Yalçın Bayer

İstanbul’a yeni yüz

20 Ocak 2005
‘<B>İSTANBUL </B>50 yılda 12 milyon göç aldı; çok yanlış yapıldı, yerleşim alanları iyi kurgulanmadı, geçmişin yanlışları ile bir gecekondu kültürü oluşturuldu; hatta bu model yaylalara kadar taşındı; faturası ise ağır oldu, milli servet gitti.’

Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Türkiye Genç İşadamları Derneği’nin (TÜGİAD) önceki akşam Ceylan Otel’de konuğuydu; genel bir özeleştiriden yola çıkarak kentte yapılanların ‘mevzii şeyler’ olduğunu, planlı bir İstanbul yaratmak amacıyla ciddi bir yatırım atağı başlattıklarını söyledi. ‘İstanbul belediyeciliği Anadolu kentlerine örnek olacak’ diye konuştu.

Dr. Topbaş’ın söyledikleri özetle şöyle:

- NAZIM PLAN atölyesini kurduk, bir yıl içinde bitireceğiz. İzmit’den Tekirdağ’a kadar İstanbul’u ekonomik kalkınma için de kurgulayacağız. İmarla ilgili dosyalar internet sitemizde yayınlanacak, artık gizlilik kalmayacak. Harvard Üniversitesi’nin şehir planlama ve peyzaj bölümünden bir öğretim görevlisi geldi, bizi 550 doktora öğrencisi izlemeye aldı.

İSTANBUL’da imar yoğunluğunda yaklaşık %50 fazlalık var; artık imar yoğunluğu arttırılmayacak. Yüksek katlar azaltılacak. Nasıl mı? Depreme karşı vatandaşlarımız ne yazık ki duyarlı değil; çürük binalarda oturanlar yeniden kredi kullanarak binalarını yenilemek durumundalar. Ciddi bir kaynağa ihtiyaç var ama kredi sistemi ile bu güvenlikleri sağlamaları gerek. Bu proje çercevesinde örneğin zamanında 7 katlı bir bina yeniden yapılırken, imar planı 5 kat ise bu seviyeye indirilecek. Bu konuda yasal düzenlemeler yapılacak.

Yazının Devamını Oku

Menderes’ten Erdoğan’a

18 Ocak 2005
<b>SAYIN </B>Başbakan’la eşine <B>Moskova </B>ziyaretleri sırasında sunulan pahalı hediyelerin yarattığı tartışma bana tanığı olduğum ilginç bir olayı anımsattı. Başbakan Menderes, beraberinde Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun olmak üzere 27.5.1960 devriminden bir süre önce Amerika’ya gelmişti. O tarihte DP’ye karşı etkili bir muhalefet sürdüren Vatan gazetesinin dış politika yazarı olarak tesadüfen Amerika’da idim. Başbakan ‘Aramızda bir de muhalif bulunsun!’ diyerek beni de ‘heyet’e dahil etti.

Başkan Eisenhower’ın emrine tahsis ettiği özel bir askeri uçakla Amerika içinde bir geziye çıktık. Texas’ın Dallas kentinde bir mağazalar zincirinin sahipleri, Türkiye Başbakanı’nın onuruna defile düzenlemişlerdi. Sonrasını ‘Görgü Tanığı’ isimli kitabımdan aynen aktarıyorum (s.178):

‘... Defile sonrasında üç güzel kız ellerinde gümüş tepsilerle geldiler. Ve bunları Başbakan’ın önündeki masaya bıraktılar. Tepsilerde saydam birer kutu içinde M.N. (Marcus&Niemann) inisiyalli şık kravat iğneleri, kol düğmeleri filan vardı.

Kutuların sayısı ‘heyet’tekilerin sayısı kadardı. Demokrat Parti milletvekillerinden biri önümüzdeki kutulara doğru uzanmıştı ki, Başbakan’ın kendisine gözleri ile ‘dokunma’ işareti yaptığını gördüm.

Durumu herkes fark etmiş ve kimse hediye kutularına el sürmemişti. Dönüşte;

‘Sayın Başbakan’ dedim, ‘Adamlar birer küçük armağan hazırlamışlar ama siz bir göz işareti ile ‘dokunmayın’ uyarısında bulundunuz. Niçin?’

- Doğru görmüşsün. Keşke bu armağan kutularının her birinin 200-250 dolar değerinde olduğunu da tahmin edebilseydin. Ellerinizde bedavadan edinilmiş birer kutu ile buradan çıkmak bize yakışır mıydı? Unutma!.. Her ‘pahalı’ (!) hediyenin arkasında bir amaç yatar ve karşılığı beklenir.

1959’dan 2005’e!.. Menderes’ten Erdoğan’a... Nereden nereye!..

Orhan KARAVELİ/İSTANBUL

Hafriyat rantı

KÜÇÜKÇEKMECE-
Hamamderesi mevkiinde belediyenin toprak dökümü ile ilgili olarak ‘Sivrisinek bahane, bu işte rant şahane’ demiştik. Belediyeden yapılan açıklamada, dökülen kaçak toprağın İSKİ’nin islah ve dolgu planları çerçevesinde gerçekleştirildiği savunuluyor. Olimpiyat Stadı’na giden yoldaki köprü çevresine yapılan dökümün ise Büyükşehir’ce yol amaçlı olarak yapıldığı belirtiliyor. Bölgenin 1/5 binlik planlarında konut sahasında değil, yeşil ve spor alanı kapsamında kaldığı, planda böyle bir dolgu yapılması gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca, kalkerli maden işletme sahasına dökülen toprağın yargı kararına göre işletme sahibi tarafından yapıldığını anlatılıyor. Ancak açıklamanın sonunda döküm paralarının miktarı belirtilmeksizin, bütçeye resmi olarak girdiği vurgulanıyor.

İğne ve çuvaldız

MOSKOVA’
ya giden milletvekilleri havaalanında pantalonlarının çıkarılma ihtimaliyle karşılaştıklarını söylediler. Atatürk Havalimanı’ndan yurtdışına ‘vatandaş’ olarak gidecek olsalar aynı muameleyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar. Bir keresinde üzerimde metal olarak çıkaracak hiçbir şey kalmadığı halde alet ötünce işi sulandırarak mutluluk çubuğum var o ötüyor, dedim. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım. Ali TAN

İstanbul’un simgesi Çamlıca antenleri

BEN İstanbul’a yeni bir simge (semazen heykeli gibi) aramak yerine İstanbul’un büyülü simgeselliğine amansızca tecavüz eden Çamlıca Tepesi’ndeki demir yığını radyo-TV antenlerini, yamaçlara doğru tırmanan ucube ve sakil binaları, turistleri korkutan Haydarpaşa Limanı’nın ‘kızıl canavar’ vinçlerini, hatalı yer seçimi ve neticesinde böğrüne saplanan gökdelenlerini, Boğaziçi’ni iki ayrı yerde çizip geçen yüksel gerilim hatlarının devasa demir pilonlarının ve bunlar gibilerinin nasıl temizleneceğini, İstanbul’un o eşsiz siluetinin nasıl eski günlerine kavuşturacağını düşünüp durdum.

Çözümlerim de vardı ama olmadı. Sesimi duyuramadım. Seçilmeyi başaramadım.

Prof. Ahmet Vefik ALP

Uganda’yı bırak Florya’ya bak

TURKCELL
müşteri hizmetlerine, ‘Florya-Konaklı Sokak’ta sinyal sesi çok düşük, bazen de kesiliyor’ diye telefon ettiğimizde ‘Şikayetiniz alındı, 48 saat içinde sorun giderilerek size bilgi verilecektir’ deniyor. Ancak 10 gündür ne bilgi veren var, ne de sorun giderildi. Reklamlarda Paraguay’a, Uganda’ya ulaşma iddiasındaki bir kurum bizimle dalga mı geçiyor? Bir de bizi ‘first class’ müşteri seçip sim kart göndermişler. Konuşmayan abone first class olsa ne yazar.

Mustafa ERÇALIŞKAN FLORYA

Memurlar ve yolluklar

MALİYE BAKANLIĞI’
nın 2003 yılında yürürlüğe soktuğu bir garip uygulamadan bahsetmek istiyorum. Memurlara nakil ve tayinlerde ödenen ücrette kısıtlamalara gittiler. İsteğe bağlı tayinlerde yolluk ödenmesinden vazgeçtiler. Bunda bir şey yok. Madem gönüllü istedin para isteme dediler, ki haklılar. Ancak eşi resen tayin edilen (hakim, savcı, asker, polis gibi) memurları da eş durumundan tayin ettiklerinde, aynı kapsama soktular, yani yolluk ödemediler. Halbuki bu durumdaki memurların, aile birliği açısından, tayin istemekten başka yapacak bir şeyleri yoktu. Bakanlık bunlara da yolluk vermeyerek hukuka aykırı davrandı.

Yüzlerce memur dava açarak paralarını almaya çalıştılar. İdare Mahkemeleri, Maliye Bakanlığı’nın bu uygulamasını anayasa ve hukuka aykırı bularak dava açanlara paralarının verilmesine hükmetti.

Ancak Defterdarlıklar örnek mahkeme kararlarına rağmen ödeme yapmıyorlar ve dava açın diyorlar. Halbuki bakanlık bir genelgeyle duruma açıklık getirse paralar ödenecek ve mahkemelerde uğraşmak zorunda kalınmayacak.

Dr. Erdoğan ÖZBAY

Bilgisayardan önce okul istiyoruz

GAZETENİZİN 16.1.2005 tarihli sayısında Milli Eğitim Bakanı’nın ‘Bilgisayarsız öğretmen ve okul kalmayacak’ sözleriyle bir öğretmen olarak çok gururlandım. Tabii onun öncesinde Sayın Bakan’a bir sorum olacak; öğretmensiz okullar ve biz okulsuz öğretmenler için ne yapmayı düşünüyorsunuz? Kendimize öğretmen adayı sıfatını kullanmıyorum; çünkü bizler mezun olurken diplomalarımıza öğretmen diye yazdılar her ne kadar şu an karşımızda bir öğrenen kitlesi olmasa da...

Oya ÖZER ADANA

GÜNÜN SÖZÜ

(CHP Kurultayı için) Ben kimseye tabi olmadım. Kimsenin müritliğini yapmadım. Bende kapıkulluğu yoktur. Kimseye kul köle olmam.’

(İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu)

Biliyor musunuz

İSTANBUL Esnaf Odaları Birliği Başkanı Suat Yalkın’ın Silivri Çantakent Kooperatifi’nden, esnaftan kesilen aidatlarla Esnaf Odaları’na 35 adet daire aldığını, içlerinin tefrişini de damadına verdiğini, yine esnafın aidatlarından elde edilen gelirlerden ayda 30 milyar lira maaş aldığını...

MESAJ PANOSU

GÜNEY Asya
felaketine yardım için Mydonose Showland’ da düzenlenen konser yeterli tanıtım yapılmadığı için amacına ulaşmadı. Şimdi soruyorum; nerede milyon dolar alan futbolcular, binlerce dolar karşılığında sahne alan şarkıcılar, podyumların taş bebekleri, çapkınlık yarışına giren playboylar; ilk 500’e giren firmalarımız, TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD üyeleri... Herkesin içinden gelmeli, zorla güzellik olmuyor.

Selahattin AK İSTANBUL

KOMŞUN,
kaçak elektrik kullanıyor ve faturasını sen ödüyorsun. Trilyonlarca lira (eski lira değil!) kayboluyor. Kaçan para yüzünden hak ettiğin hizmeti alamıyor, hak ettiğin kalitede yaşayamıyorsun. Kaçak elektrik kullanma, karşı çık! Parana ve geleceğine sahip çık.

Dr. Erhan EROL GOP Belediye Başkanı
Yazının Devamını Oku

O hep belediyeci

16 Ocak 2005
<B>AİLESİ</B>, <B>Rizeli Manizadeler’</B>dendir. Babası nakliyecilik yaparken işleri bozulunca daha küçük yaştan itibaren çalışarak ailesine yardımcı olmaya çalışır. Ticaret lisesini böyle bir zorlukta bitirir; fark derslerini vererek İTÜ’de Uçak Mühendisliği okur. Bu arada CHP Beşiktaş Gençlik Kolları’na üye olur.

Uçak mühendisi olduktan sonra Ankara’ya gider. 1974’lerdeki CHP hükümeti döneminde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na girer. Daha sonra Cahit Kayra onu Enerji Bakanlığı’na, yanına alır.

İlk sıfatını orada kazanır: ‘Hamal’

Çünkü günde en az 14 veya 18 saat çalışmazsa rahatsız olan bir yapıdadır.

Bu arada siyasetini sürdürür; o sırada daha radikal isimlere karşı Ali Topuz’un yürüttüğü mücadele içinde yer alır. Ali Dinçer’in İl Başkanı olmasından sonra Çankaya İlçe Sekreteri olur; 1977’de de İlçe Başkanlığı’na seçilir.

Ali Dinçer, 1977’de Ankara Belediye Başkanı olduğunda kendisini Genel Sekreter Yardımcısı yapar. Verilen bir işi alıp sonuna kadar götürmesi, hiyerarşiye önem vermesi, planlı programlı çalışmasıyla iyice temayüz eder. Çalıştığı kurumda mutlaka bir sistem oluşturur.

12 EYLÜL’ÜN İŞSİZLİĞİ

12 Eylül’den sonra uzun süre işsiz kalır.

Ta ki Prof. Nurettin Sözen 1989’da İstanbul Belediye Başkanı seçilinceye kadar... Teknik Genel Sekreter Yardımcılığı’na getirildiğinde, nitelikli birçok teknik elemanı belediyeye kazandırır. Beyoğlu’ndaki tramvay projesi, balıkçı lokantalarının bulunduğu Kumkapı’nın yeniden tanzimi, yaya geçit projelerini ekibiyle İstanbul’a kazandırır.

Sözen’in projelerinin birçoğunun altında imzası vardır.

GAZİANTEP VE İSKİ

1994 seçimlerini kazanan Celal Doğan, kendisini Prof. Sözen’den istedi. Gaziantep Belediyesi Genel Sekreteri olunca, ‘büyükşehir’ statüsünün altyapısını oluşturdu.

Bu arada 1993’lerde ‘İSKİ skandalı’ patladı; Sözen kendisini yeniden İstanbul’a çağırdı, İSKİ’nin derlenip toparlanması gerekiyordu. Ergun Göknel’in yerine Genel Müdür oldu. ‘İSKİ’yi toparlayan adam’ olarak anılmaya başlandı.

O artık tam bir belediyeciydi.

1994’te Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olunca, Beşiktaş Belediye Başkanlığı’nı kazanan Ayfer Atay kendisini hemen göreve çağırdı. Beşiktaş’ın BELTAŞ şirketinin başına geçti; projeleri arasında en bilineni Levent ve Akatlar’daki kültür merkezleri.

Ahmet Piriştina, 1999’da İzmir Belediye Başkanı olunca bazı dostları kendisine ‘Başarılı olmak istiyorsan aman bu ismi mutlaka kadrona al’ dediler. O da bu öneri doğrultusunda kendisini Genel Sekreter Vekili ve İZSU Genel Müdürü yaptı. (Rahmetli Piriştina’nın, Mani ile birlikte göreve getirdiği bir başka isim de mimar Murat Katoğlu’dur. İzmir’deki bazı kültür ve sanat projelerini İzmir’e kazandıran sanat tarihçisi...)

İZMİR TAMİRCİSİ

İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nde asıl Genel Sekreterlik görevini yürüttü; ciddi altyapı projeleri hazırladı. Bunlar ‘reklamı’ olmayan işlerdi. Bu nedenle yakın çevresinin dediği gibi ‘İzmir’in onarımcısı, tamircisi ve bakımcısı’ oldu.

‘Fikri takipçiliği mühendis kafasına bağlanır; zeki ve kapasitelidir, üretken ve yatırımcıdır. Ekip çalışmasını sever. Aşırı titiz ve pimpirikli olması, her şeyin altında bir iş arama huyu, eleştirilen en önemli tarafıdır. Sosyal yanı hiç yoktur, gece hayatında görülmez. Tek zevki Pasaport İskelesi’nde tanınmamak için başına geçirdiği kapüşonla balık tutması. Belediye müteahhitlerine ve politikacılara kolay kolay randevu vermez. Alt birimlerde çalışanların da ‘korkulu rüyası’dır.

Çalıştığı belediye başkanlarının ortak kanaati: ’Bir iş verdin mi, gözün arkada kalmaz.’

Onu yakından tanıyan bir dostu, ‘Tam bir belediye bürokratıdır. Büyük bir kıymettir. Böyle bir adam az bulunur. Çalışma anlamında ‘zor bir adamdır; ekibini 24 saatte 48 saat çalıştırır’ der.

‘Reklamı’ sevmediğinden gazetecilere ‘sıcak’ bakmaz... Tanıdığı ve sevdiği tek gazeteci Hasan Pulur’dur.

KAZANLAR KAYNIYOR

Bu kişi kamuoyunca ismi pek bilinmeyen Hasan Mani’dir.

Ayağında doğuştan var olan bir rahatsızlığı nedeniyle ameliyat olduğu günlerde içten belediyeden, dıştan partililerce ve de özellikle işadamları ve müteahhitler tarafından kendisine ‘cephe’ açıldı.

Çünkü her ihaleyi titizlikle yaptırması, alımlarda kılı kırk yarması, bu çevreleri rahatsız ediyordu.

Kaynatılan ‘kazan’ karşısında istifa etti; artık ikinci dönem İzmir’de çalışmak istemiyordu.

Oturdu Piriştina’ya, bazı kişilere yönelik eleştirileri içeren bir mektup yazdı; tam göndereceği sırada Piriştina kalp krizinden öldü; kahroldu.

Bu mektupta neler diyordu, kimleri suçluyordu; bugün bunu kimse bilmiyor, kendisinden başka.

Ama işin içinde CHP’den bir kanadın kendisinin ‘aşırı titizliği’nden rahatsız olduğu biliniyordu. Bu kişilere boyun eğilmemesini, ‘sakat’ anlayışların terk edilmesini istiyordu.

Hasan Mani, siyasetçilere dönük olarak aşağıdaki sözleri söylediği için neden sevilmediği daha iyi anlaşılıyor:

‘Kamu yetkisinin kullanıldığı ve kamu parasının harcandığı bir yerde asla hiyerarşi dışında iş yapılamaz, programsız, denetimsiz harcama olamaz, heveskár ve keyfi iş yapılamaz. Plan bütçe ortadan kalkarsa bütçe dengesi bozulur.’

Piriştina’nın ölümünden sonra yerine başkan seçilen Aziz Kocaoğlu, CHP Genel Merkezi’nin de önerisiyle Mani’yi tekrar göreve başlattı. Ancak Mani hakkında bugünlerde kazanlar yine kaynatılıyor.

Estetik öneri

TÜRKİYE’de yapılaşmanın gerek estetik gerek teknik olarak hangi seviyelerde olduğunu hatırlatarak, topulumun kendi kendini kontrolü anlamında bir teklif sunuyorum:

Binalar yapılırken önüne ruhsat tarihi, mühendis-mimar isimlerinin yer aldığı tabelalar asılıyorsa; bitmiş inşaatlara da mimarın-mühendisin isminin yazılı olduğu bir plaket konulsun. Estetik ve sağlam binalar emek veren teknik insanları yüceltsin, hilkat garibi inşaat müsvettesi binalarda teknik sahiplerini deşifre etsin. A. TEKİR

Biliyor musunuz

VİZE (Kırklareli) AKP İlçe Başkanı Halil Raif Doğan’ın, Orman İşletme Müdürlüğü Yumurtatepe Orman İşletme Şefi Tarkan Varer’e görevi başında tehdit ve hakaret etmek suçundan Asliye Ceza Mahkemesi’nce 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldığını, ancak cezasının ertelendiğini... ÇORLU’da eğitim, kültür ve sosyal içerikli çalışmalarına ağırlık veren 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Hasan Iğsız başta olmak üzere kolorduda görevli subay ve astsubayların önderliğinde bayram öncesinde öğrenci ve ailelerine 6000 parça giysi ve kırtasiye yardımı yapıldığını...

Mesaj panosu

TV
ekranlarında günde 40 kere üzerine mavi sıvıların döküldüğü ped reklamlarını, üzerine çiş dökülen çocuk bezi reklamlarını seyretmek zorunda değilim! O kanalı değiştirsem, öbür kanalda karşıma çıkıyor. Aynı anda 5 kanalda birden arz-ı endam ediyorsunuz. İnsanı tiksindirmeye ne hakkınız var? Müjde DURAL-ANKARA

DEVLET motorlu taşıtlardan vergi alırken aracın lüksüne göre bir tarife uyguluyor. Oysa trafik suçlarına uygulanan para cezasını aracın cinsine bağlamadan belirliyor. 80 bin YTL’lik aracıyla kırmızı ışıkta geçen birisi, 5 bin YTL’lik aracıyla bu suçu işleyen kişiyle aynı parayı ödüyor. Şimdi bu cezanın iki kişi için de caydırıcı olduğunu söylemek mümkün müdür?

Cumhur USTAÖMER

ANTALYA


GÜNÜN SÖZÜ

‘En kötü devir, aptalların konuşup akıllıların sustuğu devirdir.’

(Marcus Cicero)
Yazının Devamını Oku

Baykal’a karşı önce H. Fehmi Güneş, sonra asıl yarış olsun

15 Ocak 2005
<B>CHP’</B>nin tecrübeli bir <B>‘büyüğü’ </B>29 Ocak’taki kurultay için bütün adayların bir isim etrafında birleşmelerini önerirken şöyle konuşuyor: ‘Bu kurultay zamansızdır, ilk hedef partinin normalleşmesi olmalıydı; bu nedenle asıl yarış da önümüzdeki olağan kurultaya bırakılmalıdır. Önerim şudur; bütün adaylar Hasan Fehmi Güneş’in önderliğinde birleşebilir. Aksi takdirde bugünkü tüzükle hiçbir aday, aday olabilmek için gerekli 250 oyu toplayamayabilir. Zaten Sarıgül’ün şanssızlığı burada başlıyor. Bu nedenle Güneş’in ismi etrafında birleşmekten başka çözüm görülmüyor bugün için.

Delege dengeleri nasıl gözüküyor?

- Baykal ekibi 700 dolayında oy sağlayabilir. Sarıgül’ü destekleyecek delege sayısı 200 civarında olabilir ve sadece Baykalcılardan oy alabilir; muhalefet kesimi kendisine sıcak bakmıyor şu anda.

Muhtemel adayların birleşmesi.....

- Kulislerde uzlaşma için bir çalışma olmadığı dikkat çekiyor. Çünkü henüz bir araya gelmediler. Kimse adaylığına toz kondurmuyor. Şişli’deki başarılarından ötürü Sarıgül seviliyor ve CHP dışında da kendisine sıcak bakılıyor. Livaneli, sanatçı ve aydın kimliğiyle öne çıkıyor. Ancak ‘örgüt ve yöneticilik’ birikimi olmadığını kendisi de kabul ediyor. Hasan Fehmi Güneş geleneksel muhalefetin oyunun tümünü alabilecek kapasitede; daha önce genel merkez yöneticiliği ve İstanbul İl Başkanlığı var. Düzgün ve eşitlikçi yapısına kimsenin itirazı olamaz Güneş’in... Sarıgül başta olmak üzere Livaneli ve Prof. Hurşit Güneş; Hasan Fehmi Güneş’i destekleyebilir. Ertuğrul Günay, geçmişte olduğu gibi zaten H.Fehmi Güneş’le birlikte hareket ediyor. Ancak eğer adaylar teke tek yarışır, aynı fotoğrafa girmezlerse hiçbir başarı sağlanamaz; partide her şey eskisi gibi devam eder, sıkıntılar daha da artarak sürer. Baykal da kurultaydan sürprizlerle dolu listesiyle ‘zafer’le çıkar. Sarıgül başta olmak üzere kendisine karşı çıkan herkesi partiden atar.

Kemal Derviş?

- Durup dururken H.Fehmi Güneş’e başarılar dediğine göre eğilimi ortaya çıkmıyor mu? Celal Doğan, Erol Çevikçe, Adnan Keskin, Mevlut Aslanoğlu, Mehmet Bölük, Zeynep Damla Gürel, Bekir Kumbul gibi isimler de Güneş’in yanında yer alabilir deniyor.

Peki Güneş genel başkan oldu; sonrası...

- Baykal karşıtları bir araya gelip kendisini genel başkan seçtirirse; bir yıl içinde partide demokratik ortamı hazırlar. Bir önceki kurultayda Baykal’ın getirdiği tüzükle antidemokratik uygulamaları kaldırır, kongreler demokratik ortamda yapılır, naylon delegeye izin vermez. En geç bir yıl içinde yapılması gereken yeni kurultayda, adaylıklarını erteleyenler demokratik bir yarışa girerler. CHP’nin yeni ve genç kadroları ortaya çıkar. Sosyal demokratların başının tacı olurlar. Bu tablonun yolu, adayların adaylıklarını, olağan kurultaya kadar ertelemeleri ve Güneş’in önderliğinde bir araya gelmelerinden geçer. Bu da özveri ister.

İnönü: Baykal’a yarar

ESKİ CHP Genel Başkanı Prof. Erdal İnönü, İÜ Orman Fakültesi’nde (Bahçeköy) IFSA’nın (Uluslararası Ormancılık Öğrencileri Birliği) davetlisi olarak bir konferans vermiş.

İnönü, bugün adı kamuoyunca unutulan birçok bilim adamının, yabancı bilim çevrelerince kabul görmüş, referans alınmış bilimsel çalışmalarını anlatmış. Öğrenciler çok etkilenmiş. Sorular bölümünde bir öğrenci, CHP Kurultayı’nda kimin kazanacağını sormuş; İnönü’nün yanıtı da kısa olmuş:

Ben nereden bileyim ne çıkacağını... Kurultaydan genel başkan çıkar, PM çıkar. CHP’de yaşananlara insan üzülüyor. İki-üç aday olduğu sürece bu durum Baykal’ın işine yarar.

İnönü,
siyasetten o kadar soğumuş ki, yanıtından dersler çıkarılabilir.

Erdoğan’ın Rusya gezisi

Ecevit hediyeyi nasıl geri gönderdi

ECEVİT’in Özel Kalem Müdür Yardımcısı Nail Sevil, ‘Sizinle bir anımı paylaşmak istiyorum’ diyor:

‘1976 yılıydı; Başbakanlığa İstanbul’dan Mehmet Kavala’nın gönderdiği bir sandık büyüklüğünde koli geldi. Özel Kalem Müdürü rahmetli Kemal Gücüyener sandığı Oran’daki eve göndermek istedi. Ben başbakan ile eşinin bu konudaki duyarlılığını bildiğim için uyardım. Sandığı birlikte açtık. İçinde Rahşan Hanım için çeşitli kumaşlar, çantalar ve benzer armağanlar vardı. Hiçbirisi Emine (Erdoğan) Hanım’a verilenler kadar seçkin ve pahalı olmasa da Ecevitler’in bu armağanları almayacağını, kendisine CHP Genel Başkanlığı sırasında da Özel Kalem Müdürlüğü yapmış birisi olarak yakından biliyordum.

Bu nedenle durumu aktardım. Ecevit, Mehmet Kavala için, ilgisine çok teşekkür ettiğini, ancak görevde bulunduğu süre içinde hiç kimseden armağan kabul etmesinin mümkün olmadığını bildiren bir mektup yazdırdı. Koliyi İstanbul’a gönderdik.’

50 vekil Rusya harcırahı aldı mı

TBMM tarihinde ilk kez 50 milletvekili topluca yurtdışına (Rusya’ya) gitti.

Bir okurumuz soruyor:

‘Bu milletvekillerini kim davet etti, uçak ve yemek paralarını kim karşıladı?

Davet edilenler neye göre seçildi? Hangi ‘bilgi ve görgü’yü edindiler; rapor yazacaklar mı, yazacaklarsa kime, ne hakkında yazacaklar?

Meclis’ten, günlük 150 dolar yevmiye aldılar mı?’

Mesaj panosu

RUMELİHİSARI’
nda asayiş berkemal değil. Gelen hırsızları bağırıp çağırarak kaçırtıyoruz. Çünkü semt karakolumuz geçen sene kapatıldı. Armutlu’da Fatih Sultan Mehmet Emniyet Amirliği olarak hizmet vermekte. Karakol kapanmadan önce hırsızlar yakalanmakta idi. Can ve mal güvenliğimiz için halen binası boş tutulan Rumelihisarı Karakolu’nun ek bir kadro ile faaliyete geçmesini istiyoruz.

Necla ÖZPARLAK
Yazının Devamını Oku

İyi tatiller bakanım

14 Ocak 2005
<B>VALLAHİ</B> bravo <B>Milli Eğitim Bakanlığımıza, </B>(bayramla) üç haftalık yarıyıl tatili, hem de apar topar...<br><br>Hakikaten çocuklar olmayınca daha iyi yönetiliyor o koltuktan bütün okullar galiba. Gelişmekte olan bir ülke olarak, günlük güneşlik İstanbul’da çocuklara 3 haftalık yarıyıl tatili vermek gerekli miydi?

Acaba!..

Biz veliler, üç kelime fazla öğrensinler, iki kitap fazla okusunlar derken ilgili bakanlığımız sorunu çözüverdi gerçekten....

Kaldırın her yerden o ‘eğitim şart’ lafını bari de biz de çocuklara neden üç hafta tatil olduklarını anlatabilelim.

İyi tatiller sizlere!..

Zeynep Ediz ALANTUĞ- KADIKÖY

CHP Kurultayı

BEN Mustafa Sarıgül’ü tanımam. CHP yönetimi işini gücünü bırakmış; Sarıgül’ün peşine düştü. Bu tutumlarıyla hem ülkemize hem partiye ve hem de halkımıza zarar verdiklerinin farkında mıdırlar?

Lütfen Sarıgül’ün peşini bıraksınlar. Bu parti kimsenin babasının malı değildir. Biri gider biri gelir.

Ahmet DOĞAN-KEÇİÖREN

CHP
rüşvet suçlamalı olağanüstü kurultaya gidiyor; DSP ise ‘din elden gidiyor’ diye gündeme oturuyor; DYP ve ANAP köşelerine çekiliyor. Çağdaş demokratik değerlerini tüzüğüne ve programını taşıyan partimiz ise halkımızın inim inim inleten işsizlik sorununa çözüm için aramak üzere şubatta ‘İstihdam Kurultayı’ topluyor. Medyamız milletin sorununa dert katanlara değil, sorunlara çare arayanları görmezlikten geliyor.

İ.Fırat AYKUT-SHP MYK üyesi

Yalancının mumu

İSTİKLAL Marşı’
nın anlamı nedir? Tek bayrak, tek ulus, tek vatandır. Laik demokratik cumhuriyet, üniter sosyal hukuk devletidir.

İstiklal Marşı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 4.9.1987 gün 220/345 sayılı kararına göre, Türk bayrağı ile özdeştir.

İstiklal Marşı bayrağımız demektir.

DEHAP yine kendini ele verdi. Yalancının mumu bu kongrede gene söndü.

Nurettin KAPTAN-ANKARA

Miniatürk değil ‘Esas Türk’

HEYKEL, anıt, amblem yapmak, Mevláná’yı hatırlamak güzel şeylerdir.

Mevláná sadece Müslümanlığın değil tüm insanlığın sevgi ve aşk çeşmesidir. Onu elbette yaşatacağız, yad edeceğiz.

İstanbul’da Beyoğlu ve Yenikapı’da iki Mevlevihane vardı.

Yenikapı’daki Mevlevihane, 1925 tarihinde çıkarılan Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ilişkin kanunla kapatıldı (Beyoğlu’ndaki şimdi açık). Kapısını, bacasını, yani tarihi değerlerini zenginlerimiz evlerine taşıdı. Biz de yerini briket atölyesi yaptık.

Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş, Mevláná’yı seviyorsa, önce Yenikapı Mevlevihane’sini yeniden ortaya çıkartır, yağmalanan eserleri toplar ve istediği Semazen anıtı da oraya diker.

Miniatürk’ler kurarak onların kopyalarını yapacağımıza ‘Esas Türk’ü, Anadolu’nun değerlerini, kültürünü ortaya çıkartmamız gerekiyor.

Bunlar gözlerimizin önünde; Bizans Sarayı’nın kalıntıları da öyle, Fatih’in külliyeti de, Zeyrek boyunları bükük bize bakıyorlar.

Gözlerimiz ayaklarımızın ucunda olmamalı, ileriye ve güneşe bakmalıyız.

İstanbul’un neresi boşsa hangi tarihi değer varsa orasını yağmalamışız, kirletmişiz.

Sayın Başkan, böyle neresi varsa temizleyip ortaya çıkartın; ben de size amelelik yapayım.

Siz de mimarsınız, Hayırsızada’yı bırakın, hiç olmazsa orası temiz kalsın.

Dr. Gürbüz ÇAPAN

Tokat’ta müfettiş ‘suç’ arıyor

TOKAT
Sigara Fabrikası Müdürü Mustafa Demir, Tekel Genel Müdürü hakkında dün köşemizde yer alan suçlamalar ve ‘ayrımcılık’ yapıyor iddiasına karşılık olarak şu açıklamayı yaptı:

‘Tekel Genel Müdürümüz Sezai Ensari bana suçlamalarda bulunarak ayrımcılıkla suçluyor. Bunu belgesiyle ispat etmek zorundadır. Ben atamalarımda hiçbir zaman bir müfettiş raporu veya bir başka nedenle alınmadım. Hep ‘resen’ yani keyfen görevden alındım, her seferinde de yargı kararıyla geri döndüm. Son görevden alınmam üzerine Sivas İdare Mahkemesi, görevden alınmasını gerektirecek herhangi bir başarısızlığı görülmemiştir diye karar verdi. 10 Ocak günü göreve döndüm; ancak 7 saat sonra görevden yine alındım. Ve sizin yazılarından sonra da bu sabah (dün) 1700 kişinin çalıştığı fabrikaya gönderilen bir müfettiş hakkımda soruşturmaya başladı.’

AÇIKLAMA

GÜN-BAK, Türkiye’
nin sayılı şirketlerinden biridir. Bir yandan çalışanı ile istihdam sağlarken ülkemizde de önemli ölçüde katma değer yaratan milli bir şirkettir. Girişimci yapısı ve büyük organizasyonlara imza atmış, Tekel’in alkol bölümünün özelleştirilmesinin içerisinde yer almıştır. Bugün hedefi de Tekel’in sigara bölümünün özelleştirilmesinde aktif rol üstlenerek, alkollü bölümünde de olduğu gibi sigaranın özelleştirilmesine de taliptir ve en güçlü şirketler kadar iddialıdır.

İdris KESKİNCİ-Gün-Bak A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili

(Not: Tekel’le ilgili yazılarımızı sürdüreceğiz.)

Bağışlar

ANKARA Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV), tedaviye muhtaç lösemili çocukların sağlık ihtiyaçlarını karşılamak isteyenlerin kurban bağışlarını bekliyor. Vakıf Başkanı Dr. Üstün Ezer, bağışların lösemili 1700 çocuğun ailesinin ihtiyaçlarına harcandığını, eğitim ve sağlık bursları verdiklerini belirterek ‘Bağış için Diyanet’in belirlediği 200 YTL kurban bedeli ilgili bankalara yatırılabilir’ diyor. www.losev.org.tr

ORTA Asya’daki felaketzedelere yardım için kurban paralarını oraya gönderebilir miyiz.

Ben ve annem her zaman kurbanımızın parasını çocuk yuvalarına veririz. Bizim gibi birçok insan böyle hareket ediyor. Böyle bir organizasyona ihtiyaç var. Diyanet İşleri böyle bir öncülük yapar mı bilmem.

Selçuk MARUFLU-Eski milletvekili

GÜNÜN SÖZÜ

‘CHP sürekli gündemde kalmayı nasıl başarıyor. Haftalardır ‘Semra Semra’... Biz Semra’yı geçtik.

(CHP Hatay Milletvekili Zübeyr Amber)


MESAJ PANOSU

İŞ
Bankası yıllık işlem ücreti adı altında 40 milyon kesmiş; bu diğer bankalardan kat be kat fazla değil midir?

Ahmet K. ŞAN-ÜSKÜDAR
Yazının Devamını Oku

Ensari konuşuyor

13 Ocak 2005
<B>TEKEL </B>Genel Müdürü <B>Sezai E.</B> <B>Ensari, </B>iki gündür yazdıklarımız hakkında 7 sayfalık bir açıklama gönderdi. Ensari, Tekel çalışanlarının bu yazılardan ötürü ‘üzüldüğünü’ ve ‘incindiğini’ öne sürüyor; Tekel’in pazar payı bakımından 1990’lı yıllardan itibaren nereye geldiğini yüzde rakamlarla açıklıyor. Özel sektörün piyasaya girmesinden sonra Tekel’in pazar payının miktar olarak %53.4 (2004) civarında tutulduğunu, ciro olarak da %54.2 (2003) olarak gerçekleştirildiğini söylüyor.

(Oysa, Gelirler Genel Müdürlüğü’nin ÖTV kayıtları incelendiğinde Tekel’in 2004 kasım sonu itibariyle miktar olarak pazar payının %48,1, ciro olarak %38 olduğu görülecektir.)

Genel Müdür, tüketici eğilimlerinde ortaya çıkan değişikliklerin blended ve sert kutulu sigaralara doğru gözlendiğini, Tekel’in üretiminde sert kutu kapasitesinin %10 civarında kalırken, rakiplerinin %75’e çıktığını; bu arada sahte ve kaçak sigarının artmasının da pazar payındaki gerilemeye bir başka neden olduğunu vurgulayan Ensari, Tekel’in altı sigara fabrikasının kuruluş itibarıyla ‘eski’ ve makinelerinin ‘yaşlanmış’ olduğunu, bu nedenle sert paket sigara üretiminin artırılması yönünde çalışmalar yaptığını belirtiyor.

Ensari, 2003 yatırım programında yer alan Ballıca (Samsun) sigara fabrikasının iki adet sert paket imal grubu projesi kapsamında açık ihale yöntemi ile 5.4.2004 tarihinde ihale yaptığını, ihaleyi sigari imal grubunu Hauni (Alman), paketleme grubunu ise G.D.SP.A (İtalyan) firmasının kazandığını belirtiyor. (Bu makineler yeni ve kullanılmamış sigara makineleri; dakikada 9 bin sigara üretiyor. Şubat ayında geleceğini hatırlatalım.)

KKTC NİYE?

Ensari,
yazılarımızda sözünü ettiğimiz gibi sert paket üretiminin bir an önce artırılması amacıyla arayış içine girildiğini, Maliye ve Özelleştirme’nin yetki ve onayı çerçevesinde kiralama hizmeti alınması amacıyla Avrupa’da bilinen 6 sert paket makine üreticisinin davet edildiğini, geçen temmuz ayında 8 makine için ihalenin yapıldığını ve İspanyol MTS Tabacco S.A. firmasının kazandığını anlatıyor. (2004 yatırım programında yer almayan bu ihalenin toplam bedeli 13.840 bin Euro.)

Ensari dikkati çeken bir bilgi de veriyor. KKTC’de kurulu, Tekel’in ortağı Kıbrıs Türk Tütün Ltd. Şti. tarafından MTS’den her biri 1.1 milyon Euro bedelle alınan üç adet sert paket makinesinin de anılan şirketin kullanmayacağı dikkate alınarak, oradan kiraladığını belirtiyor. (KKTC’de ihtiyaç yokken bu makineler neden alındı acaba?)

YANLIŞ BİLGİLENDİRME

Ensari
ayrıca, sözünü ettiğimiz, MTS’nin 1.730 bin Euro bedelle Türkiye’ye verdiği makinelerin Beyaz Rusya’ya Molins firması (İngiliz) tarafından teklif edilen 764 bin dolara satılması hakkında da şöyle diyor:

‘Gerek emsal makine fiyatları, gerekse eski makinelerin modernizasyonu konusunda bir yanlış bilgilendirme olduğu düşünülmektedir. Şöyle ki; bu makinelerin kiralanması sürecindeki bağlı ortaklığımız Kıbrıs Türk Tütün Ltd.Şti. yapılan araştırmalar esnasında Focke firması (Alman) tarafından 2.884 bin Euro talep edilirken, aynı şirket (KKTC) MTS firmasından 1.1 milyon Euro bedelle alımları gerçekleştirmiştir.’

(Acaba bu araştırmada Molins firması ne teklif etti?)

Tekel Genel Müdürü, alınacak makinelerin muayenesi konusunda ‘2. el’ raporu veren Tütün Kurulu’nun da ‘yetkisi olmadığını’ söylüyor. İstanbul Sanayi Odası’nın makineler için ilk raporunda ‘kullanılmamış ve yeni oldukları’ ifadesini kullandığını, ancak bizim de sözünü ettiğimiz ikinci raporunu ise ‘ilkinin aksini içermediğini’ savunuyor. (Oysa, İSO 2. raporunda özetle ‘makinenin kullanılmış olup olmadığına karar veremeyiz’ diyor. Herhalde ilgili mahkeme bu konuda resmi bir bilirkişi isteyecektir.)

GENEL MÜDÜRÜN RAKAMLARI

Söz konusu makinelerin faaliyete geçmesiyle Tekel’in 300 milyar, devletin de günde 2 trilyon vergi kazançı olacağını iddia eden Genel Müdür, 18 Şubat’ta özelleştirilmek üzere ihaleye çıkarılacak sigara fabrikalarının değerinin artacağını iddia ediyor. Ve şöyle bir ifade kullanıyor:

‘(Kiralanan makinelerin çalıştırılmaması) Tekel’i rakiplerinin karşısında zayıflatmakla kalmayacak, doğrudan Özelleştirme sürecine Tekel hakkında yatırımcıların biçeceği fiyata da tesir edecek, bu yolla özelleştirmeden beklenen sonucun alınmasına da engel olacaktır. Kuşkusuz bu durum telafisi imkansız bir gelişme olarak değerlendirilecektir.’

Bu konudaki iddialar ve tartışmalar bitmeyecek gibi gözüküyor.

Tokat müdürü ‘ayrımcı’

TEKEL Genel Müdürü Ensari dünkü açıklamasında, bundan bir süre önce bizzat kendisinin imzasıyla ‘teşekkür’ yazısı yazdığı ve hatta Tekel’in yargıya gönderdiği savunma yazılarında ‘başarılı olduğu idaremizce bilinen...’ ifadesi kullanılan Tokat Sigara Fabrikası Müdürü Mustafa Demir hakkında ağır ithamlarda bulunuyor. (Üç gün önce yeniden görevden alınmıştı.)

Demir’in uzun yıllar aynı fabrikada görev yapması dolayısıyla yıprandığını, ayrımcılık yaptığını, sendika ve işçilerle sürtüştüğünü, her seviyede zıtlaşmayı itiyat haline getirdiğini öne süren Ensari, görevden alma ile makinelerin alınışına karşı çıkması arasında bir ‘illiyet bağı’ olmadığını savunuyor.

Tekel Genel Müdürü, toptancı bayiler Günbak ve Esdağ firmalarının, göreve gelmeden önce Tekel’den dağıtım yetkisini aldıklarını hatırlatarak şöyle diyor:

‘Tenkit edilen uygulamaları ile benden önceki dönemlere ilişkin olup, müteaddit defalar inceleme ve soruşturma konusu yapılmıştır. Nitekim son olarak da tarafımızdan müfettiş görevlendirilmiş olup, inceleme sürdürülmektedir.’

Genel Müdür Ensari, Esrariler’in çok geniş bir aile olduklarını, Günbak Genel Müdürü Abdülkadir Ensari’nin de bunlardan biri olduğunu belirterek ‘Mutlaka bir akrabalık bağımız vardır. Ancak şu anda ben de derecesini ve ilgisi tam olarak bilemiyorum’ diyor.

Zam haberleri sızabiliyor

Ensari, Tekel’in fiyat ayarlamaları konusunda ortaya atılan iddialar içinse şöyle konuşuyor:

‘Kabul etmek gerekir ki, öteden beri tüm önlemlere rağmen maalesef zam haberleri sızabilmekte veya genel gidişattan dolayı zam beklentisi içerisine giren toptan satıcı ve bayiler süpekülatif alımlara yönelmektedir. Bütün bunlara rağmen gerekli önlemler alınmaya azami titizlik gösterilmektedir.’
Yazının Devamını Oku

Korkutan sürgün

12 Ocak 2005
<B>DÜNKÜ ‘Tekel nasıl kazaklandı’ </B>yazımız üzerine <B>Tekel </B>çevrelerinden çok çarpıcı belge ve bilgiler geliyor. Ve bu arada İspanyolların 2. el makinalarının kurulacağı Tokat Sigara Fabrikası Müdürü Mustafa Demir, yargı kararıyla önceki gün göreve başladıktan sonra yeniden görevden alınıyor.

Bir Tekel mensubu ile konuşuyoruz:

- Efendim, bu olay hükümetin başını çok ağrıyacaktır. Siz İspanya’nın MTS Tobacco S.A. firmasının sattığı (Beyaz Rusya’dan pahalı) makinaların 2. el olduğunu yazıyorsunuz. Doğrudur. Tekel Genel Müdürü Sezai Ensari’nin başı çok ağaracaktır bu konuda. Çünkü ihale yasasına aykırı durumlar vardır ve olay zaten yargıya intikal etmiştir.

Tokat Sigara Fabrikası Müdürü Mustafa Demir neden görevden alındı?

-
Yedi yıldan beri bu görevde bulunuyordu. Demir başarılı da bir Tekelcidir. Tekel Genel Müdürü Ensari başarılarından ötürü kendisine teşekkür mektubu dahi vermiştir. Peki ne oldu da geçen ağustos ayında görevden alındı, önce Bitlis’e sonra da Adana Sigara Fabrikası’na gönderildi? Olay gayet açıktır; Demir 2. el makinaların alınmasına karşı çıkmıştır. Tekel yetkilileri, Makinaları getiren Seba Dış Ticaret ve AŞ sorumluları Tokat’a geldiklerinde yanlarındaki firmanın İspanyol müdürüne teknik sorular sormuş; ancak Genel Müdür ‘misafirperver’ davranmadığı iddiasıyla kendisini hemen sürmüştür. Demir de Sivas İdare Mahkemesi’ne gitmiş ve önceki gün görevine iade kararına almış, makamına oturduktan 7 saat sonra da yeniden görevden alınmıştır. Ne yazık ki, bu yolsuzluk ve usulsüzlüğe siyaset de alet edilmiştir... Tokat Milletvekilleri, bu makinaların nasıl ‘külüstür’ olduğunu bilmelerine rağmen seslerini çıkartmamaları gariptir.

TEKEL DAVAYI KAYBETTİ

Dünkü yazımızda olayı ayrıntılarıyla anlattık.
İhale ve yargı süreçlerini, Tütün Üst Kurulu’nun kararını ve buna Tekel’in İdare Mahkemesi’ne açtığı iptal isteminin reddedildiğini...

- Efendim yazdıklarınız hepsi doğru, eksiği bile var. Tekel Genel Müdürü’nün, iki ay sonra özelleştirilecek Tekel’e leasing yolu sigara makinası ithal etmesi ilginç değil mi? Tütün Üst Kurulu bunların eski olduğuna dair rapor tutuyor, yeni olması gerekiyor diyor. Tekel idaresi ise

karşı çıkıyor. (Milli Eğitim ihalelerinde de İhale Kurumu usulsüzlük görüşü verdi; bakan kızdı... Bağımsız kurullar AKP’nin hiç işine gelmiyor nedense.) İstanbul Sanayi Odası eksperleri makinalar 2. el diye rapor veriyor. (Aydın Ayaydın Sabah’ta dünkü yazısında bu konuda İSO’nun yeni diye rapor verdiğini yazıyor. Ancak Ayaydın, İSO’nun daha sonra ilk raporu iptal edip makinaların ‘eski’ olduğunu belirten raporundan haberdar değil galiba?) Aslında Tekel camiası bütün bunları biliyor, ama korkudan kimse sesini yükseltemiyor.

Demir neden karşı çıkıyor bu makinalara...

-Tekel yumuşak paket sigara üretiminden kutulu üretime geçmek istiyor Tokat’ta... Tekel Genel Müdürü yeni kutulu iki ayrı marka sigara üretmek istiyor. Getirilenler, kutu üretimi yapacak 2. el makinalar.... Şartnamede bu makinaların dakikada; (teorik olarak) 200, (fiili olarak) 150 kutu üreteceği yazılıyor. Samsun fabrikamızda dakikada 500 devirli makinalar kullanılıyor zaten.

Ve teknoloji, 800 ve 1000 devirli makinaleri üretime sokmuşken; bu ‘turşu’ makinaları getirmek niye?.. Sökülen makinalar zaten bu miktarda yumuşak paketli sigara üretiyordu. Evet niye modası geçmiş düşük devirli karton paket üreten makinalarda israr edildi? Tekel’in, en önemlisi devletin kazık yemesi yazık ve günah değil mi? Dikkat çekicidir, Mustafa Demir, geçen ağustos ayında görevden alındıktan sonra bu makinalar Tokat’a getirilmiş, 6’sı kurulmuş, 7 ncisi de kuruluyormuş... Benzetmek gerekirse, bu makinalar 1967 model Anadol’dur; bugün Mercedes’e biniliyor.

NEYE GÖRE ŞARTNAME

Tekel Genel Müdürü, 28 yıllık bu uzman sigara müdürü ile konuşup mu bu kararı vermiştir?

- Hiç sanmıyoruz... Müdür bu davranışı ile Tekel’in özelleştirme arifesinde satış fiyatını yüksek tutma politikası güdüyor kendince... Sonra da Demir’in gidişi ile ilgili ‘siyasiler’ istiyor diye söylenti çıkarılıyor.

Tekel, şartnameyi eskimiş fabrikaları yenileştiren İspanyol MTS Tobacco S.A. firmasına göre mi hazırlamış!..

- Siz de yazdınız, bu firmadan başka ihaleye katılan olmadı. Elde kalmış makinalar bunlar, elde... Zaten Genel Müdürün, Tekel özelleştirilse de ben bu makinaları alacağım, dedi bir çok kez... MTS Tobacco S.A. firması 8 makinası 1.7 milyon Euro’ya satarken; Beyaz Rusya’ya 764 bin dolardan satıldığını siz yazdınız. İzmir Serbest Bölgesi’nde, İspanya-Libya ortaklığı ile kurulan sigara fabrikasında bu makinaların çok daha ucuz alındığını göreceksiniz.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun Tekel raporu, Tekel’in Alkollü İçkiler Müessesesi’ni alan grubun bazı ortakları tarafından zarara uğratıldığını belirtiyor.

- Tekel’
in içkilerini alan Mey AŞ’nin dolaylı ortaklarından Günbak ve Esdağ dağıtım firmaları haklarında çeşitli suçlamalarda bulunulduğunu biliniyor. Meclis KİT Komisyonu raporlarına bir bakmak yeterlidir. Siz Genel Müdür Sezai Ensari’ye sorarmısınız; göreve geldikten bir hafta sonra Günbak’ın Genel Müdürlüğüne getirilen Abdülkadir Ensari kendisinin neyi oluyor? Zam haberlerinden 10 gün ve zamdan iki gün önce mal alımlarını incelendiğinde aradaki farkın ne kadar fahiş olduğunu Sezai Ensari hiç incelemedi mi?

Köprü olacağız

ARAPLARIN yaklaşık 800 milyar dolarlık Amerika’da yatırımı var. Ayrıca AB ülkelerinde de yatırımları var. Ülkemizde ne kadar yatırımları var?

AB
ve Amerika’nın büyük yatırımı Ortadoğu’da.

Gazetelerde okuyoruz. Filistin’deki seçime mürekkep Danimarka’dan, pusula İspanya’dan gidiyormuş. Tarihe bakacak olursak, İngiliz, Fransız ve Arapların beraberce Osmanlı’ya karşı savaştıklarını görürüz. Ünlü İngiliz ajanını anlatan ‘Lawrance of Arabia’ hálá hafızalarda.... Hayatının biyografisini Batı dünyası film yaptı. Atatürk’ün hayatını film yaptılar mı?

Batı’yla Arap dünyasının işbirliği daha Türkiye Cumhuriyeti yokken vardı. ‘Köprü olacağız’ ile kimi kandırıyoruz?

Melikşah YENİPAZAR

GÜNÜN SÖZÜ

‘Hayat bir kere yaşandığı için yargılanamaz.’

Milan Kundera

MESAJ PANOSU

İSTANBUL Girişimi, Sivriada’
ya dikilmesi düşünülen Mevlana heykeli için ‘Siyasetin temsil işlevi, sanatın mimarlığın, kültürün profesyonelliğinin yerine geçemez. Bu ilkel girişim İstanbul’un geleceğine, ortak yaşam alanımıza karşı bir tehdittir. Bu nedenle Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın bu girişiminden ve projelerini informel yollarla geliştirmekten vazgeçirmek için kültür ve sanatla ilgili insanlara çağrı yapıyor.

AKP İl Başkanlığı, Memorial ve Okmeydanı SSK Hastanesi’nin bulunduğu binaların sağına soluna ve ortasına hayvan satış merkezleri kuruldu. Başka yer yok mudur? AB’ye girmeye çalışan Türkiye’de yapılan bakar mısınız? Bu ’mezbaha’nın sağlık açısından ne kadar tehlike olduğunu kimse görmüyor mu?

Funda POSBIYIKOĞLU OKMEYDANI

YARDIMSEVERLİK bilinci ile Omurilik Felçlileri Derneği’ne tekerlekli sandalye hediye eden ve Lösemili Çocuklar Vakfı’na küçük harçlıklarıyla katkıda bulunan FMV Özel Ayazağa Işık İlköğretim Okulu öğrencilerine teşekkür ederiz. B.D.
Yazının Devamını Oku

Tekel nasıl kazıklandı

11 Ocak 2005
<B>ÖZELLEŞTİRME </B>safhasındaki <B>Tekel Sigara, </B>geçen 2004 Haziran ayında <B>‘kutulu sigara paketleme’</B> makinesi almaya karar veriyor. Gerekçe, yabancı sigara firmalarına karşı daha fazla kutulu sigara üretmek olarak gösteriliyor. Tekel Genel Müdürlüğü, 26 Haziran tarihinde pazarlık yapılmak üzere yurtdışındaki paketleme makinesi yapan 6 firmaya yazı gönderiyor. Ne gariptir ki, başvuru yazısının İngilizce, ancak ekindeki teknik ve idari şartnamelerin ise Türkçe yazıldığı dikkat çekiyor.

14 gün sonra yani 9 Temmuz’da (daha sonra 19 Temmuz olarak uzatılıyor) pazarlık yapılmak üzere 6 firma İstanbul’a davet ediliyor. Ancak ihaleye sadece İspanyol MTS firması teklif veriyor.

(MTS firması, 1984’te klinik malzemeleri yapmak üzere Metisa ismiyle kuruluyor, 1998’de İspanyol monopolü Tabacalera tarafından hissesinin yüzde 40’ı satın alınıyor. 1999’da Tabacalera ile Fransız Seita sigara monopolü Altadis adıyla sigara üretimi yapmak üzere birleşiyorlar. Altadis firması, teknolojisi eskimiş fabrikaları kapatıyor, oradan çıkan makineleri de MTS yenileştiriyor (rebuilding) ve gelişmekte olan ülkelere satmaya başlıyorlar. MTS firması, dünyada Hollanda’da yerleşik ITM firmasından sonra ikinci büyük 2. el makine yapımcısı olarak biliniyor.)

MÜDÜR: ÇOK CAZİP GELDİ

İhaleyi MTS firmasının alacağı kamuoyuna yansıyınca Tekel Genel Müdürü Sezai Ensari, 20 ve 21 Temmuz tarihlerinde (K) Tercüman’dan Orhan Pala’yla yaptığı söyleşide ‘Yeni makineyi 10 aydan önce veremiyorlar, biz üç ayda istiyoruz. Ben Tekel’i yeniden eski gücüne kavuşturmaya çalışıyorum. Bizim pisliklerle, usulsüzlüklerle işimiz olmaz’ diye konuşuyor.

Bu arada İspanya’ya gittiğini de doğrulayan Ensari şöyle devam ediyor:

‘Makine çok cazip geldi. Philip Moris ve JTI burada büyük bir oyun oynuyor. Özelleştirme ve başka nedenlerle Tekel’in yatırım yapamayacağını bildikleri için bu süreç içinde bizi yok etmeye çalışıyorlar. Oyunu bozmak için ben bu makineleri Türkiye’ye getireceğim, ne pahasına olursa olsun... Tekel’e yapılan oyunları bozacağım. Acele davranmak zorundayız.’

Ensari,
Özelleştirme İdaresi’ne yazdığı bir yazıda, ‘olağanüstü durum’dan da söz ederek bu makinelerin alınmasında ısrar ettiğini de vurgulamak gerekiyor.

Bu arada genel müdüre ‘Madem kutulu sigara sıkıntısı vardı; 2003 yılında yatırım programında bulunan 2 adet dakikada 450 paket yapan makineleri neden almadı?’ diye sormak gerekmiyor mu?

Tekel’in özelleştirme kapsam ve programında olduğunu söylüyor Ensari... Peki, halen özelleştirme kapsamındayken Tekel, ayrıca 2004 Nisan’ında bu makineleri nasıl aldı o zaman? (Gazete yoluyla çıkan bu ihalede normal prosedür işletildi.)

Şunu da vurgulamak gerekiyor: 2004 yılı yatırım programında, Genel Müdür’ün acilen alınmasını istediği 8 makine yer almıyor ve ödeneği de bulunmuyor.

İHALE YASASINA UYGUN MU?

Esas konuya dönelim, 8 makinenin ihale aşamasına...

Yeni Kamu İhale Yasası’nın 20. maddesinde yer alan ‘ihaleye davet edilebilecek aday sayısının 5’ten az olması veya teklif veren istekli sayısının 3’ten az olması halinde ihale iptal edilir’ hükmüne rağmen, davet edilen 6 firmadan sadece MTS teklif veriyor. Davet edilen diğer firmalar, şartnamede makinelerin yeni ve kullanılmamış olma şartı karşısında ‘Üç ayda istediğiniz makineleri veremeyiz’ dedikleri için gelmiyorlar.

MTS, adedi 1 milyon 730 bin Euro’dan 8 adet makineye (toplam; 13 milyon 840 bin Euro) vereceğini taahhüt ediyor ve bu firmayla sözleşme imzalanıyor.

MİLLETVEKİLİ SORUYOR UNAKITAN YANITLIYOR

Bu arada ihale aşamasındaki oyunları öğrenen DYP Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a 30.9.2004 tarihinde bir soru önergesi yönelterek ‘İhaleyi alan firmanın yeni makine yapmadığını, ikinci el makine ile ilgilendiği yönünde iddialar bulunduğunu’ bildiriyor. Unakıtan, 3.11.2004’te verdiği yanıtta, ‘Yürürlükteki mevzuat gereği olarak kiralanacak makinelerin ‘yeni ve kullanılmamış’ olmasıdır. Bu şart, şartname ve sözleşmelerde açıkça yer almış bulunmaktadır. Bu lazimeye (kurala) uyulmaması halinde ciddi ve önemli miktarlarda müeyyidelere muhatap olacak olan işin yüklenicisi firmanın kendisidir. Yapımcıları tarafından taahhüt edilen bu hususun denetleyicisi ise ithalat aşamasında Tütün Üst Kurulu’dur’ diyor.

KURUL, 2.EL DİYOR

Tütün Üst Kurulu,
geçen aralık ayı içinde verdiği raporla, söz konusu makinelerin ikinci el olduğunu bildiriyor. Ancak Tekel, yasa gereğince yapılması gerekenleri yapmıyor, yani makineleri iade etmiyor; buna karşılık Tütün Üst Kurulu’nun verdiği rapora rağmen Ankara İdare Mahkemesi’ne dava açıyor.

Ve makineler çoktan Türkiye’ye getirilip gümrükten geçirilerek, Tokat Sigara Fabrikası’nın yolunu tutuyor. Ve geçen hafta İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurmayı reddediyor.

Tekel’e 1.7 milyon Beyaz Rusya’ya 764 bin Euro

Ve elimizdeki bir teklif mektubunu açıklayarak, devletin nasıl kazıklandığını ortaya koymak istiyoruz.

Orijinali İngiliz Molins yapımı olup MTS tarafından yenileştirilen ve adedi Türkiye’ye 1 milyon 730 bin Euro’ya satılan makinelerin aynısı (HLP modeli), İngiliz Molins firması tarafından Beyaz Rusya’ya (Minsk’e 31.9.2003 teslim şartıyla) kaça teklif ediyor, biliyor musunuz?

764 bin dolara, yani 575 bin Euro’ya...

Belgelere göre, makine başında 1 milyon 155 bin Euro, toplamda ise 9 milyon 240 bin Euro kazıklanma!

Gelin bu hesabın içinden çıkın.

Tekel Sigara’nın özelleştirilmesi için son teklif verme tarihinin 18.2.2005 olduğu açıklandı; gelen makinelerin bazıları montaj aşamasında ve diğerleri de yolda...

Özelleştirme ‘varlık satışı’ biçiminde yapılacağından, borç ve alacaklar Tekel’e, dolayısıyla da varlığı sona ereceğinden devlete yüklenmeyecek mi?

Asıl soru şu: Tekel 764 bin dolara başka ülkeye satılan bir makineyi 1 milyon 730 bin Euro’ya nasıl alıyor

GÜNÜN UYARISI

‘Bir nargile (zararda) 50 sigaraya bedeldir. Nargile içmek iyi bir şey değil.

(Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden

Doç. Dr. Hüsnü Erkmen)
Yazının Devamını Oku