Emekliler, temmuz zammından endişeli

‘Temmuzda yüzde 10 zam yapılması gerekiyor. IMF’ye verilen söz gereği bütçeye bu zam konmuştu. Ancak bu zammın yapılmayacağı konusunda IMF’ye dayalı açıklamalar bizi endişelendiriyor. Sormak gerekiyor; 15 Mayıs’ta yürürlüğe giren yargının üst düzey bürokratlarına yapılan zam bütçede var mıdır; IMF’ye rağmen mi yapılmıştır? Emekliler açlık sınırı altında yaşıyorlar. 365 milyon lira alan bir işçi emeklisi ne yapabilir? Eskiden memur emeklileri ile işçi emeklileri arasında (en düşük) 36 milyon fark varken bugün bu fark 136 milyona kadar çıkmıştır.

Hükümetin sağlık konusundaki son kararlarını nasıl buluyorsunuz?

Bakın bundan memnunuz. Sağlık ocakları ve devlet hastanelerinden yararlanmamız çok iyi oldu. Ama hálá ilaçlarımızı eczanelerden alamıyoruz. İlaç ve telefonla randevu kepazeliği sürüyor. Sayın Başbakanımız, ilaç ve hastane sorunlarına değindi. Ancak henüz bir iyileşme göremiyoruz; emeklilerimizin beklemeye ne tahammülü, ne de yaşları dolayısıyla zamanları var.

AİDAT VE KÖMÜR VURGUNU

Emeklilere kömür verilmesi konusunda şikáyetler alıyoruz.

Doğrudur... Bu konuda ciddi iki şikáyetimiz var; biri imtiyazlı emekli derneğine toplu aidat kesilmesi ve kömür dağıttırılması... Dernek ve vakıflar yasasına rağmen, emekli dul ve yetimlerimizin maaşlarından (neredeyse yüzde 90’ı) haberleri olmadan aidat adı altında (yılda 6 milyon) para kesilmesini SSK Başkanlığı’na şikáyet ettik. Aslında emekli maaşlarının devredilemeyeceğine ve haczedilemeyeceğine dair kanun hükmü var.(Emekli Sandığı da böyle kesinti yapıyordu, ancak bunu durdurdu.) Düşünün geçen yıl 1 milyon 50 bin işçi emeklisinden 6.5 trilyon kesildi. SSK, 57. hükümet döneminde başlayan bu uygulamayı sürdürürken, bu gücü nereden ve kimden alıyor, kime veriyor?

Kömür konusuna gelince... SSK’nın görevleri arasında kömür dağıtma hizmeti yoktur. İmtiyazlı olan dernek, Türkiye’ye tonu 40 dolara giren kömürü taksitle nasıl 90 dolara satıyor? Bu konuda trilyonlar dönüyor, kimse ses çıkarmıyor. SSK yönetim kurulunun bu konudaki kararının iptali için yargıya gittik. Bu vurgunlara son verilmesini istiyoruz.

Hastane mi muayenehane mi

İSTANBUL’da özel bir şirkette çalışıyorum. Emekliliğimde oturmak üzere Kocaeli-Kandıra’da bir daire aldım. Kandıra’daki Devlet Hastanesi doktorlarını sizin vasıtanızla kınamak istiyorum. Tüm doktorlar, muayenehaneleri olmaları sebebiyle hiçbir hastayı hastanede kabul etmiyorlar ve herkesi muayenehanelerine yönlendiriyorlar. Diğer taraftan hastane tuvaletlerinin pisliğini tarif etmekte zorluk çekiyorum.

Emine DEMİR

İlk icraat; ezan

AKP’li belediyelerden bir icraatını Beylikdüzü’den (Kavaklı) oturan bir okurumuz anlatıyor:

Beldenin okul ihtiyacı, çevre sorunları, sahilin düzenlenmesi ve ulaşım gibi sorunları varken Belediye Başkanı Vehbi Orakçı’nın ilk icraatı ne oldu biliyor musunuz? Elektrik direklerinden hat döşettirip, kavşaklara koyduğu hoparlörlerle ezan sesini vermek... Biz de müslümanız, minareden ezanı zaten duyuyoruz; hoparlörle verildiğinde ortalık çınlıyor. Küçük ve hastaların halini düşündüğü yok. Barış mahallesinde oturuyorum; durumu muhtara bildirdik, bu belediyenin işi, dedi. Böyle bir durumun S. Arabistan’da bile olmadığını düşünüyorum. Başkan neyi ispat etmek istiyor?

Orada bir köy var uzakta

VAN’ın Çaldıran İlçesi’nin Burçakalan Köyü’nde iki sınıflı, elektriği bile olmayan, yıkılmak üzere bir okulcuk var. Sıralarında kızlı erkekli dörder çocuk oturuyor. Oysa köye dört öğretmen atanmış; iki sınıflı okulun iki küçük odasına yerleşmişler. Bahçedeki iki direk arasına naylon iplikten bir file örmüşler, gece gündüz köyleri için çalışıyorlar!

Köy bir ovada ve çevresindeki 8 köyün çocukları da buraya gelip 8 yıllık ilköğretimi tamamlamak istiyorlar, ama Burçakalan’daki okul öylesine küçük, eski ve çaresiz ki...

Geçen yıl Burçakalan’a atanan öğretmenlerden biri İdilli gençlerimizden. ÇYDD’den burslu okuyup köye sınıf öğretmeni olarak atanan Ziver öğretmenin yakasında Atatürk rozeti var.

İşte bu Ziver öğretmen, ÇYDD’nin Van şubesinde çalışan Van 100. Yıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ayşe Yüksel’i buldu ve onun kanalıyla sesini duyurdu: Burçakalan Köyü’ne 8 sınıflı bir okul yapın, çocuklar okulsuz kalmasın.

ÇYDD Genel Başkanı Prof. Türkan Saylan, Hakkári’de 10 Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nu (YİBO) iyileştirmek için çabalıyor.(Turkcell faturalı hatlarından 3293’e YİBO mesajı ile 10 milyon TL katkı sağlanabiliyor; SMS ücreti ÇYDD’ye ait). Bu arada Çaldıran’ın aydınlanması için de öncülük eden Saylan, şu çağrıda bulunuyor:

‘Dokuz çocuklu, okur-yazar olmayan köylü Sabahattin Değercan, köyün merkezindeki bir tarlasını okul için bağışladı; köylerine ışık gelsin diye...

Şimdi köyde yapımı gereken okul için 320 milyar lirayı sağlayacak ve bu yolla adını, okula kavuşan binlerce çocukla geleceğe taşıyacak bir bağışçı aranıyor. Yer, planlar, her şey hazır. Burçakalan Köyü, oradaki parıltılı gözleri ve zeká dolu bakışlarıyla sizlere seslenen çocuklarımız için bir okul yapamaz mıyız?’

ÇYDD: 0212-252 44 33

Biliyor musunuz?

ALAATTİN Çakıcı’ya pasaport temin eden Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün şirketi Beşiktaş Travel’in seyahat sorumlusu Kerem Eymür’ün, eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün yeğeni olduğunu, Alaattin Çakıcı’yı Rodos’a kaçıran yatın sahibi Mehmet Salih Hantal’ın (İstanbul DGM’de sorgulanıp serbest bırakıldı), 1990’ların başında Antalya Varsak’ta kurulan Polar buz fabrikasının sahiplerinden (diğer ortaklar Mehmet Eymür ve Korkut Eken) olduğunu. Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

YILDIZ Teknik ve Maltepe Üniversiteleri ve ÇYDD’nin işbirliği ile düzenlenen ‘Üniversitelerde Türk Dili Öğretimi Kurultayı’ yarın YTÜ Oditoryumunda yapılacak. Oturumlara katılacak 20 değişik üniversiteden 20 dilci öğretim üyesi elemanı, üniversitelerde okutulan zorunlu Türk dili derslerinden beklenenleri ve sonuçları, bu derslerin verimliliğini artırma yollarını irdeleyecekler. (0212-259 70 70/2677)

ÇORLU Lisesi’nin geleneksel pilav günü cumartesi 15.00’te lise bahçesinde kutlanıyor. Ayrıca pazartesi günü 17.00’de ADD’nin düzenlediği ‘Ulusal Eğitim ve Üniversiteler’ konferansında İÜ Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu konuşacak.

DÜNKÜ ‘Hukuk Kuralı’ başlıklı yazıdaki görüşe, bir yüksek yargı mensubu şu düzeltmeyi yapıyor:

‘Kanunlar, Meclis’in kabulu ile bu ismi (kanun) taşırlar. Cumhurbaşkanlığının imzası ve yayınlanması koşulu yürürlüğe girmesi içindir. Anayasa’nın 89. ve 104. maddeleri ile 2276 sayılı yasa bunu öngörür. Özetle; kanun denilmesi için yayınlanması şart değildir.’