SAĞLIKSIZ gıda ürünü tartışmaları kamuoyunun gündemine oturdu. Yediğimiz gıdalar yavaş yavaş anlaşılıyor.
Bundan bir süre önce Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Gökaydın, transgenik ürünlerin zararlarına değinip, Türkiye’de yeterince kontrol yapılamadığını, çünkü gümrüklerde bu ürünlerin analizini yapabilecek laboratuvar altyapısının olmadığını söyleyerek konuyu gündeme getirmişti.
Yeni Gıda Yasası’nın Meclis’ten geçmesi, olayı daha güncel bir hale getiriyor ve tartışmaya açıyor. Tüketiciler Derneği Başkanı Engin Başaran, tüketicilerin doğru bilgilendirilmeleri gerektiğini söyleyip karar mekanizmalarında yer almaları gerektiğini belirtiyor.
Bu tartışmalar arasında bir de ‘hormonlu ürünler’ sorunu var. TEMPO Dergisi’nin bu sayısında konuşan Antalyalı bir sera üreticisinin sözleri, gıda konusunda geldiğimiz noktada vahim bir tabloyu ortaya koyuyor.
Ürünlerinde ‘hormon’ kullanan üreticilerden İmdat Çiftçioğlu şöyle diyor:
‘Hormon kullanıyoruz. Sadece ben değil, herkes çok ciddi miktarda kullanıyor. Çünkü zaman yok. Domates yine neyse... Ama salatalığa kullandığımız hormon ilacının üstünde ‘45 gün sonra hasat ediniz’ diyor. Bizim bu süreyi bekleyecek zamanımız yok. O yüzden, iki gün içinde hasat ediyoruz. Tabii, kanser de yapıyor başka hastalıklar da... Ürettiklerimi çocuklarıma da yedirmem, ben de yemem. Aklı olan, Türkiye’nin neresinden gelmiş olursa olsun, salatalık yemez. Önümüzdeki sezon arılarla yapılan üretime geçmek istiyorum. Çünkü, Avrupa hormonlu hiçbir şeyi satın almıyor.’
Yakamoz nedir?
YAKAMOZ, Ay’ın ışığını suya, denize vuran şavkı değildir. Onun adı Ay’ın şavkıdır. Yakamoz aksine Ay olan gecelerde olmaz. Yakamoz bir canlıdır, Latince ismi Noctiluca Milliaris olan bu canlı, aynı bir ateşböceğinin denizde yaşayan türüdür. Limunisans maddesini vücudunda barındıran bu canlıya dokunulduğunda bir ışık saçar. Bu canlı bir planktondur, yani milimetrik boyutlarda bir canlıdır. Bunlardan milyonlarcası bir araya geldiğinde, geceleyin bir kayık veya bir balık sürüsü geçtiğinde bu canlılara çarparak ışık çıkartmalarını sağlar. O yüzden balıkçı sandallarında yüksek bir direk ve bu direğin ucunda oturulacak bir yer vardır. Balıkçılardan biri buraya oturarak Ay olmayan geceleri balıkların yakamoz yaparak geçtikleri yolları görüp dümenciyi oraya yönlendirirler. O yüzden lüfer avlarken lüks ışığı kullanılır. Bunun sebebi, balık gelsin diye değil misinanın değdiği yakamozların çıkardığı ışıktan lüfer korkmasın diye,yakamoz ışığını öldürmek içindir. Yakamoz olduğunda denizde uzun floresan lambalar yanıyormuş gibi olur. Ama bunun için Ay ışığı olmaması gerekir. Ay ışığı daha baskın olduğu için göremezsiniz. O kadar muhteşemdir ki... Kelimeleri harcarken yanlışlara düşmeyelim...
Cemal ERBAY
Öğretmenlerin diplomaları ciddiye alınmalı
TBMM’ye geçtiğimiz günlerde hükümet tarafından sevk edilen yasa tasarısıyla ilgili bir önerim var. Tasarıya göre, öğretmenler sınava girerek belli bir kontenjan dahilinde başöğretmen, uzman öğretmen unvanları alabilecekler ve bu unvanlarına göre maaşlarında belli bir artış olabilecek.
Yıllarca maddi ve manevi sorunlarla yaşayan ve itibarı azalan öğretmenlik mesleği için bu tasarı, bence olumlu. Böylece öğretmenlerin kendilerini geliştirmeleri teşvik edilecek. Ancak öğretmenler içinde büyük çaba göstererek yüksek lisans yapmış olanlar da var. Bu öğretmenlerin diğerlerinden maaş ve unvan bakımından hiçbir farkı yok. O yüzden, tasarıda bu düşünülmeli ve yüksek lisanslı öğretmenler ‘sınavsız’ başöğretmen unvanı almalıdırlar. (Belli bir kıdem zorunluluğu, örneğin en az 10 yıllık öğretmen olma zorunluluğu getirilebilir.) Böylece kendini geliştiren, bunu da bir üst diplomayla (yüksek lisans programı) tescil ettirmiş öğretmenler onore edilmiş olurlar. Aksi takdirde, sınav yapmak diplomalarını ciddiye almamak anlamına gelecektir.
Mustafa ÖZNUR-İZMİR
Diyojen’in feneri
ADAMLAR arasında adamın biri/ Güpegündüz adamlar arasında, elinde fener/ Bir şeyler arıyormuş./ Adamlar arasında adamlardan bir diğeri/ Adı İskender.../ Merakla dönmüş,/ Ne aradığını sormuş./ Adam adamları göstermiş,/ -Adam arıyorum, demiş./ Tabii adam haklı,/ Adam adama meraklı...
(Bu şiiri, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, 13. Servis’ten M. K. adlı bir hasta 1963 yılında yazmış.)
Biliyor musunuz?
ANKARA Büyükşehir Belediyesi’nin ASKİ ve EGO’nun iştirakleriyle kurulan 14 şirketinde 4 bin 498 kişinin çalıştığını, belediye personeli ile birlikte bu sayının toplam 16 bin 575’e ulaştığını, bunların 90’ının genel müdür, genel müdür yardımcısı, genel sekreter, genel sekreter yardımcısı ve daire başkanı düzeyinde olduğunu...
Biliyor musunuz?
MESAJ PANOSU
YUNANİSTAN’daki ‘Hellenic Front’ partisine ait ‘Hellenic Lines’ isimli gazetenin web sitesindeki ‘No Turkey in Europe’(Avrupa’da Türkiye’ye Hayır) kampanyası hálá sürmekte. Yunanistan’ın (ve tüm Avrupa’nın) korkusu bu kısacık sunumda gizli... ‘İntro’yu mutlaka izleyiniz; mümkünse bilgisayarınızın sesini de açınız.(http://www.e-grammes.gr)
Emel TENİK
PEN Yazarlar Derneği Başkanı Üstün Akmen, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Ulusal Kanser Danışma Kurulu’nun, sigaranın TV dizilerindeki kullanımıyla ilgili olarak RTÜK’e uyarılarda bulunduğunu söylüyor. Akmen, Kültür Bakanlığı’nın da kitap okunmasını teşvik etmek için benzer bir girişimde bulunması gerektiğini belirterek, birçok TV dizisinde, kitap okuyan bir karakterin olmadığını ya da evlerde bir kitaplığın bile bulunmadığını gözlemlediklerini ifade ediyor.
GÜNÜN SÖZÜ
‘İçinde bulunduğumuz ekonomik durum, yalancı bahardır. Yalancı baharın arkası, kurak yazdır. Gözler bunu da görmez ise kış gelir; kışın farkına varmayanlara karakış ağır gelir.’