kendimizi: ‘Bu ülkeyi kimseye yedirmeyeceğiz!’
Sen milletvekili iken daha çok küçüktük.. Eve erken gelmediğin için üzülen iki kardeştik yalnızca. Ancak sonradan eve neden geç geldiğini anlayınca senin gibi bir babamız olduğu için gurur duyduk. Meclis’teyken işkence ve haksızlıkların üzerine gidişini, haber programları yaparken, ki eleştirilerini ve gazetecilik yaparken yolsuzluklarla mücadele edişini öğrendikçe, gurur duyduk seninle. Seni çocukken sahip olduğumuz kahramanların yerine koyduk.
Aramızdan ayrılışından kısa bir süre önce ‘Kör olmayın, uyanın!’ başlığı ile yazdığın yazıyı defalarca okuduk annemizle... Takıyye politikasına, değiştiğini söyleyen politikacılara ve demokrasinin hálá bir araç olduğuna karşı uyarmaya çalışmıştın bizi. Biz de uyumuştuk ama sen rahat uyu babacığım bizler hep mücadele edeceğiz. Gelecek belirsiz ama biz hayatında bir kez olsun haksız çıktığını görmek istiyoruz.
Hayat dolu, keskin bakışlarına bakarken seni yenecek hiçbir kuvvetin olmayacağını düşünmüştük ama güneşli bir günde yeniden buluşacağımızı da biliyoruz.
Seni annemle hiç ama hiç unutmayacağız sevgili babişimiz.’
Ne derler; uyanık bir tek adam uyuyan binlerce adamdan daha güçlüdür.
En büyük Rumlar!
BEN 30 yıldır Amerika’da yaşıyorum. Vatanıma hálá son derece büyük bir sevgiyle bağlıyım ve bundan da çok gurur duyuyorum. Bizim yavruvatan Kıbrıs’ı, Rumların milliyetçiliği sayesinde kaybetmeyeceğimize hiçbir zaman ihtimal bile veremezdim. Benim kitabımda en büyük Türk vatanseverleri güneydeki ‘hayır’ diyen Rumlardır.
Allah onlardan razı olsun ki sayelerinde yavruvatan kurtuldu.
Onların başardığını içimizdeki ‘Rumlar’ bile başaramadılar.
İsmail ÖZELKAN
Ülke çıkarı mı globalizm mi
BASINDAN da takip ettiğimiz kadarıyla, ılımlı bir İslam devleti hoş gösterilmeye çalışılıyor. Bazı yazarlar da bu yönde sinyal almış olacaklar ki yaptıkları dönüşlerden bu açıkça anlaşılıyor. Tabii normal zekáya sahip her Türk vatandaşı da bunu anlıyor.
İspanya’daki terör saldırılarının ardından Almanya Başbakanı Schröder’e ‘Savaşa hayır dediğimiz için acaba bizim ülkemiz daha mı güvenli’ diye yöneltilen soruya Almanya Başbakanı ‘Bizim ülkemiz, onların ülkesi diye düşünemeyiz’ şeklinde yanıt vermiştir. Aynı durum bizim için söz konusu değil çünkü bizler ne kadar istesek de bize global düşünme hakkı tanınmamaktadır. Hal böyle iken global değil, ülke çıkarlarını düşünen bir devlet ve yönetim anlayışı sergilemek durumundayız.
Peki uluslararası platformda ülke çıkarlarımıza göre hareket edeceğimiz için, ülke menfaati ne ise onu yapmak durumunda olan bir yönetim, ‘ılımlı İslam’ adı altında hangi dini inancını masaya yatırıp ülke çıkarları için pazarlığa oturur ve din anlayışından feragat eder?
Bunu tüm samimiyetimle gerçekten merak ettiğim için bir vatandaş olarak muhatabı olan herkese soruyorum.
Aylin Kotil SARIGÜL-İSTANBUL
Çıldırtmayın bizi
ATV’de Zerda ve Bir İstanbul Masalı dizi programlarını üşenmeyip bir kronemetre ile dizi ve reklam sürelerini tespit ettim. Zerda dizisi 1 saat 11 dakika 7 saniye; içindeki reklam süresi ise 55 dakika 38 saniye. Dizi toplam 2 saat 6 dakika 45 saniye sürmüş. Yani toplam sürenin %56.11’i dizi; %43.89’u reklam...
Bir İstanbul Masalı’nın 1 saat 1 dakika 29 saniyelik bir süresi olmasına rağmen reklam 49 dakika 1 saniye... Toplam dizi 1 saat 50 dakika, 30 saniye... Reklamlarda işin ipi kaçmış durumda. Bizlerin, çıldırmadan TV’lerden doğru düzgün dizi ve film seyretme imkanımız olmayacak mı? Mustafa SARPAŞAN
GÜNÜN SÖZÜ
‘Çok dolaşan tavuk kümese çamur getirir.’ (Atasözü)
MESAJ PANOSU
HALK BANKASI’nın Esentepe şubesinden Cağaloğlu şubesine 245 milyon TL. havale yaptım.
Ekstradan da ‘On-Line Bilgi Gelirleri’ için 15 milyon TL. , ‘Banka ve Sigorta Muamelesi’ için 750 bin TL ödedim. Havale mi yaptım yoksa soyuldum mu ben de anlamadım.
Erim CANDAR-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku 27 Nisan 2004
<B>KIBRIS’</B>ta ortaya çıkan durum karşısında ne yapılabileceği tartışılıyor. Bazı çevreler, AB’nin KKTC ve Türkiye’yi eşzamanlı üyelik için, Rum kesimi için ‘erteleme’ kararı almasını öneriyor. Türkiye böyle bir başvuru yapabilir mi? Bu konuda hükümetten yapılmış bir atak yok.
Hukukçu dostumuz Nurettin Kaptan’ın, Türk ve Rum kesimindeki ‘evet’çilere bir önerisi var:
Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni dilekçe bombardımanına tutarak dünya kamuoyunun dikkatini çekin. Hem ambargonun, hem de Rumların AB üyeliğinin kabulünün, evrensel tüm kuralların ihlali olduğunu bildirin.
‘Neden mi? diyerek gerekçesini şöyle anlatıyor:
‘Türkiye, Bürgenstock Zirvesi sonuç belgesinin aynı zamanda, her iki taraf evet deseydi onay mercii olacaktı. Bu durumda bizim vatandaşlarımız menfaat ihlali ile karşı karşıya kalmıştır.
Çünkü ‘hayır’ların anlamı ‘Rumların, Türklerle iç içe yaşayamayız, Kıbrıs’ta iki ayrı toplum vardır’ demesidir.
Annan, yeniden durum değerlendirmesi yapmalı, ‘Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi altında adil ve kalıcı anlaşmanın, karışmadan kaynaşma, iç içe değil yan yana birlikte yaşama’ çerçevesinde 6. Annan Planı’nın hazırlanması görüşmelerini hemen başlatmalı.
Bu arada BM, ambargo kararını kaldırmalı, AB Adalet Divanı (ABAD) verdiği kararı iade-i muhakeme kuralı uyarınca geçersiz saymalı.
AB’yi oluşturan devletler, Rum kesiminin 1 Mayıs 2004 günkü tam üyelik kabul işlemini, KKTC-Türkiye ile eşzamanlı, Rum kesimiyle birlikte tam üyeliği için işlemi ertelemelidir.
Çünkü, 1 Mayıs 2004’te ‘hayır’a karşın Rum kesiminin tam üye kabul edilmesi, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek protokollerinin, hem de 100 bin sayfalık AB müktesebatının tümüne aykırıdır. AB’nin kendi kendini inkárıdır.’
Bu konuda ‘evet’ oyu kullananların bireysel başvuruları halinde Rumların üyeliği konusunda tedbir kararı aldırabileceğini, bu konudaki başvuruların Lüksemburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (Cour Europeenne des Droits de l’Homme, F-67075 Strassbourg Cedex-France) yapılabileceğini, sonuna da ‘başvuru dilekçesinin bir örneğinin Lüksemburg’daki Avrupa Birliği Adalet Divanı’na gönderilmesi notunun eklenmesinini öneriyor.
Korsancılık eskisi gibi
BEYEFENDİ korsan yayınlar önlendi mi?
- Tabii, yasası çıktı, korsan kitap basana 3 yıla kadar hapis ve 60 milyara kadar para cezası var. Bu kitapları basan matbaalara neredeyse sınırsız kapatma cezası verilecek.
Korsan eskisi gibi sürüyor... Soner Yalçın’ın, İspanya’dan kaçıp Osmanlı’ya sığınan, toprağımızı vatan sayan Müslüman Sabetaycıları anlatan ve kısa sürede 8. baskıya ulaşan ‘Efendi-Beyaz Türklerin Büyük Sırrı’ kitabı (Doğan Kitapçılık) da korsan basılmış... 25 milyonluk kitap, 10 milyona satılıyor.
- Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er, geçenlerde korsancıları son kez uyardı... Ne yazık ki bu yasayı bilen veya anlatan yok. Başı çeken kitap mafyasını kimlerin yönettiği bilindiği halde çökertilemiyor. En çok satan kitabı basıp zavallı çocuklara sattırıyorlar. Tabii bu çocuklar, yasayı bilmiyorlar.
Halbuki bu çocuklar toplanıp, zincirleme geriye doğru sorgulansa her şey ortaya çıkar.
- Kanun hakimiyetini sağlamak polise düşüyor.
‘E de bakayım’
PARİS’te yaşıyorum ve Fransız vatandaşıyım. Şunu söylemek gerekiyor: Rumların zaten AB’ye giriş tarihleri çoktan belli... Rumlar sadece Türkleri istemediklerini ilan için oy verdiler. Bizim gazeteciler boşuna olumlu şeyler aramasınlar. Sadece 160 bin Kıbrıs vatandaşı, 69 milyon Türk’ün aldığı adayı vermek için bunca çalıştılar.... Kendilerini kutluyor ve protestolarımı bildiriyorum. Rahmetli Barış Manço’nun parçası gibi ‘A de bakiyimm...’ Ben de adada ‘evet’ oyu verenlere ‘E de bakayım...’diyorum.
Taşkın AYHAN-PARİS
Denktaş fobisi
İKTİDAR partisi CTP ve bazı parti liderleri, Denktaş fobisinden kurtulup Kıbrıs Türklerinin menfaatlerinin nasıl korunacağı konusuna kilitlenmeliler. Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün nereden kaynaklandığı ortaya çıkıyor.
CTP bayrakları tutup ‘Denktaş istifa’ diye bağıran gençlere sesleniyorum. Siz esasta nereye istifa diyeceğinizi bilmiyorsunuz. Yüreğiniz söylerse Ledra Palas’tan Rum kesimine geçin ve Hristofyas’a ve Papadopulos’a istifa deyin. Ucuz oyunlar oynamaktan vazgeçin.
T.M.
Köprüde araba yıkayan kafa
DÜŞÜNÜN, yer Galata Köprüsü’nün Karakay-Eminönü istisametinde sağ şeritte Prenses marka bir turist otobüsü park etmiş, yolun ilk şeridinde, şoför elde uzun saplı bir fırça, deterjanlı suyla otobüsünü bir güzel yıkılıyor.(12.4.2004; saat 10.56) Zaten bu yol her zaman otopark gibi kullanılıyor. Bir yetkili kendisine burası dağbaşı mı diye sormuyor. Bu kafayla turizmde en fazla 3. ligte oynarız. ‘Paris’e 30 milyon turist gidiyor, acep bize neden gelmiyor?’ diye soranlara, özellikle kamu yönetimine yukarıdaki tabloyu armağan ediyorum. Deniz TÜFEKÇİ
Komutan kimdir?
‘Bilgisi tavır ve hareketleri, kuvvetli azim ve iradesi ile kıtasını peşinden gelmeye mecbur eden kim ise komutan odur?’
(Takım Komutanı’nın el kitabından, üsteğmen Mustafa Kemal)
Numaralı gözlükte ‘güneşli’ oyunlar
BEN Diyarbakır’da bir öğretmenim. Yazın gelmesinden dolayı bir güneş gözlüğü almak için gözlükçüye gittim. Gözlükçü bana sağlık güvencem olup olmadığımı sordu. Öğretmen olduğumu söyleyince, ‘Siz sağlık karnenizi getirin. Bizim anlaşmalı olduğumuz bir göz doktoru var. Ona numaralı gözlük yazdıracağız, size güneş gözlüğü vereceğiz’ dedi. Adam bana, açık açık devleti dolandıralım teklifi yaptı. Kabul etmeyip mağazadan çıktım. Birkaç dükkána daha girdim, onlar da aynı teklifi yaptılar. Avukat olan dayı oğlumu aradım ve durumu anlattım. Bunun ağır bir suç olduğunu, cezasının 6 yıl hapis ve ağır para cezası olduğunu söyledi. Bu durumda yolsuzluk yapan gözlükçülerin, göz doktorlarının gereken cezaya çarptırılmaları gerekmiyor mu?
Şimdi kendi kendime soruyorum. Diyarbakır’da devlet yok mu?
C.T.-DİYARBAKIR
MESAJ PANOSU
GAZİOSMANPAŞA 50. Yıl İlköğretim Okulu’nda 1600 öğrencinin eğitim gördüğü ikinci binanın zeminine mermer döşendi. Şimdi binanın tavanlarında bombeler ve sıva çatlakları var. Çocuklarımızı korkuyla okula yolluyoruz. Öğretmen ve idareciler de bu durumdan rahatsız. MEB binayı yazın yıkıp yeniden yaptıracakmış. Binanın yaza kadar ayakta durması zor görünüyor. Şimdilik başka bir binaya geçseler daha sağlıklı olmaz mı? Bir grup öğrenci velisi
KAĞITHANE Hasdal’dan TEM’e Ankara ve Edirne çıkışlarında tam bir keşmekeş yaşanıyor. Üç yönden gelen arabalar, sinyalizasyon ve göbek olmazlığından birbirlerine girip büyük tehlike arzediyorlar. İlgililerin dikkatine.
Timur ÇELEN-İSTANBUL
CNN’de ‘Eğrisi Doğrusu’ programında (23.4.2004) Sayın Başbakan’a kilitlendik. Ancak 10-15 dakikada bir ‘bir ara verelim’ sözlerini eleştirmek durumundayım. Bunlardan birinde Başbakan’ın kolundaki saate baktığı gözlerden kaçmadı. TV kanallarının gelirinin reklamdan olduğu malumdur. Ancak böyle önemli bir programa Başbakan vakit ayırabiliyorsa, sözlerinin de kesintisiz olarak dinlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bir yerde yabancı bir bakanın VIP salonunu kullanmadığını haber yapıyoruz, diğer taraftan kendi Başbakanımızın sözlerini reklamla kesiyoruz. Galiba çelişkiyi kendi içimizde bizler yaratıyor ve sürdürüyoruz.
Turgut TOKUŞ-İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı
ANKARAY ve Metro istasyonları pislik içinde ve rutin olarak bakımları yapılmıyor. Parklar birer çöp yığını haline geldi. Demetevler Parkı’ndaki müthiş çalışmalarıyla gündemden düşmeyen ve bu yüzden yeniden başkan seçilen Melih Gökçek, bu sorunları çözmeye ne zaman başlayacak?
Metin ALTAY-ANKARA
DİDİM’deki seçimlerde ‘Didim’in İlacı, Başkan Mümin Kamacı’ sloganı dikkatimi çekti. Çünkü güzelim Didim hasta, iyi bir doktora ihtiyacı vardı. Tam isabet olmuş, Belediye Başkanı Mümin Kamacı, çok güzel uygulamalarla oy vermeyenlerin bile saygı ve sevgisini kazandılar. Başarılar diliyoruz.
Mustafa BAKIR-DİDİM
Yazının Devamını Oku