9 Ocak 2005
<B>KIYAS İnaç, </B>Senkronize Kayak Milli Takımı’nın koçu... ABD’nin Colorado eyaletine bağlı Vail bölgesinde Senkronize Kayak Yarışması’ndan yeni dönmüş... Türk takımını izleyen Amerikalıların kendilerine ‘uçan Türkler’ adını taktıklarını söylüyor: Mustafa Koç, Cem Hakko, Memo Garan ve Fuji firması olmasa biz Türkler bu yarışmalara katılamayız; çünkü federasyonun olanakları yok.
Sarıkamış’taki kayak pistini bize göstererek, ‘Ne olur burası da bir Uludağ olmasın... Çünkü böyle bir yer dünyada hemen hemen yok gibi’ diyor. Kar güneşi ile yanık bir yüz, doğal olarak sağlıklı bir hoca... Kaç kişiye kayak öğrettiğini hatırlayamıyor. Aslen Sarıkamışlı... Zaten kayak sporunun ilk olarak Sarıkamış’ta başladığını; hocaların da burada yetişerek Uludağ, Bolu, Kayseri ve Palandöken’e yayıldığını biliyoruz.
Kar 1.5 metreye yaklaşmış bölgede; kayak sporunun tam mevsimi.
Sarıkamış’ın özelliği nedir?
- Kristal kar deriz, biz buna (gerçekten gümüş gibi parlıyor)... Alpler’in bazı bölgeleri dışında böyle bir hava ve kar yok. (Göstererek) Karı elinde sıkıyorsun, kalmıyor. Kar altı ay kalkmaz. Ruslar, Palandöken’den sonra burasını da keşfetmeye başladılar. Ancak yer yok, tesislerin bitirilmesi lazım.
SARIKAMIŞ PATLAYACAK AMA
Herkes Sarıkamış ne zaman patlama yapacak diye bekliyor?
- Evet Sarıkamış bir gün tam patlayacak ve dünya buraya gelecek... Ama buraya Antalya kadar önem verilmesi lazım. İlk yatırım projelerini Turgut Özal, Karslı eski Turizm Bakanı İlhan Aküzüm’e hazırlattı. Dünyanın bir numaralı telesiyejini yapan Depelmayr firması yatırımları yapıyor. Şimdiye kadar iki lift bitti; üçüncüsü seneye bitecek. Böyle bir pist dünyada bir tane olacak bittiğinde...
Ne gibi...
OTELLER BİTİRİLMELİ
- Bursa’daki gibi pistin ortasında otel yok... Pist, direkt olarak 4.5 kilometre. İyi bir kayakçı bu mesafeyi 8-9 km’ye çıkarabilir. Sekiz pisti var; hepsi dallarına göre ayrıldı; acemiler, profesyoneller, yarışmacılar, turistler ve snowboardcular gibi...
En önemli olan Çamkar Oteli, bütün kış doludur. Toprak Holding ve Dedeman’ın otellerinin neden hálá bitirilemediğini bilmiyoruz. Bir de İstanbul Ticaret Odası’nın önderliğinde Doğu Holding kurulmuştu; buralarda yatırım yapılacaktı ama durdu. 250 dönüm parsellenmiş; bölge olarak Mehmet Yıldırım ve Hüsamettin Kavi gibi işadamlarının yatırımlarını bekliyoruz. 15 bin yataklı proje bitirilirse Doğu’nun kalkınmasında önemli adım atılabilir.
Başta Uludağ olmak üzere diğer pistleri karşılaştırır mısınız?
- Tersinden yanıt vereyim; Uludağ dışına çıktığımızda kaydığımızı burada anlıyorum. Burası çam ormanıdır. Orada da vardır ama Uludağ sis yapar; Bolu da öyle... Burada her zaman güneş vardır ve sis pek görülmez. Uludağ’da pist 800 metre, liftler sekiz otelin önüne iniyor. Ve çarpışmalardan ötürü inanılmaz kazalar oluyor, insanlar birbirlerini sakatlıyorlar. Kimse kızmasın ama orman olmayan yerde kayak olmaz; çünkü çığ olur. Yanmak için güneş ister, kayacak kişi uzun pist ister, can güvenliği ister....
ULUDAĞ, İŞ MERKEZİNE DÖNDÜ
Yurtdışına kayağa çok kişi gidiyor.
- Emin olun burada bu yatırımlar biterse, hiç kimse gitmez... Ama bir koşulla, Sarıkamış bir Uludağ olmama koşuluyla. Trafik, mafya ve kumarhane Uludağ’ı bitirdi; iş merkezi oldu. Bursa’dan 35 km. uzaklıktaki bir yere 3-5 saatte inip çıkma olur mu? Otopark yok, her şey iç içe... O nedenle herkes Alpler’e gidiyor. Çünkü Avrupa’da daha rahat ediyor. Yurtdışına büyük paralar gidiyor; ancak oralar pahalı... Bu dövizlerle şimdiye kadar bir Olimpiyat Köyü yapılabilirdi burada.
Baykal bu kez beni dinlemeli
2002 seçimlerinden sonra yapılan yerel seçimlerle birlikte Baykal’ın kamuoyundaki etkinliği ve çizgisi hak etmediği kadar düştü. O ise buna karşı bence gerçeklerle yüzleşmek yerine sertleşmeyi yeğledi. Artık bu Baykal benim tanıdığım Baykal değil. CHP, son (temmuz) kurultaya giderken ‘Bu genel başkanı ancak benim tanıdığım Baykal değiştirebilir’. Herkesten çok saygı duyduğum ve hálá en iyi dostu olduğum Baykal’ın bu kez beni dinlemesini dilerim.
Erol ÇEVİKÇE
CHP eski milletvekili
CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyan Prof. Hurşit Güneş’in hem Baykal hem de Sarıgül için ‘aday müsveddeleri’ demesini kınıyorum. Baykal, CHP üyesi Prof. Güneş için ne yapacaktır? Baykal ve Sarıgül’ü küçük düşüren, CHP geleneklerine aykırı davranan Güneş’in tedbirli olarak YDK’ya verilmesi gerekmiyor mu?
Necdet A. OKTAY-BÜYÜKÇEKMECE
PROF. Hurşit Güneş’in, özellikle Deniz Baykal’a ‘müsvedde’ demesini ayıplıyor, özür dilerimi bekliyorum.
Fahrettin TELSEREN ANKARA
Hırvat kıza yapılan başınızı çok ağrıtır
ÜNLÜ Rus bestecisi Sergei Rachmaninov adına kurulmuş olan ‘Rachmaninov Society’den S.Kamil Orgev imzasıyla köşemize gelen e-posta mesajını özetleyerek yayınlıyoruz:
‘Topluluğun başkanı olarak kültürel çalışmalar için bir müddet İstanbul’daydım. Yılbaşı gecesi Hırvat kıza (Zagreb Üniversitesi Müzikoloji öğrencisi Davorka Begoviç) yapılmış olanlar için hükümet yetkililerine birkaç lafım var:
Hatırlarsınız bir Türk kızı (Sibel Kekilli) porno film çevirdi diye tüm ülke ayağa kalkmıştı. Şimdi ise Türk vatandaşı ve Müslüman olduğunu her fırsatta söyleyebilen bazı kişiler, dünyanın hiçbir yerinde görülemeyecek bir davranış sergilemişler ve Türkiye’ye yapılabilecek en kötü şeyi yapmışlardır. Kimsenin kılı kıpırdamadı, üç-beş TV kanalı ve gazete haricinde kimseden tık yok?
Türkiye o gece tsunaminin vurduğu Güney Asya’dan daha çok zarar aldı. O kızcağız ve ailesi şimdi o görüntüleri bütün Avrupa kanallarına verecekler. Versinler zaten!
Hükümetten çıkacak bir sert emirle bu kişiler 24 saatte yakalanmalıydılar.
Eğer bu i...r hálá dışarıda ise hükümeti uyarıyorum; başınıza bela aldınız. Şimdi bir yığın organizasyon, ben de dahil işini gücünü bırakacak ve bu olayla uğraşacak.’
Biliyor musunuz?
KADIKÖY Belediye Meclisi’ne AKP listesinden seçildikten sonra istifa eden sanatçı Ömür Göksel’in CHP’ye geçtiğini...
Yazının Devamını Oku 8 Ocak 2005
<B>İKTİDAR, SSK </B>hastanelerinin <B>Sağlık Bakanlığı’</B>na devredilmesini öngören yasayı önceki gün Meclis’ten geçirdi. Sendika çevreleri isyan halinde; bunun arkasında sağlığın özelleştirilmesinden sonraki diğer adımların peş peşe uygulamaya sokulacağı endişesi yaşanıyor.
Tasarı, Meclis’e gelmeden önce hükümet, tüm yetkili kurum yöneticilerine hastanelerin devrine hazır olun genelgesi göndererek ne kadar kararlı olduğunu gösterdi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, olayı ‘devrim’ olarak nitelerken, CHP Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu şu yanıtı verdi:
‘İşçinin emeğiyle oluşmuş bir değeri, emekçiden koparmak biçiminde bu devrim anlayışınızın ideolojik önderi kimdir?’
Baloğlu bu arada ‘Sizin bu devrimci eyleminize ayak uyduramayan (Çalışma Bakanı) Sayın Başesgioğlu’na, tarih önünde devrimci selamlarımızı sunuyorum!’ demeyi de ihmal etmedi.
Bakan Akdağ, açmaza düştüğünü anlayınca ‘devrimci’ ifadesini ‘reform’a çevirdi ve ‘Parti programında ismi ‘sağlıkta dönüşüm’dür’ diyerek vaziyeti kurtardı.
CHP’li Mustafa Gazalcı, ‘Doktorların büyük çoğunluğu üç büyük kentte yoğunlaşmışken, yurdun genelinde sağlık hizmetlerini nasıl yaygınlaştıracaksınız?’ diye sordu bakana..
Akdağ’ın yanıtı ilginç:
‘Çok haklısınız.. Yasa, bu hususta doğrudan bir kolaylık getirmiyor. Tabii ki, biz bir tek yasayla sağlıkta dönüşüm programını gerçekleştireceğiz diye bir iddiamız da yok. Bu, daha çok personel politikalarıyla alakalıdır. Yapmış olduğumuz atama ve tayin yönetmeliği, bu husustaki uygulamalarımız, dengesizlikleri önleme yolunda geçtiğimiz iki yıl içerisinde bize önemli hamleler kazandırmıştır; ancak buna kararlılıkla devam edeceğiz. Kararlılıkla devam etmezsek, hakikaten işi başarmamız zor.’
Bu bedelsiz, rızasız ve hukuka aykırı bir el koymadır? Bu konuda Anayasa Mahkemesi’ne gidilirse, bunun sonucu beklenecek midir? Yoksa hükümetin bekleme lüksü yok mudur?
Kültür’ün Turizm’le, Çevre’nin Orman’la birleştirilmesiyle daha iyi ve başarılı hizmet mi veriliyor?
Bu kararlılık ve aceleciliğin arkasında ne yatmaktadır?
'Yuvarlamalar'a karşı mücadele edilmiyor
YTL’den sonra bal gibi yuvarlama yapılıyor. Ben de Tekel’in (Mey İçki) YTL fiyat listesinden bir yuvarlama anlatacağım.
Eşimle birlikte Anadolu yakasında bir Tekel dükkánı işletiyoruz. Yılbaşından sonra bize verilen yeni listeyi görünce ufak bir şok geçirdik; eski TL ile Küçük Rakı’nın kolisini (içinde 24 şişe var) 205.200.000 TL’den alıyorduk; şişe başına 8.550.000 TL yapıyordu. Yeni fiyatta kolisi 205.44 YTL, şişesi de 8.56 YTL olmuş... Bunun gibi 70’lik Tekirdağ, 35’lik Votka, Cin, 70’lik Kulüp Rakısı, orta sınıf şaraplar ve likörlerin hepsinde (lüksler hariç) 10.000 TL. (1 YKr) artış yapılmış.. Ama aynı artış 70’lik Yeni Rakı ya da 35’lik, 100’lük Tekirdağ Rakı’da yok.
Tekirdağ rakısının 35’liği 8.450.000 TL., 70’liği ise 18.450.000 TL idi... Birinin şişe fiyatı 1 kuruş artarken diğeri neden aynı kalıyor? Mey İçki’nin buna verdiği cevap, şişe bazında yuvarlama yaptıkları oldu. Ama Tekel’den hiçbir içkiyi asla tek tek alamazsınız; her zaman koliyle verilir, yarıya bile bölünmez.Bu durumda yuvarlama yapmanın gerekliliği nedir?
Diğer tarafta Efe Rakı koliyi bölerek verebiliyor. Fiyatlarında ise şişe bazında bir yuvarlama yok. Bizim zaten rakıda yüzde 10 gibi çok az bir kár marjımız var. Bu yeni listelemeyle kazancımızdan çalındığını düşünüyorum; çünkü rakıyı 1 kuruş yukarı alıp 1 kuruş yukarıdan satamıyoruz. (Bu arada 50’lik Tekirdağ rakısına ve Brendi’ye de zam yaptıklarını hatırlatayım). Tekel, her şişede 1 kuruş artırdığında, günde 10.000 koli dağıttığını düşünürsek 2.400 YTL (2,4 milyar TL) yapar...
Bence bu tip oyunları sadece esnaf değil, asıl bu işin kurdu olan şirketler yapıyor. Esnaf ve Sanatkárlar Odası ve İTO gibi kurumlar bu gibi durumlara neden müdahale etmiyorlar; etmeleri gerekmez mi? Bizden önce onların bunu sormaları, esnafı kollamaları gerekmez mi?
Yasemin AVDAN-İSTANBUL
CHP Kurultayı
2004’teki kurultayda tüzük oylamasına ret oyu verenlerdenim. CHP’de kavga ideolojik değildir. Dışlananların var olma kavgası boyutundadır ki, bu CHP’ye yakışmayan sen-ben kavgasından öte bir anlam taşımaz. Ne yazık ki bu kökten CHP’liler için bir dramdır. Devşirme, inançsız, bireysel çıkara dayalı, partiyi rant kapısı gören, her türlü ahlaksızlığı içine sindiren her kim olursa olsun CHP’den mutlaka ve mutlaka ayıklanacaktır. CHP’de örgüt dokusundan gelen CHP’liler göreve çağrılmalıdır. Her olumsuzluğa rağmen bu süreç aşılacaktır.
Ö. Fethi GÜRER-İstanbul Kurultay delegesi
CHP geçen kurultayını jandarma bölgesine ait dikenli tellerle çevrili bir otelde yapmıştı; bu 29 Ocak Kurultayı’nı da Etimesgut’taki Zırhlı Birlikler Karargáhı’nın yemek salonunda yapabilir.
Ç.G.-İSTANBUL
CHP’de yaşananlardan içimiz kan alıyor. Bir taraftan işsizlik, istikrarsızlık, yoksulluk... Bunlara karşı muhalefet etmesi gerekirken, içe dönük kavgalarla manşetlerde. Bizler çocuklarımıza, gençlerimize CHP’yi nasıl anlatacağız.
M.K.-BOLU
Hıfzıssıhha’ya zor soru
TÜKETİCİLER Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Mehmet Başaran, Ankara’daki Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu Başkanlığı’na soruyor:
‘Yaşamda hiçbir şey insan sağlığından daha önemli değildir, gerçeğinden hareketle bebek bisküvileriyle ilgili yaptığınız araştırmada elde ettiğiniz bulguları, merakla bekleyen anne-babalara açıklamak yerine İsviçre’ye gönderme nedeninizi anlamamış bulunmaktayız. Bu durum size ait laboratuvarlarınızın sorgulanması sonucunu doğurmuyor mu?
Sizi en büyük baskı gücü olan geniş halk kitlelerinin sesine kulak vermeye ve yaptığınız analiz sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmaya çağırıyoruz.’
Mesaj panosu
KURBANLARINIZI Mehmetçik Vakfı ile kestirerek, Mehmetçiklerimizin yakınları ile gazi/engelli Mehmetçiklerimizin ve onların çocuklarına destek olabilirsiniz. Kurban bedeli: 190.000.000. TL (190 YTL) veya 130 ABD Doları veya 100 Euro. Bağış için son tarih: 19.1.2005, saat 17.00.
www.mehmetcik.org.tr
Yazının Devamını Oku 7 Ocak 2005
<B>‘SİZİ Ankara’</B>dan arıyorum, küçük bir müteahhidim, köylere içme suyu işleri yaparım. <B>Yalçın </B>Bey, devletten alacağımızı alamıyoruz. Yılbaşına iki gün kala hakedişlerimiz saymanlıklara gitti. Ancak saymanlıklarda bilgisayarlar Ankara’dan kapatıldığı için ödeme yapılamadı.
Saymanlıklara soruyoruz, paramız var ama ödeme yapabilmemiz için Maliye’den telgraf gelmesi lazım, diyorlar.
Mart ayında ödeyeceklermiş alacaklarımızı. Bu kadar süre nasıl bekleriz?
Efendim benim mazotçuya, borucuya, lastikçiye, yemek firmasına borcum var.
Karayolları, İller Bankası, YSE, Köy Hizmetleri, DHMİ gibi kurumlara iş yapanlar aynı durumda, onların da istihkakları ödenmiyor.
Bunlar katma bütçeli kuruluşlar.
Parayı niye vermiyorlar? Bunun özünde 2004 bütçesinin kár-zararı açıklanacak ya, bu paraları 2005 bütçesine aktaracaklar... Verilmeyen bu paralar kár gösterilip 2005 yılı bütçesinin kapatılmasında mı kullanılmış... Müteahhit arkadaşlarla bunları konuşuyoruz; bizim gibi müteahhit alacaklarının 1 trilyona yakın olduğu konuşuluyor.
Peki biz mart ayına kadar nasıl dayanacağız...
Mazotçuya mazotu, borcuya boruyu geri mi vermeliyim. Söyleyin nasıl? Yarın beni mazotçu vurursa kimin umurunda olacak?’
Bir not daha; bir üniversite yönetiminin yaptıracağı işler için ‘Ödemeyi martta yapsak olur mu?’ diye sorduğuna bizzat tanığız.
Demek ki bir sıkıntı var; kamuoyuna neden bir açıklama yapılmaz.
Gecelerimiz uykusuz geçiyor
DUL ve yetim aylıkları yine gündemde. AKP iktidarı kayıtdışını içine alamayınca, bizlerin aylıklarına göz dikti. Ecevit iktidarında bunu yapmak istedi ancak yapamadı, ancak AKP iktidarı hemen gündeme getirdi.
Benim dul olan annem, babamdan Emekli Sandığı’ndan 2004’te 410 YTL; ve dedemden dolayı da SSK’dan 380 YTL alıyordu. Şimdi SSK aylığı kesildi, yaklaşık 4000 YTL’yi geri istiyor. İtiraz dilekçesi verdik, bir cevap yok.
Annem yaşlılar dinlenme ve bakımevinde kalıyor; aldığı para giderini karşılayamıyor. Ben de emekli memurum. Bizler zorluklar içinde hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz.
Yeni tasarıda annem ve onun gibiler ikinci aylığı alamayacaklar. Dulun, yetimin canına mı kastedilmek isteniyor.
Mehmet AKPINAR-ANKARA
Banka kuyrukları
MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan’a... Okurlarımızdan inanılmaz yakınmalar geliyor; banka şubeleri yetmiyor diye. Özellikle Ziraat ve Halkbank şubelerinin önlerinde emekliler, para yatıran ve çekmek isteyenler, işlem yaptırmak isteyenler saatler süren kuyruklar oluşturuyorlar.
Bankaların batması sonucu bazı şubelerin kapatılması sonucunda yaşanan sıkıntılar hükümetin dikkatini çekmiyor mu? Lütfen Çorlu ve Çerkezköy’deki Ziraat ve Halkbank’a bir bakın... Emeklisi, memuru, işçisi, Bağkurlusu, esnafı, gübre parası yatırmak isteyen çiftçisi kuyruklarda... Bir de telefon, elektrik, su, doğalgaz parası yatırmak isteyenler... 700’e yakın fabrikanın maaşları buralardan çekiliyor. İş Bankası ve Akbank ikinci şubelerini açmak zorunda kaldılar. Ziraat Bankası’nın ikinci şube açması Bakanlar Kurulu’nun yetkisindeymiş... Lütfen bu konunun çözümüne el atılamaz mı? Emin olun insanların zamanları kuyruklarda geçiyor.
Acil yardım
KIZILAY’ın, Güney Asya’daki yüzyılın en büyük felaketi ile ilgili olarak ‘Gelin umut tarlalarını birlikte yeşertelim’ sloganı ile başlattığı yardım kampanyasına destek çoğalıyor.
Dün akşam saatlerine kadar kadar yatırılan nakit tutarı 1.331.543 YTL (1.3 trilyon)
İnsani yardım faaliyeti süresince, Türk halkının doğru ve güvenilir bilgiyi en hızlı şekilde kaynağından alabilmesi için Ankara’da Kızılay Afet Operasyon Merkezi (AFOM) bünyesinde bir Güney Asya Depremi Koordinasyon Merkezi var.
Kampanyadan elde edilecek gelir, acil beslenme ve sağlık giderleri için kullanılacak.
Okurlarımızın isteği üzerine bağış kampanyasının yatırılacağı bankalar şöyle:
Ziraat Bankası (Etimesgut): 40437140-5001 TL /40437140-5002 USD/40437140-5003 EURO. (0312-244 09 52)
Koçbank (Başkent Kent): 11100111 TL /22200222 USD /33300333 EURO. (0312-418 18 04)
Garanti (Ankara): 6297000 TL /9096000 USD /9095000 EURO. (0312-410 41 30)
Yapı Kredi(Siteler): 1071532-6 TL /3017248-6 USD /3017249-4 EURO. (0312-349 42 40)
Finansbank(Ankara): 12282683 TL /12282676 USD/ 12282679 EURO. (0312-468 45 63)
Ayrıca Avea kullanıcıları 5533’e boş mesaj atarak kampanyaya katkıda bulunabilirler.
(1 sms bedeli (10.000.000 TL) 10 YTL)
CHP kurultayı
BİZİM poker oyunumuzda zar yoktur. CHP’nin pokerde zar atıp düşeş beklemesi abesle istigaldir.
CHP olsun AKP olsun benim hırsızım iyidir anlayışını bırakmadığı sürece bu ulusun aydınlık günleri çok ama çok uzaklardadır.
C.G.-ANKARA
CHP içinde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan çirkin tartışmalardan dolayı halkımdan özür diliyorum
İdris EKŞİ- CHP İstanbul Kurultay delegesi; Beşiktaş Belediye Meclis üyesi.
Fırsatçı esnaf
AB’de Euro’ya geçişinde olduğu gibi özellikle küçük esnaf on yıllar önce unuttuğu kuruşa yeniden dönemediği (!) için 6 sıfır atılmış fiyatları mümkün olduğunca yukarı tam sayıya yuvarladı.
Bunun çarpıcı örneklerini Eminönü piyasasında hemen görebilirsiniz. Ayrıca pek çok esnafta çift rakamlı etiket uygulaması yok. Tabi denetim yapan da yok. Bu ülkede vatandaş gerçek anlamda sahipsiz! Tam bu arada KDV oranındaki %10’luk indirim de girdi ve ara yerde o indirim de deve (!) oldu. KDV indirimleri de fiyatlara yansıtılmadı.
Eminönü’nde istisnasız tüm esnaf fırsatçılık yapmış, fiyatları 500.000 TL yukarı yuvarlamış. Sürekli çerez aldığımız Kral Elmas’tan kıyaslamalı örnek:
3.11.2004’de 500 gr. tuzlu fıstık, 500 gr. iç fındık ve 100 gr. kızarmış mısır; toplam 10 milyon TL; 3.1.2005’de; 500 gr. tuzlu fıstık, 500 gr. iç fındık; toplam 12 YTL.
Bir ürün noksan olmasına rağmen arada 3 YTL fark var. Esnaf kendi kazdığı kuyuya kendi düşüyor; onlar da başka esnaflardan aynı kazığı yiyor. İnsanlarımızda ahlák diye bir şey kalmamış. Ve de henüz AB’ye hazır değiliz! Semih KALKANOĞLU
Rant dediğin böyle olur
KÜÇÜKÇEKMECE, Başak Konutların alt kesiminde Hamamderesi denilen bölgede kaçak döküm olaylarını geçmişte çok yazdık... Burası bir rant pazarı sayılabilir. Dönemin muhtarı Hıdır Koç’un, kaçak toprak dökenlerle karşı yürüttüğü mücadelesi hala yargıda sürüyor.
Bilindiği gibi bölgede kaçak toprak dökümünden dolayı suni bir gölet oluştu ve bu gölet bölgede yaşayan 1500 gecekondu için büyük bir tehlike yaratıyor.
Küçükçekmece’ye, AKP’li yönetim gelince, kaçak döküm durduruldu.
Ancak bir süre sonra Encümen kararıyla yeniden toprak dökülmesine karar verildi, parasını da almaya başladı. İmar Kanunu’nun 40. maddesine dayanılarak dökülen milyonlarca m3 toprak 4 trilyona malolan, Olimpiyat Stadına giden köprü ile aynı seviyeye geldi. Bölge Küçükçekmece’nin kentsel dönüşüm projesi kapsamında... Toprağın döküldüğü bu alana toplu konut binaları dikileceğine göre, bu hafriyatın tekrar kaldırılması gerekmeyecek mi? Bu alana yapılacak konutlar ilerde bir tehlike ile karşılaşmayacak mı?
Oluşan gölete Başakşehir konutlarının kanalizasyonu aktığını ve bu nedenle bölgede sivrisinek oluştuğunu gerekçe gösteren belediye yetkililerine yönelik şikayetler ilginç bir boyut kazanırken bir soru:
‘Tayyip Erdoğan döneminde yapılan KİPTAŞ Başakşehir konutları için alınan altyapı bedelleri nereye harcandı ki, kanalizasyon atıkları Hamamderesi’ne salınıyor? Bu alt kesimdeki fakir fukaranın b.k kokusu çekmesi değil midir? İlçe belediyesi toprak döküm alanı yaratabilir mi? Valilik ve Büyükşehir’in bu konuda toprak döküm projesi var mı? Küçükçekmece’nin topladığı paralar nereye harcanıyor?’
Sivrisinek bahane, bu işte rant şahane!
Biliyor musunuz?
CHP’nin 20 Ocak Kurultayı’na Prof. Hurşit Güneş’in genel başkan adaylığı yarışına katılacağını açıklamak üzere bugün İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı yapacağını...
MUSTAFA Sarıgül’ün pazar günü Kurultay çalışmalarını yürütmek üzere Ankara’da bir büro açacağını...
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in (kişisel amaçlarla kamu yetkisini kötüye kullanarak’ akrabası Mahfuz Bayar’ın Tatvan Belediye Başkan Yardımcılığı’ndan Konya İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı’na verildiğini açıkladığını...
Mesaj panosu
İZMİR’-den bir not: Bostanlı-Alsancak vapurunda ilkokul öğrencisi okul formasıyla ders çalışıyor, vapur hareket edince öğrenci elindeki kağıtları dağıtıp bildik yazıyı okutarak para toplamaya çalışıyor. Bu öğrenci vapurdan hiç indirilmiyor. Bu şekilde bir yavrunun dilendirilmesine Büyükşehir yardımcı oluyor. Pek hoş olmasa gerek... Ayrıca Menderes Caddesi üzerindeki çukurlar da canımıza tak etti. Yazık değil mi araçlarımıza.
YOLLARDA terör estiren 34 TKE 30 plakalı aracı kullanan taksiciyi (kafasının sadece sağ tarafında saç var) şikayet etmediğim makam kalmadı. Herkes konuyu geçiştirdi. Delicesine araba kullanıp insan hayatını tehlikeye atan bu taksiciyi ve tüm diğer şöförleri kim durduracak? Vahdet DEMİR
FLORYA Şenlikköy camisinin minaresine, aylığı 2 bin dolara Telsim baz istasyonu kurdu. Civarda bir çok eğitim kurumu var. Diyanet sağlığımızı kiralarken bize danışma gereği bile duymadı. Yargıtay’ın ‘meskun mahalde kuralamaz’ kararına karşın böyle bir aymazlık olabilir mi? Ülker GÜNDOĞDU
İETT, lüks otobüs servislerini büyük reklamla duyururken; Ataşehir’den Üsküdar’a 1.5 saatte bir otobüs var. Ek sefer koymuyorlar. Konserve kutusu gibi minibüslere doluyoruz. İETT önce asgari ulaşımı sağlasın. Vural İPEK
Yazının Devamını Oku 6 Ocak 2005
<B>BAŞKANLIK </B>sistemi üzerinde son bir hafta içinde yoğun tartışmalar yapıldı. Şimdi sıra dokunulmazlıklarda olsa gerek... Adalet Bakanı<B> Cemil Çiçek </B>ne diyor acaba? Önce yargının Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi parçalı olduğunu, üye seçiminde bir yetkisi olmadığını anlatıyor Çiçek.... Adalet Bakanlığı’nın savcılara soruşturma açma yetkisinin şimdi hukuken kaldırıldığını hatırlatarak, ‘Savcılar basında çıkan bir konuyu öğrendiğinde soruşturmayı başlatabilir veya şikayet konusu ya da bir yerden dosya gönderilmesi konusunda dava açabilir’ diyor.
Çiçek, bazı konularda savcıların soruşturma açmaması konusunda, (ki bu konuda kişisel sorumluluğu olmasına rağmen bunu kullanmak istemediğini söylüyor) kamuoyunun dikkatini çekmek suretiyle ilgililere, konuyu hukuk açısından gündeme getirmeye çalıştığını belirtirken şöyle diyor:
‘Ne yazık ki bazı noktalarda savcıların bir çok noktada soruşturma açmasını yetkili kılmıyor.’
Neden!
- Anayasa’dan ötürü zorluklar var. AB süreci devam edecekse, Avrupalılar diyecek ki, bunları da düzeltin diyecekler. Buna dokunulmazlıklar da dahildir.
KİMLER DOKUNULMAZ
Çok tartışılmasına rağmen çıkarmıyorsunuz dokunulmazlıkları?
- Ama sadece milletvekiliği dokunulmazlığı değil ki... Başka kurumların başka teminat ve ayrıcalıkları da var. Bunu Neşter olayında yaşadık. Bir vali, müsteşar suç işlediğinde bunu görüyoruz. Örneğin ben Adalet Bakanı olarak böyle bir suç isnadı varsa müsteşarıma izin veremiyorum, Yargıtay’dan izin alınması gerekiyor. Aynı şekilde bir genel müdür, daire müdürü hakkında da bakanlığından izin alınması gerekiyor. Çünkü ayrıcalığı, dokunulmazlığı var. Bakanlık duruma göre izin verir veya vermeyebilir. Bu nedenle bizim savcılarımız ancak belli bir alanda harekete geçebiliyor.
Diğer makamlar...
- Bakın bağımsız kurullarda, Büyükelçide, valide ve askerde o kadar farklı izin verme durumu var ki.. (Bu arada, ‘siyasetçi elini attığı her şeyi berbat etti deniliyor, peki bankalar batarken bağımsız kurullar nerede, sanıklar nerede, suçlular, sorumlular nerede diye sormak isterim, diyor) Bizde bürokratın ayrıcalığı hiçbir siyasetçide yok dersem şaşırmayın. Yani bu makamlar için izin verildikten sonra savcı soruşturabilir, yargı her işe el atabilir. Bunun nedeni Anayasa... Anayasa’nın tepeden tırnağa değiştirilmesi lazım. Dokunulmazlık konusunda CHP sadece milletvekillerinin dokunulmazlığı ile geliyor; gelin bütün bunların hepsini konuşalım, birlikte çıkaralım diyoruz. Müsteşarın ayrıcalığı sürerken, milletvekilliği dokunulmazlığı nasıl kaldırılır? Bunların bir bütünlük içinde olması lazım.
YENİ ANAYASA YAPALIM
Ama milletvekilleri çok eleştiriliyor bu konuda...
- Hırslılığın, uğursuzluğun yegane sebebi siyasetçileri ise, buyurun o zaman, değiştirelim. Herkes yargıdan çok şey bekliyor; hem gerçeği hem savunma adına söylüyorum. Bir hakim ve savcıdan yolsuzluğun ortaya çıkarılmasını istiyorsanız bütün zırhları kaldıralım. Bu zırhlar olduğu sürece savcının soruşturma yapmasına imkan verilmiyor.
Siz iktidarsınız, engel mi var?
- ‘Siz Adalet Bakanısınız, iktidarsınız, niye şikayet ediyorsunuz, diyorlar. Doğru ama bunlar Anayasa değişikliği olmadan olmaz... CHP’ye gelin, bu pisliği ülkenin başından defedelim diyoruz. Niye birlikte, hükümet rejimin dengesini bozuyor denmesin diye. Yepyeni bir Anayasa yapalım; imtiyazlar nereye kadarsa oraya kadar olsun... Başka çare yok, AB gibi düşüneceğiz. Brüksel’de bir milletvekilinin dokunulmazlığı nereye kadar oluyorsa, bizde de öyle olsun. Nereye kadarsa ayrıcalıklarını kaldıralım. Gerekirse de ayrıcalık verelim.
Bugün ipin uçu kaçmış değil mi?
- Aynen katılıyorum, herkes kendi kanadını korur vaziyette. Dünyanın hiçbir yerinde verilmiş teminatlar suçun zırhlı olamaz, böyle bir şey de yoktur.
Türk insanı nerede
ASYA’daki felaket bölgesinde bazı turistlerin özel uçak kaldırabilecek güce sahip olduklarını biliyoruz. Bu insanlar değil böyle bir şey yapmak, normal uçaklara bile binmekten vazgeçip, yerlerini yaralı olan insanlara bıraktılar ve kolları sıvayıp dört elle yardıma koyuldular. Bunlardan biri de hálá orada bulunan Helmut Kohl.
Diğer ülkeler gibi Almanya’da da insanlar bağış yarışındalar. İşsizliğin 5 milyona dayandığı, halkının küçümsenmeyecek bir bölümünün seçim sıkıntısı çektiği bu halk bir hafta içinde 100 milyon Euro bireysel yardım topladı. Alman hükümetinin başta söz ettiği ‘hemen yardım’ 1 milyon Euro’dan 500 milyona çıkarıldı. Futbol karşılaşmalarının, konserlerin ve birçok benzeri gösterilerden elde edilen paralar bölge halklarına hibe edildi ve edilecek.
Yılbaşında eğlence yerleri genelde boş kaldı. Geleneksel Berlin Brandenburg kutlamalarına katılan insan sayısında %50 azalma gözlendi. Alman halkının duyarlığı TV’lerde güncelliğini korumaya devam ediyor.
Soru; eğer hakaret seviyesinde sıfatlar taktığımız Avrupa’da insanlık bitti ise ‘insanlık metre’de Türk insanı nerede?
Yusuf ŞAHİNTÜRK Stolberg-ALMANYA
Yalıkavak’a yazık
BODRUM, Yalıkavak’ta yaşamaktayım. Marinanın yanından başlayan güzel bir sahil bandımız ve belediyenin kafe olarak kullandığı mekan ile marina arasında park alanı olan güzel bir alanımız bulunmaktadır. Bu alanın önü marina (Cefi Kahmi) tarafından kiralanmış ve tekne çekek yeri olarak kullanılmak üzere dolgu yapılmak istenmektedir. Bu alan bizim için güzel bir gezi yeridir. Mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildiğini biliyoruz.
Bu alanın önünün çirkin bir görüntü ile kapanmasını istemiyoruz. Sizin de bu konuyu sütunlarınızda dile getirmenizi istiyoruz.
Erdal ARİF BİRSAN BODRUM
Ykr’ne sahip çık
YTL’ye geçtik. Tedavüldeki en küçük paramız ne; 1 Ykr. yani eskinin 10.000 TL’si.. Yani bu ne demek; artık maliyeti çok düşük olan ürün ve hizmetlerin tüketiciye ulaşmasında fiyat baremi 10’da 1 azaldı demek. TL döneminde kendi küçük ama karı büyük bu ürünlerin fiyatlarında atılan 6 sıfırdan başka bir değişiklik var mı? Ben şu ilk 5 günde göremedim.
Sonuç, ey tüketici, kendini koru, kuruşuna sahip çık.
Ahmet ÇELİKŞAN Uçak Mühendisi
GÜNÜN SÖZÜ
‘Hayatı yaşamanın iki yolu var. Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi, diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak’ (Albert Einstein)
Biliyor musunuz
BAKIRKÖY Belediyesi’nin Osmaniye Zabıta Karakolu arandığında 0212-570 80 73 nolu Pazarcılar Odası’nın telefonunun çıktığını, ‘bir dakika’ denilip, paralelden zabıtaya haber verildiğini; pazarcıları denetleyecek bir zabıtaya belediyenin 17 milyona bir telefon almamasının garip karşılandığını...
CHP Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk’in, Başbakan’a yönelttiği soru önergesinde, ‘Antalya halkının onayı ve Büyükşehir Belediye Meclisi’nin oybirliğiyle uygulamaya geçirilen Lara Kent Parkı Projesi’nin uygulandığı tahsisin, Antalya halkının görüşü alınmadan, Antalya halkının çıkarları, kamu yararı, planlama esasları ve şehircilik ilkeleri gözetilmeden iptal edilmesini doğru buluyor musunuz?’ diye sorduğunu, yine CHP Antalya Milletvekili Feridun F. Baloğlu’nun, bakanlığının yurtlarında barınan engelli çocukların, personel yetersizliği nedeniyle ‘mecburen bağlandığını’ söyleyen Devlet Bakanı Güldaş Akşit’e ‘Bu çocukları daha ne kadar bağlı tutacaksınız?’ dediğini...
MESAJ PANOSU
YILBAŞI akşamı Bağdat Caddesi çok güzeldi; eşimle Çiftehavuzlar’dan Suadiye’ye kadar yürüdük. Ne yazık ki, bir tane trafik dahil polis göremedik. Maytap patlamalarından o kadar bizar olduk ki, zevkini alamadık. Bir maçta 5 bin polis görevlendiren emniyeti bu hususta kınıyorum.
Nurhan MOTUGAN-KADIKÖY
Yazının Devamını Oku 5 Ocak 2005
<b>PAMUKOVA’</B>daki kazadan sonra görevden alınan TCDD Genel Müdürü <B>Süleyman Karaman </B><I>(şimdi bakanlık müşaviri ve Telekom Yönetim Kurulu üyesi), <B>İstanbul Barosu’</B></I>nun hazırlattığı ve delillerin karartıldığı belirtilen kaza raporu ile ilgili <B>‘Bunlar fasa fiso.</B>.. <B>Vurun demiryollarına ve bana...’ </B>diyor. Karaman kendini savunamadığını belirterek şunları anlatıyor:
- Herkes benimle uğraşıyor, tamam tutuklu makinistin yanına konulayım da rahatlasınlar... Ama bazı haksızlıklar var. Benim yargılanmam için Danıştay görevsizlik kararı verdi, dosyayı İdare Mahkemesi’ne gönderdi. Bu olay benim görev alanıma girmez. Çünkü Türkiye’de demiryollarının bir kanunu yok ki; neye göre yargılanacağım? Adam 80 km. hızla gideceğine 132 ile gidiyorsa ben ne yapayım?
- Baro’nun raporu beni fazla bağlamıyor. Raporda, ‘Trenin personelinin verilen emri yerine getirmekten başka suç olmadığını, livre hızına uyulmamasının bir hata ve özensizlik değil, işletmenin yeni felsefesi doğrultusunda livre doğal süresine uymak istemelerindir’ diyor. Ne demek felsefe anlamadım.
- Yabancı ülkelerden gelen firmalar kendileri kazayı incelemek istediler, gelmeyin diyemezdik.
Hollandalı Delf Üniversitesi’nde demiryolcu profesörü de biz davet ettik. Kaç rapor mu hazırlandı? 8 üniversiteden 23 uzmanından oluşan Bağımsız Bilim Kurulu, tren 80 km ile gitmesi gereken yere 132 ile giderek hız aşımı yapmıştır; sendikanın raporu da aynı görüşte.. Savcının yaptırdığı İTÜ raporunda da, 80 yerine 132 ile gidilmiştir; iki makinist 8’de 4 hatalıdır, 4 de bilgisayar sistemi olmadığı için hatalıdır, görüşü var. Peki suçlu kim, bilgisayar sistemi yaptırmamak! Bilgisayar sistemi yaptırmak şartı yok ki... İspanya’nın, Almanya’nın ve Kore’nin raporları da var. TCDD’nin kendi raporunda 80 yerine 132 ile gidilmiş, hız aşımından olmuştur, deniyor. Rapor hazırlayanlara 400 bin dolar ödenmesi iddiası nereden çıkıyor? Ancak gelenlerin bir takım masrafları elbette karşılanmıştır.
- Kim delilleri karartmış, kazadan 20 dakika sonra jandarma da savcı da orada. Fren diskini gösteriyorlar; kazada çatlamış, 80 yerine 132 ile gidersen tabii çatlar. Raporda bu vagonların 2004 model olduğu yazılıyor. Bugün 300 tren çalışıyor Türkiye’de; bir şey çatlarsa genel müdür ne yapabilir?
- Karakutu denilen ‘hız diyagramı’nı arkadaşlar almışlar, sonra da gidip Savcılığa vermişler. Nereye vereceklerdi yani sonra bu değiştirilemez ki...
- Demiryollarının sahibi yok, kimse sahip çıkmıyor. Bugün yetkili değilim ama bir tek ben kaldım. Bu kadar yıpratmanın alemi yok. Bunun günahını basın verecektir.
Meteoroloji de basını suçluyor
METEOROLOJİ’nin kendilerine yönelik tahmin yapmaması üzerine özellikle Akdeniz bölgesindeki üreticilerin dona karşı uyarılmadıkları yolundaki şikayetini ta 28.11.2004’te ‘Meteoroloji bize yok mu’ başlığı ile gündeme getirmiştik.
Meteoroloji Genel Müdürü Adnan Ünal, köşemize (Kulakları çınlasın Yalçın Pekşen denmiş açıklamasında...) şöyle diyor:
‘Bünyemizde genel amacı tarımsal sektöre hizmet vermek olan ‘Zirai Meteoroloji ve İklim Rasatları Dairesi Başkanlığı’ adı altında bir ana hizmet birimi bulunmakta ve çiftçilerimizin uyarılmasına yönelik ‘Zirai Don Tahminleri’ yapılmaktadır. Uyarılar kurumumuzun web sitesinde ‘flaş’ olarak duyurulmakta, ulusal basın organları ve haber ajansları haberdar edilmekte; bölge müdürlüklerimiz vasıtasıyla yerel basın ve ilgili merciler uyarılarak çiftçilerimizin gerekli tedbirleri almaları önerilmektedir.
Yine bu birim tarafından her gün üç günlük ‘Zirai Tahmin Raporu’ hazırlanmakta, web sitemizde yayınlanmakta, talep eden basın kuruluşlarına ve çiftçilerimize gönderilmektedir.
Fakat basınımız meteorolojik uyarıları daha çok şehircilik, ulaşım ve turizme etkileri bakımından duyurmakta, ne yazık ki tarıma etkileri açısından aynı hassasiyeti göstermemekte, bu sebeple tarıma yönelik ihbarlar çiftçilerimize yeterince ulaşmamaktadır.
AB’den iyimserim
AB her şey değildir, ama siyasette hiçbir şey, her şey değildir. Kanaatimce AB sürecinin Türk demokrasisine, siyasi ve ekonomik istikrara çok büyük katkısi olacaktır/olmaktadır. Kaldı ki Türkiye her ne kadar kendine has ayrı bazı özellikler taşısa da coğrafi, kültürel, kişi başına gelirin düşüklüğü daha önce birliğe katılan gerek Güney Avrupa gerek de Orta Avrupa ülkeleri ile benzer problemleri yaşamakta ve aynı süreçte benzer değişimlere şahit olmaktadır. Kendimi, ülkemi seven, Amerika’da siyaset bilimi alanında doktora yapan bir öğrenci olarak, AB sürecinin genelde Türkiyemize ve Türk milletimizin genel yararına olduğunu düşünmekteyim. Kıbrıs konusunda elbette ‘ver kurtul’ mentalitesinde değilim. Hükümetin de böyle zihniyete sahip olduğunu düşünmemekteyim.
Öte yandan Türk halkınin %75’inden fazlası da AB üyeliğini desteklemektedir. Elbette kaygıları da vardır. Bunların özenle çözülmesi beraberinde şu ana kadar yapılan demokratikleşme, adli, idari ve anayasal reformlara devam edilmesi görüşündeyim.
Engin İ. ERDEM
Virginia-ABD
İthalat var hizmet yok
CITROEN’in distribütörü Baylas Otomotiv A.Ş’den 2003’te Citroen C5 aldım. 8.11.2004’te bir arıza nedeniyle Kozyatağı’ndaki ana servisine bırakıldı. Ne yazık ki hálá parça yokluğundan serviste. Firma bunu gayet olağan karşılıyor. Her ne kadar müşteri hizmetleri ve çeşitli departmanlarla konuşsam da olay çözülemiyor. Zaten Genel Müdürleri Sayın Nurkan Yurdakul telefona çıkmak zahmetine bile katlanmıyor. Bir otomotiv ithalatçısı, Sanayi Bakanlığı’na verdiği servis taahhütnamesinde 30 işgünü içerisinde aracı tamir etmeyi taahhüt ediyor. Aksi takdirde aracı bedeli üzerinden almak zorundalar... Ben de Baylas Otomotiv’den kanuni hakkım olan bunu talep ettim; 30 işgününü çok geçmiş olmasına rağmen aracı hálá teslim etmediler. Ne zaman da teslim edecekleri belli değil. Zaten araçtan da çok soğudum. AB üyeliği kapısındaki Türk halkının çeşitli otomobil firmaları karşısında mağdur olması karşısında Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un tüketici haklarını korumak için harekete geçmesi gerekmiyor mu?
M.Cem DEMİROĞLU Y.Kimya Mühendisi
Biz de din kardeşiyiz
TEKİRDAĞ’ın Hayrabolu ilçesinde partizanlık aldı yürüdü. Yerel seçim öncesi bol keseden vaatler dağıtan AKP örgütü üç ay içinde en az üç fabrika açma sözü verdi, ancak işsizlerin umudunu söndürdü. Şener Çelikayar, AKP’den başkan seçileli dokuz ay oldu, daha bir atölye bile göremedik! Ama Belediye Başkanı’nın kız kardeşine Devlet Hastanesi’nde, AKP ilçe yönetiminden Ruşen Dizman’ın kızına merkez sağlık ocağında iş ayarlandığını gördük. Gariban işsizler avucunu yaladı. Şimdi de hastanenin özel temizlik şirketindeki işçiler atıldı, atılacak. İlçe örgütünün birkaç yandaşı onların yerini alacak. Herkes perişan ve öfke içinde.
Adı saklı
Krom ocakları neden kapatıldı
KASTAMONU Daday ilçesi güneyi Sarıçam bölgesinde açılıp yıllarca çalıştırılan krom maden ocakları kapatıldı. Bir ucu Daday ilçemize diğer ucu Karabük ve Zonguldak illerine uzanan geniş alan bol rezerve sahip ocakların kapatılmasıyla 150 kamyoncu ve 1680 işçi işsiz kaldı. İnsanlar boşluğa itildi. Bölgemizde hiç vuku bulmamış orman katliamları, kaçakçılıkları başladı. Bu gidişle Afrika çöllerine benzeyecek bölgemiz toprakları...
Bölgemize canlılık kazandıracak, işsizliğe bir ekmek kapısı olacak maden ocaklarının yeniden faaliyete geçirilmesini bekliyoruz.
Ahmet DOĞRUYALÇIN- Sarıçam köyü muhtarı-DADAY
Mesaj panosu
BİR grup veliden: Moda İlköğretim Okulu’nda şimdiye kadar iki tane müdür gördük. İlk müdür okula idari ve mali olarak büyük zarar verdi. Daha sonra gelen Önder Arpacı ise okulu toparladı. Eski müdürün ayıplarını temizledi. İdareciliğin ne olduğunu alt kadrolarına gösterdi. Fakat birden başka bir okula gönderildi ve başka bir müdür atanmadı. Okulumuzu yeniden ‘okul’ yapan Önder Arpacı’yı geri istiyoruz.
ERİKLİ Su yetkililerine %8’e inen KDV’nin fiyatlara neden yansımadığını sordum. Bana nakliye fiyatları arttığı için yansıtmadık, dediler. Ancak diğer firmalar fiyatları yeni orana göre düşürdüler. Defterdarlık acaba bunlardan haberdar mıdır?
Mehmet AĞIRGÜN TARABYA
OKMEYDANI Talatpaşa Mahallesi tünel girişinde hepimizi ürperten ‘Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız! Türk İntikam Tugayı’ yazısı Emniyete bildirmemize rağmen neden silinmiyor. Yoksa kimse de silmeye cesaret edemiyor mu?
H.MISIRLI
Biliyor musunuz
CHP Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit’in çektiği faksla, ÇORLU Belediye Başkanı Altan Ersin de dün Atatürk Havaalanı’nda karşılamada töreninde bulunarak artık Mustafa Sarıgül’ün yanında yer alacaklarını açıkladıklarını...
Yazının Devamını Oku 4 Ocak 2005
<B>PAMUKOVA </B>tren kazası 22.7.2004’te meydana geliyor. Kazadan sonra <B>TCDD </B>yetkilileri hemen harekete geçiyor; kaza yerindeki parçalar toplanıyor, raylar değiştiriliyor, bazı menfezler yeniden yapılıyor. Bütün bunlar ertesi gün öğleden sonraya kadar sürüyor. Bu arada İstanbul Barosu, bu gelişmeler karşısında başta Sakarya Başsavcılığı olmak üzere Pamukova Savcılığı’na yıldırım telgrafla ihbarda bulunuyor:
‘Teknik incelemeye ve soruşturmaya esas teşkil edecek delillerin değiştirilme durumunun ortaya çıkacağını öğrenmiş bulunuyoruz. (...) hususların dikkate alınarak gerekli işlemlerin önemle yapılması rica olunur.’
Yani baro, deliller karartılıyor demek istiyor.
Sakarya Savcılığı, Pamukova’ya hemen tahkik edin talimatını veriyor.
Bunun üzerine Pamukova Savcısı olay yerine gidiyor; kaza yerinin olduğu gibi bırakılmasını istiyor; olay yerinden hiçbir şey alınmıyor.
Hemen bir bilirkişi oluşturuluyor; saat o sırada 15.30...
Ancak İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri ise saat 11.30’da olay yerine geliyor ve kaza yerinin durumunu fotoğraflarla tespit ediyor. Kazadan sonra yapılan işlemlerde, belgelerin ortadan kaldırıldığını bir tutanağa geçiriyor.
Böylece kaza ile ilk süreç başlıyor.
SAVCI TAYİN EDİLİYOR
Baro heyeti, savcıya telefon ediyor ancak savcı ‘Benim işim var’ diyerek görüşmüyor.
İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ‘Ne yazık ki Sayın Savcı Mithat Kutanoğlu bana bir hafta sonra telefon etti ve gereğini yapıyorum dedi’ diyor.
Ve yaz tayininde Mithat Kutanoğlu, Gümüşhane’ye tayin ediliyor.
Kazadan üç gün sonra (25.7.2004) ilginç bir gelişme oluyor; TCDD Başmüfettişi Bedir İnanç, bir tutanakla trenin makine sürat kontrol bandını (kara kutu) Savcı Mithat Kutanoğlu’na ‘evinde’ teslim ediyor.
(Kazadan sonra bazı parçaların TCDD görevlilerince toplandığı TV ekranlarına yansımıştı. Kara kutu Ankara’ya götürüldükten sonra geri gönderiliyor.)
Bu arada Adalet Bakanlığı’nın yaz atamalarında Savcı Mithat Kutanoğlu, Gümüşhane’ye tayin ediliyor.
KAÇ KAZA RAPORU VAR
Bu arada Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD devreye giderek, Hollandalı, Amerikalı, İspanyol ve Koreli demiryolculardan kaza raporları istiyor.
(Mahkemenin istediği bilirkişi raporları değil bunlar.)
Bu raporların bazı söylentilere göre 10’u geçtiği belirtiliyor.
Sendika ve baro çevrelerinden bu bilirkişilere ne kadar para verildiği merak konusu oluyor.
(İddialara göre bilirkişi heyetlerine verilen paranın 400 bin dolar olduğu ve bunlar arasında özelleştirmeye talip olan bazı firmaların da bulunduğu söyleniyor.)
Davet edilen heyetler, bilimsel sonuçlar çıkartıyorlar; demiryollarımızın gelişimi için...
KARAMAN KENDİSİNİ SAVUNUYOR
Bu arada görevden alınan TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, gazeteleri dolaşarak ‘Tren 80 kilometre hızla gitmesi gerekirken, 132 ile gittiği için bu kaza oldu. Bakın özellikle tren diyorum, makinist demiyorum’ diyor. Ve bir şeyi daha ekliyor:
‘Gelişmiş ülkelerin aksine, hiçbir üniversitemizde demiryolu mühendisliği demiryolu bölümü, enstitüsü, laboratuvarı olmadığı gibi üniversitelerimizde kazaları bilgisayar ortamında inceleyen 10 bin dolarlık bir program bile bulunmamaktadır.’
VE 300 SAYFALIK RAPOR
Acı gerçek bu da, bir gösteriş için hız artırımı ile niye bilimsellikten uzaklaşılıyor?
Bazı raporlarla kendisini ‘kurtarmak’ isteyen Genel Müdür Süleyman Karaman, bunları gazetelere gösteriyor.
Ama bu arada İstanbul Barosu’nun, Prof. Zerrin Bayraktar (YTÜ), Jeoloji Y. Mühendisi Tahir Özgür (İTÜ) ve Makine Yük. Mühendisi Levent Serhan’a (TMMOB Makine Mühendisleri Odası) hazırlattığı 300 sayfalık kaza raporu Baro Başkanı Kazım Kolcuoğlu tarafından açıklanıyor.
Kolcuoğlu bilirkişi heyetinin tam 20 kez olay yerine giderek ayrıntılı bir inceleme yaptığını söylüyor.
Baronun talebi üzerine bu bilirkişi mahkemede değerlendirilecek; diğer raporlar gibi... Yeni Ceza Kanunu’na göre, hakimler takdirle ceza verecekleri için bu raporlardan bir kanaate varacaklar.
Hatırlanırsa, Pamukova Savcılığı’nın kaza raporunda 8’de 4 bakanlık suçlu görülmüştü.
Pamukova’daki davanın şimdiye kadar üç duruşması yapılmıştı.
TCDD çalışanlarının üye olduğu Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası da, daha önce Başbakan, Ulaştırma Bakanı, Genel Müdür ve yardımcıları olmak üzere 30 kişi hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Bu arada taze bir bilgi; Ulaştırma Bakanı, görevden alınan Süleyman Karaman hakkında soruşturma izni vermişti... Fakat buna Karaman, Danıştay nezdinde itiraz etmiş; ancak bu talebin reddedilmiş...
Milli Eğitim’in okul ihalelerinden sonra Ulaştırma Bakanlığı’nın ‘hızlı treni’nin yarattığı sonuçlar da AKP hükümetini sarsar mı?
CHP’de Sarıgül’e baskın kurultayı
PAZAR günkü ‘CHP dönüm noktasında’ki yazımızda Sarıgül’ü ihraç edebilirler mi diye sormuş, ‘belki bir oyla...’ demiştik.
Dün tersi oldu; bir oyla partide kaldı. Ancak Baykal’ın, kapalı da olsa Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) üyesi Ergün Aydoğan’a, diğer üyeler Cafer Dursun ve Ergun Baba’nın çikolata kutusu içinde para verdiğini, ancak Aydoğan’ın bunu reddettiği aralıktaki MYK’da açıklamıştı. Parayı reddettiğini dünkü toplantıda da yineleyen Aydoğan, Sarıgül’ün aleyhine oy kullandı. Ancak genel merkezi şaşırtan Alper Karcıoğlu’nun lehte oyu oldu. Sarıgül’ün partide kalmasını isteyen 8 üyeden; Ali Şahin, Hasan Akyol, Saniye Gül Barut ve İrfan Gürpınar hukukçu; karşı tarafta hiç hukukçu olmaması dikkat çekti.
CHP’de il kongreleri bugünlerde başlayacak ve Olağan Kurultay ise yaz başında toplanacaktı. Baykal’ın, 29 Ocak’ta Olağanüstü Kurultay isteyerek yine bir taktik uyguladığı; son iki Kurultay’da kendisini seçen delegelerle seçime gideceği belirtiliyor.
Sarıgül, Baykalcı delegelere ne kadar hakim olabilir ve/veya bu kadar kısa sürede adaylığa soyunabilir mi? Bunlar bugün için soru işareti...
Dilekçemi beğenmiyorlar
KÜTAHYA Adliyesi’ne bir şikayet dilekçesi vermek için aralık ayı sonlarında gittim. Baro kalemindekiler dilekçeleri önce baro başkanının gördüğünü, ona göre aldıklarını söylediler. Baro başkanının da orada olmadığını, ertesi gün geleceğini, dilekçemi alamayacaklarını, dilekçe için 40 milyon para aldıklarını belirttiler.
Baro başkanı yokken yerine kimin baktığını sordum. O kişi şikayet dilekçeleri ile ilgilenmiyor dediler. Ben de o halde dilekçemi almadığınıza dair bana bir yazı verin dediğimde ‘Bize baro başkanının kesin talimatı var, önce o görüyor ona göre dilekçe alıyoruz’ dediler. Desenize dilekçemi beğenip beğenmemesine göre bir değerlendirme yapıyor sayın baro başkanı.
Ve burası adliye. Bu insanlar güya bize adalet dağıtıyorlar.
Yazıklar olsun bu ülkeye. Gelin de şikayet edin bu insanları ve bu anlayışı... Kimi kime şikayet edeceksiniz ve ne sonuç alacaksınız. Bir de para ödüyorsunuz şikayetinize.
GÜNÜN SÖZÜ
‘Dünle beraber gitti düne ait ne varsa bugün yeni şeyler söylemek gerek.’
(Mevláná)
Yazının Devamını Oku 2 Ocak 2005
<b>ÇUKUROVA </B>Üniversitesi’nden Prof. Dr. <B>İbrahim ORTAŞ, Asya </B>felaketini çeşitli yönleriyle irdeleyen uzun bir makale göndermiş, bundan çıkarmamız gereken dersler olduğunu söylüyor.
Marmara Bölgesi gibi nüfusumuzun en yoğun olduğu bölgede bütün kıyıların işgal edildiğine dikkat çekiyor.
Ortaş, bilimin savaşa değil, insanın mutluluğu ve refahına hizmet etmesi gerektiğini belirterek, ‘Sosyal bir felakete karşı insanımıza ülkemizin jeolojisi, coğrafyası ve doğası-toprağı tamı tamına öğretilmelidir. Küresel evrenin oluşumu, evrimi, canlı dinamiği çok boyutlu olarak mutlaka işlenmeli... Biyosferin bir bütün olarak yaşayan bir sistem içinde kendi yasaları olduğu ve bunun şimdilik kontrolünün mümkün olmadığı, ancak onun yasalarının kavranarak onunla barışık yaşanması mutlaka öğretilmeli... Küresel ısınma ve buna bağlı olarak olası iklim değişimleri ve bunların yaratacağı etkiler şimdiden bilimsel olarak araştırılmalı, elde edilen bilgi mutlaka toplumla paylaşılmalıdır’ diyor.
Ne yazık ki doğa kültürümüz yok.
KIYILAR BOŞALTILMALIProf. Ortaş çarpıcı uyarılarda bulunuyor:
Yazının Devamını Oku 1 Ocak 2005
<b>ULAŞTIRMA </B>Bakanlığı’na Ankara’dan bir okurumuz soruyor: Ülkelerin nasıl bayrakları özellik arz ediyorsa, işlevinde bir değişiklik olmadığı halde cumhuriyetimizden daha yaşlı olan <B>PTT’</B>nin bayrağı sayılabilecek logosunun değiştirilmesine neden ihtiyaç duyulmuştur? PTT logosunun değiştirilmesi, hangi kanun ve yönetmelik çerçevesinde gerçekleştirilmiştir?
164 yıllık bir tarihi olan PTT gibi kamuya mal olmuş bir kurumun logo çalışmasını yapan Zekice Reklam firması, hangi özellikleri nedeniyle tercih edilmiştir?
Bu logo karşılığı yukarıda adı geçen firmaya ne kadar bedel ödenmiştir?
Adı geçen firma yukarıda uzun uzun anlatılan PTT’ye ait dış tanıtım tabelalarında olduğu gibi logo değişimi nedeniyle yaptırılan diğer işlerde de ne kadar yönlendirici olmuştur?
Tahlil yapılsın
BİR okurumuz soruyor: POLONEZ firmasının açıklamasını okudum, iyi ki bir okurunuzun sayesinde üretimde neyi ne oranda koyduklarını artık göstereceklerini duyuruyor. Buna da şükür!
Tarım Bakanlığı, bu oranların etiketlerin üzerine konulmasını neden zorunlu tutmuyor?
Dilerim, bakanlık yetkilileri, Çevre Mühendisleri Odası ve tüketici dernekleri bu konuda öncülük yaparlar. Bu kurumların bu tür gıda ürünlerinin içinde ne oranda hangi katkı maddelerinin konulduğunu laboratuvarlarda tahlil ettirmeleri gerekir. Özellikle bakanlığın dediği gibi yüzde 4-4.5 oranında patates nişastası oranı dışına çıkılmış mı?
Ben vatandaş olarak yapamıyorum; çünkü bu tür tahliller çok pahalı. Özellikle üniversitelerimizin gıda bölümlerinin bunu yapması gerekiyor.
Sahte taksiler canımıza okudu
ARACIMIN plakasının bire bir sahtesini kullanan bir araç İstanbul sokaklarında cirit atıyor. Bu aracın trafik cezalarını ben ödüyorum. Savcılık delil istiyor. Suçluyu yakalayıp cezasını vermek vatandaşa mı bırakılmalı?
YILMAZ TARAKÇI
İSTANBUL’da 23.000 taksi var. Beş bini sahte plakalı... Sadettin Tantan, İçişleri Bakanı iken bir günde iki bin sahte plakalı araca el koymuştu. Aynı uygulamayı Abdülkadir Aksu’dan da bekliyoruz.
A.NUR
Kurban
KURBAN Bayramı yaklaşıyor; her bayramda olduğu gibi bu bayramda da TV’lerde istemediğimiz görüntüleri izleyeceğiz.
Belediyelerin kurban kesim yerlerini tam olarak hazırladılar mı? Ayrıca, kurban satış yerlerini kiraya veren aracılar aşırı rakamlar istiyorlar. Bu nedenle kurban fiyatlarının yükselmesine neden oluyor.
Ahmet KARAKOYUNİSTANBUL
AB’lik ayıplar
DOĞUŞ Oto’dan 2004 Golf PSI aracı 43 milyara aldım; ancak ön düzeni sorunlu çıktı. Otomatik kliması devre dışı kalarak soğutma yapmadı, yağmurlu havalarda aracın içerisi su aldı, koltuklar ve iç taban su içinde kaldı. Uzmanları geldi, aracı İstanbul’a götürdüler. Aracın kusurlu olması ve değiştirilmesi gerektiği halde tamir yoluna gidilmesine bir anlam veremedim.
Metin ŞENBAK-ANTALYA
YENİ bir Nissan Maxima aldım. Bu arabalardan memnunum. Geçenlerde ufak bir kazada sol ön far camım kırıldı. Servis, sadece camı değil komplo farı değiştireceğini söyledi; fiyatı da 1.8 milyar dolayındaymış... Bu bir soygundur; parayı kaskonun ödüyor olması da durumu değiştirmez. Şaşmaz Oto Sanayii’ne gittim, Nissan’ın 1.8 milyara mal edeceği işlemi 80 milyon TL’ye bitirdim. Üstelik benden 80 milyon alan usta, alternatif olarak servise 1.8 milyar ödemem gerektiğini biliyordu. Lütfen aracı satarken, ‘xenon farı’ olan modelin sadece camının değişmeyeceğini, komplo değişeceğini fiyat listelerine yazın. Aksi takdirde tüketici aldatılmış oluyor. Yoksa herkes, ben dahil ‘kazık atmaya çalıştığınızı’ düşünecektir.
Emin ŞİRİN-İstanbul Milletvekili
Biliyor musunuz
TÜRKİYE genelinde toplam 39 orman fidanlığının kapatılmasına ilişkin Orman ve Çevre Bakanlığı işleminin Ankara 12. İdare Mahkemesi’nin kararıyla iptal edildiğini... BEŞİKTAŞ Belediyesi İsmail Ünal’ın, pazartesi günü kaymakamlık-valilik izni alındıktan sonra Güney Asya depremi ve tsunami felaketi için YTL, Dolar ve Euro yardımı başlatma kararı aldıklarını....
Mesaj panosu
FLAŞ TV’de Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz Kabuğu programının bu akşam 23.00’teki konuğu Prof. Yalçın Küçük...
GÜNÜN SÖZÜ
‘Türkiye, batısı itibarıyla özellikle büyükşehirler AB’ye zaten hazır... Ama bütünüyle baktığımızda değil AB’ye, İstanbul’a bile hazır değil...’
(Metin Akpınar)
Yazının Devamını Oku