KARS’taki izlenimlerimizde, İstanbul’da yaşayan Karslı işadamlarının bölgelerine karşı duyarlı olduklarını gördük.
Aytemiz Petrol’ün sahibi İsmail Aytemiz, her türlü katkıyı sağlıyor bölgesine. Okullar yaptırmış; şimdi de bir spor salonu inşaatına başlamış. Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Celal Aras, Selim İlçesi’nde bir öğretmenevi yaptırıyor. Kars’a en çok gidip gelen Kars Et’in sahibi Turan Çelik, Kafkas Üniversitesi başta olmak üzere kentteki her türlü sosyal etkinliklere sahip çıkıyor. Bu arada 30 villanın inşaatına başlamış... Kars-Ardahan-Iğdır Vakfı Başkanı İskender Bozdemir, 2. Lig’e çıkması için Karsspor’a ve yöreden 500 öğrenciye yardım elini uzatıyor.
Esenyurt’un eski Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan da ‘Kursağı doysun, ayağa kalksın, güneşe baksın’ sloganı ile hemşerilerine ‘balık tutmayı’ hedefleyenlerden. Yörenin ilkel tarımcılığını sanayi tarımcılığına dönüştürmek amacıyla 1500 dönüm alana mısır ve ayçiçeği ekimi yaptırmış... Ayrıca ceviz ve badem fidanı diktirmek ve kaz yetiştiriciliğini ekonomik değere dönüştürmek için projeler hazırlatmış. ‘Vatan Computer’in sahibi Nuri Vatan da, arıcılığın geliştirilmesi için yeni teknikler getirmiş Kars’a... Bu arada Kars’ıntanınmış mandıracılarından Özer Altunsabak, bal üretimi için çarpıcı bir açıklama yapıyor ve ‘Kars eskiden arıcılık konusunda ileri seviyedeydi.Ancak Karadeniz’den gelen arıcıların getirdikleri güçlü arılar, bölgedeki yerli ırkı yiyerek yok ediyorlar’ diyerek bu soruna karşı önlem alınmasını istiyor.
7 YILLIK GÖREV
Kars ekonomisinde önemli bir yer tutan gravyer ve kaşarın AB standartlarına uygun olarak üretim ve pazarlamasının yapılması amacıyla Tarım İl Müdürlüğü’nce sıkı bir denetim yapılarak sertifika verilmeye başlandığını da öğrendik bu arada.
Yerel ‘Çağdaş Kars Haber’de ‘Bu Vali artık gitmeli’ başlıklı bir yazı dikkatimizi çekti. Vali Nevzat Turhan, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Gümüşpala Kortağ’ı eleştiri sınırlarını aşıp onurunu ve kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla dava etmiş. Bu ay 7. görev yılını tamamlayan valinin, Kars’ta kalıcı bir yatırımı ve hizmeti olmadığı öne sürülüyor.
Buna karşı bazı çevreler de, ‘Valimiz kanun adamı ve dürüsttür. Gelen gideni aratır’ diye konuşuyorlar. Vali Turhan, AKP’li eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın akrabası.
‘HER KÖYÜN DELİSİ’
Kars’ta yönetmen Reis Çelik’le karşılaştık... Daha önce Çıldır’da Tuncel Kurtiz’in oynadığı ‘İnat Hikáyeleri’ filmini çeken Çelik, öyküsü Kars’ta başlayıp Almanya’da biten mülteci kamplarındaki yaşamların anlatılacağı ‘Mülteci’ filminin senaryosunu hazırladığını söylüyor. Bir yandan da ‘Her Köyün Delisi’ adlı ilginç belgeselini bitirmeye çalışan Çelik, ‘Anadolu’da deliye, ‘Veli’ denir. Bir yerde ermiş, evliya gibidir bunlar. Çoğu deli, kendini aşmıştır; kimsenin söylemeye cesaret edemediği eleştirileri yapar, bir yerde de topluma yön gösterir. Çok çarpıcı görüntüler çıktı’ diyor.
Prof.Eşme’den Gürüz’e yanıt
YÖK Başkanvekili Prof. İsa Eşme, Saygı Öztürk’ün köşesinde yer alan sözlerinde eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz’ün ne demek istediğini sormamız üzerine kendi adına bir açıklama gönderdi.
Gürüz tarafından üç konuda suçlandıklarını belirten Eşme, şunları yazıyor:
‘Bunlardan biri, vakıf üniversitesine yönelik... Bilindiği gibi, 77 üniversitemizin 24’ü vakıf üniversitesi olup bu kurumların adının önünde devlet üniversiteleri gibi ‘TC’ harfleri bulunur. Akademik yönden 2547 sayılı yasaya tabidirler. Bu üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinin, YÖK üyesi, ya da YÖK başkan yardımcısı olmalarının önünde hiçbir engel yoktur. Olmasını düşünmek de anlamsızdır. Diğer üniversitelerden seçilen YÖK üyeleri, bu görevlerinin yanı sıra kendi üniversitelerinde ya da başka üniversitelerde nasıl derse girme haklarına sahiplerse vakıf üniversitelerinde görev yapan YÖK üyeleri de aynı haklara sahiptirler. Bu durum daha önceki dönemde de böyleydi. Ancak YÖK Yürütme Kurulu’nda görev yapanlar tam zamanlı olup ilgili mevzuata göre hiçbir üniversitede ders veremezler. Zaten ders verecek zaman da bulamazlar. Bugün için YÖK Yürütme Kurulu kadrosunda bulunanların hiçbirinin vakıf ya da devlet üniversitelerinde ders vermesi söz konusu değildir.
Adım verilmeden, vakıf üniversitesinden gelmeme rağmen başkanvekili olmam konu ediliyor. Ben, Köy Enstitüsü kökenli bir akademisyenim. Devlette 30 yıllık hizmetimden sonra emekli olarak bir vakıf üniversitesine geçerek burada 5 yıl görev yaptım. 28.2.2005’te YÖK üyeliğine seçildiğimde yasal zorunluluk olmadığı halde, YÖK’te yer aldığımı, komisyon çalışmalarında daha yararlı olabilmek için tüm derslerimi bıraktığımı, başkanvekilliğine seçildiğim 15.8.2005’ten itibaren üniversitemle ilişkimi tamamen kestiğimi belirtmek istiyorum.
YÖK, cumhuriyetin temelleri olan üniversitelerimizin üzerinde anayasal bir kurum... Üniversitelerimizin, kadrolarına mahkeme kararlarına rağmen el konulmak istendiği, bazı siyasiler tarafından dayanaksız olarak suçlandığı ve yıpratılmak istendiği bir dönemde YÖK’ün yaptıkları ve verdiği mücadele biliniyor olmalı.
YÖK’ün yaptıkları eleştirilebilir. Gönül ister ki meslektaşlarımız tarafından yapılan eleştiriler, gazete sayfaları aracılığıyla değil yüz yüze yapılsın, akademik toplantılarda yapılsın.
Türk yükseköğretiminin, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar birlik, beraberlik ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Destek verilmese bile gölge edilmemelidir.’
Özelleştirmeler gereksiz
İKTİSATÇI Mustafa Sönmez, Erdemir’in satışı ve OYAK üzerine görüşlerini belirtirken, ‘Özelleştirmeler gereksiz’ diyor:
‘Ne Erdemir, ne Tüpraş, ne Telekom, ne ötekileri... Özelleştirme Türkiye için gerekli bir operasyon değildi.Bu kamu kuruluşları topluma yük değil, istihdam, büyüme ve vergi kapısıydı.Bunları özelleştirmek yerine büyütmek mümkündü.Bunu satın alan kuruluşlara da, gidin o kapitalinizle yeni yatırımlar yapın demek düşerdi. Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni istihdam, yeni katma değer, yeni vergi kaynakları, bu yeni yatırımlarla gerçekleşirdi. Ama zihniyet o zihniyet değil. Kafa IMF’ye yaranma, dogmatik kamuyu kazıma, kamu hizmetlerini piyasaya açarak metalaştırıp ticarileştirerek global sermaye hizmet kafası... Ne söyleseniz boş bu kafaya...’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Çalışırım, çalıştırırım; çalmam, çaldırmam.’
(Dr. Cengiz Özdiker)
‘Diplomaside marifet masaya oturmak değil, masadan başarıyla kalkmaktır.’
(CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen)
Sultanahmet’te yine ‘panayır’
EMİNÖNÜ Belediyesi’nin başkanları değişiyor, ancak uygulamalar hiç değişmiyor. Sultanahmet Meydanı yine panayır yerine döndürüldü Ramazan’da... Alanın iki yanı 100’e yakın baraka ile doldurulmuş; bunların ön yüzlerine de ‘yalancı’ Osmanlı Evleri görüntüsü verilmiş.
Peki bu barakalar kaça verildi?
Pek çok şey konuşuluyor Eminönü’nde. Söylenenlere göre çoğu AKP yandaşlarına dağıtılmış.
Belediye’nin Emin Ltd. Şti. 40 günlüğünü 10 milyara kiralamış, ne demekse 8 milyara da ‘resmileştirilmiş’...
Dünyanın merkezi olarak anılan Sultanahmet Meydanı‘panayır’ yerine dönüştürülürse turist niye gelsin? Yenikapı veya Kumkapı sahillerinde niye kurulmaz bunlar?
‘Keşiş Güç’
RUM Patriği Bartholomeos’un, Türkiye aleyhine bir yetimhaneyle ilgili AİHM’ye başvurması, ardından Papa’yı Türkiye’ye davet ettiği haberlerinin mürekkebi kurumadan önümüze bir kitap geldi. Gazeteci Uğur Yıldırım’ın, Otopsi Yayınları arasında çıkan ‘Keşiş Güç’ü... Kitapta, Patrikhane ile ilgili çoğu ilk kez yayımlanan 45 belge var. Mora İsyanı’nı başlatan Filiki Eterya’yı masonların kurduğu; Patrikhane’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadar oynadığı rollerle ilgili bilgiler... Atatürk’ün konuya ilişkin rapor ve yazışmaları, baba-oğul Bush’ların ve Clinton’ın Patrikhane konusundaki tavrı, AKP’nin tutumu... Kitap, Karadeniz’de Pontus faaliyetiyle ilgili de ilginç bilgilere veriliyor.