Yalçın Bayer

Bakan bilgisini tazelesin

19 Ekim 2004
<b>‘ÇEVRECİLER, Babacan’dan Nefret Edebilir’ </B>başlıklı yazınızı okudum.<B> <br><br></B>Batı Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü (Eurosolar) üyesiyim. Bu derneğin başkanı, Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Tanay Sıtkı Uyar’dır. Bizim tespitlerimize göre yenilenebilir enerjiden elektrik ve ısı üretiminin Hazine’ye yük getireceği bilgisi doğru değildir. Aksine ülkemizde yatırımlar için iç kaynaklar yaratıldığında diğer tüm enerji kaynaklarından çok daha ucuza ve fosil yakıtlarının doğurduğu toplumsal maliyetler tamamıyla ortadan kaldırılarak ülkemizin tüm enerji ihtiyacının yenilebilir enerjilerle karşılanması mümkündür.

Ülkemiz dünyanın en rüzgárlı, en güneşli ve en çok deprem olan ülkelerinden biridir.

En çok da akarsuyu olan ülkelerden birisidir. İlk yatırımlar desteklendiğinde bundan daha akılcı ve ekonomik bir yatırım olamaz. Buna istihdam artırmayı da dahil edersek ne kadar yararlı olduğu kendiliğinden ve bilimsel olarak ortaya çıkacaktır.

Eurosolar’
ın TBMM’de takipçisi olarak bu konun üzerinde duracağımızı bilmenizi isteriz. Eğer Bakan Babacan, Dünya Rüzgár Enerjisi Birliği Başkan Yardımcısı Doç. T.S.Uyar’ı dinlerse bilgilerini yeniden tazelemiş olur.

Hakkı ÜLKÜ

Ziraat Bankası bilgi işlem sistemi çöktü

İSTANBUL’
dan çoğunlukta olmak üzere birçok okurumuz arıyor. Ziraat Bankası’na tepki göstererek, ‘Çalışan bir sistemin canına okudular’ diyorlar.

Anlattıklarından, olayı önce bir şubedeki (Şişli) arıza olarak algılıyoruz.

Öyle değilmiş; okurlarımız anlatıyor:

‘Sabah 09.00’dan beri bekliyorum, kredi kartımı yatıramıyorum.

‘Oğluma havale göndermek için altı saattir bekliyorum.’

‘Bankalar kapatılıyor ama kalanlar da hizmet üretmiyor.’

Memurlara arızanın nedenini soruyorlarmış, onlar da ‘Bilgisayar arızası, her şey kilitlendiği için işlem yapamıyoruz’ diyorlarmış...

Çalışanların çaresizliği karşısında müşterilerin nefretini düşünebiliyor musunuz?

Telefondaki bir müşteri ‘Böyle mi AB’ye girip çağ atlayacağız?’ diyor.

Bu arada şubesini yazmak istemediğimiz bir müdür arıyor; o da tepkili:

‘Yalçın Bey, şimdiye kadar böyle bir olayla karşılaşmadım. Geçen yaz bankaya yeni bir program yüklendi. Ancak programda zaman zaman uyumsuzluk oldu, arıza yarattığından biz çalışanlar da memnun değiliz. Dolayısıyla da müşteriler tepki gösteriyordu beklemekten... Bunun üzerine cuma günü yeni bir program daha yükleneceği söylendi. Ancak hafta başında her şey kilitlendi; ne EFT yapabiliyoruz, ne de kredi kartı ödemelerini alabiliyoruz. Yani para da alamıyoruz, gönderemiyoruz da... Müşterilerle sinir harbi içindeyiz.

Hangi program bu?

- Fintek firmasının yazdığı program, adı Fin@rt... Bankamızın sitesinde 1600 şubeden 1100’ü bu programı kullanıyor. Ama bugün (dün) hiçbir şey yapamadık; her şey felç oldu.

Banka genel müdürlüğü bir şey söyleyebiliyor mu?

- Hayır. Hepsi şaşkın; bir açıklama yapamıyorlar. En vahimi nedir biliyor musunuz; bugün (dün) ödenmesi gereken kredi kartları cezaya (faize) girdi. Bir sistemin altyapısı kurulduktan sonra uygulamaya geçilmesi gerekmez mi? Ama cezasını yine bizler ödeyeceğiz.

Dilovası’nda kaç kişi kanser olacak?

‘BEN bir kimya mühendisiyim. İstanbul’dan Kocaeli’ne ya da Ankara’ya karayolundan gidenler farkına varıyorlar mı? TEM veya E5 Gebze’yi geçip Dilovası bölgesine gelince Diler ve Çolakoğlu Demir Çelik, İzocam, Marshall, DYO, Polisan ve Unilever gibi büyük sanayi kuruluşlarını görürsünüz. Allah’ını severseniz, bunların havaya neler saldıklarını kim görüyor, denetliyor?

Çevre ve Orman Bakanı Kocaeli Milletvekili Osman Pepe, hurda demir işleyen Diler’in saldığı sarı dumanın içinde hangi zehirlerin olduğunu bir gün araştırsın lütfen. İzocam geceleri ne gazı salıyorlar. biliyor mu? Bu tesislerin baca arıtması var mıdır? Bunların havaya bıraktıklarının etkisinin Yatağan’dan daha etkili olduğu söyleniyor.

Çevrede beslenen hayvanların ciğerlerinde lekeler olduğunu bizzat orada hayvan kesenler söylüyorlar.

Türkiye’nin, dünyanın en büyük atık ithalatçısı olduğu biliniyor; gerçekten bu doğru ise bizim yaşamamız artık mucize galiba.

Bu tesislerde çalışan ve bölgede oturanların sayısı 50 bin kişiyi aşıyor; acaba kaç yıl sonra bunların yüzde kaçı kanser olacak? Hiç düşünüyor muyuz?’

‘Temmuz’ Erzurum’dan İstanbul’a göç etti

‘TEMMUZ adını, Ulusal Kurtuluş hareketinin ilk noktası olan Erzurum Kongresi’nin 23 Temmuz’da Erzurum’da toplanmasından alıyor. Dokuz yıldan bu yana Erzurum’da her hafta çıkıyordu; şimdi İstanbul’a taşındı; fotokopiden ofset baskıya döndü. ‘Temmuz’, ciddi bir mizah dergisi olma iddiasında... Dergide pek imzalı yazı olmaması nedeniyle Recep Re, ‘Kendim düşünürüm, kendim yazarım’ diyor. Yazıların tümü uçuk ve marjinal.

Recep Re, ilk adım attığında İstanbul’u şöyle tanımlıyor:

‘İstanbul demokrasinin bol olduğu ilden çok, gruplar demokrasisinin hakim olduğu kent. İstanbul’da demokrasi, Anadolu’da olduğundan çok daha az... Anadolu birçok kültürü bir arada yaşatır ve çoğunlukta olan kültürü, azınlıkta olan tehdit etmediği sürece farklı olana karşı çıkmaz. İstanbul değerler bütünü değil, gruplara bölünmüş sığınaklar, korunaklar bütünü.’

Beyoğlu’nu kendisine mekán seçen Recep Re’in işlediği konular hayli ilginç. Dergisinin tanınması biraz zaman alacak gibi gözüküyor. İlk başta İstanbul’daki Erzurumlu hemşerilerini abone kaydediyor, dergisini yaşatmak için. (0542-593 69 74)

Biliyor musunuz?

TÜRK-İş Başkanı Salih Kılıç’ın, hükümetin SSK hastanelerini özerkleştirmesi, standartlarını yükseltmesi gerekirken kimseye sormadan devletleştirmek istediğini, ancak bu uygulamaya karşı çıkacaklarını söylediğini... Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’ın, seçimden önce satın aldığı Çukurova TV’de (Küpeli TV) çalışan 38 personelden çoğunun belediyenin Yeni Adana İmar İnşaat şirketinde kadrolu olarak gözüktüklerini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Çevreciler Babacan’dan nefret edebilir

17 Ekim 2004
<B>YENİLENEBİLİR </B>enerjilerle ilgili dernek ve vakıf temsilcileri, Devlet Bakanı <B>Ali Babacan’</B>ı geçen hafta ziyaret ediyorlar. Rüzgar, jeotermal, güneş, nehir tipi hidrolik enerji alanlarında yatırım yapmak isteyen işadamları ile karşılıklı sohbette Babacan yatırım önerilerine karşı uzak durdu ve bu arada ilginç sözler de söyledi.

Sohbette Babacan diyor ki: ‘Yenilenebilir enerji kaynakları dünyada önemli bir yer tutmamaktadır. Şu anda % 1’dir. 2020’de en fazla % 3 olacaktır.’

İşadamları ise karşı gerekçelerini şöyle açıklıyor:

Kyoto anlaşması ve takiben Rio toplantısında alınan kararlarda da açıkça görüldüğü gibi dünya, fosil kaynaklarının kullanımını azaltma ve yerine yenilenebilir kaynakların kullanımını artırma yönünde hareket etmektedir. AB, 2020 yılında üye ülkelerde üretilen brüt enerjinin % 12’sinin ve elektrik enerjisinin % 22’sinin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesini birlik ülkelerine hedef olarak koymuştur. Konulan elektrik enerjisi hedefinin % 22 ile sınırlandırılması ekonomik sebepler dolayısıyla değil, doğal sebepler ve daha fazla su ve rüzgár gücü oluşturulmamasındandır.’

ÇEVRECİLER DUYMASIN

Babacan, ‘Avrupa’da hükümetler, yenilenebilir kaynaklara teşvikleri çevrecilere sus payı olsun diye vermektedirler.
Bizi AB’ye alacakları zaman geldiğinde, bir gün öncesinde bu tür kanunları çıkartırız’ diyor.

İşadamlarının itirazı şöyle:

‘Avrupa’da demokratik sistem ve sürdürülebilir kalkınma modeli bu tip bir oyuna müsaade etmeyecek bir yapıdadır. AB direktifleri ile her şey şeffaftır. Bu konuda bir yıldır sürdürülen Yenilenebilir Enerji Yasa Tasarısı’nın AB’ye tam üyelik zamanında ötelenmesi karşısında hükümetinizin tutumu anlaşılır gibi değildir.’

Babacan ‘Amerika’da Shell ve BP gibi şirketlerin ve Amerikan Enerji Ajansı’nın başkanları ile görüştüm; yenilenebilir enerji gereksizdir, dediler. Birçok firma fizibilite getiriyor ve çok ucuz fiyatlar öneriyor’ diyor.

AMERİKA YÖNETİYOR

İşadamlarından yanıt:

‘Petrol ve doğalgaz ticareti ile büyüyen ve hayatını sürdüren Shell ve BP gibi şirketler ile dünya fosil kaynaklarını bilinçsizce tüketen Amerikan yetkililerinin farklı bir şey söylemesi zaten beklenemez. Ancak acı olan Türkiye gibi doğal kaynaklar açısından zengin bir ülkenin enerji politikalarının ve stratejik kararlarının Amerikan Enerji Ajansı, özel gaz ve petrol şirketlerinin söylemleri üzerine inşa edilmeye çalışılmasıdır. Türkiye elektriğinin % 50’si doğalgazdan üretilmektedir ve tamamına yakını ithal bir yakıt olan doğalgaz musluğu başkalarının elindedir. Türkiye ithal kömürle de elektrik üretmektedir. Kaynak çeşitliliği açısından her türlü ithal ve yerli yakıtın dengeli bir biçimde kullanılması ve sisteme katılması gereklidir. Tabii ki öncelik yerli kaynaklara verilmelidir. Stratejik olarak da Türkiye’nin bağımsızlığını sürdürebilmesi için gerekli olan yöntem de budur. Bir ülkenin enerji politikalarını Enerji Bakanlığı belirlemelidir; Amerika ve Amerikalı şirketler değil... Doğal olarak bu vatanın evlatlarının, bu vatanı o şirketlerden daha fazla düşünmeleri doğal değil midir?

ÖZELLEŞTİRMEYİ ENGELLER!

Babacan
devam ediyor: ‘Yenilenebilir enerji kaynakları pahalıdır.’

İşadamları itiraz ediyor: ‘Yenilenebilir enerji kaynakları dünyanın en ucuz işletilen kaynaklarıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının sadece yatırımlarının ilk dönemleri pahalıdır.’

- Babacan: ‘Bu kanun (yenilenebilir enerji) kamuya yük getirmektedir. TEDAŞ’ın fiyatını düşürücü bir sebeptir.’

İşadamları: ‘TEDAŞ özelleştirilmesinde alım yükümlülüğünün olması, özelleştirmeyi etkileyecek bir unsur değildir.’

İşadamları da bu görüşlere hayret ettiler; Enerji Bakanı Hilmi Güler’den hiç böyle bir tavır görmemişlerdi.

Yazıktır; irili ufaklı 5-6 işadamı 1.5 milyar dolarlık rüzgár enerjisi ile ilgili yatırım yapmak üzere lisans aldı; ancak bu konudaki yasa tam Meclis’ten çıkacakken birtakım güçler tarafından durduruldu.

Yenilenebilir enerjiye neden hayır dendiğinin mantığını anlamak mümkün değildir.

Atatürk’ün Nutuk’u 77 yıl sonra okunuyor

AYVACIK’ın Bademli Köyü’nde sonbahar, zeytin toplamanın en yoğun olduğu günler. Köyün kadınları, gençleri dün zeytin toplamaya bir gün ara verdiler. Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi’nin bu taş evlerle bezeli güzel köyünün kadınları, ilköğretim çağı çocukları ve yaşlıları, Atatürk’ün 77 yıl önce Halk Fırkası 2. Kurultayı’nda okumaya başladığı ‘Nutuk’u dinlemek için zeytin toplamaya ara vermişlerdi.

Atatürk’ün bir haftada tamamladığı, Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyetin kuruluşunun tüm aşamalarını anlattığı Nutuk’u (Söylev) Bademli Köyü’nden yetişme Prof. Mesut Önen okumaya başladı dün...

Prof. Önen, 1927 yılında Nutuk’un, Atatürk tarafından okunmasından 2,5 ay sonra doğduğunu belirterek, ‘Galiba bu yüzden Türkiye’nin artık güzel bir yer olduğunu düşündüm ve dünyaya geldim’ dedi ve Nutuk’un 19 Mayıs günü Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla başlayan ‘Manzara-i Umumiye’ bölümünü okudu..

Köylüler ilgi ile dinlediler Atatürk’ün anlatımlarını... Nutuk okumasına, yazar Hıfzı Topuz, Galatasaray Üniversitesi Dekanı Prof. Özden Cankaya ve aynı ünversitenin öğretim görevlisi Füsun Özbilgen, Marmara Üniversitesi’nden Cüneyt Akalın da katıldı. Hıfzı Topuz, Atatürk’e ilişkin anılarını da anlattı. Nutuk’un gençliğe hitabe bölümünü ise köyün 11 yaşındaki öğrencisi Erya Ünsal okudu.

Assos ve Çevresi Kültür ve Sanat Vakfı’nce organize edilen etkinlikle, Türkiye’de ilk kez yeniden Nutuk okuma etkinliği başlatılmış oldu. Nutuk okuma, 6 yıl süresince her yıl aynı tarihlerde Bademli Köyü’nde sürecek. Assos Vakfı Başkanı Ali Akdamar ve başkan yardımcısı Yeşim Akbulut, Bademli Köyü Kültür Merkezi’nde gençlere ve öğrencilere cam, çömlek, dikiş, özgün baskı eğitimi veriyor ve köyün gençlerine kendilerini geliştirme olanağı sağlıyorlar.

GÜNÜN SÖZÜ

‘Almanya’daki Hıristiyan Birlik Partililerinin, Türkiye’ye yönelik imza kampanyasını geri çekmeleri, Almanya’daki güçlü Türk lobisinin zaferidir.’

(Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kemal Şahin)
Yazının Devamını Oku

Alevilik kavgası nasıl başladı?

16 Ekim 2004
<b>ALEVİLİK, </B>İslam’ın içinde mi, dışında mı? <B>Almanya’</B>da bu konu iki yıldan beri tartışılıyor. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) içindeki bazı gruplar, Aleviliğin İslam’ın dışında olduğunu savunuyor. Hatta onların Dedeler Kurulu Başkanı Hasan Kılavuz da aynı görüşte. Bu tartışmalar sonunda bir Alevi dedesi bile AABF’de dövüldü; bu olay tartışma noktasını oluşturdu. Belki de bu olay, yol ayrımının işareti oldu Aleviler arasında...

Aleviliğin İslam’ın dışında olduğunu savunanlar, ‘Allah, Muhammed ve Ali’ üçlemesini bir tabu gibi gösterirken, Aleviliğin İslam’ın içinde olduğu görüşündekiler ise Aleviliğin Anadolu Türklerinin İslam’ı yorumlayış şekli olduğunu savunuyorlar.

Bu tartışma sürerken, Aleviliğin İslam’ın dışında olduğunu savunan bazıları Brüksel’e kadar gidip AB Komisyonu’nun hazırladığı İlerleme Raporu’na Kürtlerle birlikte Aleviler’e ‘azınlık’ sözünü koydurttular. Nitekim, bu yoldaki temasların Brüksel’de yapıldığına dair fotoğraflar Almanya’daki Türk gazetelerinde yer aldı.

Bunlar çok hassas konular... Ne yazık ki daha da kaşındırılmaya başlandı.

Bu konuda birçok okurumuz arıyor; endişelerini şöyle belirtiyorlar:

‘Bazıları Aleviliği yeni bir dinmiş gibi savunuyor; amaç Türkiye’de kargaşa yaratmaktır. Başbakan bu kültürü daha yeni öğrendiği için bazı ifadeleriyle anlamsız tartışmalara neden oluyor; Alevileri birbirine düşürüyor.’

BİR ÖNERİ

Alevi örgütlerinin beş gruba ayrıldıkları söyleniyor. Almanya’daki AABF, Diyanet İşleri lağvedilsin diye açıklama yapıyor.

Cem Vakfı; Diyanet İşleri Başkanlığı’nda temsil edilmek ve bütçeden pay almak istiyor.

Ayrıca, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde Alevilik ile ilgili konuların yer alması veya bu derslerin mecburi olmaktan çıkarılması da öneriliyor.

Bazı gruplar ise Alevi toplumu arasında ‘Alevilik İslam’ın içinde mi, dışında mı’ sorularından oluşacak bir referandum yapılmasını öneriyor.

Baykal’ı Schröder’e şikáyet edelim

ORDULU
şair Ali Öztürk demiş ki:

‘Duydum ki ihraç olmuşsun beklenilen bir karar/ Kendini kral görenler kapıkulları arar

Politika yalan dolan, gerisi falan filan/ Beceremesen sonunda bir hiçtir elde kalan

Yine de eğilme sakın başın dik olsun derim/ Her gecenin sabahı var gün olur Allah kerim.’

CHP’nin eski genel sekreteri Ertuğrul Günay için yazmış bunları.

Günay liderlik mücadelesine girdiğinden beri CHP’nin kapısından uzak tutulmak isteniyor. Nitekim kendisi uyduruk bir ‘disiplinsizlik’ iddiasıyla CHP’den ihraç edildi. Türkiye’de vefanın artık yitirildiğini şu sözlerle açıkladı:

‘Karar, CHP’de verdiğim emeğe karşı ağır bir haksızlık ve saygısızlıktır.’

Günay’
ın 12 Eylül’de gözaltına alınışını hatırladık; kimler yoktu yanında. Kendisi hakkında karar veren CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri bunları biliyor mu? Kurulun 15 üyesinden 2’si seçime katılmamış, 5’i hayır, 8’i de evet demiş.

Peki, Ankara İl Disiplin Kurulu, Günay’ın ihraç talebini neden reddetmişti?

Günay’ın suçu, 28 Mart yerel seçimlerinde Ordu Belediye Başkanlığı için Seyit Torun’u aday önermesi... Genel Merkez bunu reddedip yerine başka bir aday gösteriyor. Torun da DSP’den aday olup kazanıyor. Kendisine dönük eleştirileri ‘Demek ki doğru aday önermişim’ diye karşılayan Günay bugün çok kırgın... Şunları söylüyor:

KEŞKE ÇEVRECİ OLSAYDIM

‘Maalesef artık sapla saman karışmış. Siyasette ciddi bir ahlaki çöküntü var; iktidar da kötü, muhalefet de... Evet Antalya’da değil Ordu’da kaybedilen seçimin faturasını kimseden sıkılmadan benden sordular. 20 yıldır kendi imkánlarımla siyaset yaptım; ilkesiz davranışlardan uzak durdum. Verdiğim emeğime üzülüyorum. Keşke çevrecilik, sokak çocukları gibi sivil toplum örgütlerinde çalışsaydım. Eğer partililer, halktan korkan CHP’ye karşı isyan etmezlerse ben yargıya gitmeyeceğim. İsmimle çok şeyler verdim, artık tevazuyu bırakıyorum.’

CHP’li bir milletvekili, ‘Artık Baykal’ı Alman Sosyal Demokratlar’ın lideri Başbakan Gerhard Schröder’e şikáyet etmek gerekiyor’ diyor.

Son söz Erol Çevikçe’den: ‘Ertuğrul Günay gibi bir ‘değeri’, CHP’nin genel başkanı tamamen kişisel ve saygın olmayan nedenler ile partiden atacak kadar küçülmüşse yazıklar olsun hepimize.’

Zaman reklamı ne demek istiyor?

ZAMAN
reklamında arkadan görüntülenen kişi Bush, yanındaki de Fethullah Gülen olamaz mı? Arkadan ne kadar da benziyorlar! Zaten konuşan ‘başkan’, bu gazetenin daha önceden neden aldırılmadığını soruyor. Öbür kişi de ‘Onun arka tarafında güzel yoktu da ondan’ gibi bir laf ederken, eski Başkan Clinton’a mı gönderme yapılıyor? Gazetenin birinci sayfasında da Tayyip Erdoğan’ın resmi var.

Ben bu reklamı anlamadım; kimlere nasıl bir mesaj veriliyor. Prof. Ali Atıf Hocamız’dan bir değerlendirme bekliyoruz. Z.A.

Gıdada yokluğa sürükleniyoruz

BUGÜN Dünya Gıda Günü... Dünyada 840 milyonu aşkın insan açlıkla boğuşuyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bugünü ‘gıda güvencesi için biyo-çeşitlilik’ olarak belirledi. Ankara’da bugün ‘Tarladan Sofraya Gıda Güvenliği’ sempozyumu düzenleniyor. TEMA, biyoçeşitliliği korumak için Türkiye’nin yasal düzenlemeleri bir an önce yapıp uygulaması gerektiğini söylüyor.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği Vakfı Genel Başkanı Mustafa Altuntaş, Gıda Günü dolayısıyla

‘Artık soframızdaki yerli gıda azalıyor, ithal gıdalar artıyor... Et yiyemez, süt içemez olduk. Et yiyenlerin yönettiği, yemeyenlerin kolay yönetildiği gerçeğini dikkate alırsak, insanımızı kolay yönetmek mi için bu politikalar sürdürülüyor? Gıda güvenliği ve halk sağlı tehlikedir’ diye uyarıyor.

Mesaj Panosu

BUGÜN
buralarda yeni bir uygulama var; ehliyetsiz ve plakasız ne kadar mobilet varsa topluyorlar. Plaka almak istiyoruz; normal bir aracın plaka masrafına yakın tutuyor. Halbuki devlet motosiklet başına 50 milyon TL bedel biçse herkes plakasını çıkartır, devlet de ihya olur. Garibanlar da rahat eder.

Hasan AKÇA-Dörtyol-HATAY

GÜNÜN SÖZÜ


AB’nin İlerleme Raporu’nda yer alan Aleviler’e ilişkin ‘azınlık’ tanımlamasını şiddetle kınıyoruz. Alevi ve Bektaşiler’i azınlık olarak görmek gaflettir, dalalettir. Diyanet’in kaldırılması gibi bir düşünce tarikatların yolunu açar, bu Atatürk ilkelerine aykırı bir davranıştır. Diyanet İşleri, kuruluş amacına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.’

(Hacıbektaş Belediye Başkanı (bağımsız) ve emekli general Ali Rıza Selmanpakoğlu)
Yazının Devamını Oku

‘İlerleme’ye görüşler

15 Ekim 2004
<B>İSTANBUL’</B>dan kendisini TC vatandaşı olarak tanıtan Ermeni bir okurumuz yazıyor:<br><br>Ben sade bir vatandaşım. Madem AB’ye girmek için adım atıyoruz. Artık şuna da bir çare lütfen. Türkiye’de polis, yüksek rütbeli subay, THY gibi kamu kurumlarında çalışamıyoruz; hatta belediye zabıtası veya çöpçü bile olamıyoruz. Niye? Ben bu ülkede askerliğimi yaptım, vergimi veriyorum.

Devletle de sorunum yok. Ermeni olmam mı, Hıristiyanlığım mı buna engel.

Bir TC vatandaşı

YENİ TCK kabul edilince bazı kesimler ‘özgürlük ve demokrasiyi’ zenginleştirdiği için bayram yapmaya başladılar. Ceza indirimini incelerseniz acaba kimler bu özgürlüklerden yararlanıyor? Sakın bu özgürlük casuslara olmasın? Normal vatandaşa pek özgürlük yokken ülkesine ihanet eden ve casusluk yapan hainlere ceza indirimi getiren mantığı nasıl açıklayabiliriz.

Resmen ülkeye ihanet ve casusluk teşvik edilmiş oluyor.

V.SEVER

TRT’ye sorular

CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Başbakan Tayyip Erdoğan’a TRT’de yaşanan görevden almalar, bazı programların yayından kaldırılması ve görevden alınan bürokratların konuları ile ilgili olmayan işlerde görevlendirmelerinin kamuoyunun gözleri önüne çevrilmesine neden olduğunu belirterek, sorduğu sorular arasında iki konu şöyle:

Atilla İlhan’ın ‘Zaman İçinde Bir Yol’, Seynan Levent’in ‘Akşama Doğru’ ve Nurzen Amuran’ın ‘Dosya’ programlarının TRT’den, Hulki Cevizoğlu’nun ‘Ceviz Kabuğu’ programının Star televizyonundan yayından kaldırılmasının, çağdaş hukukun yerine din kurallarına dayalı devlet kurmayı, toplumumuzun Cumhuriyet döneminde elde ettiği tüm çağdaş kazanımları yok etmeyi amaçlayan unsurları cesaretlendirdiğini düşünüyor musunuz? A. İlhan’ın programının kaldırılmasında ABD yetkililerinin bir telkini olmuş mudur?

(İkinci sansür... Kadir Çelik’in, Star’da yayınlanan ‘Objektif’ programında, Sedat Peker’le ilgili söyleşinin yer alması üzerine program, TMSF’nin uyarısı ile dün akşam yayından kaldırıldı.)

Ramazan mesajı

SEVGİLİ Türk Müslüman dostlar... İbadet, nefs’i hakimiyet, sabır, hoşgörü, birlik, beraberlik, yardımlaşma, işbirliği, zekat, sadaka, fitre, özür ve daha bir çok iyiliğin hatırlandığı bir ay olan Ramazan orucunun hepinize vede bütün dünya insanlığına mutluluk ve barış getirici olmasını dilerim.

Dualarınızda dünya barışı ve insanlığın dostluğunu eksik etmemenizi rica eder, mazereti olanlar haricinde oruç tutacak olanlara kolaylıklar dilerim.

Ramazan ayı biz Türk Yahudileri için de özelliği olan bir aydır ve nerede olursak olalım, bir zamanlar beraberce bulunduğumuz iftar sofralarının ve sıcacık Ramazan pideleri ile yanında yenen kaşer peynir, zeytin ve demli çayları da unutmamız sanırım mümkün olmayacaktir.

Bu mübarek ayın hepimize hayırlı ve kutlu olmasını yüce Tanrı’dan dilerim. Rafael SADİ

TSK disiplin affı çıkarmalı

SAYIN
Genelkurmay Başkanım, sık sık siyasi iradeye bağlılığınızı dile getirmektesiniz. Ama o siyasal irade ne yasa dinliyor ne de KHK... 57. hükümet zamanında çıkarılan 631. sayılı KHK’yi uygulamamakta ısrarlı görünüyor. Sizin için uygulanıp uygulanmaması önemli değil, çünkü bütün subaylar görev tazminatlarını alıyor. Bir binbaşılarla astsubaylar kaldı.

TSK olarak hálá Askeri Ceza Yasası’nın 171. maddesine mevcut olan oda hapsi cezasını hukuk bilgisi olmayan rütbe sahipleri veriyor. Askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri ne işe yarar?

Bölücü teröriste bile af çıkaranlar TSK’da bir disiplin affı çıkaramadı.

MehmetÖZDEN- Emekli Astsubaylar Derneği (TEMA) Antalya İl Başkanı

Sınır değişince

BÜYÜKŞEHİR’in kararıyla sınırları %50 küçültülen Büyükçekmece’nin Ahmediye köyü Tepecik beldesine bağlandı. İSKİ’nin mutlak koruma alanındaki köyün girişinde 3-4 yıl önce Özimpet adlı bir akaryakıt bayisi yapıldı, Büyükçekmece Belediyesi bir kez yıktı, üç kez de mühürledi. Şimdi sınır değişince istasyon yeniden faaliyete başladı ve AKP’li Tepecik Belediye Başkanı Rafet Yıldız bunu görmedi. O zaman Kadir Topbaş Bey’in bilgisine.

Bugün, ‘Söylev’i bilmenin anlamı

77 yıl
önce bugün Atatürk büyük Söylev’ini okuyarak, gerçekleştirdiklerinin hesabını halkına vermek istemişti.

Mustafa Kemal bu hesabı verirken, yalnızca o günlerin olaylarını açıklamakla kalmamış, günümüz için de gereken değerlendirmeleri yapmıştı.

Varoluşumuzun uluslararası belgesi olan Lozan Antlaşması’nın daha imzalandığı gün içte ve dışta karşı gelenlerin görüşlerinin ne denli yapay olduğunu Söylev’in sayfalarına dökmüştü.

77 yıl önce ‘ulusun, ülkenin birliğine’ karşı sorun yaratanların, bugün yeniden harekete geçtiği görülmektedir.

Tüm bunların anlamını bütün boyutlarıyla kavrayabilmek için, Atatürk’ün Söylev’de bugünlere ulaştırmak istediği iletileri, toplumun hep anımsaması gerektiği kanısındayız.

Gülsevil ERDEM-Kadın Araştırmaları Derneği

Bursa’da bu zam çok oldu

BURSA Büyükşehir Belediyesi toplu taşıma hizmeti verdiği hafif raylı sistemin bilet fiyatlarına %50 zam yaptı.

Kemal Unakıtan’a soruyorum: Kamu kuruluşu olan belediyeler, hizmetlerine hedeflenen/gerçekleşen enflasyon oranının üzerinde zam yapabilir mi? Partinizin idaresindeki bir belediye, sizin enflasyonla mücadelenize böyle bir taş koyabilir mi?

Cem GÜNEŞOĞLU BURSA

Biliyor musunuz

İSTANBUL Gümrükleri Başmüdürü Nadide Ünlü’nün bakanlığa önerisiyle İstanbul’a yeni atanan 20 gümrük müdürünün Doğan Kanmaz (Atatürk Havaalanı), F. Cemal İnal (Haydarpaşa), Rait Aksoy (Halkalı), Selahattin Mağaracı (Halklalı gümrük lab.) İsmail Peker (Erenköy), Seyfettin İnceoğlu (Atatürk Havaalanı, yolcu salonu), Hayrettin Eker (Karaköy Yolcu), H. Basri Çağlayan(S.Gökçen Havaalanı), Oya Yasemin Ergün (Atatürk Havaalanı Serbest bölge), İlhan Menderes (Trakya serbest bölge), H.Basri Çağlayan (deri serbest bölge), İbrahim Ok (Ambarlı), A. Remzi Özataş (posta), Hüseyin Kanburoğlu (Çerkezköy), Yusuf Uludoğan (Yalova), Hüseyin Dermenci (Halkalı tekstil), Latif Kavak (Gıda ihtisas), Recep Bilgin (Yeşilköy oto), Mehmet Adıbelli (Haramidere akaryakıt), Hasan Yıldırım (Atatürk havaalanı bilgi işlem) olduğunu... Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

‘Hangi limana doğru seyrettiğimizi bilmiyorsak, hiçbir rüzgar bizim için uygun değildir.’

(Seneca)

MESAJ PANOSU

BODRUM
Göltürkbükü Belediye Başkanı Halil İbrahim Kaynar’ın vekili Av. İsmail Boncuklu ‘Bir gayrimenkülün satımı sırasında alıcı şahsın müvekkilimin bir banka şubesindeki hesabına 28.10.1999’da yatırdığı 15 bin dolar rüşvet şeklinde takdim edilmek istenmekte, olay kasıtlı olarak çarpıtırılmaktadır. Olay ticari bir ilişkidir’ dedi.

OTUZ bin nüfuslu Ortaköy ilçemizin bir tane lisesi var. Öğrenciler 40-50 kişilik sınıflarda ders işlerken liseye ait diğer derslikler öğretmen evi yapıldı. Öğrenciler itişe tıkışa okumaya çalışırken öğretmen evinde iskambil oynanıyor. İlçe Milli Eğitim Müdürü’ne ilettiğimizde ‘Ben yaptım size ne’ diyor. Sayın Hüseyin Çelik’ten buraya bir müfettiş göndermesini istiyoruz.

M.T.- ORTAKÖY AKSARAY

MAMAK, Aşık Veysel
mahallesinde yaklaşık 10 yıldır sokaklarımız asfaltsız. Özellikle 102, 104, 107, 105 ve 46 No’lu sokaklar çukur içinde. Araçlar dura kalka zor ilerliyorlar. Kış yaklaşmasına rağmen halen hiçbir bakım yapılmadı. Mamak belediyesinin Kayaş civarını bırakıp biraz da Mamak’ın en merkezi mahallesiyle ilgilenmesini istiyoruz artık.

Kamil Doğa-ANKARA

BAĞIMSIZ
Cumhuriyet Partisi’nin ‘Cumhuriyetçi Çıkış Yolu’ konulu paneli yarın Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda 13.00’te. Konuşmacılar; Mümtaz Soysal, Prof. Şükrü Sina Gürel, Prof. Yakup Kepenek ve Orhan Birgit.
Yazının Devamını Oku

‘Yuvarlama’ zammı vatandaşı vuruyor

14 Ekim 2004
<b>OKURUMUZ Ayten Kınacak, Levent’</B>ten arayarak haklı bir soruna değiniyor:<br><br>Bakkal ve marketlerde son zamanlarda <B>YTL’</B>ye hazırlık olmak üzere <B>TL </B>ha bire <B>‘yuvarlanıyor</B>’. Nasıl mı?

Rakamları bin veya milyon hesabıyla düşünürsek, örneğin 20 ve 30’luk lira küsuratları 50’ye, 65 veya 80’ler de 100’e tamamlanıyor. Bunu milyonlarda da görüyoruz. Bu fiyat artışlarının daha çok gıda ürünlerinde olması dikkat çekiyor.

Üç-beş kuruşun önemi yok, ayrıntı denilebilir ama bunlar görünmez zamlar; tüketiciye tam anlamıyla kazık olmuyor mu? Yılbaşından sonra enflasyona etkisi olmaz mı?

AB ülkeleri Euro’ya geçince ‘yuvarlama’ nedeniyle aşırı fiyat artışları olmuş, halk büyük tepki göstermişti... Araştırmalar gıda zamlarının %30’lara vardığını ortaya koymuştu. Özellikle Almanya’da ‘yuvarlamanın’ etkisi daha büyük olmuştu. Paris’e gittiğimde eskiden 30 Frank’a (4.5 Euro) yenen bir pizza bugün 10-12 Euro’dan yenilebiliyor.

Ülker Grubu daha önceki bir açıklamasında yuvarlamalar aşağıya doğru yapılacak diyordu; peki yukarı doğru yapanları kim denetleyecek?

Bu kontrolü Ticaret Bakanlığı mı yoksa gıda kontrolüyle ilgili denetim görevi verilen Tarım Bakanlığı mı yapacak? Tüketici Dernekleri nerede?

(Ramazan başlıyor; bu akşam sahura kalkılıyor; ucuz sucuk, salam, sosislere dikkat edin; bazılarının içlerinde ne olduğu belli değil!)

Özel bir insan: Erol Dallı

GAZETECİLİĞE F. Rıfkı Atay ve Bedii Faik’in Dünya Gazetesi’nde başladı; son yazısını da burada ‘Günlerin Getirdiği’ başlığıyla yazdı. Hepsi renkli ve esprili yazılardı.

Basın dünyasının çok sevilen bir ismi olan Erol Dallı’yı kaybettik.

Uzun yıllar, Vecdi Kızıldemir ve Kayhan Sağlamer’le Cumhuriyet’in Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı; Nezih Demirkent döneminde Hürriyet’in, Kemal Ilıcak döneminde Tercüman’ın Haber Müdürlükleri’nde bulundu. Onun dinamik haberciliği hep konuşuldu; Adnan Menderes’in sevgilisi, bir zamanların ünlü romancısı Suzan Sözen’i Teşvikiye’de Belveder Palas’taki evinde ziyaretlerini ortaya çıkartan tek gazeteciydi. Çünkü o zaman ‘Beyoğlu muhabiri’ydi. Türkiye’nin ilk banka soyguncusu Necdet Elmas’ı, Çarşıkapı’da Buğday Bankası’nı soyduktan sonra arkasına düşüp nasıl takip ettiğini, 68 kuşağının sembolü haline gelen ‘Hippi’ hareketinin Türkiye’deki yansımasını temsil eden ‘Papatya Kız’ Perihan Yücel’i kamuoyuna tanıttığını, bugün kaç kişi biliyor acaba? Hürriyet’in o zamanki patronu Erol Simavi bu haberden nasıl keyif almıştı.

Yeni İstanbul’da çalıştığı dönemde, Adnan Özyalçıner’e yazdırdığı ‘Buruk Acı’ romanını Türkan Şoray imzasıyla yayınlatarak gazetesine büyük tiraj kazandıran Dallı, gazeteci Nedim Şener’in yazdığı ‘Uzanlar’ kitabında, ‘Uzanların ilk mağdurunun, ismi kulanıldığı halde parası verilmeyen Türkan Şoray olduğunu’ anlatır...

Cumhuriyet’te, Cevat Fehmi Başkut döneminde Yaşar Kemal’le dostlukları, ünlü ressamlar Elif Naci, Agop Arad ve müzik adamı Selmi Andak’a, Nadir Nadi ve Doğan Nadi’nin ünlü kahvecisi ‘Kahveci Cemal’e yaptığı şakalar, bunlara karşı zor gülen Genel Yayın Yönetmeni Ecvet Güresin’in tebessümleri, artık baki kalan bu kubbede bir hoş seda... Sadece bunlar mıydı dostları; Turan Aytul, Yılmaz Çetiner, Mehmet Kemal, Leyla Umar, Çetin Emeç, Çetin Özbayrak... Ve son dönemde Bodrum Gündoğan’daki komşuları Prof. Tarık Minkari, Yavuz Donat, Rahmi Turan ve Şakir Süter.

O insanları yaşarken sevindiren, güldüren, gerçek bir dost, bir ağabey, bir arkadaştı; yani özel bir insandı... Eşi Tanju Hanım ve kızı Aslı’ya başsağlığı diliyoruz. Cenazesi bugün Teşvikiye Camii’ndeki öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

Bu nasıl indirim

340
milyon emekli maaşı alan bir emekliyim. Türk Telekom’un başlatmış olduğu %80 indirim kampanyasında standart seçeneği işaretleyip yetkililere verdim. Ben indirimli fatura gelecek derken; her ay 20-25 milyon arasında gelen faturam 40 milyon küsur gelmeye başladı. Bizimle dalga mı geçiyorlar?

Sevinç GÜZEY

GÜNÜN SÖZÜ

Allah ülkemizi de, halkımızı da 17 Aralık felaket senaryolarından korusun, amin!’

(Erol Akpınar)

Biliyor musunuz

METİN Kaplan’ın, AB reformları nedeniyle Türkiye’ye gönderildiğini... Türkiye Avrupa Vakfı’nın yeni Yönetim Kurulu’nun Gülsüm Bilgehan, Atilla Coşkun, Prof. Aysel Çelikel, Mehmet Dülger, Dr. Şükrü Güner, Prof. Mükerrem Hiç, Jak Kamhi, Ziya Müezzinoğlu ve Dr. Tandoğan Toksöz’den oluştuğunu... Okan Üniversitesi’nin dil ağırlıklı puanı en yüksek olan 2000 öğrencinin yerleştirildiği üniversiteler arasında, 24 vakıf üniversitesi arasında 3. sırada yer aldığını... Alibeyköy ve Armutlu’daki kamulaştırmaları değerlendiren, Mimarlar Odası Afet Komitesi’nden Mücella Yapıcı’nın, havza ve bölge ölçeğinde imar planları olmadığını ve mevcut planların kamuoyuna açıklanmadığı için kamulaştırmaların çözüm üretmediğini söylediğini... Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Adaletin bu mu dünya...

13 Ekim 2004
‘<B>SAYIN Bayer </B>hatırlar mısınız? İlk önce gündeme getirdiğiniz için <B>Yargıtay’</B>la ilgili olarak size bir şeyler aktarmak istiyorum. Kamuoyunda Neşter 2 Operasyonu olarak bilinen soruşturma kapsamında bazı yargı mensuplarının çıkar karşılığı kimi davalara müdahale ettikleri iddiaları gündeme gelmişti. Bu anlamda Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili Ergül Güryel hakkında meslekten çekilmeye davet cezası verdi.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekilliği de yapmış Ergül Güryel hakkındaki iddialar için 23.11.2001’de, dönemin Adalet Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk’e hitaben ‘Gel de yargıya isyan etme hocam’ başlıklı yazınızda Ergül Güryel hakkında bir işlem yapılamadığını, üstelik bu kişinin Yargıtay tarafından Yargıtay C. Başsavcılığı’na aday gösterilip en çok oyu almasına rağmen 29.04.2003 tarihli yazınızdaki gibi Cumhurbaşkanımız Sezer’in vetosuyla karşılaşacağını, ‘Adaletin bu mu dünya’ cümlenizle tespit etmiştiniz.

Ayrıca, köşenizde bir kaç kez değindiğiniz Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarının yargı denetimine açılması için bisikletiyle defalarca İstanbul’dan Kayseri’ye adaletin halihazırdaki durumunu eylemiyle simgeleştiren, en son yeni adli yılda İstanbul Adliyesi önünde 3 günlük açlık grevi yapan meslekten ihraç edilmiş Kayseri Yeşilhisar eski savcısı İsmet Tuncer hatırıma geldi. Şimdi soruyorum Savcı İsmet Tuncer’i meslekten çıkartan kararda Ergül Güryel’in imzası yok muydu?

Yargıtay üyeleri ‘istifaya davet’ edilirken niçin taşra savcıları alalacele Ergül Güryel’in Başkanlık ettiği HSYK tarafından meslekten çıkartılır?

Bu yargı içinde çifte standart değil de nedir?’

Hukukçu bir okurumuz yazmış bunları; artık bir şey eklemeye gerek yok. Gerçekten geçmişte bunları gündeme getirdik; ama ağır işleyen adalet ancak bugün tecelli edebildi.

BÜYÜKÇEKMECE ADLİYESİ

Dün ‘Arena’ yönetmeni Uğur Dündar’ın da isyanı vardı.

CNN Türk’de, ‘Asrın Yağması’ konulu programının son anda nasıl sansüre uğradığını anlatırken, yayına yasak kararı veren Büyükçekmece Adliyesi’ndeki bazı görevlilerin Gürpınar beldesindeki kooperatif işleriyle ilişkisi olduklarını acı bir dille belirtti...

Ve Ergün Güryel’in, Gürpınar olayında adı geçenlerle aynı masada gösteren ibret fotoğrafını bugün gazetemizin manşetinde gördünüz.

Yayınlanamayan Arena’nın daha çok yankı uyandıracağı şimdiden belli.

Peker’in bir avukatı konuşuyor

SEDAT Peker önceki gün henüz teslim olmadığı saatlerde Ankara’daki avukatlarından biri aradı.

‘Bizim de söyleyeceklerimiz var. Peker’in Türkçülük fikrine katılırsınız veya katılmazsınız ama o bundan onur duyuyor; bu ayrı... Telefonları 18 ay dinlenmiş; polis sevkettikten sonra ifadeleri 5 savcı almış, sonra hakim delil bulamamamış, serbest bırakmış... Biz de bu olaydan tutuklama çıkar diye beklemiştik. Çünkü basında bu kadar yayın yapıldı; gönderilen dosyalarda, basında bahsedilen 10 konudan 3’ü vardı. Biz dosyadaki delilleri de bilmiyoruz çünkü mahkeme ‘gizlilik’ kararı aldı. Emin olun biz avukat olarak dosyayı inceleyemedik.

Yani yargı, medyanın yayınlarından etkilenip de mi tutuklama kararı aldı?

- Doğal alarak evet; yargı mensupları da insan...

İtiraz haksız mıydı?..

- Pazar günü karar veriliyor. Hem de şimdiye kadar görülmemiş bir yöntemle. CMUK’u inceleyen ‘nöbetçi heyet’ diye bir şey yok. İlk defa tatil günü toplanıyor bu heyet ve tutuklama kararı veriyor.

Sedat Peker her zaman gündemde, hakkındaki iddialar çok... Delil olmadan tutuklama olur mu?

- Emin olun avukatlar olarak ciddi bir delil göremedik. Polis basını inanılmaz şekilde yönlendirdiği ortada.’

Peker’in avukatı, Sedat Peker ile birlikte tutuklama kararı verilen yedi kişi arasında bulunan ve teslim olarak cezaevine konulan işadamı Atilla Ekser’le ilgili olarak şöyle konuşuyor:

‘Bu kişi, Makro Tekstil’in sahibidir. Türkiye’nin en büyük 500 firmasından 250’sinin arasına giriyor. Fabrikasının taşaronu Yusuf Altay adlı kişinin şikayeti üzerine tutuklanıyor. Ancak Altay’ın, Sedat Peker’in adını kullanarak, firmaya olan 425 milyar borcundan kurtulmak için yalanlar uydurduğu avukatlarınca belgeleriyle ortaya çıkarıldı. Hepsi tek yanlı enformasyon bunlar; koca bir tutuklama olayı bir tek bu olayla sınırlanmış oldu. Polis Yusuf Altay adlı kişiyi niye ortaya çıkartmıyor?

Bu arada ‘Kelebek operasyonu’nun, Peker’in zamanında Çeçenlere yardım etmesi karşısında Putin’in şikayetçi olması nedeniyle mi yoksa AB’in ‘mafyayı temizleyin’ uyarısıyla mı yapıldığının siyasi kulislerde konuşulduğu da belirtiliyor. Bu çok tartışmalı bir iddia; ancak Peker’in geçmişte Çeçen teröristlere yardım etmesi de gözden uzak tutulmuyor.

Yargı ağır işlese de doğru yolu ortaya koymak durumunda.

Savcıya ödül

SEDAT Peker’in, ‘ne yapalım kanun böyle’ bahanesine sığınılarak serbest bırakmasına itiraz ederek yeniden tutuklanmasını sağlayan; yargının yere düşen saygılığını bir nebze düzelten o yürekli savcıya bir maaş ödül verilsin. O da ‘bazıları’ gibi korkunun esiri olup bu dosyayı sürüncemede bırakabilirdi. Milletçe, devlete meydan okuyan her türlü düzene, korkusuzca karşı koymalı ve bunlarla mücadele edenlerin yanında olmalıyız.

Aziz TEKEDERELİ

Biliyor musunuz

GAZİOSMANPAŞA Belediye Başkanı Dr. Erhan Erol’un, ramazan ayında 16 bin yardım paketi hazırladığını ve bunların gösteriş ve propaganda yapılmadan yoksulların evlerine bırakılacağını...Kadıköy’de Salıpazarı’nın kurulduğu yerde oluşan Nostalji Pazarı’nın artık kaldırılacağını; buna karşılık Bahçelievler İstanbul Caddesi’nde mahkeme kararıyla kaldırılan pazarı yeniden kurmaya çalışılmasına karşı çıkan halkın Belediye Başkanı Osman Develioğlu tarafından kabul edilmediğini, bunun tepki yarattığını... Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

GARANTİ
Bankası’dan 36 ay vadeli konut kredisi kullandım ve borcumu kapattım. Ancak banka bir yıl sonra tapudan ipoteği kaldırmak için ipotek fark bedeli olarak 80 milyon istedi. Alınan bu bedelin haklı hiçbir gerekçesi yoktur.Ersin KAVAK

ŞİŞLİ’de, Nişantaşı’ndan Yenikaramürsel’e kadar yürüdüm; bir tek çöp kutusu yoktu. Elimdeki dondurmayı atacak çöp kutusu bulamadım, evime kadar götürdüm. Bu doğru bir şey mi? Ayşe HALİMOĞLU

Koç İlköğretim Okulu 3.sınıf öğrencisi


ŞANLIURFA’nın Suruç’u 60 bin nüfuslu bir ilçedir. Bir tek banka şubesi mevcut olduğundan vatandaş banka işlemleri için 45 kilometre uzaklıktaki Şanlurfa’ya gitmek zorunda kalıyor. En azından bir banka şubesinin ATM’si de kurulamaz mı? N’olur yazın, çünkü hiç kimse sesimizi duymuyor.

Süleyman YÜKSEL-SURUÇ

KORKUNÇ paralar kazanan ASKİ, maalesef kreşimizi kapattı. Nedeni ise kuruma maliyetinin yüksek oluşuymuş... 1500 memur çalışanı olan bir kurumda insanları mağdur etmeye kimsenin hakkı yoktur. Kreş parasının artırılmasını istedik ama dinletemedik. Çocuklarımızı bırakacak yerimiz yoktur. Bu genel müdürün çalışanlara ne yazık ki saygısı yok. Bu seçimlerden sonra belediye çalışanları olarak çok sıkıntılar çekmekteyiz.

F.U.-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Miting ve tarım

12 Ekim 2004
<B>TEKİRDAĞ </B>İl Genel Meclisi Başkan Vekili <B>Haydar Eren, </B>bu yıl tarımda yüksek verim alındığını, ancak fiyatların yetersizliğinden üreticinin kabus yaşadığını söylüyor. ‘Geçen kış aylarında buğday 450 liraydı; yeni yılın ürünü bugünlerde 280 liraya, yani ciklet fiyatına geriledi.

Tüccar fiyatları iyice kırdı; TMO mal almıyor. Buğdayda bu %50’lik düşüş üretici için yıkıcı bir durumdur.’

Benzer yakınmaları pancar ve ayçiçeği üreticilerinden de alıyoruz. Tekirdağ’da özelleştirilen Tekel, şaraplık üzümü artık almıyormuş. Yani üretici inanılmaz şekilde sahipsiz.

YERELLİKTEN ULUSALCILIĞA

Benzer yakınmaları Mustafa Sarıgül’ün önceki gün Çorlu’daki ‘Ulusal Birlik ve Çağdaş Demokrasi Mitingi’nde bazı üreticiler gündeme getiriyor. ‘Paralarımız, kendi çiftçimiz yerine başka ulusların çiftçilerine gidiyor. Tarıma destek kaldırılamaz’ diyen Sarıgül, en temel gıda ürünlerinde dahi dışa bağımlı ülke haline geldiğimizi anlatıyor. 1.1 milyon ton buğday, 400 bin ton ayçiçeği ithal ettiğimizi; pirinçte 550 bin ton tüketime karşılık 250 bin ton üretim yapabildiğimizi anlatıyor.

İlginç olanı Sarıgül’ün, ilk kez ‘yerel’likten çıkıp ‘ulusalcı’ söylemlerine ağırlık vermesiydi. Tarım ve sanayi üzerine eleştiriler yapıyor, ‘Nerede gelişen Türkiye, nerede işsizliğe getirilen çözüm, nerede adil gelir dağılımı?’ diye soruyordu.

‘Uyanan devi uyandıracağız. CHP’nin ilk kurultayında başbakan seçilecektir’ derken, kendi deyimiyle ‘başbakanlık’ yolunda kararlı olduğunun işaretlerini şu sözlerle ifade ediyor Sarıgül:

‘Halkımız ve partimizin arasına örülen yapay duvarları yıkacağız. Bunun için gerekli olan yüksek iradeye, birikime ve kadrolara sahibiz. Halk hareketinin yükselişini önleyemezler; Allah’tan başka kimsenin de gücü yetmeyecektir.’

Azgın dalgalarla uğraşmak için kendisini destekleyenlerin açık olarak ortaya çıkmamasından şikáyetçi.. Diyor ki: ‘Kapalı kapılar ardında mertlik, yiğitlik olmaz. Bazıları denge hesabı yapıyor. Ben onları biliyorum. Mustafa Sarıgül doğruluk ve dürüstlükten ayrılmaz.’

Deniz Baykal, bu mitingden üç saat önce Kanal 7’de yaptığı konuşmada Sarıgül’le ilgili iddiaları gündeme getiriyor ve ‘CHP’nin genel başkan adaylığı hiç kimse için bir aklanma fırsatı değildir’ diyordu.

KİMLER GELMİŞTİ?

Mitingi izleyen dört milletvekili vardı; CHP’li Sefa Sirmen, Muharrem Eskiyapan, Turan Tüysüz ile CHP’den istifa etmiş olan bağımsız Muharrem Doğan; Antalya eski Belediye Başkanı Bekir Kumbul, DSP’li eski milletvekilleri, eski Çevre Bakanı Feyzi Aytekin ile Zeki Eker ve Halit Dikmen, Sarıgül’ün otobüsündeydiler. Alanda gözümüze çarpanlar; CHP Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün başta olmak üzere 30’a yakın ilçe ve belde belediye başkanı; Prof. Onur Kumbaracıbaşı, Halit Toroman, Zeki Alçın, Rıdvan Budak, Adil Emecan ve Aydın Ayaydın... Muhalefet ile genel merkez arasında gidip gelen CHP Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan, eski CHP milletvekilleri Yılmaz Alpaslan, Gündüz Onat, Ali Haydar Yılmaz ile Dr. Gürbüz Çapan ve Şefik Toprak da ‘uzaktan’ izleyiciler arasındaydı. Ayrıca Samsun, Ordu, Giresun, Adıyaman, Tokat’tan destek veren pankartlar vardı.

Mitinge İstanbul’dan taşıma organizasyonu yapılmadığı söylendi; bunun yerine özel araçlarla gelenler çoktu... Tekirdağ Baro Başkanlığı’na yeni seçilen Çorlulu avukat Hasan Orta ‘Katılanların ancak yüzde 20’si Çorluluydu’ dedi bize. Sarıgül’ün, mitingden sonra ziyaret etmek istediği CHP ilçe binası kapalıydı; CHP’li belediye Başkanı Altan Ersin de kentten uzaklaşmıştı. CHP’lilerin azlığına gerekçe olarak, genel merkez kaynaklı bilgilerle mitinge katılanların partiden ihraç edileceği yolundaki uyarılar gösterildi.

GAZETECİLERİN ANKETİ

TEM’
den Çorlu’ya giderken, Hezarfen Havaalanı üzerinde Türkiye’nin ilk ve tek sivil akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk’ün gösterisi bir an için yürekleri ağızlara getirdi. Birçok kişi ‘Eyvah uçak düşüyor’ diye heyecanlandı. Bu gösteri sırasında gökyüzünde dumanlarla bir kalp işareti ortaya çıktı. Bu arada, Sarıgül’ün mitinge kaç kişinin katılacağı yolunda Trakyalı gazeteler arasında geçen hafta yaptığı ankette 110 binden 25-30 bine yakın sayıları çıktı. Ancak gözlemcilere göre bu miktar 10 ile 22 bin arasında değişti... Sarıgül bunlara göre bir değerlendirme yaparak, en yakın tahminde bulunan üç gazeteciyi Kıbrıs’a tatile göndereceğini söyledi. Bu arada CHP Genel Merkezi’nin Lüleburgaz’da önümüzdeki günlerde bir miting yapacağı da kulaklara fısıldandı.

Miting alanından ayrılırken dikkati çeken iki zıt görüş hakimdi: ‘Bu partide yenilik şart; yeni bir seçime bu kadrolarla gidilemez’ ve ‘Sarıgül, partiyi bölüyor.’

Baykal-Sarıgül
çekişmesi sıkıntılı bir döneme giriyor. Genel Merkez Sarıgül’le ilgili komisyonun araştırmaları ise derinleştiriliyor.

Keser hep bizden yana yontuyor

GAZETELERDE, Türkiye’deki yüzde 10 barajının AB tarafından eleştirildiği hususu yer alıyor. Ancak keser hep bizden tarafa yontuluyor. AB üyesi Yunanistan, 1990’da Batı Trakya Türkleri’ni engellemek için bağımsız adaya ülke çapında yüzde 3 barajı getirdi. Ayrıca bir ay önce Yunanistan ve Bulgaristan’a gittim. Yunanistan’da Türk eserleri perişan durumda. Onarımları uzatıldıkça uzatılıyor. Ya Bulgaristan? Ne ekonomik, ne de siyasi olarak iyi bir durumdalar. Ülkenin üçte biri emekli... Gümrükler bir başka álem. Devlet adamlarımız AB’ye şu soruyu sormalılar: Bizden istenilen kriterleri niye başkalarından istemiyorsunuz?

Erhan AFYONCU

Biliyor musunuz

GEÇEN cuma günü köşemizde, İstanbul Belediyesi’nin Mecralar eski Müdürü Y. Mühendis Ertan Sungur’un önerdiği biçime yakın olarak Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisinin, İSKİ’nin yetki alanı dışında olan dere islahı çalışmalarını İSKİ’ye devrettiğini... Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

ZEYTİNBURNU
Belediyesi, Merkezefendi Mahallesi Sabri Ülker Sokak, No:34’deki binasını özürlüler derneği, sağlık ocağı, muhtarlık ve kulübümüz için tahsis etmişti. Şimdi bu binayı boşaltmamız isteniyor. Başbakanımız tarafından federe yapılan kulübümüzün gençleri nasıl spor yapacak? Zaten bir süredir mahallemizin belediye hizmetleri durduruldu; yoksa burası yıkılacak mı? Durumu öğrenmek istediğimizde Belediye Başkanı Murat Aydın bizi kabul etmemesinin nedeni nedir?

Mesut KURTULUŞ Merkezefendi Spor Kulübü Başkanı
Yazının Devamını Oku

Erzen: Kimseye gebe değilim

10 Ekim 2004
<B>BAKIRKÖY’</B>ün CHP’li belediye başkanı <B>Ateş Ünal Erzen’</B>e, kendisi ve belediye ile ilgili iddiaları sorduk, o da yanıtladı. Herkesin eleştirdiği başkan yardımcısı Turgay Akbal kimdir?

- Çok iyi bir çocuktur. DSP, dolayısıyla da CHP kökenlidir. Belediyeye memur yaptırdıktan sonra onu CHP’den istifa ettirdim. Şişli Belediyesi’nde Gülay Çokay’ın (Aslıtürk) yolsuzluk raporunda, DSP’li Meclis üyeleri olarak eşim Müjgan ile birlikte imzası olan biridir. Hakkında kasıtlı olarak söylentiler çıkarılıyor; çünkü Bakırköy üzerinde oyun oynanmak isteniyor.

CHP’li Meclis üyesi Rıza Zelyut’un eleştirileri ciddi konuları içeriyor; bunlar Baykal’a da iletilmiş...

- Rıza Zelyut tanıdığım en büyük Fethullahçıdır. Akşam’da 1997’daki yazılarına bakın; 20 Temmuzdaki yazısında da Baykal’a karşı Mustafa Sarıgül’ü savunuyor. Bir kaşık suda fırtına koparınca bunları önüne çıkardım, şimdi susuyor. Amacı, 2007’de milletvekili olmak bu arkadaşın.

CHP Meclis grubunda üyeler de sizi eleştirmişler.

- Doğruları anlattık; gerçeği gördüler. Ancak herkes siyaset yapıyor CHP’de. Dışarıya yalan yanlış şeyler aktarılıyor. Zaten meclis üyeleri arkasında durmadı; sanıyorum Meclis Zelyut için gerekeni yapar.

BAKIRKÖY’ÜN İÇİNE OKUMUŞLAR

Green Ltd.
Şti adlı şirketin sahibi Havva Handan Dörtok’un torpille park-bahçe düzenleme ihalesi aldığı söyleniyor.

- Zelyut’un bahsettiği çocuk bahçelerinin yenilenmesi için 78 milyarlık en düşük teklif verilen ihaledir. Firma, İstanbul’un park ve bahçelerini yapan firmadır. Zelyut’un itirazı bu kadınla ilgili duyduğu bazı iddialardan kaynaklanmaktadır. Zaten ihale geri çekildi, onaylanmadı.

Belediyenin 72 trilyonluk borcunun 22 trilyonunu ödemişim; bu süre içinde tasarruf amacıyla sadece 582 milyarlık alım yapmışım. Ama bunları bana kimse sormuyor. Şimdiye kadar gelenler 20 yıldır içine okumuşlar Bakırköy’ün...

Florya’nın Gümüşhaneli müteahhitleri...

- Söylendiği gibi ne Başkan Yardımcısı Turgay Akbal, ne de İl Başkanını müteahhitleri tanır; ki müteahhitleri ben daha yeni tanıyorum. Bu asılsız suçlamalar İl başkanı Şinasi Ökten’i yapratmaya yöneliktir. Ökten bugüne kadar bana hiç müdahale etmedi; bir tek tayin istemedi. (Öktem de, bu müteahhitlerle hiçbir ilişkisinin olmadığını açıkladı bize.)

PARTİ BİNASI ALIMI

Sarıgül’ün sular altındaki evini, sizin değil de Şişli belediyesi ekipleri temizlemiş.

-
Siz Sarıgül’e bakmayın... Derelerden gelen suyu onun motopompları kesemedi. Bizim kepçeler suyun yönünü değiştirdi de baskını durdurabildik. Ayamama, Siyavuşpaşa ve Tavukçu dereleri islah olmadıkça Bakırköy’ü her zaman su basacaktır. Sorunu çözmek Bakırköy’ün değil, Büyükşehir’in işi olsa gerek.

CHP ilçeye 400 bin dolara bina alınması olayı...

- Genel Merkez onay vermeden böyle bir şey olur mu? Ankara yetki verince, örgüt şimdi kendi arasında para topluyor; hatta ben de küçük bir bağış yaptım. Genel Merkez’in katkısıyla alınacak bina.

MUHALEFET TAKDİR EDİYOR

Belediye binasında Turgay Akbal’ın odasında bir ayet asılı diye eleştiriliyorsunuz.

-
Bakırköy Müftüsü ziyarete geldiğinde hediye etmiş. Ama eleştiriler üzerine Turgay kaldırdı onu. Bu da mı suç yani?

Bu kadar eleştiri karşısında ne yapıyorsunuz?

- Anlamadığım bir siyasi fırtına koparılıp, herkes birbirini dinamitliyor. Ama ben siyaset yapmıyorum, belediyeyi yönetiyorum. Burada yanlış bir iş yapılıyor olsa önce AKP’nin, MHP ve DYP’nin bağırması lazım değil mi? Aksine çalışmaları takdir edip helal olsun diyorlar. Benimle ilgili bir belge, bırakın belgeyi bir adam gelsin ‘rüşvet verdim’ desin hemen ayrılırım. İspat edemeyenler şerefsizdir. Kimseye sırtımdan rant sağlatmayacağım, sonuna kadar mücadele edeceğim. Gırtlağımdan yere yatırsalar da tek kuruş haram geçiremezler, bunu herkes bilsin.

Florya’da yıkım yapmak yürek ister

Sayın Ateş, Florya’da göstermelik yıkımlar yaptığızı söylüyorlar.

-
Bakın bu kaçak binalar geçen dönemlerde yapılmış gözgöre göre. Ben de bunları görmezlikten gelebilirdim ama seçim öncesinde verdiğimiz sözler üzerine yıkıma başladık. 5 Nisandan bu yana 8’i büfe olmak üzere 48 binada yıkım yapmak yürek ister. Yıktığımız üç daire yeniden yapıldı, yine yıkacağım. Fyn Inn’de başlattığımız yıkım da sürecek. Öyle gecekondu değil, milyon dolara yakın değerde sağlam ve lüks binalar bunlar...Gelin tek tek göstereyim yıkılanları. İddia ediyorum, İstanbul’un 32 ilçesi var; bunların tümünden daha fazla yıkım yaptık. Beni eleştireceklerine başka belediyelere bakılsın. Ruhsatsız bir tek kaçak temel attırmadık bugüne kadar. Açıkca söylüyorum, üzerine gidemeyeceğim hiçbir kaçak yapı yok, kimseye de gebe değilim; ne ben ne de ekibim...

Devlet bize bir şey yapamaz

AYLARCA süren operasyon sonunda 35 kişi yakalanıyor. Kaçakcılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü, Savcılığa, 28 klasörle birlikte emniyetin 200 sayfalık fezlekesinu sunuyor.

Medyada kaçırılan bir madenciden FB’ye, Korkut Eken’den bazı ihalelere kadar bir sürü iddia yeralıyordu. Peker dün sabaha karşı serbest bırakılınca şaşırdığını söylüyor.

Bir hukukçuya ‘Uyum yasalarına tutuklamayı zorlaştıran yeni bir hüküm mü vardı?’ diye soruyoruz.

‘Hayır’ diyor. Ancak onun da soruları var:

‘Hakimin tutuklamaya karar verebilmesi için mahkumiyetine yeterli, inandırıcı deliller olması gerekiyor. Bu durumda sorular akla geliyor. Medyada günlerce yeralan, tutuklamayı gerektiren kasetler, fotograflar ve belgeler soruşturma dosyasında yok muydu? Bunlar soruşturmayı gerektiren deliller değil miydi? Polisin açıkladığı 10 konudan hangileri, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası’ndaki suç tanımlarına giriyordu? Peker’in savunmasını yapan üç avukat hakkındaki tutuklama kararı hangi iddialara dayanıyordu? Benim de kafam karışık.’

Öğleden sonra, 12. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimi Arif Engin Konuk’un serbest bırakma kararına savcı Selim Berna Altay itiraz ediyor ve tutuklama kararı veriliyor.

Hatırlatalım...

Peker’i daha önce iki kez gözaltına alan İstanbul Kaçakcılık ve Organize Suçlar eski Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, ‘Ak Babalar Örgütü-Türkiye’de Mafya’ kitabında şöyle yazıyor:

‘2002 yılında Derya Tuna’nın vurulmasının ardından Sedat Peker ile İbrahim Tatlıses’in Akmerkez’de buluşmaları mesaj verme niteliğinde davranışlardır. Yakalanan capoların (organize suç örgütü lideri) serbest kalmalarını da ‘devlet bize bir şey yapamaz, biz güçlüyüz’ mesajı olarak lanse etmeleri bu konuya başka bir örnektir.’

AB, ‘İlerleme Raporu’na bunu not eder mi?

KKTC, Rumların oyuncağı oldu

17 Aralık’taki AB Zirvesi öncesinde Rumlar, istekleri olan tanınma ve Türk askerini adadan uzaklaştırmak için tüm güçlerini ortaya koyacaklarını bugünden açıklamışlardır.

Sayın Abdullah Gül’ün ‘KKTC ile özel ilişkilerimiz var’ argümanı, Kıbrıs Türkleri arasında inandırıcılığını kaybetmiş durumdadır. Başbakan Tayyip Erdoğan Bey’e soruyorum: KKTC için önünüzdeki vizyonunuz nedir?

Görebildiğimiz kadarıyla KKTC’nin geleceğiyle ilgili bir vizyonunuz yok.

Varsa açıklayın.

Cumhurbaşkanımız Sayın Denktaş ne diyor: Endişeliyiz. Türk askerinin çıkışının selamını kim alacak, şehitleri kim sökecek yerinden, hangi yiğidin harcıdır. Türk basını, tehlikeleri Türk halkına duyurmamaktadır, milli heyecanı söndürmektedir.

Devleti elinde tutan hiçbir iktidarın kendi vatandaşlarını, milletini, milli davalarını hiç sayarak hareket hakkı olamaz.

Tanju MÜEZZİNOĞLU LEFKOŞA

‘Amentü kayığı’

AKP’
nin Kızılcahamam toplantısında Asya Finans Yönetim Kurulu tarafından Başbakan’a hat sanatı değeri olan bir tablo hediye edildi. Tablonun iki ucundan tutularak poz verilmiş fotoğraflar gazetelerde yayınlandı.

Tablonun adı ‘Amentü kayığı’. Ahiret gününde bir imam liderliğinde bu kayıkla hak edenler cennete götürülecekmiş! Kayığın imamı belli, acaba içine kim binecek? Fotoğrafın arkasında Atatürk’ün posteri de var. Acaba, Atatürk bu imamın idaresindeki kayığa biner mi?

Aklım iki soruya daha takıldı:

Bu kayığa kadınlar da binecek mi? Binebilirlerse, türbanlı mı, türbansız mı olacaklar?

Yeter!..

Güzel ülkemin güzel insanları... Kutsal kitabımızın, kutsal ayetlerini çıkar amaçlı reklam etmeyin.

‘İslam’, Allah’a teslimiyet demekse... Bırakın, dinimiz Allah ile kul arasında kalsın.

Nuran BÖKE-ALANYA

Elimize altın kelepçe taktılar

ANKARA’dan bir okurumuzun eleştirisi: ‘İngiltere Dışişleri Bakanı Straw, Ankara’ya geldi. Moral verdi. Abdullah Gül’le samimi pozlar.

Yıllar önce Solana, Ankara’ya gelmişti; gece yarısı, özel uçakla...

Dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem’le samimi kucaklaşmışlardı...

Elimize altın kelepçe taktılar! Bunun başka açıklaması yok.

Biri dövüyor, biri moral veriyor. Döven de, moral veren de aynı takımın oyuncuları...’

TBMM Başkanlığı seçimi

BÜLENT Arınç’
ı Meclis Başkanlığı’na Tayyip Erdoğan önerdi ve seçildi.

Tayyip Bey aynı zamanda AKP Grubu Başkanı olduğuna göre, bununla hem etik hem de Anayasal kural çiğnendi.

Çünkü parti grupları aday gösteremez.

N.KAPTAN-ANKARA

Biliyor musunuz?

Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği’nin, ‘öz be öz bir Türk olan Prof. İhsan Doğramacı’nın Kürt asıllı olduğuna ilişkin bazı tek taraflı haberleri üzüntü ile karşıladıkları’ açıklaması yaptığını...

Köy-Koop’un düzenlediği piyanist Fazıl Say’ın ücret almadan vereceği ‘köyde konserinin, 12.6.2005 tarihine ertelendiğini...

Bodrum Göltürkbükü Belediye Başkanı ANAP’lı Halil İbrahim Kaynar’ın, hakkında usulsüz yapılaşmaya göz yummak ve rüşvet almak iddiasıyla açılan davayla ilgili savcılığa ifade verdiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

ANKARA
Hacı Bayram İlköğretim Okulu’nda İngilizce öğretmeni olmadığından İngilizce dersleri verilememektedir. Bütün öğrencilerin en az iki yabancı dil bilmesi gerektiğinden bahseden Milli Eğitim Bakanımızın konuyla ilgileneceğini umuyoruz.

Bir grup öğrenci velisi

MAMAK’
ta Tıp Fakültesi Caddesi’nde oturduğumuz bina Mamak pazar yerine 50, belediye binasına 100-150 metre uzaklıktadır. Ancak imarlı ve merkezde olan bir caddeden doğalgaz hattı neden geçirilmiyor?

Erhan ERKAYMAZ-ANKARA
Yazının Devamını Oku