11 Ekim 2005
‘TELEVİZYONA bakıyorum, her kafadan bir ses çıkıyor. Ben 25 yıldan beri bu işlerin içinde bir üreticiyim. Neyin ne olduğunu biliyorum.
Her şeyin başı pisliktir, bunun dışında veteriner denetiminde kesim yapıldığı gibi laflar havada kalmaya mahkûmdur.
Türkiye’de yaklaşık 7 milyon ton tavuk yemi tüketilir; bunlardan 3 milyon tonu tavuk gübresi çıkar. Böylece çevresel sorunlar ciddi boyutlara ulaşır. Türkiye’de kümeslerin yarısından çoğu 20-30 yıllık kümeslerdir. Çatısı akar, kapısı çerçevesi yoktur. Bandırma-İzmir, Bolu-Gerede yollarında gördüğünüz tavuk çiftlikleri moderndir ama bunların oranı henüz %30’lardadır. Bu yüzden üretim sağlıksızdır. Asıl mesele gübredir. Üreticiler, kümeslerin altlarına çeltik kavuzu ve ağaç talaşı atarlar. Piliç pisliğini de bunların üzerine yapar; işte mikrop sorunu burada başlar.
Ne yazık ki, bu kümesler kuralına göre ve özenli şekilde temizlenmez, her üretim döneminden sonra kümeslerin tabanı pürümüz ocakla yakılmaz, dezenfekte edilmez, ilaçlanmaz ve en önemlisi de 15 gün süreyle havalandırılmaz.
Her yeni üretim dönemiyle hijyen sorunu gündeme geliyor. Gerekli temizlik işlemi yapılmadığı için mikroplar giderek artıyor.
Yazının Devamını Oku 9 Ekim 2005
<B>RUMELİ </B>Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Topkapı Eresin Otel’deki iftarında <B>İstanbul Büyükşehir Belediyesi</B> eski Başkanı <B>Ali Müfit Gürtuna </B>ile karşılaştık. <B>Gürtuna, Levent’</B>teki bürosunda parti kurma çalışmalarını sürdürüyormuş.
Ama gündem o değil; <B>İstanbullulara </B>dayatılmak istenen yeni projeler... Daha ilk sözlerimiz karşısında <B>‘İstanbul elden gidiyor’ </B>deyince şaşırdık.
Epeyce tavırlıydı ve <B>‘Gel, sana verdim, demek olur mu?</B> <B>Neye göre veriyor, neye göre ne yapılacak?’</B> diye tepki gösteriyordu.
<B>- Tayyip Erdoğan, 25 Eylül’de Dubai’ye gitti ve aradan iki hafta geçmeden Şeyh, Türkiye’ye geldi ve 5 milyar dolarlık emlak pazarına imza atıldı.</B> <B>Demek ki bunlar Galataport gibi daha önce ayarlanmış...
</B>- <I>(Masada bir AKP’li şaşırıyor bu sözlerimize, ‘Demek ki kuluçka süresi bitmiş işler bunlar’ diyor.)</I> Bu işlerde kuluçka süreci kısa sürüyor (gülüyor). Halbuki bizim dönemimizde hazırlanmış projeler vardı. Her yere neden otel! <B>Yedikule’</B>de projelendirdiğimiz ‘<B>Müzeler Sitesi’</B> ve yanında bir konferans salonu vardı. Bugün <B>İstanbul’</B>un müzeleri dağınık. <B>Şehir Müzesi</B> tıkış tıkış, bir şey koyacak yer yok. <B>Arkeoloji Müzesi</B> de artık yetersiz kalıyor. Ayrıca modern bir müzemiz yok. Böyle projelendirilmiş bir yeri, yabancıya ‘Al sen burasını otel yap’ deniliyor. Böyle şey olmaz.
<B>- İlk defa İstanbul’la ilgili eleştiri getiriyorsunuz.
</B>- Söylemeye başladı artık... <B>İstanbul’</B>daki yönetim <B>İstanbul’</B>u algılayamıyor, hatta hükümet de... Rant gözüyle bakılıyor <B>İstanbul’</B>a...
<B>- Zincirlikuyu’da Karayolları’nın binası diye bilinen yer; orası da otel ve işmerkezi olacakmış.
</B>- 1000 dönüm...<B> </B>Hiçbir plan dikkate alınmıyor; deniz ve demiryolu alanları da öyle... Biliyorsunuz <B>TOKİ’</B>ye de plan yapma yetkisi verildi... Ne kadar boş alan alan varsa inşaata açılıyor; gelsin otel ve işmerkezleri! <I>(Özellikle Kadıköy yöresinde 200 metrekarelik alanların bile gizlice imara açıldıklarını söylüyor bir başka AKP’li...)</I> İlave ek imar hakları veriliyor sorumsuzca. Bu faciadır, hukuksuzluktur.
Yazının Devamını Oku 8 Ekim 2005
<B>GENİŞ </B>mali kaynaklara sahip<B> İstanbul Minibüsçüler Esnaf Odası </B>Genel Kurulu bugün <B>Ümraniye </B>Princess Salonunda toplanıyor.
Bu minibüscülerin sıradan bir kongresi değil... 2.152 minibüs esnafının oyları <B>‘Ali Kemal Aktürk yeniden mi başkan olacak yoksa muhalefetin adayı Basri İlkkılıç mı kazanacak?</B>’ sorusuna yanıt verecek.
<B>Aktürk,</B> rekor bir şekilde 18 yıldan beri oda başkanlığını sürdürüyor. Muavinlikten döviz büfesi ve <B>Maçka’</B>da 4 yıldızlı bir otel sahipliğine kadar yükselmiş bir <B>‘minibüs imparatoru’ </B>olarak biliniyor. Ve eski <B>ANAP’</B>ın ‘Trabzon-İstanbul’ arasında politik ağırlığı bulunan bir isim. Hatta Trabzonspor eski Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’dan hesap soracağını söylemekten çekinmeyerek Trabzonspor Başkanlığı’na aday olmaya kalkışmıştı.
Geçen iktidar döneminde <B>DGM Savcılığı’</B>nca yapılan soruşturma sonunda 40 kişi ile birlikte <B>‘cürüm işlemek için çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, resmi evrakta sahtecilik, ikna suretiyle haksız menfaat sağlamak, tehdit, dolandırıcılık, sahte ehliyet ve ruhsatname tanzim etmek’ </B>gibi iddialarla tutuklandı.
Cezaevinde yatarken, 2002 yılında toplanan genel kurulda yeniden <B>‘başkan’ </B>seçilme başarısını gösterdi. Son olarak <B>Aktürk</B>’ün adı <B>Levent</B>’te bir minibüs esnafının vurulması olayında geçti.
<B>Aktürk’</B>ün çıkarttığı <B>‘Minibas’ </B>adlı Oda dergisinde <B>‘Minibüs esnafı AB’ye hazırlanıyor’</B> başlıklı bir yazısı yeralıyor. Derginin sayfaları Başbakan <B>Erdoğan,</B> Bakanlar <B>Abdüllatif Şener, Hüseyin Çelik, Abdülkadir Aksu, Faruk Özak </B>(hemşehrisi), <B>Binali Yıldırım, Atilla Koç, Murat Başesgioğlu </B>ile Vali <B>Muammer Güler </B>ve Belediye Başkanı <B>Kadir Topbaş’</B>ın yanında gözüktüğü resimlerle dolu.
<B>İstanbul’</B>da 194 hatta 6.200 minibüs çalıştığını ve ayakta taşımacılığa son vermek için 14 kişilik minibüslerin 18 kişiye çıkartılmasını talep ediyor.
<B>AKP KARŞI ADAY ÇIKARDI
</B>Kongrede karşısına <B>Basri İlkkılıç </B>aday çıkmış... <B>İlkkılıç,</B> <B>AKP’</B>nin <B>‘Esnaf Geliştirme Platformu’</B>nca belirlenmiş... <B>‘179 dolma minibüs esnafının üye yapıldığını’ </B>belirterek, üyeleri sahte oy kullanılma ihtimali için uyarıyor. <B>Aktürk’</B>ün,<B> İstanbul’</B>da üzerindeki gayrimenkulleri ve sayısı bilinmeyen minibüslerini devrettiğini, sadece 1-2’sinin üçte birinin ortağı olarak aday olduğuna dikkat çekiyor. ‘<B>Bir başkanın maaşı hacizli olursa Oda’mızın ne halde olduğunu görün.</B> <B>Hat açıp, plaka vereceğiz diye esnafımızı yanıltıyor.</B> <B>Ortalıkta kendisiyle ilgili borç senetleri elden ele dolaşıyor’ </B>diyor <B>İlkkılıç...
Yazının Devamını Oku 7 Ekim 2005
‘<B>MÜZAKERE </B>Çerçeve Belgesi’ndeki 36 müzakere konusu arasında ‘planlı kentleşme’yi hedefleyen ve kaçak yapılaşmaya karşı önlemleri içeren bir ana başlık acaba neden yok? Özellikle ‘düzenli ve kimlikli’ kent dokularıyla övünen Avrupa’nın, Türkiye’de tam tersini yaratan çarpık ve yasadışı kentleşmeye ve sadece ranta dayalı imar politikalarına ‘kayıtsız’ kalması acaba nedendir?’
Bu soruları TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci gündeme getiriyor. Kuşkularını şöyle ifade ediyor:
‘AB sözcülerinin Türkiye için dile getirdikleri ‘dinamik ekonomi’ tanımı ve Avrupa’nın da bundan ‘yararlanması’ dilekleri, söz konusu ekonominin temel dayanağını oluşturan ‘arsa rantları’ ile ‘ayrıcalıklı kent rantı projeleri’ne bağlı olduğundan, bu politikaların yarattığı kaçak, karaktersiz ve düzensiz kentleşmeye karşı da önlem alınması AB müzakerelerinde yer almıyor.
AB’nin bu ‘ihmali’ hükümetin de işine geliyor olmalı ki, Avrupa’da örneği olmayan ve olması da mümkün görünmeyen ‘kayırmalı proje yasaları’nı AB ile uyum paketleri arasında çıkartabiliyor.
AB’ye üyelik yolunda ‘müzakere’ edilmeye başlanan 36 konu arasında ‘kentleşme ve imar’ konusu yok!’
Kuşkulu ‘neden’lerin çok iyi incelenmesi ve araştırılması gerekmiyor mu?
Batıda ormanları, SİT alanlarını yağma edemeyen zihniyet Türkiye’yi açık kapı olarak mı görüyor?
Bize de iftar versinler
KARS Belediye Başkanı Nafi Alaybeyoğlu, belediyenin kıt imkánlarıyla hizmet vermeye çalıştıklarını, işsizliğin ciddi boyutlara ulaştığını söyledi bize Kars’tan ayrılırken...
Kendisine ‘Belediye olarak iftar yemeği verebiliyor musunuz?’ diye sorduk. İstanbul’da AKP’li belediyelerin ramazan etkinlikleri için zengin programlar düzenlemekte yarış ettiklerini, bazılarının günde ortalama 5 bin kişilik iftar verdiklerini anlattık.
İstanbul’un Bayrampaşa Belediyesi’nin, 8 Balkan ülkesinde 25 kente TIR’larla iftar seferine gittiğini, birçok belediyenin binlerce kişiye iftar sofraları hazırladığını hatırlattık.
Alaybeyoğlu bunları biraz da şaşkınlıkla karşıladığını belirterek şöyle dedi:
‘Bunları çifte standart olarak değerlendiriyorum. Bu dini hayrın gösterişe dönüştürülmesi değil midir? Ayrıca bunların hesabının sorulması gerekir. Maalesef bizim böyle bütçemiz yok.
Biz de iftar yemeği veriyoruz ama belediyenin imkánlarıyla değil hayırseverlerin katkısıyla... Aracı olup, organizasyonu yapıyoruz.
Doğu’daki gariban belediyeler değil altyapı hizmeti vermek, maaş ödeyemiyor. Nasıl iftar versin.
Eğer bu belediyelerin bu kadar kaynağı varsa, bizlere katkıda bulunsunlar. En büyük hayrı işlemiş olurlar. Gitmesen de görmesen de, o şehirler benim ülkemin beldesi desinler.’
Bahriye Üçok’a saygı
ATATÜRKÇÜ Düşünce Derneği (ADD) Kurucu Üyesi ve AÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Bahriye Üçok, 1989 yılında TV’deki bir açık oturumda ‘İslam’da örtünmenin zorunlu olmadığını’ açıkladıktan sonra ‘İslami Hareket’ adlı örgütün yoğun tehditlerini almaya başladı ve bunun ardından da 6.10.1990 günü evine gönderilen kitap paketini açmaya çalışırken, içine yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi.
Onu öldürenler, ülkemizde laik cumhuriyetin kalelerinden birini yok etmeyi amaçlamışlardı. Atatürk devrimlerinin, cumhuriyetin değerlerinin bir kalesini yıktılar. Ama şu unutulmamalıdır ki; o değerleri savunacak daha pek çok kale var.
Üçok’u 15. ölüm yıldönümünde saygıyla anıyor, geçen yıl Biga Belediyesi’nin talihsiz bir kararla ismini değiştirdiği ‘Bahriye Üçok Parkı’nın isminin iade edilmesini bekliyoruz.
Ahmet ELİTAŞ Biga ADD Başkanı
Kişi başı 2 YTL
AB, üyelik müzakereleri sürecinde aday olan tüm ülkelere hibe şeklinde yardım yapıyor. Ancak Yunanistan’ın üye olduğu 1981’e oranla bu yardım miktarı çok azaldı. Türkiye’nin 10 yılda alacağı miktar sadece 10 milyar Euro; yani kişi başına 12.5 Euro (2 YTL).
İyi satışlar!
Muzaffer GÖKÇAY
GÜNÜN SÖZÜ
‘Parlamentonun tüm saygın üyelerinin bilgisi dışında gelişen bu süreci (AB) ben demokratikleşme adına çok doğru bulmuyorum. Çünkü hepimizin kafasında bazı belirsizlikler ve açıkçası rahatsızlıklar var. Şu anda ihtiyatlı ve endişeli bir bekleyiş var. İnanıyorum ki, tüm problemler sağduyulu bir şekilde aşılabilecek zemine oturtulabilir.’
(Amerika’nın Sesi’ne konuşan AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez)
Biliyor musunuz?
- ANTALYA Milletvekili Osman Özcan’ın, Özaltın İnşaat Ticaret ve Sanayi AŞ’ye kesin tahsisi yapılan Serik-Belek-İleribaşı bölgesinde orman katliamı yapıldığını, sahil şeridine 10 metre yakınlıktaki bölgelere şirketin hafriyatının yığıldığını, bunun da deniz kaplumbağalarının üremesini engellediğini Bakan Atilla Koç’a soru olarak yönelttiğini... NEVŞEHİR’in AKP’li Belediye Başkanı Hasan Ünver’in, dünya barışı için yaptığı çalışmalar nedeniyle Avrupa-Asya İnsani Bilimler Akademisi tarafından ‘Dünya Gülü’ altın madalya ödülüne layık görüldüğünü... KAN davası yüzünden ilçeye giremeyen Hazro (Diyarbakır) Belediye Başkanı, eski HADEP’li Hamit Ergin hakkında PKK’ya yardım iddiasıyla İçişleri Bakanlığı’nca soruşturma açıldığını... CHP’den ANAP’a geçen Kars Milletvekili Selami Yiğit’in, hangi ürünlerin ekilmesi gerektiğinin tespiti için Kars’tan kavanozlarla aldığı toprak numunelerini Ankara’daki Toprak Araştırma Enstitüsü’ne tahlil ettirmeye başladığını...
Mesaj panosu
ZEYTİNBURNU da, Eminönü gibi Ramazan’da panayır alanına dönüştürüldü. Ne yazık ki, ramazan şenliği değil, şov yapılıyor. Hemen yandaki sokakta itfaiye ekipleri bir olay olsa hareket edemez; küçük naylon çadırlar içindeki yiyecek satan işyerlerinde tüpgazdan angın çıkarsa kimse müdahale edemez. Bendan uyarması...
O.Y.-KAZLIÇEŞME
TOPKAPI-Göktürk arasında (3 ve 4 ekim) çalışan 48A kodlu saat 22.00 de kalkması gereken son otobüs kalkmadı, yolcular mağdur oldu. Dertlerini paylaşacakları bir muhatap da bulamadı, çünkü İETT danışması kapanmıştır. Dar gelirli insanlar taksi tutarak evine gitmişlerdir.
Ali BEYDOĞAN
BOSTANCI sahilinde her isteyen yazlık kondu yapabilir mi? Kaçak kayıkhanelere göz yumulurken garibanın kayık bakım yeri yıkılabiliyor. Galiba kıyı kanunu kaldırıldı ki Büyük Kulüp bu çok büyük iskeleyi yapabildi.
R.Oğuz ÇEVREK
- TRAKYA Elektrik (TREDAŞ), faturalarını ödemekte geciken müşterilerine karşı ‘icra’ya kadar uzanan hassasiyetini başka konularda niye göstermiyor? Örneğin, Tekirdağ’ın girişindeki Dorukkent Sitesi’nin havuzlu bahçesinde yapılan bir düğünde TREDAŞ’ın masa, sandalye ve tabakları ne arıyordu? Bir devlet kurumunun eşyası, dışarı çıkartılabilir mi?
M.M.-TEKİRDAĞ
Yazının Devamını Oku 6 Ekim 2005
<B>KARS’</B>taki izlenimlerimizde, <B>İstanbul’</B>da yaşayan Karslı işadamlarının bölgelerine karşı duyarlı olduklarını gördük. Aytemiz Petrol’ün sahibi İsmail Aytemiz, her türlü katkıyı sağlıyor bölgesine. Okullar yaptırmış; şimdi de bir spor salonu inşaatına başlamış. Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Celal Aras, Selim İlçesi’nde bir öğretmenevi yaptırıyor. Kars’a en çok gidip gelen Kars Et’in sahibi Turan Çelik, Kafkas Üniversitesi başta olmak üzere kentteki her türlü sosyal etkinliklere sahip çıkıyor. Bu arada 30 villanın inşaatına başlamış... Kars-Ardahan-Iğdır Vakfı Başkanı İskender Bozdemir, 2. Lig’e çıkması için Karsspor’a ve yöreden 500 öğrenciye yardım elini uzatıyor.
Esenyurt’un eski Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan da ‘Kursağı doysun, ayağa kalksın, güneşe baksın’ sloganı ile hemşerilerine ‘balık tutmayı’ hedefleyenlerden. Yörenin ilkel tarımcılığını sanayi tarımcılığına dönüştürmek amacıyla 1500 dönüm alana mısır ve ayçiçeği ekimi yaptırmış... Ayrıca ceviz ve badem fidanı diktirmek ve kaz yetiştiriciliğini ekonomik değere dönüştürmek için projeler hazırlatmış. ‘Vatan Computer’in sahibi Nuri Vatan da, arıcılığın geliştirilmesi için yeni teknikler getirmiş Kars’a... Bu arada Kars’ın tanınmış mandıracılarından Özer Altunsabak, bal üretimi için çarpıcı bir açıklama yapıyor ve ‘Kars eskiden arıcılık konusunda ileri seviyedeydi. Ancak Karadeniz’den gelen arıcıların getirdikleri güçlü arılar, bölgedeki yerli ırkı yiyerek yok ediyorlar’ diyerek bu soruna karşı önlem alınmasını istiyor.
7 YILLIK GÖREV
Kars ekonomisinde önemli bir yer tutan gravyer ve kaşarın AB standartlarına uygun olarak üretim ve pazarlamasının yapılması amacıyla Tarım İl Müdürlüğü’nce sıkı bir denetim yapılarak sertifika verilmeye başlandığını da öğrendik bu arada.
Yerel ‘Çağdaş Kars Haber’de ‘Bu Vali artık gitmeli’ başlıklı bir yazı dikkatimizi çekti. Vali Nevzat Turhan, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Gümüşpala Kortağ’ı eleştiri sınırlarını aşıp onurunu ve kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla dava etmiş. Bu ay 7. görev yılını tamamlayan valinin, Kars’ta kalıcı bir yatırımı ve hizmeti olmadığı öne sürülüyor.
Buna karşı bazı çevreler de, ‘Valimiz kanun adamı ve dürüsttür. Gelen gideni aratır’ diye konuşuyorlar. Vali Turhan, AKP’li eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın akrabası.
‘HER KÖYÜN DELİSİ’
Kars’ta yönetmen Reis Çelik’le karşılaştık... Daha önce Çıldır’da Tuncel Kurtiz’in oynadığı ‘İnat Hikáyeleri’ filmini çeken Çelik, öyküsü Kars’ta başlayıp Almanya’da biten mülteci kamplarındaki yaşamların anlatılacağı ‘Mülteci’ filminin senaryosunu hazırladığını söylüyor. Bir yandan da ‘Her Köyün Delisi’ adlı ilginç belgeselini bitirmeye çalışan Çelik, ‘Anadolu’da deliye, ‘Veli’ denir. Bir yerde ermiş, evliya gibidir bunlar. Çoğu deli, kendini aşmıştır; kimsenin söylemeye cesaret edemediği eleştirileri yapar, bir yerde de topluma yön gösterir. Çok çarpıcı görüntüler çıktı’ diyor.
Prof. Eşme’den Gürüz’e yanıt
YÖK Başkanvekili Prof. İsa Eşme, Saygı Öztürk’ün köşesinde yer alan sözlerinde eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün ne demek istediğini sormamız üzerine kendi adına bir açıklama gönderdi.
Gürüz tarafından üç konuda suçlandıklarını belirten Eşme, şunları yazıyor:
‘Bunlardan biri, vakıf üniversitesine yönelik... Bilindiği gibi, 77 üniversitemizin 24’ü vakıf üniversitesi olup bu kurumların adının önünde devlet üniversiteleri gibi ‘TC’ harfleri bulunur. Akademik yönden 2547 sayılı yasaya tabidirler. Bu üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinin, YÖK üyesi, ya da YÖK başkan yardımcısı olmalarının önünde hiçbir engel yoktur. Olmasını düşünmek de anlamsızdır. Diğer üniversitelerden seçilen YÖK üyeleri, bu görevlerinin yanı sıra kendi üniversitelerinde ya da başka üniversitelerde nasıl derse girme haklarına sahiplerse vakıf üniversitelerinde görev yapan YÖK üyeleri de aynı haklara sahiptirler. Bu durum daha önceki dönemde de böyleydi. Ancak YÖK Yürütme Kurulu’nda görev yapanlar tam zamanlı olup ilgili mevzuata göre hiçbir üniversitede ders veremezler. Zaten ders verecek zaman da bulamazlar. Bugün için YÖK Yürütme Kurulu kadrosunda bulunanların hiçbirinin vakıf ya da devlet üniversitelerinde ders vermesi söz konusu değildir.
Adım verilmeden, vakıf üniversitesinden gelmeme rağmen başkanvekili olmam konu ediliyor. Ben, Köy Enstitüsü kökenli bir akademisyenim. Devlette 30 yıllık hizmetimden sonra emekli olarak bir vakıf üniversitesine geçerek burada 5 yıl görev yaptım. 28.2.2005’te YÖK üyeliğine seçildiğimde yasal zorunluluk olmadığı halde, YÖK’te yer aldığımı, komisyon çalışmalarında daha yararlı olabilmek için tüm derslerimi bıraktığımı, başkanvekilliğine seçildiğim 15.8.2005’ten itibaren üniversitemle ilişkimi tamamen kestiğimi belirtmek istiyorum.
YÖK, cumhuriyetin temelleri olan üniversitelerimizin üzerinde anayasal bir kurum... Üniversitelerimizin, kadrolarına mahkeme kararlarına rağmen el konulmak istendiği, bazı siyasiler tarafından dayanaksız olarak suçlandığı ve yıpratılmak istendiği bir dönemde YÖK’ün yaptıkları ve verdiği mücadele biliniyor olmalı.
YÖK’ün yaptıkları eleştirilebilir. Gönül ister ki meslektaşlarımız tarafından yapılan eleştiriler, gazete sayfaları aracılığıyla değil yüz yüze yapılsın, akademik toplantılarda yapılsın.
Türk yükseköğretiminin, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar birlik, beraberlik ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Destek verilmese bile gölge edilmemelidir.’
Özelleştirmeler gereksiz
İKTİSATÇI Mustafa Sönmez, Erdemir’in satışı ve OYAK üzerine görüşlerini belirtirken, ‘Özelleştirmeler gereksiz’ diyor:
‘Ne Erdemir, ne Tüpraş, ne Telekom, ne ötekileri... Özelleştirme Türkiye için gerekli bir operasyon değildi. Bu kamu kuruluşları topluma yük değil, istihdam, büyüme ve vergi kapısıydı. Bunları özelleştirmek yerine büyütmek mümkündü. Bunu satın alan kuruluşlara da, gidin o kapitalinizle yeni yatırımlar yapın demek düşerdi. Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni istihdam, yeni katma değer, yeni vergi kaynakları, bu yeni yatırımlarla gerçekleşirdi. Ama zihniyet o zihniyet değil. Kafa IMF’ye yaranma, dogmatik kamuyu kazıma, kamu hizmetlerini piyasaya açarak metalaştırıp ticarileştirerek global sermaye hizmet kafası... Ne söyleseniz boş bu kafaya...’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Çalışırım, çalıştırırım; çalmam, çaldırmam.’
(Dr. Cengiz Özdiker)
‘Diplomaside marifet masaya oturmak değil, masadan başarıyla kalkmaktır.’
(CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen)
Sultanahmet’te yine ‘panayır’
EMİNÖNÜ Belediyesi’nin başkanları değişiyor, ancak uygulamalar hiç değişmiyor. Sultanahmet Meydanı yine panayır yerine döndürüldü Ramazan’da... Alanın iki yanı 100’e yakın baraka ile doldurulmuş; bunların ön yüzlerine de ‘yalancı’ Osmanlı Evleri görüntüsü verilmiş.
Peki bu barakalar kaça verildi?
Pek çok şey konuşuluyor Eminönü’nde. Söylenenlere göre çoğu AKP yandaşlarına dağıtılmış.
Belediye’nin Emin Ltd. Şti. 40 günlüğünü 10 milyara kiralamış, ne demekse 8 milyara da ‘resmileştirilmiş’...
Bir esnaf diyor ki; ‘Bunlardan bazılarının 12-15 milyara devredildiğini belediyemiz biliyor mu?
Dünyanın merkezi olarak anılan Sultanahmet Meydanı ‘panayır’ yerine dönüştürülürse turist niye gelsin? Yenikapı veya Kumkapı sahillerinde niye kurulmaz bunlar?
‘Keşiş Güç’
RUM Patriği Bartholomeos’un, Türkiye aleyhine bir yetimhaneyle ilgili AİHM’ye başvurması, ardından Papa’yı Türkiye’ye davet ettiği haberlerinin mürekkebi kurumadan önümüze bir kitap geldi. Gazeteci Uğur Yıldırım’ın, Otopsi Yayınları arasında çıkan ‘Keşiş Güç’ü... Kitapta, Patrikhane ile ilgili çoğu ilk kez yayımlanan 45 belge var. Mora İsyanı’nı başlatan Filiki Eterya’yı masonların kurduğu; Patrikhane’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadar oynadığı rollerle ilgili bilgiler... Atatürk’ün konuya ilişkin rapor ve yazışmaları, baba-oğul Bush’ların ve Clinton’ın Patrikhane konusundaki tavrı, AKP’nin tutumu... Kitap, Karadeniz’de Pontus faaliyetiyle ilgili de ilginç bilgilere veriliyor.
Yazının Devamını Oku 5 Ekim 2005
<B>AB </B>yolunda bir viraj daha aldık... Bunun ekonomiye olumlu yansımaları olacaktır. Ülkemizde demokrasinin yerleşmesi ve kurumsallaşması yolunda daha birçok adım atılacaktır. ‘Medeniyetler Çatışması’ teorisi görünüşte de olsa şu an için çökmüştür. Hıristiyan bir blokun Müslüman bir ülkeyi içine almak üzere müzakerelere başlaması teoriyi pratikte çürütmüş görünüyor. Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz tabii ki.
Asıl iş bugünden sonra...
Uyum yasalarının yaşama geçirilmesinde büyük mücadele verilecek. Zihniyet değişimi geçirecek Türkiye... Türkiye’nin elbirliğiyle tüm kurumlarıyla bu dönüşümü gerçekleştirmesi lazım. Milli geliri artmış, refah düzeyi yükselmiş, daha güçlü bir Türkiye’yi dünya üzerindeki diğer bloklar da içlerine almak isteyeceklerdir. Tüm bunları gerçekleştirirken bölgesel ekonomik işbirlikleri unutulmamalı!
Artık dünya tek merkezli değildir. Geniş çerçevede uygulayacağımız aktif dış politika, dahil olabilmemiz için büyük gayret gösterdiğimiz AB’ye girebilmemiz için çok önemlidir.
Genç Türkiye olarak hepimize büyük ‘transformasyon’u gerçekleştirmede büyük görev düşüyor.
Yolumuz açık olsun...
Şule KILIÇARSLAN
Dar kafa
MARMARA Üniversitesi’nin 2005-06 akademik yılı açılış töreninde Rektör Prof. Tunç Erem öğrencilere ‘Çarpık ideolojilere ve tarikatlara asla teslim olmayınız’ uyarısında bulundu. Erem, Başbakan’ın üniversitelere yönelik eleştirilerini yanıtlarken de ‘Acaba üniversitelerimiz kurumsal özerklikte dünya sıralamasında kaçıncı sırada?’ diye sordu ve kaynak sıkıntılarını gündeme getirdi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel açılış konuşmasında bu konuya değinerek
‘Dünya üniversiteleri içinde Türk üniversitelerini görmek istiyor musunuz? ‘diye sorarak şöyle konuştu:
‘Bizim görevimiz gençleri en iyi şekilde yetiştirmek ama elimiz kolumuz bağlı, diyen rektörü dinleyin o zaman. Size getirdiği teklife sadece dar gözlükle, kafayla değil, geniş bakın. Daha fazla para isteyen yok. Ayırdığınız parayı kullandırın ki, Türkiye üniversiteleri daha başarılı olsun. Bilim adamı bir lafı iki kere söylemez. Üniversitelere verilen kamu parasıdır. Kadro veriyorsun, tayin yapmıyorsun, benim öğretim üyem, tayin yapmak için kamu dairelerinde bekliyor.’
58 üniversiteden 58’inde imzası bulunan Demirel’in bu sözleri söylemek hakkı var galiba.
Bedeli var
AB’nin ‘Olsun da ne koşulda olursa olsun’cuları nihayet muratlarına erdiler ve müzakerelerin başlamasına karar verildi. Elbette her şeyin bir bedeli var. Türkiye’nin önüne Kıbrıs’ı tanıma, Ermeni soykırımı iddiasını kabul etme, serbest dolaşımın süresiz ertelenmesi başta olmak üzere bir yığın koşul konuldu.
Her biri tek tek toplumsal tepkiye neden olabilecek talepler, medyanın da desteğiyle hükümet tarafından kabul edildi. Ne için? Müzakereler yeter ki başlasın diye. Üstelik, ucu açık bir müzakere süreci ve bunun da üstüne hazım sorunu eklendi.
Türk halkı, AB’nin yarattığı tarih sendromuna sokularak ya da tarih mitleriyle oyalanarak ve de yeterince bilgilendirilmeden müzakerelerin başlatılması yönündeki mutabakatın imzalanması törenini izledi. 3 Ekim de, 17 Aralık gibi tarih saplantısı içine sokulmuş bir anlaşma olarak tarihe geçecek. Halkın değişik kesimlerinin sözcüsü durumundaki sivil toplum örgütlerini bir yana bırakın, parlamentoda temsil edilen siyasi partiler ve hatta ana muhalefet partisi dahi bilgilendirilmeden oldu bittiye getirilen bir süreç izledik. Dışişleri Bakanı Gül ‘trenin kaçırılması söz konusuydu’ diyerek anlaşmayı savunmaya çalışıyor. Oysa ‘bu tren, bizi istemediğimiz yere götürecekse, kaçarsa kaçsın’ deme cesaretini bulamadılar.
İdris ADİL
Türkiye’nin önü açıldı
BİZİ kimse tutamaz artık, biz hariç! Türkiye açısından en önemli mesele görüşmelere başlanılması idi. Olmayan engeller çıkarılması planı tutmadı. Hükümet, taviz vermeden Türkiye’nin alabileceği her ne ise onu almayı başardı.
Bundan sonrasının sanıldığı kadar zor olacağını sanmıyorum. Bundan sonrasında bizi zorlayacak en büyük şey sanıldığı gibi AB değil, bazı Avrupa ülkelerinin de desteklediği PKK terörü ve kim ne derse desin başımıza sarılmaya çalışılan ‘Kürt Sorunu’dur.
Eğer terörden de kurtulabilirsek ve siyasi istikrardan ve ekonomik disiplinden uzaklaşmadan, vergilerin zamanla indirilerek yatırım ortamlarının cazipleştirildiği bir ülke olabilirsek emin olun Türkiye 10 yıldan daha bir zaman içinde Avrupa’nın devleri arasında olacaktır.
Ben Allah’ın izni ile Türkiye’nin önünün açıldığına inanıyorum. Bundan sonrası bize kalmış. Çok çalışacak hem ülkemiz hem de dünya barışına katkıda bulunacağız. Avrupa, basiretli davranarak ‘Medeniyetler Çatışması’nın bir süreliğine önüne geçmiş bulunuyor. Bundan sonraki süreçte de inşallah bu yöndeki düşünce ve gayretlerinden vazgeçerek dünyamızı kana bulamak isteyenlere fırsat vermezler. Hayırlı olsun!
sezaisen2000@hotmail.com
Pastanın hangi dilimi verilecek
MÜZAKERELER başladı ve merak edilen bir sürece girildi! Bilirkişiler olarak beklentileriniz nedir? Bize sunulan pastanın hangi dilimi verilecek merak ediyorum. İçimde bir kuşku var, biz sadece pastadaki mumları söndürdük. Birileri bu pastayı kesecek, dağıtacak ve kalırsa biz de tadına bakacağız.
Bundan sonraki 10 yıla bir hedef konursa, ne olacak şimdi nasıl geçecek bu 10 yıl?
Alp Arslan ÇAKICI
AB’yi başlarına çalsınlar
AB’ye girebilmek için başlayacak olan görüşme sürecinde bize kan kusturacaklarından hiç şüpheniz olmasın. Türkiye’de yaşayanlar bunu daha az hissedecekler. Asıl kan kusan, Avrupa’da yaşayan bizler olacağız. Biz dünden söyledik bile: Bırakın, alsınlar AB’lerini başlarına çalsınlar.
Türkiyemiz bize yeter de artar bile!
İlhan KARAÇAY/ HOLLANDA
GÜNÜN SÖZÜ
‘Türkiye’nin tam üyeliği bakımından ‘AB’nin hazmetme kapasitesi’ koşul olarak yer almıştır. Adı konmasa da, öteki verilerle birlikte dikkate alındığında halen gösterilen hedef ‘imtiyazlı ortaklık’tan başka bir şey değildir.
(DSP Genel Başkanı Zeki Sezer)
Biliyor musunuz
AB Komisyonu Türkiye Seksiyonu (Bölümü) üyelerinin görüşme talebi üzerine CEM Vakfı Genel Başkanı Prof. İzzettin Doğan’ın kendilerini yarın Cem Vakfı Genel Merkezi’nde kabul edeceğini...
Bizler yetim mahallesi miyiz
GÖLBAŞI’nda oturuyorum. Burası gün geçtikçe güzelleşiyor. Mogan Parkı, İncek, Haymana yolu gibi. Acaba zenginler burada da o yüzden mi bilmem... Fakat Konya tarafına giderken solda kalan yerler bakımsız. Yurtbeyi, Örencik, Gerdel köyleri. Burada insanlar yol, su, elektrik, ulaşım bekliyorlar. Su için kuyu suyu lazım, şehir suyu yok. Bir kuyu açtırmak 12-13 milyara mal oluyor. En son asfalt 12 yıl önce yapılmış. Belediye Başkanı ‘stabilize yol yaptık’ diyormuş, daha ne istiyorsunuz der gibi... Bir belediye otobüsü vermekten bile acizler bu insanlara.
Buraya hafta sonu piknik yapmaya gelenlerden hiç kimse kafasını çevirip bu sorunları görmez mi?
Sadece doğaya çöplerini bırakıp, mutluluklarını alıp gidiyorlar.
Ankara’ya 25 km, Çankaya Köşkü’ne 13 km uzaklığa biraz ilgi gösterelim.
Bülent SANLI-ANKARA
Yazının Devamını Oku 5 Ekim 2005
AB yolunda bir viraj daha aldık... Bunun ekonomiye olumlu yansımaları olacaktır. Ülkemizde demokrasinin yerleşmesi ve kurumsallaşması yolunda daha birçok adım atılacaktır.
Yazının Devamını Oku 4 Ekim 2005
<B>HAVAALANINDAN</B> kente girerken <B>‘Kültürün ve folklorun anayurdu Kafkasya’ya hoşgeldiniz’ </B>dövizi karşılıyor sizi... 2. Kafkas Kültür Festivali’nin yapıldığı Kars, Kafkasya’nın köklü tarihsel mirasına sahip. Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, ‘Artık Kars, Kafkaslar’ın yeni buluşma merkezi olmaya aday’ diyor. Özgün bir mimariye sahip Kars, bu festivallerle tarihsel ve kurumsal mirasını ayağa kaldırmak istiyor.
Dört gün süren etkinliklere yurtdışından epeyce yabancı konuk gelmişti. Kars’a gelenlerin sayısı 1000’i bulmuş. THY’den sonra Onur Air ve Atlasjet de her gün sefer yapmaya başlamış. Otel sıkıntısı başgösterince, Kars’a 54 km. uzaklıktaki Sarıkamış’ta yeni açılan Toprak Otel devreye sokulmuş.
Sarıkamış’taki kayak turizminin son gelişimini dikkatle izlemek gerekiyor.
ERMENİ BAYRAĞI
O kadar çok etkinlik vardı ki festival süresince... Alanlarda Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Rusya ve Slovakya halk dansları ekiplerinin hem kent meydanlarındaki, hem de Ani ören yerindeki oyunları (Özellikle Ani’de her ülke ekibi kendi bayrağıyla oyunlar oynayınca, girişteki surlara nöbetçi askerlerimiz de Türk bayrağını çekmişler hemen), belediye ile Anadolu Kültür’ün hayata geçirdiği Kars Sanat Merkezi’nde ‘Kafkasya’nın Genç Gözleri’, Mazlumağa Hamamı’nda ‘Gürcü Evi’ ve Global Heritage Fund’un (Küresel Miras Fonu) restorasyon tanıtımı, İstihkam Parkı’nda Kafkas Kadınları El Ürünleri Pazarı ve aralarında Ermeni filmi ‘Votka Limon’un da gösterildiği Kafkas Filmler Gösterisi dışında ‘Kars áşığı’ Norveç Büyükelçisi Hans Wilhelm Longua’nın özel davetiyle gelen ‘İnto Mito’ grubunun müzikleri hayli ilgi ve sempati topladı.
KARS KALESİ ONARILIYOR
Kars’ta bazı kişilerin Ermeni ekibine ve gösteriler sırasında ekibin elindeki Ermeni bayrağına dönük tepkileri hoş karşılanmadı; festival komitesinden bir üye ‘Ermeniler misafirimiz; bizim geleneğimizde konuğa karşı hoşgörü ve saygı vardır’ dedi.
Gözlendiği kadarıyla geçen yıla göre Ermeni ekibine daha sempatik davranıldığı dikkat çekti.
Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, küçük de olsa bazı tepkileri ciddiye almadığını belirterek, ‘Bu festivallerle zenginliğimizi öğreniyoruz. Barışın, dostluğun, kardeşliğin ve sınır ötesi işbirliğinin geliştirilmesine yerel düzeyde katkıda bulunmak istiyoruz’ diyor.
Kars’ın kültürel mirasına sahip çıkmaları nedeniyle Çekül Vakfı Başkanı Prof. Metin Sözen, TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekinci ve Kars’ta kişisel ilk restorasyonu gerçekleştiren merhum Tuncer Güvensoy’un adları birer caddeye verildi.
Bu arada, arkeolojik ve tarihi mirasın korunmasını uluslararası çapta kár amacı gütmeden yürüttüğü bildirilen ABD kökenli Küresel Miras Fonu (GHF), ODTÜ’nün hazırladığı projeyle Kars Kaleiçi başta olmak üzere üç Osmanlı evini, üç hamamı, Beylerbeyi Sarayı, Taşköprü ve Namık Kemal’in mutasarrıfken kaldığı dedesinin oturduğu evin restorasyonunu gerçekleştirecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve belediyenin işbirliğiyle gerçekleştirilen Fon’un projesinin başında İngiliz John Dreak ve ekibi bulunuyor. Projenin 5 milyon dolara mal olacağı belirtiliyor. Dreak, Afganistan’da Taliban’ın top atışıyla tahrip ettiği Buda heykellerinin onarımında da bulunmuş. Kendisini ‘Keşiş’ olarak nitelendiriyor, ‘Bu hafta İsrail’e gidip döneceğim, Kars’ta başka kültürel projelere de el alacağız’ diyor.
Sezen Aksu Kars’tan köpek getirdi
Kentte renkli sahneler yaşanırken Kars Kalesi’nde üç gün üst üste ‘Anadolu Ateşi’nin gösterisi, Sezen Aksu, Kardeş Türküler ve Recep Ergül’ün konserleri vardı. En az onar bin kişinin izlediği konserler için Kars’taki emekli bir memur, ‘Kazım Karabekir, 82 yıl önce kente girdiğinden beri Kars Kalesi’nde bu kadar kalabalık toplanmamıştı’ diye takıldı bize.
Kardeş Türküler’in konserinde slogan atan bir gruptan 6 kişinin gözaltına alındığını öğrendik.
Turkcell’in kız çocuklarının okula gönderilmesini amaçlayan ‘Kardelenler’ projesine büyük destek veren Aksu’nun bu çerçevede Kars’a gelmesi, hayli övgüyle karşılandı. Geçen yıl Çıldır’da bir klip çeken sanatçı, artık kendisini bir ‘Karslı’ gibi gördüğünü söyledi. Konser sırasında kendisine ‘Minik Serçe’ diye coşkuyla sevgi gösterenlere, ‘Ben artık bir kumruyum’ dedi. Bu arada kaldığı otelin önünde gördüğü Kafkas kırması bir köpeği alarak İstanbul’a götürdü. Yeni köpeğine ‘Sezen’ adını vermiş Aksu...
Festivalin sunucusu Karslı sanatçı Hasan Karayol, önümüzdeki yıl 30 bin kişiyle bir Kafkas oyunu oynayarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek istediklerini söylerken, 75 yaşındaki İlhan Feyman, 11 Kasım’da trompetiyle kendisinin de bas bariton olarak bir başka rekorun sahibi olacağının müjdesini verdi izleyicilere.
‘Sezen Aksu Kars’a kadar gelirken, öteki Karslı sanatçılar neredeydi?’ diye sordu birçok Karslı sanatsever. Verdikleri isimler, Kars kökenli Yavuz Bingöl, Sinan Çetin, Tamer Karadağlı, Tayfun Talipoğlu ve Çağla Şikel... Bir dahaki festivalde kendilerini bekliyorlarmış kentlerine...
GÜNÜN SÖZÜ
‘(AB’nin kararından önce ‘Türkiye AB’ye mi ait?’ konferansındaki konuşmasından) Ankara’da Anıtkabir’e giderek Atatürk’ü, Türk ulusu ve özellikle kadınlar için yapmış olduğu reformlar nedeniyle andım ve teşekkür ettim.’
(Alman tarihçi Dr. Udo Witzens)
GEÇMİŞİN SÖZÜ
‘Türkiye’nin AB’ye girmesine izin verilmezse kendimize yeni dostlar bulmak için başka tarafa bakabiliriz. Buna İslam dünyası da dahildir.’
(Recep Tayyip Erdoğan-5.9.2003, Wall Street Journal)
Mesaj panosu
MARMARA Üniversitesi yeni öğretim yılına bugün Sultanahmet’teki rektörlük binasında 11.00’de Süleyman Demirel’in vereceği konferansla başlıyor.
SODEV’in TÜSES’le düzenlediği ‘Sosyal Demokrasi Okulu’nun 13. dönemi bugün 18.00’de yapılacak törenle başlıyor. Salı ve perşembe günleri 18.30-20.30 arasında gerçekleştirilecek programlarda Deniz Kavukçuoğlu, Burhan Şenatalar, Erol Katırcıoğlu, Şule Daldal Necef, Ayhan Kaya, Can Baydarol, Turgut Tarhanlı, Yeşim Burul, Sevgi Uçan, Mehmet Kabasakal, Ercan Karakaş, Hüseyin Ergün. info@sodev.org.tr
Yazının Devamını Oku